MİNYATÜR

Genellikle el yazması kitaplarda yer alan küçük boyutlu renkli resim.

Kelime, Ortaçağ Avrupası’nda hazırlanan el yazmalarının bölüm başlarında metnin ilk harfinin etrafına kızıl-turuncu minium ile (sülüğen, sülyen, kırmızı kurşun tozu) yapılan miniatura adlı tezhipten gelmekte ve “sülüğenle boyanmış” anlamını taşımaktadır; ancak zamanla minor (küçük) kelimesinin etkisinde kalarak “küçük (resim)” anlamını da kazanmıştır (Kluge, s. 480). İslâm sanatında minyatüre “tasvir”, minyatür sanatçısına “musavvir” veya “nakkaş” adı verilmiştir. Metni açıklamak amacıyla kitap sayfalarına veya bir albüm içinde toplanmak için tek yaprak halinde suluboya ve altın, gümüş yaldızla yapılan minyatürler, ışık-gölge oyunlarıyla derinlik duygusu kazandırılmayan küçük boyutlu resimlerdir. Papirüs, parşömen ve fildişi gibi farklı malzemeler üzerine yapılan küçük resimlere de minyatür denilmekte ve bunların ilk örneklerinin eski Mısırlılar’a ait olduğu görülmektedir.

İslâm Minyatür Sanatı. Fırat’ın doğusundaki İlkçağ uygarlıklarının kültür mirasına sahip İran ve Mezopotamya’yı içine alan Geç Antik Doğu, Fırat’ın batısındaki Suriye ve Anadolu’dan Kuzey Afrika’ya kadar uzanan toprakların Helenistik ve Roma mirasına sahip Geç Antik Batı ve VII-VIII. yüzyıllarda İslâm dünyasına katılan Orta Asya, Uzakdoğu sanatlarının etkisiyle oluşmuştur. İslâm minyatürlerinin mevcut en eski örnekleri XII-XIII. yüzyıllara aittir. Fakat papirüs üzerine yapılmış bazı desenler, daha önce de Mısır’da Fâtımîler’in bir resim geleneğine sahip olduğunu göstermektedir. İlk İslâm fetihlerinden sonra İran’da Zerdüştî rahiplerinin elinde bulunan bazı resimli yazmaların müslüman sanatçılara örnek teşkil etmiş olabileceği düşünülmektedir. Ancak İslâm minyatürlerini asıl etkileyenin Maniheizm olması mümkündür. Maniheizm’in kurucusu, müslümanların “Mâni-i nakkāş” dedikleri Mani ressamdı ve öğretisini yaymak amacıyla yazdığı kitapları resimlerle süslemişti. Onun Sâsânî Hükümdarı I. Behram tarafından 276 yılında öldürülmesinin ardından inananları takibata uğramış ve zamanla doğuya göç ederek dinlerini İç Asya’da Uygurlar arasında yaymışlardı. Uygurlar’ın başşehri Hoço’da (Doğu Türkistan) Alman bilim adamı Albert August von Le Coq tarafından ortaya çıkarılarak 1923’te yayımlanan Maniheist Uygur minyatürleri, figür tipleri ve kompozisyon anlayışı bakımından Selçuklu minyatürlerinin öncüleri sayılmaktadır.

Selçuklu Minyatürleri. Selçuklu Türkleri’nin İran’dan Mezopotamya, Suriye ve Anadolu’ya yayılmasıyla ilk Türk-İslâm minyatür üslûbu doğmuştur. Günümüze ulaşan en eski örnekler, Dioskorides’in şifalı otlar hakkındaki eserinin Kitâbü’l-Ĥaşâǿiş ve Galen’in (Câlînûs) zehirlenmeler konusundaki eserinin Kitâbü’t-Tiryâķ adlı Arapça çevirilerinde görülür. Antik el yazmalarından kopya edilen bu ilk tasvirlere Bizans resminin etkileri yansımıştır. En erkeni olan XI. yüzyılın sonlarına ait Dioskorides yazmasının resimleri (Leiden Üniversitesi Ktp., Cod. Or., nr. 289) genellikle metnin arasına sıkıştırılmış çerçevesiz, basit bitki ve hayvan tasvirleri şeklindedir. Bu eserin XIII. yüzyılda Musul’da hazırlanmış bir nüshası (TSMK, III. Ahmed, nr. 2127) kuvvetli Bizans etkisi taşıyan figürlerin yanında bitki resimleri de içerir. Aynı döneme ait diğer bir nüshada ise (Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 3703) günlük hayattan sahnelerin de ele alındığı melez bir üslûp vardır. Kitâbü’t-Tiryâķ’ın mevcut iki nüshasının (Bibliothèque Nationale, Arabe, nr. 2964; Österreichische Nationalbibliothek, A.F., nr. 10) başındaki takdim minyatürlerinde Uygur fresklerinin donuk-durgun resim geleneğinin etkileri görülmektedir. Eski Grek kuramlarına dayanan felsefe, tarih ve tıp konusundaki yazıların Arapça bir derlemesi olan Muħtârü’l-ĥikem ve meĥâsinü’l-kilem ile (TSMK, III. Ahmed, nr. 3206) yine Grek kaynaklarına dayanan Kitâbü’l-Bayŧara (TSMK, III. Ahmed, nr. 2115) adlı eserlerin metinleri arasına yerleştirilmiş çerçevesiz minyatürlerde bulunan ve dönemin yerli tiplerini yansıtan figürler Bizans resim üslûbunun etkilerini taşımaktadır. XII. yüzyıl sonu ile XIII. yüzyıl başlarında Selçuklular’ın ve onlara tâbi hânedanların himayesinde çalışan sanatçıların resimlediği ilmî eserlerin tasvirlerinde Uygur kökenli Selçuklu tipleri gündelik hayata ait eşya ve sahnelerle birlikte işlenmiştir. Geç Antik ve Bizans etkilerini özümsemiş olan bu dönemin yeni tasvir üslûbu edebî eserlerin resimlenmesinde de uygulanmıştır. Özellikle Kelîle ve Dimne (Bibliothèque Nationale, Arabe, nr. 3465) ve Harîrî’nin el-Maķāmât’ı (Bibliothèque Nationale, Arabe, nr. 6094) gibi eserlerin minyatürlerinde dönemin sosyal hayatı yansıtılmış ve Habeş, Arap, Türk


gibi bölgenin kozmopolit nüfusunu belgeleyen figürlere yer verilmiştir.

