MUHALEFET

(المخالفة)

Zayıf râvinin sika râviye veya sika râvinin kendisinden daha güvenilir râviye aykırı rivayette bulunması anlamında terim.

Sözlükte “ayrılmak, geri kalmak; aykırı davranmak, uyuşmamak” gibi anlamlara gelen muhâlefet, râvinin hadis rivayetindeki güvenilirliğini ortadan kaldıran on cerh sebebinden (metâin-i aşere) biridir ve zabt ile ilgili bir râvi kusurudur. Böyle bir kusuru bulunan râvi hakkında genellikle, “Güvenilir râvilere muhalefet eder”; “Hadisinde aykırılık vardır”; “Bazı ferd, garîb ve münker rivayetleri vardır”; “Hadisiyle uyuşan rivayet bulunmaz”; “Hadisinde fazlalık vardır”; “Hadisi müdrecdir”; “İsnadları birleştirir”; “Hadisi muztaribdir”;


“İsnadı doğru dürüst okuyamaz”; “Hadisi ma‘rûf değildir”; “Hadisi mahfûz değildir”; “Hadisi şâzdır”; “Hadisi münkerdir”; “Hadisi genelde maklûbdur”; “İsnadları kalbeder ve isimleri değiştirir”; “İsnadları veya haberleri birbirine karıştırır”; “Bazan ma‘rûf, bazan münker hadis rivayet eder”; “Daha güvenilir râvilerin rivayetlerine uymadıkça hadisi delil olmaz” gibi ifadeler kullanılır ve bu râviler “Hadisi müdrecdir, münkerdir, şâzdır, maklûbdur, ilâvelidir, muztaribdir, ferddir, garîbdir, zayıftır, tashîf ve tahrîf yapardı” sözleriyle cerhedilir.

Muhalefet kavramı muhalefet eden râviye izâfetle “muhâlefetü’r-râvî”, kendisine muhalefet edilen râviye nisbetle “muhâlefetü’s-sika” adını alır. Zayıf râvinin güvenilir râviye muhalefet etmesi durumunda muhalif rivayete “münker”, muhalefet edilen rivayete “ma‘rûf” denir. Güvenilir bir râvinin kendisinden daha güvenilir râviye muhalefet etmesi halinde ise muhalif rivayet için “şâz”, muhalefet edilen rivayet için “mahfûz” terimleri kullanılır.

Hadiste meydana geldiği yere göre muhalefet değişik isimler alır. Zayıf hadis çeşitlerinden müdrec, maklûb, mezîd fî muttasıli’l-esânîd, muztarib, musahhaf ve muharref türleri muhalefet sebebiyle ortaya çıkmış ve bu terim hepsinin ortak adı olmuştur. Muhalefet senedde veya metinde görülür. Râvinin bir hadisin senedinde ekleme ve birleştirme gibi değişiklikler yapması sebebiyle aynı hadisin daha güvenilir râvilerden gelen isnadına muhalefet etmesine “idrâc”, muhalif konuma düşen böyle bir hadise “müdrec” denir. Muhalefet isnadda bulunan râvilerin takdim-tehiri şeklinde meydana gelirse hadis “maklûb”, muttasıl bir isnadın arasına yabancı bir râvi eklemek suretiyle oluşursa “mezîd fî muttasıli’l-esânîd” adını alır. Meselâ Kâ‘b b. Mürre adının Mürre b. Kâ‘b şeklinde okunması, Sâlim’in rivayeti olarak meşhur olan bir hadisin Nâfi‘den nakledilmesi veya garîb hadis naklediyor görüntüsü verip dikkat çekmek ya da Buhârî ve Ukaylî’ye yapıldığı gibi bir muhaddisin hâfızasının sağlamlığını kontrol etmek amacıyla sened ve metinlerin birbirine karıştırılması isnadda muhalefetin örneklerindendir.

Metinde görülen muhalefet ise bazan hadisin başına, bazan ortasına, genellikle de sonuna hadise ait olmayan bir metnin eklenmesi veya bir hadisin metnindeki bazı ifadelerin yer değiştirmesi şeklinde meydana gelir. Meselâ Ebû Hüreyre’den rivayet edilen, “Abdesti eksiksiz alınız; cehennemde yanacak ökçelerin vay haline!” meâlindeki hadisin (Buhârî, “Vuđûǿ”, 29) baş kısmındaki, “Abdesti eksiksiz alınız” cümlesi aslında Ebû Hüreyre’ye ait olup sonradan metne eklenmiş, böylece asıl metne muhalefet edilmiştir. Görüldüğü üzere mevkuf bir hadisin merfû‘ olarak rivayet edilmesi de muhalefet sayılmaktadır.

