MOĞLOVA KEMERİ

İstanbul’da Alibey deresi üzerinde yer alan Osmanlı su kemeri.

İstanbul’a su getirmek için Mimar Sinan tarafından planlanan Kırkçeşme tesislerinin bir parçası olup Kemerburgaz’dan yaklaşık 4 km. kadar güneybatıda Alibey deresinin (Kydaros) üzerine inşa edilmiştir. Saadi Nazım Nirven kemerin adının Moğol Ağa’dan geldiğini düşünürken 1542-1550 yılları arasında İstanbul’u ziyaret eden Pierre Gylli (Gyllius), Alibey deresine halk arasında Makhleva denildiğini yazar. Bu kelimenin daha sonra Moğlova (Mağlova) şeklini almış olması daha muhtemeldir. Tezkiretü’l-ebniye’de kemerin adı Moğlova, Tezkiretü’l-bünyân’da ise Muallakkemer şeklinde kaydedilmiştir. Önceleri bir Bizans kemeri şeklinde tanıtılmaya çalışılmışsa da gerek tezkirelerden gerekse inşa tekniğinden anlaşıldığına göre kesin biçimde bir Osmanlı yapısıdır. Kırkçeşme tesislerinin yapımı tamamlandıktan sonra, 971 (1563) yılı Eylülünde meydana gelen selde büyük zarar gören bu ve diğer bazı kemerler Mimar Sinan tarafından yeniden yapılmıştır.

Kırkçeşme isâlesinin ana galerisi Moğlova Kemeri’nin en üstünden geçer. Galerinin su ile temasta bulunan bölümü su geçirmez bir sıva ile kaplanmış, üzeri sal taşları ile beşik tonoz çatı şeklinde örtülmüş, yanlarına saçaklar yapılmıştır. Suyun kemere giriş yerinden itibaren 50,65 metrelik bölümü trapez kesitli duvar olarak inşa edilmiş, fazla suların taşabilmesi için de bir dolu savak yapılmıştır. Moğlova Kemeri’nin tepe uzunluğu 258 metredir. Orta bölümünde alt ve üst katlarda dörderden sekiz büyük göz, yanlarda da dörderden sekiz göz vardır. Beş ayağın üzerinde üçerden on beş hafifletme gözü ile çok ilginç bir yapıya sahiptir. Yaya geçidinin giriş ve çıkış yerleri olan iki küçük gözle beraber Moğlova Kemeri’nin üzerinde toplam otuz üç göz bulunmaktadır. Alt taraftaki büyük gözlerin sivri kemerlerinin oturduğu üzengi taşının üstünden galerinin çatısının tepesine kadar olan yükseklik 28,21 metredir. Tezkiretü’l-bünyân’da Moğlova Kemeri’nin temelinin derinliği 18 zirâ (13,6 m.) olarak verilmiştir. Ancak dere yatağı zamanla dolduğu için bu derinliğin hangi noktadan itibaren alınacağı belli değildir. Temeldeki son genişleme üzengi taşından itibaren 5,30 m. aşağıda olduğuna göre temel derinliği bu noktadan itibaren alınırsa Moğlova Kemeri’nin temelden yüksekliği 47,11 m. olur. Bu yükseklik on altı katlı bir binanın yüksekliğine tekabül eder.

Su kemerlerinde trapez kesitli duvarlar ve ayaklar ilk defa Mimar Sinan tarafından yapılmış, hem yatay kuvvetlere dayanıklı hem de zarif bir sistem geliştirilmiştir. Moğlova Kemeri’nde ise alınan


tedbirler çok daha ilginçtir. Üst kemerlerde duvar kalınlığı 3,05 m., alt kemerlerde 4,5 metredir. Bu yükseklikte bir yapının deprem ve rüzgâr gibi yatay kuvvetlere dayanması imkânsızdır. Mimar Sinan, kemer ayaklarını aşağıya doğru iki ayrı piramit biçiminde genişleterek stabiliteyi sağlamış, ayakların ortalarına üçer kemer yerleştirip bunları hafifletmiş, fevkalâde zarif fakat sağlam bir şaheser meydana getirmiştir. Alttaki dört büyük kemerin açıklığı 17,50 m., üsttekilerin 13,45 metredir. Bu inşa tarzı bugünkü statik bilgilerine de tamamen uygundur. Ayrıca kemerlerin yatay kuvvetleri ayaklar içerisinde yapılan bağlantılarla karşılanmıştır. Yanlardaki kemerlerin açıklıkları 4,5 m. civarındadır. Ayak kalınlığı aşağıya doğru piramit şeklinde genişleyerek üst katta 7,70 m., selyaranların üzerinde 10,70 m. olmakta, temelde ise 17,70 metreye ulaşmaktadır. Buna rağmen yapılan genişleme kemerde hiçbir hantallık meydana getirmemiş, çok zarif, dantele gibi görünen eşsiz bir mühendislikmimarlık âbidesi ortaya çıkmıştır. Küçük kemerlerin bulunduğu bölgede de duvar kalınlığı aşağıya doğru arttırılarak deprem ve rüzgâr kuvvetlerine dayanıklı trapez kesitli bir konstrüksiyon uygulanmıştır. Birçok sanat severden gelen itirazlara rağmen Osmanlı dönemi Türk sanatının sivil mimaride bir şaheseri olan bu su kemerinin baraj gölü içinde kalması önlenemediğinden Moğlova Kemeri günümüzde alt tarafında yapılan Alibey Barajı dolayısıyla üzengi taşına kadar su altında kalmıştır.

BİBLİYOGRAFYA:

TSMA, E., nr. 12005 (zabıtnâme); Sâî, Yapılar Kitabı, Tezkiretü’l-bünyân ve Tezkiretü’l-ebniye (nşr. Hayati Develi - Samih Rıfat), İstanbul 2002, s. 55, 146-147; a.mlf., Tezkiretü’l-ebniye, s. 109; Tuhfetü’l-mi‘mârîn (nşr. Rıfkı Melûl Meriç, Mimar Sinan, Hayatı, Eserleri I: Mimar Sinan’ın Hayatına, Eserlerine Dair Metinler içinde), Ankara 1965, s. 42; P. Gyllius, De Bospora Thracio, Lyon 1561, s. 68-73; K. O. Dalman, Der Valens-Aquadukt in Konstantinopel, Bamberg 1933, tür.yer.; Saadi Nazım Nirven, İstanbul Suları, İstanbul 1946, s. 79, 96-97; Kâzım Çeçen, İstanbul’da Osmanlı Devri’ndeki Su Tesisleri, İstanbul 1984, s. 54-71; a.mlf., “Seldschukische und Osmanische Talsperren”, Historische Talsperren, Verlag 1987, s. 276-295; a.mlf., Mimar Sinan ve Kırkçeşme Tesisleri, İstanbul 1988, s. 27, 39, 43, 46-48, 117-126; Aptullah Kuran, Mimar Sinan, İstanbul 1986, s. 244, 405; R. Anhegger, “Eyyûbî’nin Menâkıb-ı Sultan Süleyman’ı”, TD, I (1949), s. 119-138.

Kâzım Çeçen