Anadolu’da üretilmiş XII-XIII. yüzyıllara tarihlenen ilk minyatürler Meyyâfârikīn (Silvan), Diyarbekir, Mardin, Aksaray, Kayseri ve Konya gibi merkezlerde hazırlanmış eserlerde yer alır. İsmâil b. Rezzâz el-Cezerî tarafından Diyarbekir’de Artuklu Emîri Nâsırüddin Mahmûd için hazırlanan Kitâb fî maǾrifeti’l-ĥiyeli’l-hendesiyye adlı eserin minyatürleri (TSMK, III. Ahmed, nr. 3472) Anadolu dışındaki çağdaş Selçuklu resim üslûbuyla benzerlik taşır. Harîrî’nin el-Maķāmât’ı ile (Bibliothèque Nationale, Arabe, nr. 3929) Abdurrahman es-Sûfî’nin Śuverü’l-kevâkibi’ŝ-ŝâbite’sinin (Süleymaniye Ktp., Fâtih, nr. 3422) birer nüshası, Artuklu sarayı için yazılmış Selçuklu resim üslûbundaki diğer minyatürlü kitaplardır. XIII. yüzyıl başlarında Konya’da hazırlandığı anlaşılan Varaka ve Gülşah adlı mesnevinin (TSMK, Hazine, nr. 841) nakkaş Abdülmü’min el-Hûyî tarafından yatay frizler halinde yapılmış olan minyatürleri, minaî tekniğiyle bezeli Selçuklu çini ve seramiklerinde de izlenen geleneksel Selçuklu figür üslûbunun başlıca örneklerindendir. III. Keyhusrev’e ithaf edilen Nasreddin Sivâsî’nin tezkiresindeki (Bibliothèque Nationale, Persian, nr. 174 [nouveau 899]) tasvirlerin üslûbu ise Bizans sanatının etkilerini taşımaktadır.

İlhanlı Minyatürleri. 1220’li yıllarda başlayan Moğol istilâsı sonucunda İslâm minyatür sanatında yeni bir tasvir tarzı ortaya çıkmıştır, İlhanlılar’ın hâkim olduğu İran’da hazırlanan yazmalar Uzakdoğu ve özellikle Çin sanatına özgü bir teknikle resimlenmiştir. Merâga’da kaleme alınmış hekim İbn Buhtîşû‘un (Ebû Saîd Ubeydullah b. Cibrâil) MenâfiǾu’l-ĥayevân’ı ile (New York Pierpont Morgan Library, nr. M. 500) Bîrûnî’nin el-Âŝârü’l-bâķıye’si (Edinburg Üniversitesi Ktp., Arab, nr. 161) bu döneme ait melez üslûbun sergilendiği başlıca eserlerdir. Reşîdüddin Fazlullah-ı Hemedânî’nin CâmiǾu’t-tevârîħ’ine ait dört kopyada yer alan (Edinburg Üniversitesi Ktp., Or., nr. M. 20; Londra Royal Asiatic Society, Morley, nr. 1; TSMK, Hazine, nr. 1653, 1654), düz bir zemin üzerine çerçeveli olarak yapılmış minyatürlerde Uzakdoğu’nun fırça üslûbu, özellikle Çin’in T’ang dönemi ressamlarından Yan Liben’in figür üslûbu uygulanmıştır.

İlhanlı Sonrası. İlhanlı dönemi minyatür üslûbu devletin yıkılmasından sonra Ahmed Mûsâ’nın resimlediği MiǾrâcnâme (TSMK, Hazine, nr. 2154 [albümde]), Demotte Şehnâmesi (el yazmasından koparılan minyatürlü sayfalar farklı müze ve koleksiyonlardadır: Boston Fine Arts Museum, nr. 30.105; Washington Freer Gallery of Art, nr. 38.3; Harward University Fogg Art Museum, nr. 1955.167), Kelîle ve Dimne (İÜ Ktp., FY, nr. 1022) ve bir Şâhnâme nüshasında da (TSMK, Hazine, nr. 2153 [albümde]) sürdürülmüştür. Celâyirliler devrinde klasik İslâm minyatürünün biçimlendiği, yüzeysel ve dekoratif bir resim üslûbunun doğduğu görülür. Sultan Ahmed Celâyir’in zamanında Bağdat’ta Cüneyd Nakkaş tarafından ortaya konulan bu üslûp sonraki dönemlerde daha da geliştirilmiştir. Manzara ve insan figürlerinin küçük tutulduğu, doğa ayrıntılarında zarif çiçek ve bitki kümelerinin yer aldığı bu üslûbun en yetkin örnekleri Hâcû-yi Kirmânî’nin Ħamse’sinde bulunmaktadır (British Museum, Add., nr. 11.813). Yine İlhanlılar’ın ardından Şîraz’da hüküm süren İncûlular’ın hâmiliğinde hazırlanmış eserlerdeki minyatürler ise fonu canlı renklerde olan ve duvar resimleriyle benzerlik taşıyan iri figürlü bir üslûba sahiptir. 731 (1330-31) yılına ait, bilinen en erken tarihli Firdevsî-i Tûsî Şâhnâme’sinin minyatürleri (TSMK, Hazine, nr. 1479) bu üslûbu temsil eder. 1353’ten sonra Şîraz’da hâkimiyeti ele geçiren Muzafferîler döneminde resimlenmiş eserlerdeki minyatürlerin sayfa içerisinde kapladığı alanın küçüldüğü görülür. Böylece küçülen boyutlara paralel biçimde insan figürlerinin de küçüldüğü, zarifleştiği ve ayrıntıların daha ince bir işçilikle yansıtıldığı bir tasvir tarzı ortaya çıkmıştır. Bu üslûpta resimlenmiş eserlerin başlıcalarını iki Şâhnâme nüshası oluşturmaktadır (TSMK, Hazine, nr. 1511; Dârü’l-kütübi’l-Mısriyye, nr. 73).