Çok defa senedde, bazan metinde, bazan da her ikisinde görülen bir muhalefet türü de aynı hadisin, birini diğerine tercih etme imkânı olmayacak veya araları uzlaştırılamayacak kadar farklı şekillerde rivayet edilmesiyle meydana gelen muztarib hadiste görülür. Meselâ her ikisi de aynı senedle rivayet edildiği halde birbirine aykırı hüküm getiren, “Malda zekâttan başka hiçbir hak yoktur” meâlindeki hadis (İbn Mâce, “Zekât”, 3), “Elbette malda zekâttan başka bir hak vardır” meâlindeki hadiste (Tirmizî, “Zekât”, 27) metin yönünden ıztırâba dayanan muhalefet söz konusudur (Tecrîd Tercemesi, I, 314). Muhalefetin görüldüğü bir diğer yer de metindeki bazı kelimeleri veya ifadeleri takdim-tehir etmek ya da bunların yazılışlarında imlâ hatası yapmak suretiyle ortaya çıkan maklûb hadistir. İnfakın gösterişten uzak olmasını tavsiye eden Ebû Hüreyre hadisindeki, “... Hatta sağ elinin verdiğini sol eli bilmesin” ifadesini Müslim’in râvilerinden birinin, “... Hatta sol elinin verdiğini sağ eli bilmesin” şeklinde rivayet etmesi (Buhârî, “Zekât”, 16; Müslim, “Zekât”, 91) “maklûbü’l-metn” denilen bir takdim-tehir muhalefeti örneğidir.

Muhalefet metinde geçen kelimelerden bir veya birkaçında nokta, hareke, harf yahut yazı hatası sebebiyle de meydana gelir. Genellikle metinde, bazan da senedde rastlanan bu muhalefet türünde noktalama hatası yapılan kelimenin bulunduğu rivayet için “musahhaf”, hareke veya harf hatası yapılan için “muharref” terimleri kullanılır. Meselâ İbn Mürâcim’i (ابن مراجم) İbn Müzâhim (ابن مزاحم) diye rivayet etmek tashîf, Üseyd b. Hudayr’ı (أسيد بن خضير) Saîd b. Husayn (سعيد بن حصين) şeklinde okumak tahrîf sebebiyle yapılmış bir muhalefettir.

Bir râvideki dalgınlık, dikkatsizlik, hata veya hâfızasındaki zayıflıktan kaynaklanan her türlü muhalefet râvinin zabtını, dolayısıyla güvenilirliğini ortadan kaldıran önemli bir cerh sebebidir. Bu sebeple ilk dönemin meşhur muhaddis ve münekkidlerinden Şu‘be b. Haccâc, “Şâz hadis ancak şâz râviden gelir” demiş, ma‘rûf râviden ma‘rûf olmayan pek çok hadis rivayet eden ve rivayetinde çokça hata yapanlardan rivayette bulunulamayacağını belirtmiştir. Muhalefet eden bir râvinin tek başına rivayet ettiği hadis münker hadis kapsamında değerlendirilir ve şüphe sebebi olduğu için zayıf sayılarak reddedilir.

BİBLİYOGRAFYA:

Lisânü’l-ǾArab, “ħlf” md.; Buhârî, “Vuđûǿ”, 29, “Zekât”, 16; Müslim, “Muķaddime”, 1, “Zekât”, 91; Tirmizî, “Zekât”, 27; İbn Mâce, “Zekât”, 3; İbn Ebû Hâtim, el-Cerĥ ve’t-taǾdîl, II, 272, 418; Hâkim en-Nîsâbûrî, MaǾrifetü Ǿulûmi’l-ĥadîŝ (nşr. Seyyid Muazzam Hüseyin), Haydarâbâd 1935 → Medine-Beyrut 1397/1977, s. 39-41, 53, 119-122; İbnü’s-Salâh, ǾUlûmü’l-ĥadîŝ (nşr. Nûreddin Itr), Dımaşk 1406/1986, s. 93-98, 279-288; İbn Hacer el-Askalânî, Nüzhetü’n-nažar fî tavżîĥi Nuħbeti’l-fiker (nşr. Nûreddin Itr), Dımaşk 1413/1992, s. 65-70, 90-94; Şemseddin es-Sehâvî, Fetĥu’l-muġīŝ, Beyrut 1403/1982, I, 237-242, 244-251; Süyûtî, Tedrîbü’r-râvî (nşr. Abdülvehhâb Abdüllatîf), Beyrut 1379/1959, s. 146, 149, 151, 169, 173, 191; Tecrîd Tercemesi, Mukaddime, I, 299-318; Nûreddin Itr, Menhecü’n-naķd fî Ǿulûmi’l-ĥadîŝ, Dımaşk 1406/1985, s. 423-447; Mahmûd et-Tahhân, Teysîru muśŧalaĥi’l-ĥadîŝ, Riyad 1407/1987, s. 102-119; Emin Aşıkkutlu, Hadiste Ricâl Tenkidi, İstanbul 1997, s. 136-138.

Emin Âşıkkutlu