MERVÂN II

(مروان)

Ebû Abdilmelik Mervân b. Muhammed b. Mervân b. el-Hakem el-Hımâr el-Ümevî el-Ca‘dî (ö. 132/750)

Son Emevî halifesi (744-750).

70-76 (689-695) yılları arasında el-Cezîre’de doğdu. Halife Abdülmelik b. Mervân’ın kardeşi olan babası uzun yıllar el-Cezîre ve İrmîniye valiliği yapmış, bu görevi sırasında Bizans ve Kafkasya cephelerinde düzenlenen seferlere kumanda etmişti. Annesi Kürt asıllı bir câriyedir. Mervân’ın en meşhur lakabı “Hımâr”ın (eşek) ona savaşlardaki sabrı sebebiyle veya düşmanları tarafından hakaret olarak verildiği bildirilmektedir. Süryânî tarihçilerine göre ise bu lakabı eşek otu / dikeni denilen çiçeği sevmesi dolayısıyla almıştır. Diğer bir lakabı da görüşlerinden etkilendiği hocası Ca‘d b. Dirhem’e nisbetle verilen Ca‘dî’dir.

Mervân’a dair kaynaklarda yer alan ilk bilgi, 105 (723-24) yılında Bizans’a karşı düzenlenen sefere kumanda ederek Konya ve Kemah’ı zaptetmesiyle ilgilidir. Daha sonra Kafkas cephesinde savaşan Mervân, 114’te (732) Halife Hişâm b. Abdülmelik tarafından emrinde savaştığı Mesleme b. Abdülmelik’in yerine el-Cezîre, İrmîniye ve Azerbaycan valiliğine tayin edildi. Askerî bakımdan önemli olan bu bölgede kaldığı on iki yıllık süre içinde Hazarlar’a karşı başarılı seferler düzenledi. Askerî teşkilâtlanma ve savaş taktikleri hususunda yenilikler yaptı.

Mervân, Hişâm’ın ölümü üzerine yerine geçen Halife II. Velîd’e gönderdiği biat mektubunda Emevî zihniyetiyle örtüşen bir üslûp kullandı. Kendisini bu önemli göreve getiren Hişâm’ı zalim olarak nitelerken yeni halifeyi överek onun gönlünü aldı. II. Velîd’in, Emevî ailesinden Yezîd b. Velîd’in (III. Yezîd) liderlik yaptığı bir isyan sonucu öldürülmesi, siyasî tecrübesini arttırmış güçlü bir vali ve kumandan olan Mervân’a tahta giden yolu açmış oldu. Mervân, Velîd’in intikamını almak ve onun iki oğlunun halifelik haklarını savunmak iddiasıyla III. Yezîd’e karşı isyan etti. Ordusunun başında İrmîniye’den ayrılıp el-Cezîre’ye geldi. Ancak Derbend’de vekil bıraktığı Sâbit b. Nuaym ve emrindeki Suriyeli Yemenliler’in III. Yezîd’e biat ettiğini duyunca geri dönmek zorunda kaldı. Suriye’ye götürmek vaadiyle itaatlerini sağladığı isyancı birliklerle Harran’a gitti ve onları terhis ederek Suriye’ye gönderdi. Ardından Suriye üzerine gitmek için hazırlıklarını tamamladığı sırada III. Yezîd’in kendisini el-Cezîre, İrmîniye, Musul ve Azerbaycan valiliğine getirmek istediğini bildiren mektubunu aldı. Teklifi kabul edip isyandan vazgeçti ve Yezîd’e biat etti.

III. Yezîd’in altı ay sonra ölümüyle kardeşi ve veliahdı İbrâhim b. Velîd halife oldu. Mervân, halifeliği sadece Suriye’nin güneyindeki Yemenli kabilelerce tanınan İbrâhim’e biat etmeyip II. Velîd’in çocuklarının halifelik hakkını savunma iddiasıyla tekrar ordusunun başında el-Cezîre’den Kınnesrîn’e yöneldi. Kınnesrîn Kaysîleri ve Velîd’in öldürülmesi yüzünden isyan eden Humus halkının da katılmasıyla sayıları gittikçe artan askerleriyle Dımaşk üzerine yürüdü. Ba‘lebek-Dımaşk yolu üzerindeki Aynülcer mevkiinde Halife İbrâhim tarafından gönderilen


Süleyman b. Hişâm’ın Yemenli kabilelerden oluşan ordusunu bozguna uğrattı. Alınan esirlere iyi muamelede bulunan Mervân, Velîd’in öldürülmesine adı karışan iki kişi hariç diğerlerini Velîd’in oğulları adına biat aldıktan sonra serbest bıraktı. Ardından Dımaşk’a hareket etti.

