MÜCTES

(المجتث)

Aruz sisteminde bir bahir.

Halîl b. Ahmed’in ortaya koyduğu vezinlerden olup onun aruz sisteminde “müştebihe” denilen dördüncü dâirede altıncı ve klasik genel sıralamada on dördüncü bahir olarak yer alır (DİA, III, 428; IV, 484). Sözlükte “kesmek, koparmak” anlamındaki ceşş kökünün “iftiâl” kalıbından türetilen müctes “kesilip koparılmış” demektir. Hafif bahrini oluşturan “fâilâtün müstef‘ilün fâilâtün”ün ilk tef‘ilesinin kesilip atılmasıyla meydana gelen bir vezin olduğu veya hafif bahrinde ikinci tef‘ile olan “müstef‘ilün”ü başa almak suretiyle oluşturulduğu için bu adı almıştır (İbn Reşîķ el-Kayrevânî, s. 271; Hatîb et-Tebrîzî, s. 170).

Tef‘ileleri sübâiyye (yedi harfli مُسْتَفْعِلُنْ ve فَاْعِلاْتُنْ) olan bahirlerdendir. Halîl b. Ahmed’in dâire sisteminde tam ve sahih şekli bir mısrada “müstef‘ilün fâilâtün fâilâtün”dür (- -˘- /-˘- - /-˘- -). Ancak uygulamada her iki mısraın sonundaki “fâilâtün” cüzünün düşmesiyle meczû (bir cüzü düşmüş) şekli olan “müstef‘ilün fâilâtün” vezni kullanılır. Bahrin bir aruz ve bir darb tef‘ilesi bulunup her ikisi de “fâilâtün”dür. Bütün tef‘ilelerinde sâkin olan ikinci harfin hazfi mümkün olduğu halde muâkabet kuralı gereği sâkin olan yedinci harfi düşürülmüş (mekfûf) bir tef‘ileyi sâkin olan ikinci harfi düşürülmüş (mahbûn) bir tef‘ilenin takip etmesi câiz değildir. Çünkü bu takdirde şiirde kabul edilmeyen beş harekeli harfin bir araya gelmesi gibi bir durum ortaya çıkar: “مُتَفْعِلُ فَعِلاْتُنْ” örneğindeki “عِلُ فَعِلَ...” harfleri gibi. Bu sebeple ikinci sâkin harfin düşürülmesi (habn) ve yedinci sâkinin hazfi (keff) dönüşümlü olarak uygulanır (krş. Mahmûd Mustafa, s. 124-125). Bunun sonucunda dört farklı vezin ortaya çıkmıştır. a) Bir mısrada haşiv tef‘ilesi mekfûf, aruz tef‘ilesi sâlim: “müstef‘ilü fâilâtün”; b) Bir mısrada haşiv tef‘ilesi sâlim, aruz tef‘ilesi mahbûn: “müstef‘ilün feilâtün”; c) Bir beyitte haşiv tef‘ilesi sâlim, aruz tef‘ilesi mekfûf: “müstef‘ilün fâilâtü” veya haşiv ve darb tef‘ilelerinden her ikisi de sâlim: “müstef‘ilün, fâilâtün”; d) Bir beyitte “müstef‘ilün fâilâtün” veya “mefâilün fâilâtün”.

Müctes bahrinde beytin ikinci mısraının son tef‘ilesi demek olan darbda hafîf bahrinde olduğu gibi teş‘îs kuralının uygulanması câizdir. Buna göre iki harekeliyi bir sâkin harfin izlediği şekil (عِلاْ) olan mecmû‘ vetidin ilk harfinin (ع) düşürülmesiyle “fâilâtün” tef‘ilesi “fâlâtün”e dönüşür. Uygulamada bunun uzun hecelerden oluşan eşdeğeri “mef‘ûlün” kullanılır.

İsmâil b. Hammâd el-Cevherî aslının hafîf bahri olduğunu söyleyerek bu bahre sisteminde yer vermemiştir (Kitâbü ǾArûżi’l-varaķa, s. 56). Müctes, eski Arap şiirinde nâdir rastlanmakla birlikte Abbâsîler devrinde müvelled şairler ve ardından gelenlerin, hatta modern dönem şairlerinin oldukça sık kullandıkları bir bahir olmuştur. Muzâri ve muktedaba nazaran daha güzel bulunan müctes ile bilhassa duygusal / lirik şiirler, neşîde ve müveşşahlar söylenmiştir (Mahmûd Fâhûrî, s. 97).

