MÜNTEFİĶ (Benî Müntefiš)

(بنو المنتفق)

Benî Ukayl’e mensup bir Arap kabilesi.

Kabilenin adı Müntefiķ b. Âmir b. Ukayl b. Kâ‘b b. Rebîa b. Âmir b. Sa‘saa b. Muâviye b. Bekir b. Hevâzin b. Mansûr b. İkrime b. Kâ‘b (Hasafe) b. Kays b. Aylân’dan gelir. Müntefiķler’i içine alan Benî Ukayl önceleri Yemâme’nin güneybatısında yaşıyordu. Daha sonra anlaşmazlığa düştüğü Benî Tağlib tarafından bu bölgeden çıkarılıp Kuzey Irak’a sürüldü ve oraya yerleşti. Bunlar Dicle ve Fırat nehirleri arasında dolaşmakla beraber genelde Bağdat, Basra ve Kûfe şehirlerinin kurulduğu bölgede oturmuşlardır; kabilenin bir kısmı Mağrib’e gitmiş, Fas ile Merakeş arasında yerleşmiştir.

Benî Müntefiķ ileri gelenlerinden Rebî‘ b. Muâviye, Mutarrif b. Abdullah b. A‘lem ve Enes b. Kays, Medine’ye elçi olarak geldiklerinde müslüman olup Resûlullah’a biat ettiler. Hz. Peygamber de bu kişiler aracılığıyla kabile mensuplarına gönderdiği bir mektupla suyu ve hurması bol Benî Ukayl’e ait Akīk arazisini namaz kılmaları, zekât vermeleri ve söz dinleyip boyun eğmeleri şartıyla kendilerine tahsis ettiğini bildirdi. Bu üç kişi dışında Benî Ukayl ve Müntefiķ kabilelerini temsilen Ebû Rezîn Lakīt b. Âmir ve Nehîk (Nüheyk) b. Âsım da Medine’ye geldi. Resûl-i Ekrem ile bir sabah namazından sonra görüşen heyet lideri Lakīt b. Âmir namaz kılmak, zekât vermek, müşriklerden ayrılmak, Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamak üzere hem kendisi hem kavmi adına ona biat etti. Lakīt b. Âmir, Hz. Peygamber’e iman, âhiret, müminlerin vasıfları, Allah’ın varlığı ve gaybî ilimlerle ilgili bazı sorular sordu; bunları cevaplandıran Resûlullah, bu arada yine bir sorusuna karşılık olarak babasının yerine hac ve umre yapabileceğini söyledi (İbn Sa‘d, I, 302; V, 518).

Kabile mensupları Hakkında Hulefâ-yi Râşidîn ve Emevî dönemleriyle ilgili fazla bilgi bulunmamakta, sadece Amr b. Muâviye b. Müntefiķ’in Sıffîn Savaşı’na katıldığı ve Muâviye zamanında İrmîniye-Azerbaycan valiliği yaptığı, yine bu kabileden Abdullah b. Muâviye’nin Muâviye devrinde Merv ve Ahvaz, Abîde b. Kays’ın I. Yezîd döneminde İrmîniye valisi olduğu bilinmektedir. Meşhur şairlerden Cehm b. Avf da Müntefiķ’tendir. Benî Müntefiķ lideri Asfar 382 (992) yılında Karmatîler’e karşı savaştı ve onları kesin bir yenilgiye uğrattı. 558’de (1163) Halife Müstencid-Billâh yanlısı olarak Hille’ye giren Benî Müntefiķ kuvvetleri şehri işgal edip çok sayıda kişiyi öldürdüler. Benî Âmir’in Basra’ya saldırmasına engel olmak için Müntefîķ ve Hafâce kabileleri Vali Muhammed b. İsmâil’in yardımına geldi, fakat Benî Âmir tarafından mağlûp edildi (588/1192).

XVII-XIX. yüzyıllarda Bağdat-Basra arasındaki topraklarda yoğun biçimde yaşayan Benî Müntefiķ bölgedeki Âl-i Bû Muhammed ve Benî Lâm gibi kabilelerle beraber siyasî açıdan önemli bir konumda olmuştur. Kabile genellikle, bölgeye gönderilen Osmanlı beylerbeyi ve valilerine bağlı kalmakla birlikte mahallî gücü elinde bulundurdu, Osmanlı idarecileri de bölgede asayişin temini açısından Benî Müntefiķ’in gücünü dikkate almaya çalıştı. Benî Müntefiķ kabilesi şeyhleri Sünnî Sa‘dûn ailesinden gelmekle beraber halkın önemli kısmı Şiî idi. XVII. yüzyıl başlarında Sa‘dûn ailesiyle Basra’ya hâkim olan Efrâsiyâb ailesi arasında evlilik yoluyla kurulan dostluk, 1034’te (1625) İranlılar’ın Basra’yı kuşatması sırasında Benî Müntefiķ’in Efrâsiyâb ailesiyle birlikte şehri savunmasında kendini gösterdi. Daha sonra Şeyh Mâni‘ es-Sa‘dûn Basra’yı ele geçirdi (1106/1694) ve şehir 1109’a (1697) kadar Benî Müntefiķ’in idaresinde kaldı. Halil Paşa’nın Basra valiliği sırasında Şeyh Mâni‘in oğlu Megāmis isyan ettiyse de (1120/1708) Bağdat Valisi Hasan Paşa’nın yardımıyla bu isyan bastırıldı. Bağdat’ın memlük idaresinde bulunduğu 1750-1831 yılları arasında da Benî Müntefiķ bölgede denge unsuru oldu. Benî Müntefiķ aşiretleri Osmanlı Devleti’nin yürüttüğü Vehhâbîlik karşıtı siyasete destek verdi. 1213’te (1798-99) Bağdat Valisi Süleyman Paşa’nın kethüdâsı Ali Paşa kumandasında Dir‘iye üzerine gönderdiği, ancak Hüfûf yakınlarında mağlûp edilen orduda çok sayıda Müntefiķ mensubu vardı.

