MEYYÂFÂRİKĪN

(ميّافارقين)

Diyarbakır iline bağlı Silvan ilçe merkezinin eski adı, Ortaçağ’ın önemli merkezlerinden biri.

İslâm kaynaklarında adı Mâfârkīn, Mefârkīn ve Fârkīn şeklinde de geçen şehir Grekçe’de Martyropolis (şehidler şehri), Süryânîce’de Mīpherkét, Muhârikîn, Muphargin ve Ermenice’de Nphkert adlarıyla tanınır. Yâkūt el-Hamevî’ye göre (MuǾcemü’l-büldân, V, 274) eski adı Medûr-Sâlâ’dır (din kurbanlarının şehri). Meyyâfârikīn, Diyarbakır havzasının kuzeyini kuşatan Güneydoğu Torosları’nın eteğinde, Diyarbakır’ı Bitlis’e bağlayan ana yol üzerinde ve deniz seviyesinden 825 m. yükseklikte bulunmaktadır. Şehrin ne zaman kurulduğu bilinmemekte, ancak hakkındaki efsanevî bilgilerden tarihinin milâttan önceki yıllara kadar pek gitmediği sonucu çıkmaktadır. Bazı kaynaklarda Meyyâfârikīn ile aynı yer olarak gösterilen, Arsaki Kralı II. Tigranes’in (m.ö. 95-94) kurduğu yeni başşehri Tigranokerta’nın burası mı yoksa Siirt, Erzen ya da Nusaybin’in batısındaki Tel Ermen mi olduğu tartışma konusudur. İbnü’l-Ezrak el-Fârikī, Meyyâfârikīn’deki Melki Kilisesi’nde bulunan Süryânîce bir kitapta mevcut bilgilere dayanarak Meyyâfârikīn’in dikenlik, kamışlık ve çalılıklarla kaplı bir arazide Sâsânî İmparatoru I. Yezdicerd’den (399-420) izin alan piskopos Mârûsâ tarafından kurulduğunu ve onun İran’dan -şehre adını veren- hıristiyan din şehidlerinin naaşlarını buraya naklettiğini söyler. Bizans’ın Sâsânî sınırında yer aldığı için zaman zaman çekişmelerin yaşandığı merkezlerden biri olan Meyyâfârikīn’in tahkimine İmparator I. Anastasios zamanında (491-518) başlanmışsa da ancak I. lustinianos (527-565) tahta çıktıktan sonra bitirilebilmiş ve bu arada şehrin adı da Iustinianapolis olarak değiştirilmiştir. Meyyâfârikīn 589 yılında Sâsânîler’in eline geçti; fakat 591’de bir yardıma karşılık Bizanslılar’a iade edildi ve İmparator Herakleios burayı İslâm fethine kadar elinde tuttu. İbnü’l-Ezrak ve Yâkūt el-Hamevî’nin naklettikleri bir hıristiyan efsanesinden şehrin İslâm öncesi dönemde çok mâmur olduğu, burada çeşitli manastır ve kiliselerle şehitliklerin (martyrium, martirion) bulunduğu anlaşılmaktadır; bazı kiliselerin harabeleri bugün de mevcuttur.

