MUAMMERÛN

(المعمّرون)

Yüz yıldan fazla yaşamış kimseleri ifade eden terim.

Sözlükte muammer kelimesi “ömrü uzun olan kişi” anlamında olup hadis ilminde uzun süre yaşayan muhaddisler için kullanılır. Seksen yaşını aşmış kişiler zaman zaman muammerûndan sayılmışsa da bu terim daha çok 100-120 yıl yaşayanları ifade eder. Muammer kelimesi Arap edebiyatı literatüründe de uzun ömürlü edebiyatçılar için kullanılmıştır. Kur’ân-ı Kerîm’de uzun yaşadığı bildirilen Hz. Nûh’un Kitâb-ı Mukaddes’teki benzeri Methuselah’tır.

Hadis literatüründe muammerûndan ilk anılanlar arasında en az 150 yıl yaşadığı rivayet edilen Selmân-ı Fârisî ile Hakîm b. Hizâm ve onun büyük dedesi, dedesi, babası ve 120 yıldan fazla hayat sürdüğü kaydedilen Hassân b. Sâbit bulunmaktadır. Muhadram şairlerden sahâbî Lebîd b. Rebîa’nın bir asırdan fazla yaşadığı belirtilir. Câhiliye devri şairlerinden Düreyd b. Sımme ve Eksem b. Sayfî; ashaptan Câbir b. Abdullah, Enes b. Mâlik, Huveytıb b. Abdüluzzâ, Kürz b. Alkame; tâbiînden Ebû Recâ el-Utâridî ve Ebû Osman en-Nehdî de muammerûndandır.

Muammerûn kelimesi terim anlamıyla hadis usulü kitaplarında Hâkim en-Nîsâbûrî’den itibaren kullanılmaya başlanmış, çeşitli eserlerde “Ma‘rifetü vefeyâti’r-ruvât ve mevâlîdihim ve mikdâri a‘mârihim”, “Ma‘rifetü a‘mâri’l-muhaddisîn”, “et-Tevârîh ve’l-vefeyât” gibi başlıklar altında uzun ömürlü sahâbîlerle daha sonraki nesillerden uzun yaşamış bazı kimselerin hayatları hakkında bilgi verilmiştir. Muhtelif zamanlarda, uzun süre yaşadığı kendileri veya başkaları tarafından ileri sürülen, bu arada Resûl-i Ekrem’i gördüğünü iddia eden kimseler ortaya çıkmış, bunlar birtakım sözleri Hz. Peygamber’e nisbet etmişlerdir. Ancak cerh ve ta‘dîl ilmi sayesinde gerekli tedbirler alınmış, bu kişilerden ve onlardan rivayette bulunanlardan, bu rivayetleri nakledenlerden hadis alınması engellenmiştir. Ancak sahâbî biyografilerine dair eserlerde iddiaları sebebiyle bu kişilerin hal tercümelerine de yer verilmiştir (Okiç, s. 71-73). Batılı araştırmacılar bu ayırıma dikkat etmeksizin söz konusu kişilerin de sahâbe arasında sayıldığını ileri sürmüşlerdir (EI2 [İng.], VII, 258). Muammerûn konusu İmâmiyye Şîası açısından da önem taşır. İbn Bâbeveyh Şeyh Sadûk, Hz. Âdem’den itibaren uzun yaşamış kişiler hakkında bilgi verdikten sonra Allah’ın her ümmette bazı kimselere uzun ömür verdiğini belirtmiş, bunun imamın gaybûbetini meşrûlaştıran ve onun geri döneceği beklentisini güçlendiren bir delil olduğunu söylemiştir (Kemâlü’d-dîn, s. 555-576).

Muammerûn meselesi şarkiyatçıların da ilgisini çekmiş, Batı dillerinde bunlar “macrobe, macrobien, macrobite, mathusalem” gibi kelimelerle ifade edilmiştir (Okiç, s. 70). Ignaz Goldziher muammerûnun kussâs gibi hadis uyduran yalancılar olduğunu söylemiş, böylece kussâs ile bir hadis terimi olarak kullanılan muammerûn arasında doğrudan irtibat kurmuştur. Ca‘fer b. Nastûr er-Rûmî, Serbâtek el-Hindî, Reten b. Nasr gibi sahâbî olduğunu iddia edenlerin yalancılıkları esasen tabakat kitaplarında ortaya konmuştur. Ignaz Goldziher’in verdiği örneklerden onun, muammerûn ile daha çok Hz. Peygamber’i gördüğünü iddia eden uzun ömürlü kişileri kastettiği anlaşılmaktadır. Halbuki terim Resûl-i Ekrem’le kayıtlı olmaksızın uzun süre yaşamış kişileri ifade eder. G. H. A. Juynboll ise muammerûn kavramını daha sonraki nesilleri de içine alacak şekilde genişletmiştir. Juynboll, Kûfe’de ve kısmen Basra yöresinde kullanılan isnadların muttasıl hale getirilmesi amacıyla İbn Mes‘ûd ile talebeleri arasındaki kopukluğun müşterek râviye gelinceye kadar muammerûndan olduğu söylenen hayalî kişilerce kapatıldığını ileri sürmüş, bunun İbn Mes‘ûd’un Alkame, Mesrûk, Esved b. Yezîd gibi talebeleri vasıtasıyla gerçekleştirildiğini kaydetmiştir (WZKM, LXXXI [1991], s. 172-175). Ancak sika râvilerle ilgisi bulunmayan bu görüş de temellendirilememiştir.

