MİMAR SİNAN MESCİDİ

İstanbul’da Mimar Sinan’ın kendi adına yaptığı mescid.

Fatih Yenibahçe’de Akşemseddin caddesinde Mimarbaşı Sinan Ağa adıyla da anılan mescid günümüzde aynı adı taşıyan bir oyun parkı ile evler arasında kalmıştır. Üzerinde tarih kitâbesi yoktur. Yine tarihi olmayan vakfiyesinin Kanûnî Sultan Süleyman’ın vefatından (974/1566) sonra tescil edildiği bilindiğinden (Ateş, s. 62) caminin daha önceki bir tarihte yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Vakfiyeden, Mimar Sinan’ın Yenibahçe’de yanında sıbyan mektebi ve çeşmesi de bulunan tek mescid vakfettiği öğrenilmektedir. Mescid ayrıca Tezkiretü’l-ebniye’de ve Tezkiretü’l-bünyân’da zikredilmektedir. Evliya Çelebi’de de mescid aynı adla geçmektedir. Yalnız Hadîkatü’l-cevâmi‘de yanlış olarak “Mimar Sinan Mescidi der kurb-i Ağakapısı” başlığıyla Süleymaniye Camii yakınında gösterilmektedir. Mescidin yanındaki mektep günümüze kadar gelmemişse de çeşme ve su haznesi halen mevcuttur.

1918 Fatih yangınında sadece minaresi ve duvarları ayakta kalan mescid sonraları yıkılarak temel hizasına kadar inmiş, 1950’li yıllardan itibaren etrafına ve içine gecekondular yapılmış, zamanla bu gecekondular beton evlere dönüşmüştür. Bu arada Mimarlar Odası İstanbul Şubesi’nin aracılığı ile mescid arazisinin ve çevresindeki kalıntıların değerlendirilmesi için Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nce burada yalnız minareyi korumak şartıyla kültür sitesi yapılmasına dair proje yarışması açılmışsa da Semavi Eyice’nin gayretleriyle mescid ve arazisi kurtarılmış, 1976’da Vakıflar İdaresi tarafından ihya edilerek tekrar ibadete açılmıştır. Bina yeniden yapılırken Cornelius Gurlitt’in 1918 yılından önce çizmiş olduğu kroki, Ali Saim Ülgen’in yayımlamak üzere Türk Tarih Kurumu adına hazırlamış olduğu restitüsyon çalışmaları ve 1973’te yapılan kazı sonuçları esas alınmıştır. Yangından az hasarla kurtulan minare de 1938 ve 1962 yıllarında onarım görmüştür.

Mimar Sinan, yeknesaklıktan kaçınarak mescidinin yakınındaki Şahhûban Sıbyan Mektebi’nde tek örtü altında uyguladığı yazlık ve kışlık mektep planını burada da uygulamıştır. Sokak dokusuna uydurulup tasarlanan caminin düzensiz biçimi özellikle ilgi çekicidir. Enlemesine dikdörtgen planlı mescid eyvan tarzında önü açık, diğeri tamamen kapalı yanyana iki bölümden oluşur. Bunlar yazlık ve kışlık bölümlerdir. Gurlitt’in planında yazlık kısmın, önündeki sokaktan altı basamaklı merdivenle çıkılacak yükseklikte olduğu görülmektedir.