Savaştan sağ kurtulan Süleyman b. Hişâm, İbrâhim ve bazı yakınları, halifeliğin II. Velîd’in oğullarına kalması durumunda babalarının katillerinden intikam alacaklarını düşünerek Mervân Dımaşk’a ulaşmadan Velîd’in hapiste bulunan iki oğlunu öldürmeyi kararlaştırdılar. Süleyman bu kararın uygulanmasının ardından beytülmâldeki malları askerine dağıttı ve İbrâhim’i alıp Kelbîler’in merkezi Tedmür’e kaçtı. Mervân ordusunun başında Dımaşk’a girdiğinde iki kardeşin öldürüldüğünü öğrendi. Bu gelişme Mervân’ı halifeliğe bir adım daha yaklaştırmış oldu. Emevî ailesinden Ebû Muhammed es-Süfyânî, öldürülmelerinden az önce iki kardeşle birlikte olduğunu ve kendisine Mervân lehine vasiyette bulunduklarını söyleyerek ona biatı gündeme getirdi. Bunun üzerine orada bulunanlar Mervân’ı halife ilân ettiler (26 Safer 127 / 7 Aralık 744). II. Mervân göreve başladıktan sonra, II. Velîd’in katlinden sorumlu tuttuğu Kaderiyye mezhebi mensupları hariç önceden karşısında yer alanların hepsini affetti. Kendisi aleyhine birleşen Abdülmelik evlâdına dostluk gösterdi. Halifelikten vazgeçtiğini açıklayan İbrâhim b. Velîd ile kumandanı Süleyman b. Hişâm’ı da bağışlayarak biatlarını kabul etti. Kendisine karşı olduklarını bildiği bölge halkının desteğini almak ümidiyle Suriye’nin dört büyük şehrine halkın istediği kişileri vali tayin etti.

Bu dostluk gösterisine rağmen II. Mervân, III. Yezîd ve kardeşi İbrâhim b. Velîd’i destekleyen Yemen asıllı kabilelerin merkezi durumundaki Suriye’yi kendisi için tehlikeli buluyordu. Dımaşk’ta işleri yoluna koyduktan sonra kendisini destekleyen Kaysî kabilelerin merkezi olan Harran’a gitti. Hükümet merkezini ve hazineyi de oraya taşıdı. Ancak bu hareketi baştan itibaren Emevî saltanatının devamını sağlayan Suriye’deki Yemen asıllı kabilelerin isyanına sebep oldu. Bu ihtilâf bütün vilâyetlere sıçradı ve iki kabile boyu arasında silâhlı mücadele başladı. Aynı zamanda Emevî hânedanı arasındaki aile birliği bozuldu, onlardan bazıları halifeliği ele geçirmek için bu isyanlara katıldı. Mervân, Harran’da ikametinin üzerinden üç ay bile geçmeden Humus halkının isyan ettiğini öğrendi. Hemen harekete geçerek Kelbîler’in merkezi Tedmür’den yardım alan Humus’u kuşattı. İsyanı bastırdığı sırada bu defa Dımaşk’ta ve Taberiye’de ayaklanmalar oldu. Bu isyanların bastırılmasının ardından Tedmür’de çıkan isyan için harekete geçen Mervân isyancıların barışla teslim olmalarını sağladı. Bu arada veliaht tayin ettiği iki oğlunu Dımaşk’ta Hişâm b. Abdülmelik’in iki kızıyla evlendirdi. Emevî ailesinin bütün mensuplarını düğün merasiminde bir araya getirdi. Bununla muhtemelen Abdülmelik evlâdı ile barışmayı ve aynı zamanda onları destekleyen Yemenli kabilelerin desteğini almayı umuyordu.

II. Mervân Suriye’deki isyanlarla uğraştığı sırada Irak’ta da durum karışıktı. Abdullah b. Muâviye’nin Kûfe’deki isyanının (Muharrem 127 / Ekim-Kasım 744) izleri henüz silinmemişken bu defa III. Yezid’in Irak valisi Abdullah b. Ömer b. Abdülazîz, Mervân’ın halifeliğini kabul etmeyip onun Irak valiliğine tayin ettiği Nadr b. Saîd’e karşı bir mücadele başlatmıştı. Yine aynı sıralarda Irak’ta Hâricîler’den Sufriyye, Dahhâk b. Kays eş-Şeybânî liderliğinde isyan etmişti. Mervân Irak’a gitmek için yola çıktığı esnada yeni bir isyanla karşılaştı. Ordusunda bulunan Suriyeli askerler Kınnesrîn’den geçerken orada ikamet eden Süleyman b. Hişâm’a biat ettiler (127/745). Mervân, kısa sürede etrafında büyük bir kuvvet toplayan ve üzerine gönderdiği öncü birliklerini yenen Süleyman’ı Hufaf denilen yerde ağır bir yenilgiye uğrattı; alınan esirlerin büyük kısmını kılıçtan geçirdi. İsyancıların eline düşen Humus’a giderek beş ay kadar süren bir kuşatmadan sonra şehri ele geçirdi. Ardından muhtemel isyanları önlemek amacıyla Humus, Ba‘lebek, Dımaşk, Kudüs ve diğer Suriye şehirlerinin surlarını yıktırdı. 128 (746) yılı yazında Suriye’yi itaat altına aldı.

