MÛRİYÂNÎ

(المورياني)

Ebû Eyyûb Süleymân b. Mahled (Dâvûd) el-Mûriyânî el-Hûzî (ö. 154/771)

Abbâsî veziri.

Fars asıllı olup Süleymoğulları’nın âzatlılarındandır. Hûzistan’da Ahvaz’a bağlı Mûriyân köyünden geldiği için Mûriyânî ve Hûzî nisbeleriyle anılır. Mûriyânî, Hâlid b. Bermek’ten sonra Halife Mansûr’un veziri oldu. Yaygın rivayete göre vezirlik görevine getirilmesinin sebebi Mansûr’un, Emevîler devrinde Fars valisinin Îzec nâibi iken zimmetine para geçirdiği iddiasıyla atıldığı zindandan o sıralarda valinin kâtipliğini yapan Mûriyânî tarafından kurtarılmasıdır. Bunun için Mansûr, hilâfete geldiğinin ertesi yılı veziri Hâlid b. Bermek’i Fars valiliğine gönderdiğinde yerine onu getirmiştir (137/754-55). Hâlid b. Bermek’in başşehirden uzaklaştırılması için aleyhinde yürütülen çalışmalarda Mûriyânî’nin de rolü olduğu bilinmektedir (Ya‘kūbî, II, 389; Cehşiyârî, s. 98-100; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, VII, 23-24).

Mûriyânî, Abbâsî Devleti’ne kuruluş aşamasında ve daha sonra yıllarca kâtip olarak hizmet verdi, on beş yıldan fazla bir süre Halife Mansûr’un vezirliğini yaptı. Fakat o dönemde vezirlik müessesesi henüz tam anlamıyla teşekkül etmediğinden araştırmacılar onun resmen vezir unvanı taşıyıp taşımadığı konusunda farklı görüştedirler. Mansûr’un disiplinli ve otoriter kişiliği de vezirlerin ön plana çıkmasına fırsat vermemiştir. Onun bütün yetkileri elinde tutmasından dolayı döneminin vezirleri Emevîler’in kâtipleri gibiydi. Ancak Mûriyânî’nin halife nezdinde büyük bir itibara sahip olduğu görülmektedir. Bağdat’ın kuruluşu sırasında devletin masrafları artınca Mûriyânî, Mansûr’a kisrânın sarayını yıktırıp malzemelerini yeni binaların yapımında kullanmasını önermiş ve halife o sırada eski itibarına kavuşmuş olan Hâlid b. Bermek’in bu fikre karşı çıkmasına rağmen önerisini benimsemiştir; daha sonra da şehri dört bölgeye ayırmış ve bunlardan birini ona iktâ etmiştir (Cehşiyârî, s. 100).

Halife Mansûr’a Mûriyânî ile kardeşi Hâlid ve oğulları hakkında pek çok şikâyet gelmekteydi. Mûriyânî’nin mal biriktirme konusunda hırslı davranması ve yakınlarına imkân sağlaması da buna ortam hazırlıyordu (İbnü’t-Tıktakā, s. 176). Mansûr’un


bu konuda şüpheleri artınca hâcibi Rebî‘ b. Yûnus’u onu gizlice takip ettirmekle görevlendirdi. Hâcib rakibine karşı bu fırsatı değerlendirdi ve hakkında halifenin duyduklarını doğru çıkaracak bilgiler verdi. Mûriyânî takip edildiği dönemde çok sıkıntılı günler geçirdi. Nihayet 153 (770) yılında kardeşi Hâlid ve oğullarıyla birlikte çeşitli suçlarla itham edilerek hapse atıldı (Taberî, VIII, 42; İbnü’l-Esîr, V, 609-610; İbn Hallikân, II, 411-414); ertesi yıl iki kardeş de zindanda öldü.

Mûriyânî ileri görüşlü, zeki, faziletli ve şahsiyet sahibi bir kimse olup kendi ifadesine göre edebiyat, felsefe, kimya, tıp, astronomi ve matematik gibi ilimlerde bilgi sahibiydi (Cehşiyârî, s. 97). Uzun müddet Mansûr ile çok iyi geçindiği, çeşitli kabiliyetleri sebebiyle halifenin ona karşı sevgi duyduğu, vezirlikle beraber bütün divanların sorumluluğunu da uhdesine verdiği bilinmektedir (a.g.e., a.y.). Önemli işlerde daima halifenin yanında yer alan Mûriyânî’nin Ebû Müslim-i Horasânî ile İbnü’l-Mukaffâ‘ın öldürülmesi meselelerine de adının karıştığı rivayet edilir.

BİBLİYOGRAFYA:

Mus‘ab b. Abdullah ez-Zübeyrî, Nesebü Ķureyş (nşr. E. Lévi-Provençal), Kahire 1953, s. 284; Câhiz, Kitâbü’l-Ĥayevân, II, 361-363; Belâzürî, Ensâb, III, 186, 204, 228, 242-245, 259; Ya‘kūbî, Târîħ, II, 389; Taberî, Târîħ (Ebü’l-Fazl), VII, 480-481, 486-487, 489, 508, 566, 615, 623, 629; VIII, 42, 44, 85; Cehşiyârî, el-Vüzerâǿ ve’l-küttâb, s. 97-100, 101, 102-103, 111-112, 115-116, 118-123; Mes‘ûdî, Mürûcü’ź-źeheb (Abdülhamîd), III, 298; Sem‘ânî, el-Ensâb, V, 208; İbnü’l-Cevzî, el-Muntažam (Atâ), VIII, 166, 174-175; Yâkūt, MuǾcemü’l-büldân, V, 221; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, V, 609-610, 612; İbn Hallikân, Vefeyât, II, 294, 322, 410-414; IV, 210; İbnü’t-Tıktakā, el-Faħrî, s. 157, 175-176; Hindûşah es-Sâhibî, Tecâribü’s-selef (nşr. Abbas İkbâl), Tahran 1357 hş., s. 117-118; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, VII, 23-24, 335; a.mlf., el-Müştebih, I, 190; D. Sourdel, Le vizirat Ǿabbāside de 749 à 936, Damas 1959, I, 78-87; Tevfîk Sultân Yûzbekî, el-Vezâre: Neşǿetühâ ve teŧavvüruhâ fi’d-devleti’l-ǾAbbâsiyye, Bağdad 1390/1970, s. 53-54, 294; İbrâhim Süleyman el-Kürevî, Nižâmü’l-vezâre, İskenderiye 1989, s. 53-68; Kasım İlgün, Halife Mansûr ve Dönemi (136-158/754-775) (doktora tezi, 1994), MÜ Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, s. 131-133; K. V. Zetterstéen, “Muriyânî”, İA, VIII, 656-657; C. E. Bosworth, “al-Mūriyānī”, EI² (İng.), VII, 628; M. Mehdî Müezzin-i Câmî, “Ebû Eyyûb Mûriyânî”, DMBİ, V, 197-198.

Mehmet Aykaç