MUHÂLEFETÜN li’l-HAVÂDİS

(مخالفة للحوادث)

Allah’ın yaratılmışlara benzemediğini ifade eden selbî sıfatlarından biri.

Sözlükte “bir şeyin diğer bir şeye aykırı olması” anlamına gelen muhâlefet ile “sonradan vücut bulanlar, yaratılmış olanlar” mânasındaki havâdis kelimesinden meydana gelen muhâlefetün li’l-havâdis terkibi “yaratılmışlara benzememek” anlamıyla Allah’ın tenzîhî sıfatlarından birini karşılar. Bu terkip naslarda geçmemekle birlikte hiçbir şeyin Allah’a benzemediği, O’nun şerikinin olmadığı, anne, baba, evlât ve yardımcısının bulunmadığı, denginin düşünülemeyeceği gibi (el-İsrâ 17/111; eş-Şûrâ 42/11; el-İhlâs 112/1-4) yanında Allah’ın zâtının yaratılmışlara özgü niteliklerden münezzeh olduğunu ifade eden birçok âyetin bulunduğu bilinmektedir (bk. ŞİRK). Aynı mahiyette çeşitli hadis rivayetleri de mevcuttur (meselâ bk. Beyhakī, s. 49-50; Ahmed İsâm el-Kâtib, s. 173). Öyle anlaşılıyor ki itikadî konulara sistematik açıdan yaklaşım yapan âlimler, Allah’ın zâtını bütün yaratılmışlık


özelliklerinden tenzih etmek amacıyla muhâlefetün li’l-havâdis terkibini terim haline getirmişlerdir.

Allah’ın, zâtı ve sıfatlarıyla birlikte yaratılmışlardan farklı bir varlık olduğu konusu üzerinde ilk duran kelâm âlimi Cehm b. Safvân’dır. Cehm, tenzihte aşırı giderek naslarda açıkça belirtilen bazı ilâhî sıfatları bile aynen kabul etmemiştir (Ahmed b. Hanbel, s. 67-68; ayrıca bk. CEHM b. SAFVÂN). Onun tenzihçi tavrına benzer bir tutum daha sonra Mu‘tezile kelâmcılarında görülür. Tenzihte ileri giden Cehmî ve kısmen Mu‘tezilî yaklaşım, Allah’ın zâtını ve sıfatlarını yaratılmışlara benzeten karşıt grupların ortaya çıkmasına yol açmış, buna bağlı olarak Hişâm b. Hakem, Hişâm b. Sâlim el-Cevâlîkī ve Dâvûd el-Cevâribî gibi Şîa âlimleri Allah’ı maddî varlıklara benzetmiş (Nesefî, I, 119-122), Selefiyye hareketi içinde yer alan âlimler de Allah’a cihet nisbet ederek yaratılmışların nitelikleriyle ilâhî sıfatlar arasında benzerlikler bulunduğu anlamına gelebilecek bazı görüşleri savunmuştur (DİA, VIII, 496-497).

Kelâm âlimleri, Allah’ı yaratıklarla benzeşen bir varlık şeklinde tasavvur etmenin naslara uymadığını ve aklî bilgilere ters düştüğünü belirtmiş, böylece Allah’ın bütün yaratılmışlardan farklılığını muhâlefetün li’l-havâdis kavramıyla ifade etmişlerdir. Mâtürîdî, Allah’ın cisim ve araz özelliği taşımayan, dengi, benzeri ve zıddı bulunmayan bir varlık olduğuna dikkat çekmek suretiyle muhâlefetün li’l-havâdis sıfatının özüne ilişkin ilk bilgileri ortaya koyduktan sonra (Kitâbü’t-Tevĥîd, s. 44; Nesefî, I, 140) konu kelâm literatüründe “tenzîhât” veya “Allah’tan nefyedilmesi gereken sıfatlar” başlığı altında incelenmiş, bilindiği kadarıyla ilk defa İmâmü’l-Haremeyn el-Cüveynî (ö. 478/1085), tarafından muhâlefetün li’l-havâdis adıyla bir selbî sıfat grubu zikredilmiştir (el-İrşâd, s. 54). Ancak Cüveynî’den sonra yazılan kelâm kitaplarında genellikle bu terkip kullanılmamış, terim, daha çok son dönem Mâtürîdiyye literatüründe Allah hakkında gerekli olan selbî sıfatlar arasında zikredilmiştir (Arapkirli Hüseyin Avni, s. 39; İzmirli, II, 89; Bilmen, s. 146).