Timurlu Minyatürleri. İslâm minyatür sanatının en önemli örneklerinden birçoğu Timurlu dönemine aittir. Bu devirden günümüze ulaşan minyatürlü yazmaların daha çok Timur’un oğlu Şâhruh ile torunlarının hâmiliğinde hazırlanmış olduğu görülür. Özellikle Şâhruh’un oğulları Semerkant Valisi Uluğ Bey, Şîraz Valisi İskender Sultan ve babasının yanında Herat’ta bulunan Gıyâseddin Baysungur minyatür yapımını desteklemişlerdir. Tarih kitaplarını çok seven Şâhruh mevcut CâmiǾu’t-tevârîħ nüshalarını toplatarak çoğalttırmış ve devrin ünlü tarihçisi Hâfız-ı Ebrû’ya bu eserin devamı niteliğinde kendi dönemini de yazdırmıştır (TSMK, Hazine, nr. 1653). Diğer CâmiǾu’t-tevâriħ nüshaları (İlhanlı üslûbundaki ilk üçünün dışında kalan minyatürleriyle TSMK, Hazine, nr. 1654; Bibliothèque Nationale, Suppl. Pers, nr. 1113; Bengal Asiatic Society, nr. 31), Hâfız-ı Ebrû’nun Külliyyât-ı Târîħ’i (TSMK, Bağdat Köşkü, nr. 282) ve Uygurca yazılmış bir Mi‘racnâme (Bibliothèque Nationale, Suppl. Turc, nr. 190) Şâhruh devrinde Herat’ta hazırlanmış eserlerdir. İskender Sultan’ın Şîraz valiliği döneminden kalan iki antoloji ise (Lizbon Gülbenkyan Vakfı, L. A., nr. 161; British Museum, Or., nr. 27.261) Celâyirî üslûbunu sürdüren minyatürler içerir.

Babası Şâhruh gibi bir sanat koruyucusu olan ve Herat’ta kurduğu sanat akademisine zamanının en usta sanatçılarını toplayan Baysungur aynı zamanda şair ve hattattı. Onun için hazırlanmış resimli yazmalar arasında bir antoloji (Floransa Berenson koleksiyonu), Sa‘dî-i Şîrâzî’nin Gülistân’ı (Chester Beatty Library, nr. P. 119), Hâcû-yi Kirmânî’nin Hümâ ve Hümâyûn’u (Österreichische Nationalbibliothek, NF, nr. 382), Firdevsî’nin Şâhnâme’si (Tahran Gülistan Müzesi), iki Kelîle ve Dimne nüshası (TSMK, Revan Köşkü, nr. 1022; Hazine, nr. 362), Nizâmî-i Arûzî’nin Çehâr Maķāle’si (TİEM, nr. 1454) ve Nizâmî-i Gencevî’nin Heft Peyker’i (New York The Metropolitan Museum, nr. 13.223.13) en önde gelenlerdir. Baysungur’un ölümünden sonra faaliyeti yavaşlayan Herat Nakkaşhânesi’nde 1433-1447 yılları arasında hazırlanmış iki önemli


eser, kardeşi Muhammed Cukî’ye ithaf edilen Firdevsî’nin Şâhnâme’siyle (Londra Royal Asiatic Society, MS, nr. 239) Nizâmî’nin Ħamse’sidir (TSMK, Hazine, nr. 781). Şîraz okulunun önceki yıllara göre kalitesi düşük, daha sade ve özensiz minyatürlerin yapıldığı İbrâhim Sultan ve Abdullah Sultan dönemlerine ait önemli eserler arasında bir Kelîle ve Dimne (TSMK, Revan Köşkü, nr. 1023), bir İbrâhim Sultan Şehnâmesi (Oxford Bodleian Library, Quseley And., nr. 176) ve Nizâmî’nin üç Ħamse’si (TSMK, Hazine, nr. 774, 779; Revan Köşkü, nr. 862) bulunmaktadır. Şîraz’da İskender Sultan’ı izleyen bu dönemde yapılan minyatürler, Karakoyunlu ve Akkoyunlu resim üslûbunu hazırlamaları bakımından önem taşır. Hüseyin Baykara devrinde Herat önemli bir sanat merkezi haline gelmiştir. Edebiyatta Farsça yerine Çağatay Türkçesi’nin kullanıldığı bu devirde Hüseyin Baykara veziri Ali Şîr Nevâî ile birlikte şairleri, hattatları ve minyatür ustalarını desteklemiştir. Resmini imzalayan az sayıdaki sanatçıdan biri olan Bihzâd bu dönemde yetişmiş ve minyatürlerinde insan vücudunun çeşitli faaliyet anlarında ortaya koyduğu hareketleri gerçekçi bir resim diliyle yansıtmıştır. Onun başlattığı bu yeni akımı Safevî döneminde öğrencileri ve diğer sanatçılar geliştirmiştir (bk. BİHZÂD).