Bugün mescide girişi sağlayan kapı, mescid ve minare arasında olup üstü tamamen kapatılmış olan yazlık kısmı pencereli duvarla çevreleyen avlunun giriş kapısıdır. Mihrap aksamında olmayan, son derece mütevazi bu kapının solunda baca tipi minare, sağ tarafında ibadet mekânı yer alır. Yazlık bölüm, içerisinde mihrabı bulunan ve mescidi kısmen “L” şeklinde kuşatan, oldukça geniş bir son cemaat yeri olarak nitelenebilir. Yarım yuvarlak niş şeklindeki mihrabın her iki tarafında katlı pencere vardır. Doğu tarafındaki üç pencere iptal edilerek dolaba dönüştürülmüş, diğer mekânla ortak olan duvara ise iki pencere açılmıştır. Alttaki pencereler dikdörtgen, üsttekiler sivri kemerli alçı vitray olarak yapılmıştır. Tavan pasalı ahşaptır ve duvarlar alt pencere hizasına kadar ahşapla kaplanmıştır. Minareyi de kısmen içine alan bu bölümde hanımlara ait bir yer bulunmaktadır. Cemaatin az olduğu zamanlarda mescid olarak kullanılan bu mekândan yine sade bir kapı ile harime geçilir. Tuğla-taş sıralarıyla örgülü duvarları iki kat pencere süsler; tavan da aynı özelliktedir. 1981 yılında taştan yapılan dikdörtgen mihrap çok sadedir. Çokgen mihrap nişinin iki köşesine düz sütunçeler yerleştirilmiş, üzeri sivri kemerle son bulmuştur. Mihrap duvarında dört, batıda altı, kuzeyde üç, doğu duvarında iki pencere yer alır. Üst katında kalem işiyle pencere görünümü verilen bu duvardaki alt pencerelerin üstü alınlık şeklinde kalem işiyle bezenmiştir. Hemen üzerinden yeşil rengin hâkim olduğu, rûmîlerle süslenmiş bir âyet kuşağı mescidi çepeçevre dolanmaktadır. Etrafı üç yönden kırmızı palmet motifiyle süslenmiş alçı vitray pencerelerin arasında yine şemse motifleri yapılmış, duvarlar yeşil, kırmızı, siyah ve beyazın ağır bastığı bitkisel süslemeli bir bordürle nihayete ermiştir. Kuzeybatıdaki müezzin mahfilinin yanından kadınlar mahfiline çıkılır. Vaaz kürsüsü ile minberi ahşaptandır. Ayvansarâyî’nin Hâkîzâde Halil Efendi tarafından yaptırıldığını söylediği minber (Hadîkatü’l-cevâmi‘, I, 199) yangında yok olmuştur.

Mimar Sinan’ın diğer bazı ahşap çatılı mescidlerinde olduğu gibi burada da mescidin bünyesinden ayrı olarak avlu kapısının yanına yerleştirilmiş sekiz köşeli, bir bacayı andıran, şerefesiz, 10 m. yüksekliğindeki taş minare yatay bilezikle üçe bölünmüş ve düz bir yüzeyin meydana getireceği


yeknesaklıktan kurtarılmıştır. Mermer ezan okuma yerinin minare kompozisyonunun estetiğini bozmayan çerçeveli mihrap şekilli açıklıkları taşçılık sanatının güzel örneklerinden sayılır. Pencerelerin hemen üstü palmet motifleriyle bir taç gibi kuşatılmış ve üst örtüsü basit bir kubbecikle nihayetlenmiştir. Osmanlı mimarisinin klasik çağındaki bu şerefesiz minare Mimar Sinan’ın buluşudur; Sinan denediği tiplerden en güzelini kendi mescidinde inşa etmiştir. Diğer bir örneğine daha rastlanmayan bu minare Urfa Ulucamii minaresinin minyatür bir benzeri sayılabilir. Gurlitt’ten öğrenildiğine göre Yenibahçe’de günümüze ulaşmamış Kaptan Sinan Paşa Mescidi’nin de böyle bir baca minaresi vardı. Bugün kırma çatı ile örtülü olan Mimar Sinan Mescidi’nin de Takkeci İbrâhim Ağa Mescidi’nde görüldüğü gibi en ihtişamlı devrini yaşayan İznik çinileriyle kaplı olduğunu ve içinde yaldızlı ahşap gizli bir kubbesi bulunduğunu söylemek mümkündür.

Mescidin yanındaki sıbyan mektebine avlunun içinden merdivenle giriliyordu. Kareye yakın bir plana sahip bodrumlu binanın üstü herhalde ahşap çatı ile örtülü idi. Yine mescidin yanındaki çeşme de geçirdiği onarımlarla günümüze kadar gelmiştir. Hiçbir süslemesi ve kitâbesi olmayan, sivri kemerli, som mermerden ayna taşı bulunan çeşmenin iki tarafında birer seki yapılmıştır. Hemen yanındaki su haznesi etrafını saran evlerin arasında kalmıştır.

