MUHAYYER-KÜRDÎ

(مخيّؤ كردي)

Türk mûsikisinde bir birleşik makam.

150-200 yıllık bir geçmişi vardır. Türk mûsikisinde “kürdîliler” ve “bûselikliler” adıyla anılan iki grup birleşik makam arasında kürdîliler bir makamın icrasından sonra yerinde kürdî dörtlü, beşli veya dizisinin bir bölümüyle karar eden makamlardır. Sadece birtakım makamlar için söz konusu olan bu işlem sonucunda Türk zevkinin beğenisi doğrultusunda isimleri ve sayıları belli kürdîli birleşik makamlar meydana gelmiştir. Bu şekilde kürdî ile karar eden gruptaki makamlardan biri de muhayyer-kürdîdir.

Bu makam da gruptaki diğer makamlar gibi inici bir seyir takip eder ve dügâh perdesinde karar verir. Makamın asıl yapısı muhayyer makamı dizisinin sonuna bir kürdî dörtlü, beşli veya dizi parçasının eklenmesiyle oluşmuştur. Bu durumda muhayyer makamının icrasından sonra dügâh perdesinde kürdî ile karar verildiğinde muhayyer-kürdî makamı meydana gelir.

Muhayyer-kürdî makamının güçlüsü muhayyer perdesidir ve bu perdede uşşak veya hüseynî çeşnisiyle yarım karar yapılır. Diğer asma kararlar muhayyer makamında olduğu gibi nevâda rast veya bûselikli, çârgâhta çârgahlı, segâhta segâh veya ferahnâklı kararlarla muhayyer makamının durak perdesi olan, fakat şimdi bir asma karar durumunda bulunan dügâh perdesinde uşşak veya hüseynîli asma karardır. Çünkü bu perdede muhayyer dizisi nihayete erdikten sonra geçilecek olan kürdî ile dügâh perdesinde karar edilecektir.

Bu durumda muhayyer-kürdî makamının asıl seyrinde önce muhayyer makamı bütün gerekleriyle icra edilip ardından kürdîye geçilerek karar verileceğinden makamın bu çeşitteki kullanımında donanımına muhayyer makamı gibi si için koma bemolü, fa için bakiye diyezi yazılır; kürdîye geçildiğinde ve bu arada yapılan diğer değişiklikler eser içinde gösterilir. Makamın yedeni sol (rast) perdesidir.

Ülkemizde özellikle son kırk yıl içinde bu makam yukarıda anlatılan biçimiyle hemen hiç kullanılmayıp tamamen inici bir kürdî dizisine muhayyer-kürdî adı verilerek birtakım eserlerin meydana getirildiği görülmektedir. Böyle bir dizinin muhayyer-kürdî ismiyle bile uyuşmadığı ve sadece inici bir kürdî dizisinden ibaret olduğu bir gerçektir.

Hüseyin Sadeddin Arel ve Yılmaz Öztuna tarafından bu makamın bir başka çeşidinin muhayyer-sünbüle makamının sonuna kürdînin eklenmesiyle oluştuğu ileri sürülmüşse de bu yeni makam muhayyer-kürdînin diğer bir türü olmaktan çok muhayyer-sünbülenin bir başka çeşididir. Bu durumda da ona ancak “muhayyer-sünbüle-kürdî” denilebilir.

Muhayyer-kürdî makamına örnek olarak Zekâi Dede’nin darb-ı fetih usulünde, “Arz-ı niyâzım sana gerçi cemîledir”; Hacı Fâik Bey’in muhammes usulünde, “Kayd etme dökülsün ruh-ı hûy-gerdeye kâkül” mısralarıyla başlayan besteleri; Zekâi Dede’nin, “Âgūşa çekerdim seni pîrâhenin olsam” mısraıyla başlayan yürük semâisi verilebilir.

BİBLİYOGRAFYA:

Hâşim Bey, Mûsikî Mecmuası, İstanbul 1280, s. 37; Tanbûrî Cemil Bey, Rehber-i Mûsikî, İstanbul 1321, s. 100; Subhi Ezgi, Nazarî-Amelî Türk Musikisi, İstanbul 1940, IV, 264; Özkan, TMNU, s. 383; H. Sâdeddin Arel, Türk Mûsıkîsi Nazariyatı Dersleri, Ankara 1991, s. 264-265, 282-285, 288.

İsmail Hakkı Özkan