Karakoyunlu ve Akkoyunlu Türkmen Minyatürleri. XIV ve XV. yüzyıllarda Doğu Anadolu, Azerbaycan, İran ve Irak’ta hüküm süren Karakoyunlular ve Akkoyunlular döneminde geliştirilen ve Türkmen üslûbu denilen yeni bir tarz doğmuştur. Karakoyunlu figürleri iri başlı ve tıknazdır. Tabiat, basit bitkilerin ve çok defa kayalık bir ufuk hattının yer aldığı sade bir manzara halinde ve açık renkler kullanılarak işlenmiştir. Bu devirden günümüze ulaşan minyatürlü yazmalar, Pîr Budak’ın himayesindeki sanatçılar tarafından bir bölümü 1454’ten sonra Şîraz’da, diğer bölümü 1462’den sonra Bağdat’ta hazırlanmıştır. Bunlar Nizâmî’nin Ħamse’sinin çeşitli nüshaları (Berlin Staatsbibliothek, nr. Diez, A. Fol. 7; Londra Royal Asiatic Society, Morley, nr. 246; Chester Beatty Library, nr. 137; TSMK, Hazine, nr. 753, 761, 773, 779’dan bazı minyatürler), Ferîdüddin Attâr’ın Manŧıķu’ŧ-ŧayr’ı (Berlin Staatsbibliothek, MS, Or., Oct., nr. 268), Assâr-ı Tebrîzî’nin Mihr ü Müşterî’si (Bibliothèque Nationale, Suppl. Pers., nr. 1964), Cemâlî’nin Ħamse’si (Londra India Offıce Library, Pers. MS, nr. 138), bir şiir antolojisi (TSMK, Revan Köşkü, nr. 1476), Emîr Hüsrev-i Dihlevî’nin Dîvân’ı (TSMK, Revan Köşkü, nr. 1021), bir coğrafya kitabı (TSMK, Bağdat Köşkü, nr. 334), Hâcû-yi Kirmânî’nin Ħamse’si (TİEM, nr. 1949) ve Firdevsî’nin Şâhnâme nüshaları ile (Ann Arbor University of Michigan Museum of Art, nr. 1963.1; TİEM, nr. 1945) bir Kelîle ve Dimne’dir (Tahran Gülistan Müzesi, MS, nr. 827). Mevcut Akkoyunlu minyatürleri ise Sultan Halil ile kardeşi Sultan Yâkub’un himayelerinde yapılmıştır. Sultan Halil’in Şîraz valiliği döneminde tamamlanmış bir resimli el yazması, aslında Karakoyunlu Hükümdarı Pîr Budak tarafından ısmarlanan yarım kalmış bir Nizâmî Ħamse’sidir (TSMK, Hazine, nr. 761). Eserin on iki minyatürü araştırmacıların “kumral üslûp” dedikleri bir tasvir tarzında yapılmıştır. Zarif figürlerin sarışın-kumral tonlarda işlendiği, manzara ve mimari öğelerin dekoratif bir tarzda yansıtıldığı bu üslûbun daha ziyade çeşitli koleksiyonlarda korunan Assâr, Attâr, Fettâhî ve Câmî gibi yazarların kitaplarında uygulanmış olduğu belirlenmiştir. Akkoyunlu devri minyatür sanatının en güzel örneklerinin bulunduğu eser ise Sultan Halil tarafından ısmarlanan, ancak onun ölümünden sonra tamamlanan bir başka Nizâmî Ħamse’sidir (TSMK, Hazine, nr. 762). Kitaptaki on dokuz tasvirden Safevî dönemine tarihlenen birkaç tanesi dışında kalanlar Derviş Mehmed ve Şeyhî tarafından yapılmıştır. Aynı devirde bu sultânî karakterli göz alıcı üslûbun dışında Akkoyunlu hâkimiyetindeki Şîraz’da daha sade bir üslûp ortaya çıkmıştır. Firdevsî’nin Şâhnâme’si, Nizâmî’nin Ħamse’si ve Ahmedî’nin İskendernâme’si gibi eserlerin resimlendiği Şîraz Nakkaşhânesi’nde kalıplaşmış, sağlam kompozisyonlu Karakoyunlu üslûbunu sürdüren bir tarzın benimsenmiş olduğu görülür.

Safevî Minyatürleri. Safevîler’in ilk hükümdarı Şah İsmâil döneminde Tebriz’de hazırlandığı bilinen resimli bir yazma yoksa da Akkoyunlu Sultanı Halil’in ısmarladığı Nizâmî Ħamse’sinin (TSMK, Hazine, nr. 762) minyatürlerinden birkaç tanesinin bu devirde yapıldığı kabul edilmektedir. Onu izleyen dönemin ilk sanat hâmisi, kendisi de bir hattat olan ve nakkaş Sultan Muhammed’den resim yapmayı öğrenen Şah Tahmasb’dır. Tebriz’de hazırlanmış en önemli eser, 933 (1527) tarihli Houghton Şehnâmesi adıyla tanınan bir Firdevsî Şâhnâme’si nüshasıdır (New York The Metropolitan Museum of Art, nr. 1970. 301.36). Eserin Sultan Muhammed, Mîr Musavvir, Âgā Mîrek, Dost Muhammed, Mirza Ali, Mîr Seyyid Ali, Muzaffer Ali, Şeyh Muhammed, Abdüssamed gibi sanatçıların fırçasından çıkma büyük boyutlu minyatürleri, canlı kompozisyonları ile Herat Timurlu üslûbuyla Tebriz Akkoyunlu üslûbunun gösterişli bir devamı olarak değerlendirilmektedir. Aynı atölyenin 1539-1543 yılları arasında bir Nizâmî Ħamse’sini de (British Museum, Or., nr. 2265) hazırladığı belirlenmiştir. Şiî inancının on iki imamını temsil eden on iki dilimli tâc-i haydarî giymiş figürler Safevî minyatürlerine has bir özelliktir.

Osmanlı tehdidi yüzünden başşehrin 1555’te Kazvin’e nakledilmesinin ardından bu yeni sanat merkezinde ortaya çıkan farklı bir üslûpta figürler son derece zariftir ve en belirgin nitelikleri yanaklara uzanan zülüfler, çekik kaş ve gözler, ince bir boyun ve geniş omuzlardır. Manzaralarda ise kayaların ve tepelerin resmedilişinde Timurlu Herat üslûbunun etkileri görülür. Genellikle bu manzaraların en göze çarpan motifi iri bir çınar ağacıdır. Günümüze ulaşan el yazmaları, bu üslûbun 1560-1570 arasında Meşhed ve Şîraz’da da uygulanmış olduğunu göstermektedir. Tarihsiz bir Şâhnâme nüshası ile (TSMK, Hazine, nr. 1513) Meşhed Valisi İbrâhim Mirza için hazırlanan Molla Câmî’nin Heft Evreng (New York Freer Galery Art, nr. 46.12) ve Yûsuf u Züleyħâ (British Museum, Or., nr. 4222) adlı eserlerinin minyatürleri Safevî Kazvin üslûbunun en önde gelen örnekleridir.

