MÜCÎRÜDDÎN-i BEYLEKĀNÎ

(مجير الدين بيلقاني)

(ö. 586/1190 [?])

İranlı şair.

Güney Kafkasya’da Şirvan civarındaki Beylekān kasabasında doğdu. Hayatı hakkında yeterli bilgi yoktur. Künyesi Ebü’l-Mekârim (Ebü’l-Meâlî) olup şiirlerinde Mücîr (Mücîrüddin) lakabı veya mahlasını kullanmıştır. Genç yaşta Şirvan’a giderek şair Hâkānî-i Şirvânî’nin yanında yetişti. Azerbaycan Atabegleri’nin (İldenizliler) sarayında sırasıyla Şemseddin İldeniz (1148-1175), oğullarından Nusretüddin Cihan Pehlivan Muhammed (1175-1186) ve Muzafferüddin Kızılarslan’ın (1186-1191) hizmetinde bulundu. Onların yanında melikü’ş-şuarâ unvanına nâil oldu. Divanında Selçuklular’dan Arslanşah b. Tuğrul ve Derbend Valisi Seyfeddin Arslan’a methiye yazmış olması onlarla da ilişkisinin bulunduğunu göstermektedir. Muzafferüddin Kızılarslan onu iki defa vergi tahsili için İsfahan’a gönderdi. Ancak Beylekānî şehirdeki şair ve âlimlerle ihtilâfa düştü; halkı ve şairlerden Cemâleddîn-i İsfahânî ile Şerefeddin Şefreve’yi hicvetmesi üzerine onlar da kendisini hicvedince ihtilâf daha da şiddetlendi. Cemâleddin, Mücîr’in İsfahan’ı üstadı Hâkānî’nin teşvikiyle hicvettiğini düşünüyordu. Hac yolculuğu sırasında İsfahan’a uğrayan (552/1157) Hâkānî-i Şirvânî, İsfahan’ı öven bir kasidesiyle ortalığı yatıştırmaya çalıştı. Beylekānî’nin bir ara Muzaffer Kızılarslan’la da arası açılmış, hükümdar onun yerine Cemâl-i Eşherî ve Esîr-i Ahsîkesî’yi saraya almıştı. Ayrıca bir habsiyyâtının bulunuşu onun hapse atıldığını da gösterir. Şiirlerinden ömrünün son yıllarında tasavvufî bir hayatı tercih ettiği anlaşılmaktadır. İsfahan’da öldürüldüğüne dair güvenilir olmayan bilgi dışında vefat tarihiyle ilgili olarak 568 (1173), 577 (1181), 586 (1190), 589 (1193) ve 599 (1202) yılları verilmektedir. Ancak divanında Kızılarslan’dan sonra yazılmış kasidesine rastlanmadığına göre 586’da (1190) ve mezarının bulunduğu Tebriz’de öldüğü söylenebilir. Mücîrüddin Kur’an, hadis, tarih, astronomi, matematik ve felsefe gibi ilimlerde de bilgi sahibiydi.

Daha çok bir kaside şairi olan Mücîrüddin, üslûp bakımından üstadı Hâkānî-i Şirvânî’nin etkisi altında kalmakla beraber ifade tarzı ondan daha tabii ve sadedir. Emîr Hüsrev-i Dihlevî, Ġurretü’l-kemâl adlı divanının önsözünde onun Hâkānî’den üstün olduğunu kaydeder. Eşref-i Gaznevî’den de etkilenmekle birlikte üslûbu Ferruhî-i Sîstânî ile Menûçihrî-i Dâmegānî’ninkine daha yakındır. Gazelleri pek tutulmamıştır. Kaside, gazel, kıta, mülemma‘, terkibibend ve rubâîlerin yer aldığı 5469 beyitlik Dîvân’ını önce Muhammed Takī Bîniş Ferheng-i Ħorâsân dergisinde yayımlamış (Meşhed 1343 hş., V/6-8), daha sonra Muhammed Âdâbî tarafından neşredilmiştir (Tebriz 1358 hş.).

BİBLİYOGRAFYA:

Râvendî, Râhatü’s-sudûr (Ateş), II, 287-302; Avfî, Lübâb, II, 223; Müstevfî, Târîħ-i Güzîde (Nevâî), s. 749; Devletşah, Tezkire (trc. Necati Lugal), İstanbul 1977, I, 161-164; Emîn-i Ahmed-i Râzî, Heft İķlîm (nşr. Cevâd Fâzıl), Tahran 1341 hş./ 1962, III, 306; Lutf Ali Beg, Âteşkede-i Âźer (nşr. Ca‘fer-i Şehîdî), Tahran 1337 hş., s. 27;


Rızâ Kulı Han Hidâyet, MecmaǾu’l-fuśahâǿ (nşr. Mezâhir Musaffâ), Tahran 1340 hş., III, 1184-1191; Storey, Persian Literature, V/2, s. 425-428; M. Ali Terbiyet, Dânişmendân-ı Âźerbâycân, Tahran 1314 hş., s. 325-326; Tebrîzî, Reyĥânetü’l-edeb, V, 222; Safâ, Edebiyyât, II, 721-729; J. Rypka, Târîħ-i Edebiyyât-ı Îrân (trc. Îsâ Şihâbî), Tahran 1354/1975, s. 327; Bedîüzzaman Fürûzanfer, Süħan ü Süħanverân, Tahran 1369 hş., s. 578-601; Ma‘sûmî, “Mücîr-i Beyleķānî”, Dânişnâme-i Edeb-i Fârsî (nşr. Hasan Enûşe), Tahran 1382 hş., V, 489-494; Kebîr Ahmed Câlisî, “Nâžârî ber Kelimât ü Terâkîb-i Maħśûś-i Mücîr-i Beyleķānî”, Ferheng-i Îrân-zemîn, XXVI, Tahran 1365 hş., s. 183-189.

Rıza Kurtuluş