Aruza dair klasik kitaplarda ve bunlara muhteva bakımından sadık kalan yeni eserlerde müctes bahrinin daha çok yukarıda gösterilen vezinleri zikredilir. Bu arada


sanatkârların nazım tekniğinde yaptıkları yenilikleri göz önüne alarak yazılan eserlerde bahrin başka vezinleri de kaydedilmiştir. Meselâ Celâl el-Hanefî aşağıdaki vezinleri tesbit etmiş ve örneklerini göstermiştir (el-ǾArûż, s. 63-78).

1. - -˘-/-˘- -//- -˘-/-˘- -

2. - -˘-/-˘- -//- -˘-/- - -

3. - -˘-/ -˘- -//- -˘-/-˘ = (fâilân)

4. - -˘-/-˘- -//- -˘-/- = (fa‘lân)

5. - -˘-/-˘- -//- -˘-/- -

6. - -˘-/-˘- -//- -˘-/˘-

Mekfûf (yedinci sâkin harfi düşürülmüş) müctes: - -˘˘/-˘-˘//- -˘˘/-˘- -. Meşkûl (ikinci ve yedinci harfi düşürülmüş) müctes: ˘-˘˘//-˘- -//˘-˘˘/-˘- -.

Türk aruzunda “mefâilün feilâtün mefâilün feilün” ve “mefâilün fa‘lün” şekilleri kullanılır. Nâilî-i Kadîm’in, “Hevâ-yı aşka uyup kûy-i yâra dek gideriz / Nesîm-i subha refîk-ı bahâra dek gideriz” matla‘lı gazeli bu vezinle yazılmış şiirlerin en tanınmış örneğidir.

BİBLİYOGRAFYA:

Kāmus Tercümesi, I, 643; İbn Abdürrabbih, el-Ǿİķdü’l-ferîd, V, 473, 474; İsmâil b. Hammâd el-Cevherî, Kitâbü ǾArûżi’l-varaķa (nşr. Sâlih Cemâl Bedevî), Mekke 1985, s. 56; İbn Reşîķ el-Kayrevânî, el-ǾUmde (nşr. Muhammed Karkazân), Beyrut 1408/1988, s. 269-294; Hatîb et-Tebrîzî, el-Vâfî fi’l-Ǿarûż ve’l-ķavâfî (nşr. Ömer Yahyâ - Fahreddin Kabâve), Dımaşk 1399/1979, s. 170-174; İbn Ebû Şeneb, Tuĥfetü’l-edeb, Paris 1954, s. 85-87; Safâ Hulûsî, Fennü’t-taķŧîǾi’ş-şiǾrî ve’l-ķāfiye, Beyrut 1966, s. 173-182; Celâl el-Hanefî, el-ǾArûż, Bağdad 1398/1977-78, s. 60-78; Mahmûd Mustafa, Ehde’s-sebîl ilâ Ǿilmeyi’l-Ħalîl: el-ǾArûż ve’l-ķāfiye, Beyrut 1405/1985, s. 122-126; Abdürrızâ Ali, el-ǾArûż ve’l-ķāfiye, Musul 1409/1989, s. 140-144; Mahmûd Fâhûrî, Sefînetü’ş-şuǾarâǿ, Halep 1410/1910, s. 95-99; Emîl Bedî‘ Ya‘kūb, el-MuǾcemü’l-mufaśśal fî Ǿilmi’l-Ǿarûż ve’l-ķāfiye ve fünûni’ş-şiǾr, Beyrut 1411/1991, s. 126-130; M. Ali eş-Şevâbike - Enver Ebû Süveylim, MuǾcemü muśŧalaĥâti’l-Ǿarûż, Amman 1411/1991, s. 248-249; Gotthold Weil, “Arûz”, İA, I, 626-629; a.mlf., “ǾArūđ”, EI² (İng.), I, 670; Nihad M. Çetin, “Arûz”, DİA, III, 428-430; a.mlf., “Bahir”, a.e., IV, 484.

Tevfik Rüştü Topuzoğlu