Şîraz’ın Safevîler’e geçmesinden sonra XVI. yüzyılın başlarında burada Türkmen üslûbunu bazı değişikliklerle sürdüren yeni bir üslûp gelişmiştir. Sa‘dî-i Şîrâzî’nin şiirlerini içeren Külliyyât’ın yanı sıra (Bodleian Library, Frazer, nr. 73; Ethe, nr. 687; British Museum, Or., nr. 11.847; TSMK, Hazine, nr. 748) Firdevsî’nin Şâhnâme’siyle (TSMK, Hazine, nr. 1491, 1504) Nizâmî’nin Ħamse’sinin (TSMK, Hazine, nr. 766, 783, 791) minyatürleri ince, zarif, yuvarlak yüzlü, kıvrak hareketli figürlerin karakterize ettiği bu üslûptadır. Yüzyılın ortalarında bu üslûbun yerini daha ince bir işçilik ve dekoratif zevk gösteren Tebriz etkili bir üslûbun aldığı (TSMK, Hazine, nr. 747, 758, 1481, 1485; Revan Köşkü, nr. 907), üçüncü çeyrekte ise Kazvin üslûbunun etkisinde kalabalık figürlü günlük hayat sahneleri içeren, hikâyeci karaktere sahip daha büyük boyutlu tasvirlerin yapıldığı yeni bir üslûbun ortaya çıktığı görülür (TSMK, Hazine, nr. 1475; Revan Köşkü, nr. 1548). Horasan bölgesinde de Şah I. Abbas’ın şehzadeliği sırasındaki


lalası Ali Kulı Han’ın himayesinde çalışan Muhammedî ile takipçileri yeni bir üslûp geliştirmişlerdir; bu ayrıntılara yer vermeyen yalın üslûp (Horasan üslûbu) 1050’lere (1640) kadar sürmüştür.

1006’da (1598) Şah Abbas’ın başşehri İsfahan’a taşımasının ardından eski eserlerin ve resim üslûplarının kopya edildiği bir dönem başlamıştır. 1023’te (1614) Şah Abbas’ın veziri için yazılan bir Şâhnâme (New York Public Library Spencer Collection), Ferîdüddin Attâr’ın 888 (1483) tarihli bir Manŧıķu’ŧ-ŧayr nüshasına (New York The Metropolitan Museum of Art, nr. 63.210.11) Nakkaş Habîbullah tarafından yapılan ek tasvirler bu akımı temsil eder. Yaklaşık 1618-1634 yılları arasında İsfahan’da çalıştığı bilinen Rızâ-yi Abbâsî’nin kişisel tarzı ile temsil edilen bir üslûp yaygınlaşmıştır (bk. RIZÂ-yi ABBÂSÎ). Yüzyılın sonunda Rızâ-yi Abbâsî’nin dostu ve öğrencisi Muîn Musavvir de bu tarzı benimsemiştir.

Özbek Minyatürleri. 905 (1500) yılında Şeybânî Han tarafından ele geçirilen Buhara’daki ilk Özbek tasvirlerinin biraz kaba ve sade bir üslûbu yansıttığı görülür. Muhammed Şâdî’nin Fetihnâme’si (Taşkent Doğu El Yazmaları Araştırma Enstitüsü, Ivan Utssr, nr. 5369), Hâtifî’nin Şîrîn ü Ħüsrev’i (Bodleian Library, Quseley, nr. 19), Muhammed Sâlih’in 916 (1510) tarihli Şeybannâme’si (Österreichische Nationalbibliothek, Cod. Mixt. nr. 188) bu dönemin eserleridir. 913’te (1507) Herat’ın alınmasından sonra Herat üslûbu ağır basmış ve tasvirlere Bihzâd’ın etkisi yansımıştır. Ubeydullah Han döneminden günümüze, Buhara’da 923’te (1523) tamamlanan Assâr-ı Tebrîzî’nin Mihr ü Müşterî (Washington Freer Galery of Art, nr. 32.6) adlı eserinin minyatürleri yanında Mahmud Müzehhib adlı sanatçının resimlediği Nizâmî-i Gencevî’nin Maħzenü’l-esrâr’ı (Bibliothèque Nationale, Suppl. Pers., nr. 985), Sa‘dî-i Şîrâzî’nin Bostân’ı (Lizbon Gülbenkyan Vakfı, LA, nr. 177) ve Abdurrahman-ı Câmî’nin Bahâristân’ı (Lizbon Gülbenkyan Vakfı, LA, nr. 169) gibi eserler ulaşmıştır. Ebülgazi Bahadır Han için aynı üslûpla resimlenmiş Firdevsî-i Tûsî’nin bir Şâhnâme’sinin de (TSMK, Hazine, nr. 1488) 1002’de (1594) bir Özbek elçisi tarafından Osmanlı sarayına hediye olarak götürüldüğü sanılmaktadır.

Müslüman-Hint (Bâbürlü, Mugal) Minyatürleri. Bâbürlü devrinde özellikle bir süre, Safevî sarayında sürgün hayatı yaşayan ikinci hükümdar Hümâyun’un ülkesine dönerken yanında Tebrizli sanatçıları da getirmesi sebebiyle Hindistan sanat çevrelerinde minyatüre karşı duyulan ilgi artmıştır. Başlangıçta Tebrizli ustaların kendi tarzlarının yansıdığı minyatürlerde zamanla yerel ustaların da katılımıyla kendine özgü bir üslûp gelişmiştir. Müslüman Hint minyatürcülüğünün en verimli dönemi Hümâyun’un oğlu Ekber Şah zamanına rastlar. Çeşitli yazmaların yanı sıra Bâbürlü hükümdarları için kaleme alınan şehnâme tarzındaki Bâbürnâme, Ekbernâme adlı eserler resimlendirilmiş, hükümdarların savaşları, avlanmaları, tören ve eğlenceleri gerçekçi bir yaklaşımla tasvir edilmiştir. Cihangir döneminde portrelerin yapımı yaygınlaşmış, son büyük hükümdarlardan Şah Cihan ve Evrengzîb devirlerinde ise sadece Racastan, Dekken gibi eyaletlerde minyatür devam etmiştir.

Osmanlı Minyatürleri. Osmanlı Devleti’nin ikinci başşehri olan Edirne’de XV. yüzyılın üçüncü çeyreğinde hazırlanmış Dilsûznâme (Bodleian Library, Quseley, nr. 133), Külliyyât-ı Kâtibî (TSMK, Revan Köşkü, nr. 989) ve Ahmedî’nin İskendernâme’si (Venedik Marciana Ktp., Cod. Or., nr. XC) erken Osmanlı minyatür üslûbunu temsil eden eserlerdir. Bunların resimlenmesinde, 844’ten (1440) sonra Timurlular’ın Şîraz şehrinden Edirne’ye geldiği sanılan bir grup sanatçının Türk asıllı nakkaşlarla birlikte çalışmış olduğu belirlenmiştir. 870 (1465) yılında Amasya’da hazırlanan Cerrâhiyye-i İlhâniyye’nin iki nüshası da (Millet Ktp., Ali Emîrî Efendi, nr. 79; Bibliothèque Nationale, Turcs, nr. 693) bu dönemin önem taşıyan diğer eserleridir.