Meyyâfârikīn Hz. Ömer zamanında İyâz b. Ganm tarafından fethedildi (19/640). Sonraları genellikle Diyarbekir’in kaderini paylaşan şehir Hamdânîler’in sahip olduğu bölgenin bir kısmını teşkil etmekteydi. Hamdânîler, şehrin sekiz kapısından Bâbü’l-ferah ve’l-gamm’ın yakınında kendileri için bir kasır yaptırmışlardı. Evliya Çelebi’nin bu şehirde medfun bulunan Seyfüddevle el-Hamdânî’ye izâfe ederek Seyfüddevle Sarayı dediği binanın bu kasrın harabeleri olması muhtemeldir. 368 (978-79) yılında Büveyhî Adudüddevle’nin kumandanlarından Ebü’l-Vefâ Meyyâfârikīn’i işgal etti. Ancak Adudüddevle’nin ölümünden sonra şehir ve Diyarbekir Kürt asıllı Bâz’ın eline geçti. Bâz Meyyâfârikīn’in Deylemli muhafızlarını öldürmüş, sahip olduğu bölgeyi Büveyhîler’den Samsâmüddevle’ye ve bu arada Musul’a dönmüş bulunan Nâsırüddevle’nin oğullarına karşı savunmayı ve elinde tutmayı başarmıştır. Bâz’ın ölümünün ardından yeğeni Ebû Ali Hasan b. Mervân buraya yerleşti ve şehir yaklaşık bir asır boyunca Mervânîler’in başşehri oldu. 384 (994) yılında Ebû Ali Hasan’ın valisi Mammâ, Hamdânîler’in desiseleriyle tahrik edilen halkın isyanını bastırdı. 401’de (1010) Mervânîler Hükümdarı Mümehhidüddevle’nin öldürülmesinden sonra Mammâ’nın oğullarından Şerve hâkimiyet kurduysa da Erzen’den gelen Mümehhidüddevle’nin kardeşi Nasrüddevle Ebû Nasr şehri ele geçirdi. 6 Cemâziyelevvel 438’de (8 Kasım 1046) buraya uğrayan İranlı seyyah Nâsır-ı Hüsrev beyaz ve siyah taşlardan inşa edilmiş surlardan, demirden yapılmış batı kapısından, ulucamiden ve her evin önünden geçen su kanallarından bahseder. Şehrin dışında ise kervansaraylarla sıcak su hamamları ve iki büyük caminin yer aldığı mahalleler bulunuyordu.

478 (1085) yılında Mervânîler’in eski veziri Fahrüddevle İbn Cehîr, Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah’ın emriyle Âmid’i bir süre kuşattıktan sonra buranın zaptını oğlu Zaîmürrüesâ Ebü’l-Kāsım Ali’ye bırakıp Meyyâfârikīn üzerine yürüdü ve şehri 6 Cemâziyelevvel 478’de (30 Ağustos 1085) teslim aldı. 482’de (1089) İbn Cehîr’in oğlu Amîdüddevle Ebû Mansûr Meyyâfârikīn valiliğine getirildi. Melikşah’ın 485’te (1092) ölümünün ardından Mervânîler’den Nasrüddevle Meyyâfârikīn’e dönmeyi başardıysa da Suriye Selçuklu Sultanı Tutuş 12 Rebîülevvel 486’da (12 Nisan 1093) şehri zaptetti. Meyyâfârikīn, Şevval 502’de (Mayıs 1109) Ahlatşahlar’ın kurucusu Sökmen el-Kutbî tarafından ele geçirildi. Büyük Selçuklu Sultanı Muhammed Tapar kendisine sadakat gösteren Sökmen’e hizmetlerinden dolayı diğer bazı şehirlerle birlikte burayı da iktâ olarak verdi (505/1111). Ancak 508 (1115) yılında Sökmen’in oğlu İbrâhim’in elinden alarak kendi memlüklerinden Karaca es-Sâkī’ye iktâ etti. 515’te (1121) Irak Selçuklu Sultanı Mahmûd b. Muhammed Tapar, Artuklu hânedanının Mardin kolunu kuran Necmeddin İlgazi’nin


topraklarına Meyyâfârikīn’i iktâ olarak kattı. 580 (1184) yılına kadar burada altı Mardin Artuklu emîri hüküm sürdü. Meyyâfârikīn, 581’de (1185) Selâhaddîn-i Eyyûbî tarafından buraya hâkim olan Ahlatşahlar’dan II. Sökmen’in ölümünden sonra ele geçirildi. Ancak Artukoğlu Yavlak Arslan 587’de (1191) kısa bir müddet için şehri Eyyûbîler’den geri aldı. Eyyûbîler 658 (1260) yılına kadar Meyyâfârikīn’i ellerinde tuttular ve burada sikke bastırdılar. 591 (1195), 612 (1215) ve 618 (1221) tarihlerini taşıyan bu sikkelerin üzerindeki insan figürleri dikkat çeker. Şehrin surlarında Necmeddin Eyyûb, el-Melikü’l-Eşref Mûsâ, el-Melikü’l-Muzaffer Gāzî ve el-Melikü’l-Kâmil Muhammed’in kitâbeleri bulunmaktadır; Selâhaddîn-i Eyyûbî de burada bir cami yaptırmıştır.

