MÜHEYMİN

(المهيمن)

Allah’ın isimlerinden (esmâ-i hüsnâ) biri.

Sözlükte “bir şeyi gözetimi altına alıp korumak ve onu yönetmek” mânasındaki heymene kökünden türeyen müheymin “kâinatın bütün işlerini idare eden” demektir. Müheyminin “başkalarını korku ve endişeden emin kılmak” anlamındaki îmân masdarından türeyip hemzenin “hâ”ya dönüşmesiyle ortaya çıkmış olması da mümkündür. Bu takdirde “kendisine güvenilen, başkalarını korku ve endişeden koruyup güvenlerini sağlayan” mânasına gelir. Ebû Zeyd el-Belhî, Zeccâc ve İbn Manzûr gibi müellifler ise müheyminin türemiş bir kelime olmadığını, kadîm semavî kitaplarda da Allah’ın isimlerinden biri olarak yer aldığını ileri sürmüştür. Belhî’ye göre kelime müheyminâ şeklinde Süryânîce kökenli olup Kur’an’ın nüzûlünden önce de Arap dilinde bulunuyordu (Lisânü’l-ǾArab, “hymn” md.; Zeccâc, s. 33; Fahreddin er-Râzî, s. 201).

Müheymin, Haşr sûresinin on altı kadar ilâhî ismi içeren son âyetleri içinde yer almaktadır (59/23). Bir âyette de Kur’an’ın kendisinden önceki kitabı onaylayıcı ve muhafaza edici olduğu beyan edilirken Kur-’an’ı nitelemektedir (el-Mâide 5/48). Müheymin, İbn Mâce ve Tirmizî’nin rivayet ettiği esmâ-i hüsnâ listelerinde yer almıştır (“DuǾâǿ”, 10; “DaǾavât”, 82).

Mâtürîdî müheymin isminin “emin, musallat, şahit” anlamlarına gelebileceğini belirtmiş, fakat bunlar arasında herhangi bir tercihte bulunmamıştır. “Güven veren” mânasına aldığı emini “her söylediği ve her yaptığında güvenilen ve asla zulmetmeyen” şeklinde yorumlamıştır. Musallat “kāhir”le eş anlamlı olup “bütün kullarını hükmü altına alan” demektir. Şahit ise hem olan biten her şeyden haberdar olma hem de Peygamber’in indirdiği vahyin doğruluğuna tanıklık etme nitelemesine dayalıdır (Âyât ve süver, s. 52). Gazzâlî ise müheymine “yaratıkların amelleri, rızıkları ve ömürlerinin idaresini elinde bulunduran” mânasını vermiş ve bunun Allah’ın her şeye vâkıf olması, hâkimiyeti altında bulundurması ve korumasıyla gerçekleştiğini belirtmiştir. Müheyminin etkisini icra etmesi ilâhî ilim, kudret ve fiilin kemal mertebesinde bulunması sayesindedir. Bu niteliklerin tamamı sadece Allah’ta bulunmaktadır. Bundan dolayı müheyminin kadîm ilâhî kitaplarda da Allah’ın isimlerinden biri olduğu ifade edilmiştir (el-Maķśadü’l-esnâ, s. 76). Gazzâlî müheymin isminin kulda görülebilecek tecellilerini de şöyle anlatmaktadır: Kişi iç gözlem yoluyla gönül hayatının sırlarına vâkıf olduğu, bunun yanında kendi gidişinin doğruluk üzerinde seyretmesini sağlayabildiği ve buna süreklilik kazandırdığı takdirde kendi kalbine hâkim olma durumuna ulaşır. Eğer kalbinin derinliklerine vukuf ve hâkimiyetinin sınırları genişler de bu sayede Allah’ın bazı kullarını istikamet halinde tutmayı başarırsa müheymin isminin tecellilerine daha çok mazhar olabilir. Bu husus, ancak sezgi sahibi olmak ve dış görünümlerle istidlâlde bulunmak suretiyle insanların derunî birikimlerine muttali olduktan sonra gerçekleşebilir (a.g.e., s. 77). Allah’ın fiilî sıfatları grubu içinde yer alan müheymin mü’min, rakīb, hafîz, hâlik ve şehîd isimleriyle anlam yakınlığı içinde bulunur.

BİBLİYOGRAFYA:

İbnü’l-Esîr, en-Nihâye, “hymn” md.; Lisânü’l-ǾArab, “hymn” md.; Kāmûs Tercümesi, IV, 783-784; İbn Mâce, “DuǾâǿ”, 10; Tirmizî, “DaǾavât”, 82; Zeccâc, Tefsîru esmâǿillâhi’l-ĥüsnâ (nşr. Ahmed Yûsuf ed-Dekkāk), Beyrut 1395/1975, s. 32-33; Mâtürîdî, Âyât ve süver min Teǿvîlâti’l-Ķurǿân (nşr. Ahmet Vanlıoğlu - Bekir Topaloğlu), İstanbul 2003, s. 52; Hattâbî, Şeǿnü’d-duǾâǿ (nşr. Ahmed Yûsuf ed-Dekkāk), Dımaşk 1404/1984, s. 46-47; Gazzâlî, el-Maķśadü’l-esnâ (Fazluh), s. 40, 76-77; Ebû Bekir İbnü’l-Arabî, el-Emedü’l-aķśâ, Hacı Selim Ağa Ktp., nr. 499, vr. 93a-b; Fahreddin er-Râzî, LevâmiǾu’l-beyyinât (nşr. Tâhâ Abdürraûf Sa‘d), Beyrut 1404/1984, s. 201-203; P. Boneschi, “Al-Muhaymin un des beaux nom d’Allah”, RSO, XXXII (1957), s. 463-475.

Bekir Topaloğlu