İstanbul’un fethinin ardından İtalya’dan davet edilen Gentile Bellini’nin yaptığı Fâtih Sultan Mehmed’in yağlı boya portresiyle Costanzo da Ferrara’nın hazırladığı bronz madalyonlar, aynı devirde Fâtih’in minyatür geleneğinde portrelerini yapan Osmanlı nakkaşları Sinan Bey ile Şiblîzâde Ahmed’in üslûplarını etkilemiştir. II. Bayezid döneminde (1481-1512) resimlenen edebî konulu eserlerde genellikle XV. yüzyıl Türkmen minyatür üslûbunun yanı sıra Batı sanatının da etkileri görülür. Her iki tesirin kaynaştığı minyatürler Kelîle ve Dimne (Bombay Prince Wales Museum, nr. 51.34; Bursa İnebey Ktp., Hüseyin Çelebi, nr. 763), Şeyhî’nin ve Hâtifî’nin Hüsrev ü Şîrîn nüshaları ile (Uppsala University Library, Vet., nr. 86; New York The Metropolitan Museum, nr. 69.27; TSMK, Hazine, nr. 686) Emîr Hüsrev-i Dihlevî Ħamse’sinin 903 (1498) tarihli nüshasında (TSMK, Hazine, nr. 799) yer alır. Aynı dönemin ilginç bir eseri Bursalı Uzun Firdevsî’nin yazdığı, Hz. Süleyman’ın olağan üstü olaylarla dolu hayatını konu alan Süleymannâme’dir (Chester Beatty Library, nr. 406). II. Bayezid devrinin 1484-1485 olaylarını işleyen manzum Şehnâme-i Melik Ümmî (TSMK, Hazine, nr. 1123) bu dönemin, metni Melik Ümmî tarafından yazılan ve tasvirleri Abdullah Nakkaş tarafından yapılan tarihî konulu ilk eseridir.

Yavuz Sultan Selim ile Kanûnî Sultan Süleyman devirlerinde Osmanlı minyatürü önemli aşamalardan geçerek özgün üslûbuna doğru yönelmiştir. Yavuz Sultan Selim’in İran ve Mısır’dan İstanbul’a getirdiği farklı gelenekleri temsil eden nakkaşların birlikte çalışmaları sonucu, hem Hüseyin Baykara dönemi Herat Nakkaşhânesi’nin dekoratif üslûbunun hissedildiği hem de Osmanlı karakterinin yansıtıldığı bir resim tarzı doğmuştur. Ferîdüddin Attâr’ın Manŧıķu’ŧ-ŧayr’ının (TSMK, Emanet Hazinesi, nr. 1512), Ali Şîr Nevâî’nin Divan’ının (TSMK, Revan Köşkü, nr. 804, 806), Nevâî’nin Hamse’sinin (TSMK, Hazine, nr. 802), Dîvân-ı Şâhî’nin (TSMK,


Bağdat Köşkü, nr. 140), Molla Câmî’nin Tuĥfetü’l-aĥrâr’ının (TSMK, Revan Köşkü, nr. 914), Ârifî’nin Gûy u Çevgân’ının (TSMK, Hazine, nr. 845), Dîvân-ı Selîmî’nin (İÜ Ktp., FY, nr. 1330), Câmî’nin Meŝnevî’sinin (Chester Beatty Library, nr. 166) ve Selimnâme adlı tarihî konulu bir eserin (TSMK, Hazine, nr. 1597-98) minyatürleri bu üslûptadır.

Kaleme aldığı tarihî konulu eserleri figürsüz manzaralar ve topografik şehir görünümleriyle resimleyen Matrakçı Nasuh’un ilk çalışmalarından biri Târîh-i Sultân Bâyezid’dir (TSMK, Revan Köşkü, nr. 1272). Kitaptaki II. Bayezid döneminde fethedilen on kalenin tasviri sanatçının üslûbunu yansıtan ilk resimlerdir. Yavuz Sultan Selim devrini konu alan bir başka eserinde (Dresden Sächsische Landesbibliothek, nr. E 391) ordunun Tebriz seferinde konakladığı menziller resmedilmiştir. Kanûnî Sultan Süleyman’ın Irak Seferi’ne dair Mecmûa-i Menâzil (İÜ Ktp., TY, nr. 5964) ve Süleymannâme (TSMK, Hazine, nr. 1608) Matrakçı Nasuh’un metinlerini yazarak resimlediği diğer kitaplarıdır. Şehnâmeci Ârifî Fethullah Çelebi’nin kaleme aldığı beş ciltlik Şehnâme-i Âl-i Osmân’ın V. cildi olan Süleymannâme (TSMK, Hazine, nr. 1517) beş ayrı nakkaşın minyatürlerini yaptığı, ikonografik özellikleriyle sonraki dönemlerin çalışmalarına öncülük eden örnek eserlerden biridir.

