MÜNTAKIM

(المنتقم)

Allah’ın isimlerinden (esmâ-i hüsnâ) biri.

Sözlükte “şiddetle ayıplamak, suçluyu cezalandırmak” anlamındaki nakm (nükūm) kökünün “iftiâl” kalıbından türemiş bir sıfat olan müntakım “yadırgayıp ayıplayan, suçluyu cezalandıran, öç alan” mânalarına gelir (İbnü’l-Esîr, en-Nihâye, “nķm” md.;


Lisânü’l-ǾArab, “nķm” md.). Râgıb el-İsfahânî, bir davranışı ve onun sahibini beğenmeyip yadırgamanın tepkisinin dille olabileceği gibi eylemle de gerçekleşebileceğini söyler (el-Müfredât, “nķm” md.).

“Nakm” kavramı Kur’ân-ı Kerîm’de on üç yerde Allah’a nisbet edilmektedir. Bunların altısı fiil kalıbında, dördü “zü’ntikām” (suçlunun Hakkından gelen), üçü de müntakım şeklindedir. Züntikām nitelemeleri azîz (yenilmeyen yegâne galip) ismiyle birlikte kullanılmış ve iki isim muhteva bakımından birbirini tamamlamıştır. Müntakım biçimindeki kullanılışlar da tâzim için çoğul sîgasıyla gelmiştir (M. F. Abdülbâkī, el-MuǾcem, “nķm” md.). Müntakım ismi Tirmizî’nin rivayet ettiği esmâ-i hüsnâ listesinde yer almış (“DaǾavât”, 82) ve İbn Hacer’in Kur’an’dan derlediği doksan dokuz isme dahil edilmiştir (DİA, XI, 408). Hz. Peygamber’in, kendi şahsına yönelik kötü davranışlardan ötürü kimseyi cezalandırmadığını, ancak Allah’ın açıkça yasakladığı şeylerin çiğnenmesi durumunda cezalandırma cihetine gittiğini bildiren ve birçok muhaddis tarafından rivayet edilen hadiste de nakm kavramı zât-ı ilâhiyyeye izâfe edilmiştir (meselâ bk. Buhârî, “Menâķıb”, 23, “Edeb”, 80; Müslim, “Feżâǿil”, 77-79). Abdullah b. Ömer’in naklettiğine göre Resûlullah’ın dualarından biri şöyledir: “Allahım! Lutfettiğin nimetlerin son bulmasından, ihsan ettiğin sağlık ve âfiyetin mahiyet değiştirmesinden, azabının ansızın gelmesinden ve gazabını celbeden bütün davranışlardan sana sığınırım” (Müslim, “Źikir ve’d-duǾâǿ”, 96; Ebû Dâvûd, “Vitir”, 32).

Nakm veya intikam kavramı Allah’a nisbet edildiğinde içeriğine iki önemli unsurun ilâve edilmesi gerekir. Bunlardan biri suçluyu cezalandırmadan önce çeşitli yollarla uyarmak, yanlış davranışından vazgeçmesi için ona imkân tanımak ve zaman vermektir (Gazzâlî, s. 151). İkincisi de Cenâb-ı Hakk’ın müminlerden ibaret olan dostlarını cezalandırmaması, düşmanlarından intikam alırken de bunu kendisi için değil zulme uğrayan dostları için yapmış olmasıdır. Zira Allah, dostlarının intikamını düşmanlarından alandır (Mâtürîdî, vr. 71a; Kuşeyrî, s. 85). Ebü’l-Hasan el-Eş‘arî’nin de ifade ettiği gibi bir kimseye yardım edip zafer verme, bir diğerine gazap ederek cezalandırma çerçevesindeki ilâhî fiillerin sebep ve amacı Allah’ın zâtına değil başkalarına yöneliktir. Bu tür olumlu ve olumsuz kavramların zât-ı ilâhiyyeye nisbeti iyiliğe teşvik ve kötülükten sakındırma hususunda etkili vasıtaların kullanılması hedefine bağlıdır (İbn Fûrek, s. 49).

Allah’a nisbet edilen intikam kavramında psikolojik tatmin unsuru bulunmaz. Çünkü O’nun cezalandırmasının amacı kişiyi ıslah etmek, toplumun düzenini sağlamak ve adaleti tesis etmektir. Esmâ-i hüsnâ hadisi içinde müntakım isminin tevvâb ile afüv ve raûf isimleri arasında yer alışı dikkat çekicidir (DİA, II, 485). Allah’ın fiilî sıfatları arasında yer alan müntakım adl, hakem, azîz ve muksıt isimleriyle anlam yakınlığı içinde bulunur.

BİBLİYOGRAFYA:

Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “nķm” md.; İbnü’l-Esîr, en-Nihâye, “nķm” md.; Lisânü’l-ǾArab, “nķm” md.; M. F. Abdülbâkī, el-MuǾcem, “nķm” md.; Buhârî, “Menâķıb”, 23, “Edeb”, 80; Müslim, “Źikir ve’d-duǾâǿ”, 96, “Feżâǿil”, 77-79; Ebû Dâvûd, “Vitir”, 32; Tirmizî, “DaǾavât”, 82; Zeccâc, Tefsîrü esmâǿillâhi’l-ĥüsnâ (nşr. Ahmed Yûsuf ed-Dekkāk), Beyrut 1395/1975, s. 62; Mâtürîdî, Teǿvîlâtü’l-Ķurǿân, Hacı Selim Ağa Ktp., nr. 40, vr. 71a; Hattâbî, Şeǿnü’d-duǾâǿ (nşr. Ahmed Yûsuf ed-Dekkāk), Dımaşk 1404/1984, s. 90; İbn Fûrek, Mücerredü’l-Maķālât, s. 49, 55; Abdülkāhir el-Bağdâdî, el-Esmâǿ ve’ś-śıfât, Kayseri Raşid Efendi Ktp., nr. 497, vr. 203b-204a; Kuşeyrî, et-Taĥbîr fi’t-teźkîr (nşr. İbrâhim Besyûnî), Kahire 1968, s. 85; Gazzâlî, el-Maķśadü’l-esnâ (Fazluh), s. 151, 174; Bekir Topaloğlu, “Allah”, DİA, II, 485; a.mlf., “Esmâ-i Hüsnâ”, a.e., XI, 408.

Bekir Topaloğlu