Muammerûnla ilgili belli başlı çalışmalar şöylece sıralanabilir: 1. Heysem b. Adî (ö. 207/822), Kitâbü’l-MuǾammerîn (EI2 [İng.], VII, 258). 2. Ebû Hâtim es-Sicistânî, Kitâbü’l-MuǾammerîn. Muammerûna ait sözlerin ve şiirlerin derlendiği eser, Ignaz Goldziher tarafından Das Kitāb al-Mu‘ammarīn va taraf min ahbārihim ve mā kālūhu fī muntehā a‘mārihim des Abū Hātim Abhandlungen zur Arabischen Philologie adlı çalışmanın II. cildi olarak neşredilmiştir (Leiden 1899). Kitabı daha sonra Ahmed Nâcî Kitâbü’l-MuǾammerîn mine’l-ǾArab ve ŧaraf min aħbârihim (Kahire 1323) ve Abdülmün‘im Âmir yine Sicistânî’nin el-Veśâyâ adlı eseriyle birlikte el-MuǾammerûn ve’l-Veśâyâ (Kahire 1961) adıyla yayımlamıştır. 3. Ebû Zekeriyyâ İbn Mende, Cüzǿ fîhi men Ǿâşe miǿe ve Ǿişrîne sene mine’ś-śaĥâbe. 120 yıldan fazla yaşamış on dört sahâbîye yer verilen eseri Mecdî es-Seyyid İbrâhim (Bulak 1989) ve Meşhûr Hasan Selmân (Beyrut 1412/1992) neşretmiştir. 4. Zehebî, Cüzǿ fîhi ehlü’l-miǿe. Sahâbeden 730’a (1330) kadar 100 yıldan fazla yaşayan 126 kişiye yer verilen bu eser ilk defa Ehlü’l-miǿe feśâǾiden adıyla Beşşâr Avvâd Ma‘rûf (Mecelletü’l-Mevridi’l-ǾIrâķıyye, II/4 [1973], s. 107-142), ardından aynı adla (Ahl al-miǿa faśāǾiden) Jacqueline Sublet (Cahiers d’onomastique arabe içinde, I [1979], s. 99-159) tarafından yayımlanmış, daha


sonra Ebû Yahyâ Abdullah el-Kinderî’nin tahkikiyle de neşredilmiştir (Beyrut 1418/1997). 5. Zehebî, Esmâǿü men Ǿâşe ŝemânîne sene baǾde şeyħihî ev baǾde semâǾihî (Beyrut 1418/1997). 6. Süyûtî, Rîĥu’n-nesrîn fîmen Ǿâşe mine’ś-śaĥâbe miǿe ve Ǿişrîn (Lahor, ts.).

İbn Hacer el-Askalânî, başta el-İśâbe ve Lisânü’l-Mîzân olmak üzere bazı eserlerinde muammerûn ile onların bir kısım rivayetlerinden söz etmiş, ayrıca Kitâbü’l-MuǾammerîn adıyla bir kitap yazdığını belirtmiştir (el-İśâbe, VI, 369). Bu eser muhtemelen müellifin Kitâbü men câveze’l-miǿe adını verdiği (a.g.e., VI, 395) çalışmasıdır. Ebü’l-Ferec İbnü’l-Cevzî’nin AǾmârü’l-aǾyân’ı ile (nşr. Mahmûd Muhammed et-Tanâhî, Kahire 1414/1994) Ebü’l-Ferec el-İsfahânî’nin Kitâbü’l-Eġānî’sinde de uzun ömürlü kişilerin hayatlarına dair bilgi verilmiş, G. H. A. Juynboll konuya dair bir makale yazmıştır (bk. bibl.).

BİBLİYOGRAFYA:

Lisânü’l-ǾArab, “Ǿamr” md.; Ebû Hâtim es-Sicistânî, el-MuǾammerûn ve’l-Veśâyâ (nşr. Abdülmün‘im Âmir), Kahire 1961, neşredenin girişi; İbn Bâbaveyh, Kemâlü’d-dîn ve temâmü’n-niǾme (nşr. Ali Ekber el-Gaffârî), Kum 1405, s. 555-576; Ebû Zekeriyyâ İbn Mende, Cüzǿ fîhi men Ǿâşe miǿe ve Ǿişrîne sene mine’ś-śaĥâbe (nşr. Meşhûr Hasan Selmân), Beyrut 1412/1992, neşredenin girişi; Bedreddin İbn Cemâa, el-Menhelü’r-revî fî muħtaśari Ǿulûmi’l-ĥadîŝi’n-nebevî (nşr. Muhyiddin Abdurrahman Ramazan), Dımaşk 1406/1986, s. 140-143; Zehebî, Cüzǿ fîhi ehlü’l-miǿe (nşr. Ebû Yahyâ Abdullah el-Kinderî), Beyrut 1418/1997, s. 31-43; İbn Hacer, el-İśâbe (Bicâvî), VI, 369-395; Şemseddin es-Sehâvî, Fetĥu’l-muġīŝ, Beyrut 1399/1979, III, 333-335; M. Tayyib Okiç, Bazı Hadis Meseleleri Üzerinde Tetkikler, İstanbul 1959, s. 70-73; I. Goldziher, Muslim Studies, London 1971, II, 159-163; Ahmed M. Şâkir, el-BâǾiŝü’l-ĥaŝîŝ (nşr. Nâsırüddin el-Elbânî), Riyad 1417/1996, II, 653-655; M. Yaşar Kandemir, Mevzû Hadisler, İstanbul 1997, s. 71-74; G. H. A. Juynboll, “The Role of Mu‘ammarūn in the Early Development of the Isnād”, WZKM, LXXXI (1991), s. 155-175; a.mlf., “MuǾammar”, EI² (İng.), VII, 258-259.

İbrahim Hatiboğlu