Mimar Sinan, kendi imkânları ile inşasını gerçekleştirdiği bu mescid için bir de vakıf tesis ederek içinde sundurma, köşk, havuzlar ve akarsuyun bulunduğu, mescide bitişik bir bostanı, çok sayıda ev, dükkân ve 300.000 gümüş akçe vakfedip geliriyle “kıyamete kadar” yaşatılmasını ve kendisinden sonra başmimar olacakların evkafına nezaret etmesini şart koşmuştur. Ayrıca vakfiyesinin vazife kısmında mescidde imamlık yapacak kişiye namaz kıldırması için günde 3 akçe ve her gün Yâsîn okuyup sevabını vâkıfın ruhuna bağışlaması için de 1 akçe verilmesini istemiştir.

BİBLİYOGRAFYA:

Sâî, Tezkiretü’l-ebniye, s. 86; a.e. (s. nşr. Zeki Sönmez, Mimar Sinan ile İlgili Yazmalar-Belgeler içinde), İstanbul 1988, s. 68; a.mlf., Tezkiretü’l-bünyân (a.e. içinde), s. 32; Tuhfetü’l-mi‘mârîn (a.e. içinde), s. 86; a.e. (nşr. Rıfkı Melûl Meriç, Mimar Sinan Hayatı, Eseri I: Mimar Sinan’ın Hayatına, Eserlerine Dair Metinler içinde), Ankara 1965, s. 30; Evliya Çelebi, Seyahatnâme, I, 313; Ayvansarâyî, Hadîkatü’l-cevâmi‘, I, 199; İbrahim Hakkı Konyalı, Mimar Koca Sinan, İstanbul 1948, s. 96-104; Semavi Eyice, “İstanbul Minareleri”, Türk San‘atı Tarihi Araştırma ve İncelemeleri, İstanbul 1963, I, 62; a.mlf., “İstanbul’da Bazı Cami ve Mescid Minareleri”, TM, sy. 10 (1953), s. 255; C. Gurlitt, İstanbul’un Mimari Sanatı (trc. Rezan Kızıltan), Ankara 1999, s. 76; Ali Saim Ülgen, Mimar Sinan Yapıları, Ankara 1989, lv. 177; Yüksel Yoldaş Demircanlı, İstanbul Mimarisi İçin Kaynak Evliya Çelebi Seyahatnamesi, İstanbul 1989, s. 249; İbrahim Ateş, Mimar Sinan Vakfı, İstanbul 1990, tür.yer.; Fâtih Câmileri ve Diğer Tarihî Eserler (haz. Fatih Müftülüğü), İstanbul 1991, s. 169; M. Baha Tanman, “Osmanlı Dönemi Eserleri”, Fotoğraflarla Fatih Anıtları, İstanbul, ts. (Fatih Belediyesi), s. 89; Aptullah Kuran, “Mimar Sinan’ın Mescidleri”, Semavi Eyice Armağanı, İstanbul 1992, s. 142-143; Gözde Ramazanoğlu, Mimar Sinan’da Tezyinat Anlayışı, Ankara 1995, s. 198-201; Aygün Ülgen, Klasik Devir Minareleri, İstanbul 1996, s. 142-146; Yüksel, Osmanlı Mi‘mârîsi VI, İstanbul 2004, s. 369-370; Doğan Kuban, “Mimar Sinan ve Türk Mimarisinin Klasik Çağı”, Mimarlık, sy. 49, İstanbul 1967, s. 38; Aygen Bilge, “Mimar Sinan Hakkında Araştırmalar”, a.e., sy. 67 (1969), s. 28-33; a.mlf., “Mimar Sinan Hakkında Araştırmalar II”, STY, sy. 5 (1973), s. 141-173; Erdem Yücel, “Mimar Sinan Mescidi”, a.e., sy. 3 (1970), s. 49-58; “Mimar Sinan’ın Fatih Akşemsettin Mahallesindeki Mescidinin ve Çevresindeki Kalıntıların Değerlendirilmesi Altkomisyonu Raporu”, Mimarlık, sy. 85 (1970), s. 16; N. Esra Dişören, “Mimar Sinan Mescidi”, DBİst.A, V, 468-469.

Sema Doğan