Anadolu Selçuklu sultanları Meyyâfârikīn’e hâkim olmadan ve oradaki âsileri itaat altına almadan çadırlarının daima kapalı kalacağına inanırlardı. II. Gıyâseddin Keyhusrev de bu inancın gereğini yerine getirmek üzere bir ferman çıkararak askerlerini Kayseri’de topladı (639/1241); ayrıca Halep, Musul, Mardin ve Cizre hâkimlerinden yardım istedi (İbn Bîbî, II, 54-55). Selçuklu kuvvetleri Meyyâfârikīn önlerine geldiğinde Moğol baskısının şiddetini arttırdığı o günlerde Abbâsî halifesi müslümanlar arasındaki bu ihtilâfı halletmek için seferber oldu. Meyyâfârikīn’i elinde tutan Eyyûbî Şehâbeddin Gazi, halifenin etkisiyle şehrin kadısı ile birlikte bir elçilik heyetini II. Gıyâseddin Keyhusrev’e gönderdi ve I. Alâeddin Keykubad’a olduğu gibi ona da tâbiiyet arzedeceğini bildirdi. Bunun üzerine Selçuklu kumandanları Şehâbeddin Gazi ile bir anlaşma yaparak kuşatmadan vazgeçtiler. Bu arada Moğollar, Şehâbeddin Gazi’den kendilerine itaat etmesini ve şehrin surlarını yıkmasını istediler; ancak Şehâbeddin Gazi bunu kaçamaklı bir cevapla geçiştirdi. Ardından Moğollar bölgeyi yağmaladılar; Hülâgû’nun Suriye seferinden (658/1260) sonra da bir Moğol şehzadesi Meyyâfârikīn’i kuşattı. Son Eyyûbî hükümdarı el-Melikü’l-Kâmil Nâsırüddin şehri büyük bir cesaretle savunduysa da baş gösteren kıtlık sebebiyle teslim olmak zorunda kaldı ve işkenceyle öldürüldü. Hülâgû’nun ölümünden önce 662 (1264) yılında kumandanı Tûdan’a, üç yıl sonra da oğlu Abaka Han’ın babasının dul eşi Kutuy Hatun’a mülk olarak verdiği Meyyâfârikīn daha sonraları müstakil durumunu yitirdi. Timur Muş’a giderken Meyyâfârikīn’den geçen yolu tercih etti. Şah İsmâil 913’te (1507) bütün Diyarbekir bölgesini ele geçirdi ve buranın idaresini Han Muhammed Ustaclu’ya bıraktı. Çaldıran mağlûbiyeti Doğu Anadolu’da İranlılar aleyhine isyanların çıkmasına sebep oldu; bu fırsattan yararlanan Kürt reisi Seyyid Ahmed Bey Rûzekî Meyyâfârikīn’i zaptetti; ancak şehir 921’de (1515) Mardin’in güneyinde vuku bulan Koçhisar savaşının ardından kesin olarak Osmanlı hâkimiyetine girdi. Meyyâfârikīn, XIX. yüzyılda Diyarbekir vilâyetinin merkez sancağına bağlı bir kaza merkeziydi ve artık Silvan adıyla biliniyordu. 1891 yılında burada yaklaşık yarısı müslüman, yarısı hıristiyan 7000 kişi (1450 hâne) yaşamaktaydı. Devamlı şekilde artan bu nüfus 2000 yılı sayımında 65.000’i buldu.