XVI. yüzyılın ikinci yarısında doğan klasik üslûbun en büyük ustası Nakkaş Osman’dır. Bu üslûpta, Kanûnî Sultan Süleyman döneminde var olan yüzey bezemeciliğinin önemini yitirdiği, sade zeminlerin tercih edilerek konuların yalın bir anlatımla ve belgesel bir gerçekçilikle yansıtılmaya çalışıldığı görülür. 977’de (1569) tamamlanan, Kanûnî Sultan Süleyman’ın Sigetvar seferini ve ölümünü anlatan Nüzhetü’l-esrâri’l-ahbâr der Sefer-i Sigetvar (TSMK, Hazine, nr. 1339) Nakkaş Osman’ın şahsî üslûbuyla resimlediği ilk eserdir. Adının “nakkaş” olarak geçtiği ilk çalışma ise 987 (1579) tarihli Kıyâfetü’l-insâniyye fî şemâili’l-Osmâniyye’dir (TSMK, Hazine, nr. 1563; İÜ Ktp., TY, nr. 6087). Devrin şehnâmecisi Seyyid Lokman ile birlikte çalışan Nakkaş Osman Zafernâme (Chester Beatty Library, nr. T 413), Şehnâme-i Selîm Han (TSMK, III. Ahmed, nr. 3595), Şehnâme-i Murâd (İÜ Ktp., FY, nr. 1404; TSMK, Bağdat Köşkü, nr. 200), Hünernâme (TSMK, Hazine, nr. 1523, 1524), Zübdetü’t-tevârîh (TİEM, nr. 1973) ve Surnâme-i Hümâyun (TSMK, Hazine, nr. 1344) adlı eserleri resimleyen nakkaşların başında bulunmuştur. Bu dönemde hazırlanan resimli gazavatnâmeler Nusretnâme (TSMK, Hazine, nr. 1365), Kitâb-ı Gencîne-i Feth-i Gence (TSMK, Revan Köşkü, nr. 1296), Şecâatnâme (İÜ Ktp., TY, nr. 6043) ve Târîh-i Feth-i Yemen’dir (İÜ Ktp., TY, nr. 6045). 790’da (1388) Erzurumlu Darîr’in yazdığı Siyer-i Nebî’nin altı cilt halindeki nüshaları, Enderun’dan yetişmiş bir sanatçı olan Nakkaş Hasan’ın yönetiminde bir nakkaşlar ekibi tarafından resimlenmiştir. Şehnâmeci Tâlikîzâde’nin yazdığı Fetihnâme-i Eğri (TSMK, Hazine, nr. 1609) ve Şehnâme-i Âl-i Osmân ile (TSMK, III. Ahmed, nr. 3592) Şehnâme’deki (TİEM, nr. 1965) minyatürler de yine Nakkaş Hasan’a aittir. Aynı devirde Bağdat’ta hazırlanan tasavvuf ve peygamberler tarihi konulu eserlerde uygulanan Safevî minyatürünün etkisinde kalmış, renkleri canlı, ifade tarzı abartılı resim üslûbu Osmanlı eyalet üslûbu olarak tanımlanmıştır. Bunlar arasında Fuzûlî’nin Hadîkatü’s-süadâ’sı ile (Süleymaniye Ktp., Fâtih, nr. 4321) Câmiu’s-siyer (TSMK, Hazine, nr. 1230) en önemli örneklerdir.

Sultan I. Ahmed döneminde tek yaprak resim ve minyatürlerin belirli bir sıraya göre yerleştirildiği el yazması formatındaki murakka‘ (albüm) yapımcılığı önem kazanmıştır. Kalender Paşa tarafından düzenlenen I. Ahmed Albümü (TSMK, Bağdat Köşkü, nr. 408), günlük hayat sahneleriyle tek figür kadın ve erkek tiplerinin tasvir edildiği çok sayıdaki tek yaprak minyatürü içerir. Yine Kalender Paşa’nın tertip ettiği Falnâme adlı eserde (TSMK, Hazine, nr. 1703), farklı resim üslûplarını yansıtan din ulularıyla astrolojik figürlerin tasvir edildiği büyük boyutlu minyatürler bulunmaktadır. Devrin tarih konulu yegâne resimli eseri, Hoca Sâdeddin Efendi’nin Osman Gazi’den Yavuz Sultan Selim’e kadar Osmanlı tarihini konu alan Tâcü’t-tevârîh’inin bir nüshasıdır (İÜ Ktp., TY, nr. 5970). II. Osman döneminde klasik Osmanlı minyatür üslûbundan ayrılan ve kendine has bir üslûp geliştiren Ahmed Nakşî’nin resimlediği eserler dikkat çeker. Firdevsî Şâhnâme’sinin Türkçe çevirisi olan Şehnâme-i Türkî’nin (Uppsala University Library, Celsing, nr. I; New York Public Library Spencer Collection, Turk, MS, nr. 1; Bibliothèque Nationale, Suppl. Turc, nr. 326) resimlenmesinde çalışan Ahmed Nakşî, Tercüme-i Şekāik-i Nu‘mâniyye ile (TSMK, Hazine, nr. 1263) Dîvân-ı Nâdirî olarak tanınan mecmuadaki (TSMK, Hazine, nr. 889) tasvirlerin tamamını yapmış ve Şehnâme-i Nâdirî’yi (TSMK, Hazine, nr. 1124) resimleyen nakkaşlar arasında da yer almıştır. XVII. yüzyılda minyatür geleneğindeki tasvirlerin


saray dışında, özellikle İstanbul’a gelen yabancılar için hazırlanan kıyafet al-bümleri içerisinde tek figür resimleri olarak yaygınlaştığı görülür. Bu yüzyılın ikinci yarısından günümüze ulaşan iki Silsilenâme nüshası (VGMA, nr. 1842; Österreichische Nationalbibliothek, A.F., nr. 50), Osmanlı padişahlarının bu devirde ikamet ettikleri Edirne sarayında Musavvir Hüseyin tarafından hazırlanmıştır. Musavvir Hüseyin, bu eserlerdeki dizi padişah portreleri tasvirlerinin kurgularıyla XVIII. yüzyılın başlarında eser veren Levnî’ye öncülük etmiştir. Levnî’nin yaptığı Kebir Musavver Silsilenâme’deki dizi padişah portreleri (TSMK, III. Ahmed, nr. 3109) Batılılaşma dönemi Osmanlı tasvir üslûbunun ilk örnekleridir. Levnî tarafından resimlenmiş olan bir diğer eser, Vehbî’nin III. Ahmed’in oğullarının sünnet düğünü şenliklerini konu alan Surnâme’sidir (TSMK, III. Ahmed, nr. 3593). Bu minyatürler, kesitlerle verilmiş mimari biçimler ve üst üste dizilmiş figür gruplarına sahip kompozisyonlar içerir. Osmanlı minyatür üslûbuna yeni ifade biçimleri kazandıran Levnî’nin ardından yüzyılın ikinci yarısında yenilikçi adımlar atan bir diğer sanatçı Abdullah-ı Buhârî’dir. Onun yaptığı tek figür kadın ve erkek resimleri, saray çevresi için hazırlanmış bir albümle (İÜ Ktp., TY, nr. 9364) Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’ndeki iki albüm içerisinde bulunmaktadır. 1750 yılından sonra Osmanlı minyatürü daha çok kıyafet albümleri ve padişah portreleriyle sürmüştür. Enderunlu Fâzıl’ın çeşitli ülkelerin kadın ve erkek güzelliklerini anlatan Hûbannâme ve Zenannâme’sinin minyatürlü kopyalarında (British Museum, Or., nr. 7094; İÜ Ktp., TY, nr. 5502) çeşitli kadın ve erkek tipleri yerel kıyafetleriyle resmedilmiştir.