Muhâlefetün li’l-havâdis sıfatının içeriği “zâtının kendinden başka varlıkların zâtına, sıfatlarının da onların sıfatlarına hiçbir şekilde benzememesi” diye özetlenebilir. Bu sebeple Cenâb-ı Hak, kendi dışındaki varlıkların mevcudiyetlerinin başlaması, devamı ve sona eriş olguları, bunların değişimi ve diğer bütün özelliklerinden münezzehtir. Allah’ın bu sıfatı O’nun mahiyetinin, yani mantıktaki beş tümelden biri anlamında cinsinin bulunmadığı mânasına gelir ve ilâhî hakikatin insan zihni tarafından kuşatılamayacağını anlatır (Fahreddin er-Râzî, I, 138). Çünkü bu mânadaki mahiyet bir şeyin cinsinin ne olduğunu belirlemeyi ifade eder (Teftâzânî, s. 107). Sözü edilen sıfatın bu içeriği konusunda İslâm kelâmcıları ittifak halindedir. Cehmiyye, Mu‘tezile ve Şîa âlimleri, bu sıfatın Allah’ın dünyada ve âhirette görülemez bir varlık olmasını gerektirdiği görüşünü savunmuş (Kādî Abdülcebbâr, s. 230-249; Ca‘fer Sübhânî, I, 469-488), Sünnî kelâmcıları ise Allah’ın dünyada görülemez olduğu görüşüne katılmakla birlikte rü’yetullaha ilişkin nasları ve insanın varlık yapısının âhirette değişeceği hususunu dikkate alarak müminlerin en büyük ilâhî lutuf olan rü’yetten mahrum kalmayacağı kanaatine varmıştır (bk. RÜ’YETULLAH; SIFAT).

Allah insan zihninde canlandırılan her türlü şekilden münezzehtir tarzında sözleri muhâlefetün li’l-havâdis sıfatını özetleyici mahiyettedir. Kelâmcılar bu sıfat bağlamında, Allah’ın üç unsurdan teşekkül etmiş tek bir cevher olduğunu iddia eden hıristiyanları da eleştirmişlerdir (Nesefî, I, 111-118). Allah’ın yaratılmışlardan farklı bir varlık olması ilkesi, mümâselet konusuyla da irtibatlıdır (bk. MÜMÂSELET).

BİBLİYOGRAFYA:

Ahmed b. Hanbel, er-Red Ǿale’z-zenâdıķa ve’l-Cehmiyye (ǾAķāǿidü’s-selef içinde), s. 67-68; Eş‘arî, Maķālât (Ritter), s. 207-214, 518-521; Mâtürîdî, Kitâbü’t-Tevĥîd (nşr. Bekir Topaloğlu - Muhammed Aruçi), Ankara 1423/2003, s. 43-45; Kādî Abdülcebbâr, Şerĥu’l-Uśûli’l-ħamse, s. 213-249; Beyhakī, el-Esmâǿ ve’ś-śıfât, s. 49-50; Cüveynî, el-İrşâd (Temîm), s. 54-56; Nesefî, Tebśıratü’l-edille (Salamé), I, 110-122, 140-141; Fahreddin er-Râzî, Kitâbü’l-ErbaǾîn, Kahire 1406/1986, I, 138-171; Teftâzânî, Şerĥu’l-ǾAķāǿid (Ramazan b. Muhammed el-Hanefî, Şerĥu Ramażan Efendi Ǿalâ Şerĥi’l-ǾAķāǿid içinde), İstanbul 1320, s. 102-113; Şa‘rânî, el-Yevâķīt ve’l-cevâhir, Beyrut, ts. (Dârü’l-ma‘rife), s. 52; Hüseyin el-Cisr, el-Ĥuśûnü’l-Ĥamîdiyye, Kahire 1323, s. 21-22; Arapkirli Hüseyin Avni, İlm-i Kelâm, İstanbul 1331, s. 39-44; İzmirli, Yeni İlm-i Kelâm, II, 89-92; Ömer Nasuhi Bilmen, Muvazzah İlm-i Kelâm, İstanbul 1339-42, s. 146-147; Ahmed İsâm el-Kâtib, ǾAķīdetü’t-tevĥîd fî Fetĥi’l-bârî şerĥi Śaĥîĥi’l-Buħârî, Beyrut 1403/1983, s. 173; Ca‘fer es-Sübhânî, el-İlâhiyyât (nşr. Hasan Muhammed Mekkî el-Âmilî), Beyrut 1410/1989, I, 453-465, 469-488; Metin Yurdagür, Allah’ın Sıfatları, İstanbul 1984, s. 161-163; Yusuf Şevki Yavuz, “Dârimî, Osman b. Saîd”, DİA, VIII, 496-497.

Metin Yurdagür