XIX. yüzyılın ortalarına doğru Benî Müntefiķ aşiretleri mahallî gücünün zirvesine ulaşarak Semâve, Şattülarab, Kūt ve İran sınırı arasındaki bölgeyi kontrolü altına aldığı gibi Irak’ın güneyindeki toprakların vergi gelirlerini de elinde bulunduruyordu. Osmanlı Devleti’nin merkeziyetçi siyaseti karşısında Benî Müntefiķ’in bölgedeki gücü azalmaya başladı ve 1854’te Şeyh Mansûr es-Sa‘dûn, Semâve’nin Osmanlı idaresine geçmesini kabul etmek zorunda kaldı. 1856’da Sûkuşşüyûh Benî Müntefiķ’ten alındı. 1861’de Şatra ve Kal‘atüsâlih arasındaki topraklar Benî Müntefiķ’in elinden çıkmış bulunuyordu. Bundan sonra Benî Müntefiķ yöneticileri arasında Osmanlı hâkimiyetine karşı izlenecek tutum konusunda anlaşmazlık çıktı. Sa‘dûn ailesinden Nâsır Paşa, Osmanlı yönetimiyle birlikte hareket ederken Mansûr Paşa ve oğlu Sa‘dûn muhalefet yolunu seçti. Nâsır Paşa, Midhat Paşa tarafından önce Müntefiķ sancağı mutasarrıflığına ve 1875’te Basra valiliğine getirildi. 1903 yılında Müntefiķ aşiretlerinin başına geçen Sa‘dûn b. Mansûr, Osmanlı yönetimi tarafından Halep’e sürgün edildi ve 1911 yılında burada öldü. I. Dünya Savaşı’nda Benî Müntefiķ, 1915’te Amâre İngilizler’in eline geçinceye kadar Osmanlı ordusunu desteklemeyi sürdürdü. Benî Müntefiķ’e mensup Abdülmuhsin Sa‘dûn Irak’ta birkaç defa vekil, iki defa da başbakan olarak görev yaptı.

XX. yüzyıl başlarından itibaren Benî Mûntefiķ, elindeki toprakları ve buna bağlı olarak mahallî gücünü önemli ölçüde kaybetti. I. Dünya Savaşı’ndan sonra Müntefiķ toprakları özellikle bazı aşiret isyanları ve kanunsuzluklarıyla meşhur oldu. 1929’da Müntefiķ Arazi Komisyonu kurularak meselenin çözümü için çaba gösterildiyse de İngiliz manda yönetiminin gayretlerine rağmen olumlu bir sonuç elde edilemedi.

BİBLİYOGRAFYA:

İbn Sa‘d, eŧ-Ŧabaķāt, I, 301-302; V, 518; Belâzürî, Fütûh (Fayda), s. 293; Taberî, Târîħ (Ebü’l-Fazl), V, 12; İbn Abdürabbih, el-Ǿİķdü’l-ferîd, II, 38-39; Hemdânî, Śıfatü Cezîreti’l-ǾArab (nşr. Fuat Sezgin), Frankfurt 1413/1993, s. 177; İbn Hazm, Cemhere, s. 290-291, 469; Yâkūt, MuǾcemü’l-büldân, IV, 138-141; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, XII, 80; İbn Kayyim el-Cevziyye, Zâdü’l-meǾâd, III, 63-65; Kalkaşendî, Nihâyetü’l-ereb, Beyrut 1405/1984, s. 301; S. H. Longrigg, Four Centuries of Modern Iraq, Oxford 1925, bk. İndeks; Abbas el-Azzâvî, ǾAşâǿirü’l-ǾIrâķ, Bağdad 1365/1937, I, 8, 145, 149, 150, 200, 374, 384; III, 193, 246, 268; M. Ahmed Câdelmevlâ v.dğr., Eyyâmü’l-ǾArab fi’l-Câhiliyye, Kahire, ts. (Dâru ihyâi’l-kütübi’l-Arabiyye), s. 349-364; Abdülazîz Süleyman Nevvâr, Târîħu’l-ǾIrâķı’l-ĥadîŝ, Kahire 1388/1968, s. 152-153, 176-177, 183; Cevâd Ali, el-Mufaśśal, IV, 522; Ömer Rızâ Kehhâle, MuǾcemü ķabâǿili’l-ǾArab, Beyrut 1402/1982, III, 1144; Muhammed Hamîdullah, el-Veŝâǿiķu’s-siyâsiyye, Beyrut 1405/1985, s. 312; Muhammed b. Halîfe b. Hamed en-Nebhânî et-Tâî, et-Tuĥfetü’n-Nebhâniyye fî târîħi’l-Cezîreti’l-ǾArabiyye, Beyrut 1406/1986, s. 365-483; Gökhan Çetinsaya, Ottoman Administration of Iraq: 1890-1908 (doktora tezi, 1994), University of Manchester, s. 154-155, 197-207; Zekeriya Kurşun, Necid ve Ahsa’da Osmanlı Hakimiyeti: Vehhabî Hareketi ve Suud Devleti’nin Ortaya Çıkışı, Ankara 1998, s. 4, 5, 29, 31, 63, 90, 95, 99, 130, 150; G. Levi-Della Vida, “Müntefiķ”, İA, VIII, 807-808; a.mlf., “al-Muntafiķ”, EI² (İng.), VII, 582; P. Sluglett, “al-Muntafiķ”, a.e., VII, 582-583.

Mehmet Ali Kapar