XVIII. yüzyılın sonlarıyla XIX. yüzyılın başlarında hazırlanan kıyafet albümleri ve sefâretnâme türündeki eserlerde yer alan resimlerin artık üç boyutlu tarzda ve sulu boya ile ve bazı tek figür resimlerinin kâğıt üzerine tempera veya yağlı boya teknikleriyle yapılması geleneksel Osmanlı minyatürünün sona ermesine yol açmıştır. Bu dönemde Osmanlı sarayının hizmetinde bulunan Refail ve Kostantin Kapıdağlı gibi ressamlar tuval üzerine yaptıkları padişah portrelerinin dışında kâğıt üzerine de çalışan son sanatçılardır.

BİBLİYOGRAFYA:

F. Kluge, Etymologisches Wörterbuch der Deutschen Sprache, Berlin-New York 1975, s. 480; İntizâmî, 1582 Surnâme-i Hümâyun: Düğün Kitabı (haz. Nurhan Atasoy), İstanbul 1997; E. Kühnel, Miniaturmalerei im Islamischen Orient, Berlin 1922; T. W. Arnold, Painting in Islam, Oxford 1928; I. Stchoukine, Les peintures des manuscrits tîmûrides, Paris 1954; a.mlf., Les peintures des manuscrits safavīs de 1502 à 1587, Paris 1964; a.mlf., Les peintures des manuscrits de Shāh ‘Abbās Ier à la fin des safavīs, Paris 1964; a.mlf., La peinture turque d’après les manuscrits illustrés Ier partie: De Suleymān Ier à ‘Oŝmān II (1520-1692), Paris 1966; a.mlf., La peinture turque d’après les manuscrits illustrés IIme partie: De Murad IV à Mustafa III (1623-1773), Paris 1971; Emel Esin, Turkish Miniature Painting, Rutland-Vermont-Tokyo 1960; B. Gray, Persian Painting, Geneva 1961; a.mlf. v.dğr., Persian Miniature Painting, New York 1971; B. Ettinghausen, Arab Painting, Geneva 1962; a.mlf., Turkish Miniatures from the Thirteenth to the Eighteenth Century, Milan 1965; G. M. Meredith-Owens, Turkish Miniatures, London 1963; B. W. Robinson, Persian Paintings, London 1965; a.mlf., Fifteenth-Century Persian Painting: Problems and Issues, New York 1991; a.mlf., “Muhammadi and the Khurasan Style”, Iran, XXX, London 1992, s. 17-29; Filiz Öğütmen, XII. ve XVIII. Yüzyıllar Arasında Minyatür Sanatından Örnekler: Topkapı Sarayı Müzesi Minyatür Bölümü Rehberi, İstanbul 1966; E. J. Grube, The Classical Style in Islamic Painting, Germany 1968; D. T. Rice, Islamic Painting: A Survey, Edinburgh 1971; Mazhar Şevket İpşiroğlu, İslâmda Resim Yasağı ve Sonuçları, İstanbul 1973; Nurhan Atasoy - Filiz Çağman, Turkish Miniature Painting, İstanbul 1974; Nurhan Atasoy, “Tasvir”, İA, XII/1, s. 34-37; Filiz Çağman - Zeren Tanındı, Topkapı Sarayı Müzesi İslâm Minyatürleri, İstanbul 1979; Filiz Çağman, “Anadolu Türk Minyatürü”, Anadolu Uygarlıkları Ansiklopedisi, İstanbul 1982, V, 929-951; Zeren Tanındı, Türk Minyatür Sanatı, Ankara 1996; E. Blochet, Musulman Painting: XIIth-XVIIth Century (trc. C. M. Binyon), New York 1975; A. Welch, Artists for the Shah: Late Sixteenth Century Painting at the Imperial Court of Iran, New Haven 1976; A Survey of Persian Art (ed. A.U. Pope - P. Ackerman), Tehran 1977, V, tür.yer.; S. C. Welch, Indische Buchmalerei unter den Grossmoguln 16.-19. Jahrhundert (trc. H. Erdmann), München 1978; The Arts of the Book in Central Asia: 14th-16th Centuries (ed. B. Gray), Paris 1979; N. M. Titley, Persian Miniature Painting and its Influence on the Art of Turkey and India, London 1983; Güner İnal, Türk Minyatür Sanatı, Ankara 1995; a.mlf., “Türk-İslam Minyatürü”, Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi, İstanbul 1997, II, 1263-1266; Günsel Renda, Batılılaşma Döneminde Türk Resim Sanatı (1700-1850), Ankara 1977; a.mlf., Osmanlı Minyatür Sanatı, İstanbul 2001; a.mlf., “ǾOґћmānli [VIII. Painting]”, EI² (İng.), VIII, 226-227; a.mlf., “Minyatür”; “Osmanlı Minyatürü”, Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi, İstanbul 1997, II, 1262, 1266-1271; Hüseyin Tahir-Zâde Behzad, “Minyatür’ün Tekniği”, AÜİFD, sy. 1 (1953), s. 29-32; Hüseyin Gazi Yurdaydın, “Başlangıcından XIII. Yüzyıl Sonlarına Kadar Müslüman Minyatürü”, AÜ İlâhiyat Fakültesi Yıllık Araştırmalar Dergisi, II, Ankara 1958, s. 181-192; “Minyatür”, SA, III, 1415-1427; Pakalın, II, 536-539; Barbara Brend, “Rasm”, EI² (İng.), VIII, 451-453; Priscilla P. Squcek, “Taśwīr”, a.e., X, 361-363.

F. Banu Mahir