Ortaçağ’ın en önemli merkezlerinden biri olan Meyyâfârikīn’deki başlıca tarihî eserler kale, ulucami, Eyyûbî Camii, Kara Behlül Bey Camii, Malabadi Köprüsü ve Kemük Köprüsü’dür; Hamdânî Emîri Seyfüddevle’nin kabri ile Anadolu Selçuklu Sultanı I. Kılıcarslan’ın “Kubbetü’s-Sultan” adıyla meşhur türbesi buradadır. Ortaçağ’da Meyyâfârikīn’e nisbetle Fârikī, bazan da Mâfârikī, Meyyâfârikī ve Meyyâfârikīnî nisbesiyle anılan çok sayıda âlim yetişmiştir.

BİBLİYOGRAFYA:

Belâzürî, Fütûĥ (Rıdvân), s. 179, 180 vd.; İbn Rüste, el-AǾlâķu’n-nefîse, s. 106; İbn Havkal, Śûretü’l-arż, s. 131, 151, 153, 246; Makdisî, Aĥsenü’t-teķāsîm, s. 54; İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, II, 199, 266, 312, 384; Sem‘ânî, el-Ensâb, IX, 217-218; a.e. (Bârûdî), V, 324; İbnü’l-Ezrak el-Fârikī, Târîħu Meyyâfâriķīn ve Âmid, British Museum, Or., nr. 5803, 6310, vr. 161a-200b; a.e. (nşr. Bedevî Abdüllatîf Avad), Kahire 1959; Yâkūt, MuǾcemü’l-büldân (Cündî), V, 272-276; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, bk. İndeks; İbn Bîbî, el-Evâmirü’l-Alâiyye: Selçuknâme (trc. Mürsel Öztürk), Ankara 1996, II, 48, 54-58, 65; İzzeddin İbn Şeddâd, el-AǾlâķu’l-ħaŧîre fî źikri ümerâǿi’ş-Şâm ve’l-Cezîre (nşr. Sâmî ed-Dehhân), Dımaşk 1963; Reşîdüddin Fazlullāh-ı Hemedânî, CâmiǾu’t-tevârîħ: Histoire des mongols de la Perse (nşr. E. M. Quatremère), Paris 1836, s. 330-331, 360-375; Ebû Bekr-i Tihrânî, Kitāb-ı Diyārbakriyye (nşr. Necati Lugal - Faruk Sümer), Ankara 1962, I, tür.yer.; Evliya Çelebi, Seyahatnâme, IV, 71-74; Cuinet, II, 470-472; I. Ghalib Edhem, Cataloque des monnaies turcomanes, Constantinople 1894, s. 149-162; Kâtib Ferdi, Mardin Mülûk-i Artukiyye Târihi (nşr. Ali Emîrî), İstanbul 1331, s. 20; İbrahim Kafesoğlu, Sultan Melikşah Devrinde Büyük Selçuklu İmparatorluğu, İstanbul 1953, s. 4, 7, 46, 48-49, 52-56; G. le Strange, The Lands of the Eastern Caliphate, Cambridge 1966, s. 11 vd.; Ahmet Necdet Sözer, Diyarbakır Havzası, Ankara 1969, s. 97-99; Ali Sevim, Suriye ve Filistin Selçukluları Tarihi, Ankara 1983, s. 5, 6, 36, 142, 143, 173, 244, 249-250; Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye Tarihi, İstanbul 1984, bk. İndeks; Abdülkerim Özaydın, Sultan Muhammed Tapar Devri Selçuklu Tarihi (498-511/1105-1118), Ankara 1990, s. 63, 69; a.mlf., Sultan Berkyaruk Devri Selçuklu Tarihi (485-498/1092-1104), İstanbul 2001, s. 34-35, 40, 218; Abdurrahim Tufantoz, Mervanoğulları: 380-478/990-1085 (doktora tezi, 1994), MÜ Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, tür.yer.; H. F. Amedroz, “Three Arabic Manuscripts on the History of the City of Mayyāfāriqīn”, JRAS (1902), s. 785-812; (1903), s. 123-154; Besim Darkot, “Meyyâfârikîn”, İA, VIII, 195-196; V. Minorsky, “Meyyâfârikîn”, a.e., VIII, 196-201; Carole Hillenbrand, “Mayyāfāriķīn”, EI² (İng.), VI, 930-932.

Ahmet Savran