MUHAYYİSA b. MES‘ÛD

(محيّصة بن مسعود)

Ebû Sa‘d Muhayyisa b. Mes‘ûd b. Kâ‘b el-Evsî el-Ensârî

Sahâbî.

Hicretten önce müslüman oldu. Uhud, Hendek gazvelerine ve daha sonraki gazvelere katıldı. İslâm düşmanlığı ile tanınan yahudi şair Kâ‘b b. Eşref’in katlinin ardından Hz. Peygamber’in yahudileri öldürmeye izin verdiğine dair duyduğu bir haber üzerine ağabeyi Huveyyisa ile dostluk ve dayanışma yemini yapmış olan yahudi tüccarı İbn Süneyne’yi öldürdü. Bunu öğrenen Huveyyisa, “Sana o kadar iyiliği dokunan birini nasıl öldürürsün?” diyerek Muhayyisa’yı dövdü. Muhayyisa da, “Onu öldürmemi emreden kişi seni öldürmemi istese hiç tereddüt etmeden senin de boynunu vururum” anlamında bir şiir inşad etti. Huveyyisa kardeşini kendisine bu derece bağlayan dini öğrenmek istedi ve Resûl-i Ekrem’in yanına gittiklerinde müslüman oldu. Bu olayın, Benî Evs’in müttefiki Benî Kurayza’nın Hendek Gazvesi’nde müslümanlara ihanet etmesi ve bundan dolayı erkeklerinin katledilmesi üzerine meydana geldiği de rivayet edilmektedir.

Hayber kuşatması devam ederken (7/628) Hz. Peygamber, Muhayyisa’yı bir müfreze ile halkını İslâm’a davet etmesi için önemli bir yahudi yerleşim merkezi olan Fedek’e gönderdi. Muhayyisa orada iki gün kalarak Fedek yahudilerini İslâm’a davet etti. Bu daveti kabul etmezlerse Resûl-i Ekrem’in şehirlerini işgal edeceğini, Hayberliler’in başına gelenlerin onların başına da geleceğini bildirdi. Önceleri Muhayyisa’yı önemsemeyen Fedek halkı, Hayber’den gelen haberler üzerine durumun ciddiyetini anlayıp Resûlullah’a birkaç temsilci gönderdi. Fedekliler, mahsullerinin yarısını vermek ve müslümanların istediği anda bölgeyi terketmek şartıyla anlaşma yaptılar. Muhayyisa ve arkadaşları Hayber’in fethinde bulunmadıkları halde ganimetten pay aldılar, ayrıca kendilerine humustan belli bir maaş bağlandı.

Muhayyisa ile Huveyyisa’nın adı kasâme ile ilgili bir olayda da geçmektedir. Bir kıtlık sırasında Muhayyisa, Abdullah b. Sehl b. Zeyd ile Hayber’e hurma toplamaya gitmişti. Her biri ayrı yerlerde çalışmış, Muhayyisa, Abdullah’ın çalıştığı yere gittiğinde onun boynu kırılarak bir çukura atılmış olduğunu görmüştü. Bunun üzerine Medine’ye dönen Muhayyisa, kardeşi Huveyyisa ve maktulün kardeşi Abdurrahman ile birlikte Hz. Peygamber’in yanına giderek cinayeti yahudilerin işlemiş olabileceğini söyledi. Resûl-i Ekrem bu iddialar için yemin etmelerini isteyince hadiseyi görmedikleri için yemin etmediler. Olayı Hayberliler’den de soruşturan Resûlullah, onların cinayeti işlemediklerine dair yemin etmeleri üzerine anlaşmazlığa son vermek için maktulün diyetini beytülmâlden ödedi.

Bedir ehlinden olduğu söylenen Muhayyisa Eslem b. Hâriş’in kızı Süheyme ile evlendi. Bu evlilikten çocuğu olup olmadığı bilinmemekte, diğer hanımı Hind bint Amr’dan Harâm, Dihye ve Rebî‘ adlı oğullarının doğduğu rivayet edilmektedir. Muhayyisa’nın oğlu Sa‘d da sahâbîdir (İbn Hacer, el-İśâbe, II, 36). Torunu Harâm b. Sa‘d, Muhayyisa’dan da rivayetleri olan sika bir muhaddistir (İbn Hacer, Tehźîbü’t-Tehźîb, II, 223).

Muhayyisa’nın hacamat yapmak ya da kölesine yaptırmak için Hz. Peygamber’den izin istediği, bu işten elde ettiği kazancı hayvanlarına ve kölelerine harcamak şartıyla ondan izin aldığı belirtilmektedir. Onun Resûl-i Ekrem’den olan rivayetlerinin de bu konuyla ilgili olduğu anlaşılmaktadır (Müsned, V, 435-436).

BİBLİYOGRAFYA:

el-Muvaŧŧaǿ, “Ķasâme”, 1, 2; Müsned, IV, 2, 3, 142; V, 435-436; Buhârî, “Śulĥ”, 7, “Cizye”, 12, “Edeb”, 89, “Aĥkâm”, 38; Müslim, “Ķasâme”, 1, 3, 4, 6; İbn Mâce, “Diyât”, 28; Ebû Dâvûd, “Diyât”, 8; Tirmizî, “Diyât”, 23; Nesâî, “Ķasâme”, 1-4; İbn İshak, es-Sîre, s. 300; Vâkıdî, el-Meġāzî, I, 192; II, 515, 551, 684, 695, 706-707, 713-715; İbn Hişâm, es-Sîre, II, 58-59, 273, 336-337; İbn Sa‘d, eŧ-Ŧabaķāt, VIII, 333, 396; İbn Abdülber, el-İstiǾâb, III, 498-501; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-ġābe (Bennâ), II, 74-75; V, 119-120; a.mlf., el-Kâmil, II, 224-225; İbn Kesîr, el-Bidâye, IV, 8-9; İbn Hacer, el-İśâbe, I, 363-364; II, 36; a.mlf., Tehźîbü’t-Tehźîb, II, 223; Tecrid Tercemesi, VIII, 468-470; X, 282; L. Caetani, İslâm Tarihi (trc. Hüseyin Cahid), İstanbul 1925, V, 155-157, 188-189; Hüseyin Algül, “Fedek”, DİA, XII, 294; M. Hamîdullah, “Hayber”, a.e., XVII, 22; Ali Bardakoğlu, “Kasâme”, a.e., XXIV, 528.

Asri Çubukcu