Bu sırada Irak’taki isyancılar da güçlerini iyice arttırmışlardı. Şehrizor, İrmîniye ve Azerbaycan Hâricîleri’nin de desteğini alan Dahhâk b. Kays, kendisine karşı birleşen Abdullah b. Ömer b. Abdülazîz ve Nadr b. Saîd’i yenerek Receb 127’de (Nisan 745) Kûfe’yi ele geçirmişti. Dahhâk, bir süre sonra Abdullah b. Ömer b. Abdülazîz’in ve ardından Kınnesrîn’den kaçan Süleyman b. Hişâm’ın Kelb kabilesi mensuplarıyla kendisine katılması sayesinde gücünü daha da arttırarak Musul’u almıştı. Bu sırada Humus muhasarasıyla meşgul olan Mervân onun üzerine oğlu Abdullah’ı gönderdi. Abdullah’ın Nusaybin civarında Hâricîler’e yenildiğini duyunca bizzat harekete geçti. Kefertûsâ’da liderleri Dahhâk’in de öldürüldüğü büyük savaşta Hâricîler’i ağır bozguna uğrattı (128/746). İsyanlarını sürdüren Hâricîler’le şiddetli savaşlar yaptıktan sonra sığındıkları Musul’u kuşatma altına aldı. Dokuz ay süren bu kuşatmanın ardından şehre girdi. Horasan’a kaçanları takip ettirdi. Liderleri Şeybân b. Abdülazîz’i ve pek çok askerini ortadan kaldırıp Irak bölgesinde Hâricî meselesini halletti (129/747).

Öte yandan Basralı Hâricî lideri Ebû Hamza eş-Şârî, 128 (746) yılı hac mevsiminde Mekke’ye giderek Abdullah b. Yahyâ’ya (Tâlibü’l-Hak) biat etmiş ve ikisi Hadramut’a geçip Abdullah’ın halifeliği için biat almaya başlamışlardı. 129’da (747) davet için Mekke’ye gelen Ebû Hamza şehri kontrol altına aldıktan sonra Safer 130’da (Ekim 747) Medine’yi ele geçirdi. Bunun üzerine Mervân Medine’ye bir ordu gönderdi. Ebû Hamza’yı hezimete uğratan bu ordu Mekke’yi de geri aldı. Ebû Hamza öldürüldü. Diğer taraftan Kûfe’de çıkardığı isyan sırasında (Ekim 744) Abdullah b. Ömer b. Abdülazîz tarafından şehri terketmesi şartıyla serbest bırakılan Abdullah b. Muâviye İran’a gitmiş; mevâlî, Hâricî, Abbâsî ve Emevî taraftarlarından kendisine katılanlarla gücünü arttırıp İsfahan, İstahr, Cibâl, Kirman, Hûzistan ve Kūmis’i ele geçirmişti. Abdullah, yeni Irak valisinin gönderdiği Âmir b. Dubâre tarafından ağır bir yenilgiye uğratılıncaya kadar davasını sürdürdü (129/747).

Tahta oturduğu andan itibaren cepheden cepheye koşmak zorunda kalan II. Mervân yaklaşık üç yıl içinde el-Cezîre, Irak, Suriye, Mısır ve Arabistan’da kontrolü sağlayarak başşehir Harran’a döndü. Ancak tam bu sırada kendisini ve Emevî hânedanını ortadan kaldıracak büyük bir isyanla karşılaştı. Horasan Valisi Nasr b. Seyyâr’ın bütün ikazlarına rağmen ilgilenemediği bu tehlike Abbâsî ihtilâl hareketiydi. Horasan bölgesinde Emevîler’e muhalif unsurları bir araya getiren ve bilhassa İranlı mevâlî tarafından desteklenen Ebû Müslim-i Horasânî Ramazan 129’da (Haziran 747) siyah bayrağı açarak Abbâsî isyanını başlattı. Ebû Müslim, II. Mervân ve Irak valisinden ciddi bir yardım alamayan Nasr b. Seyyâr’ın barış tekliflerini reddetti. İki tarafın


kuvvetleri arasındaki çatışmalar sürekli Nasr’ın mağlûbiyetiyle sonuçlandı. Nasr 9 Cemâziyelevvel 130 (15 Ocak 748) tarihinde Horasan valilik merkezi Merv’i, Haziran ayında Nîşâbur’u terketmek zorunda kaldı ve Irak’tan gönderilen kuvvetler ulaşamadan sığındığı Kūmis’i de kaybetti. 131 (749) yılı sona ermeden Abbâsî orduları Horasan’ın tamamını kontrol altına aldılar.

Bir süre sonra Kûfe’yi ele geçiren Abbâsî isyanının liderleri Ebü’l-Abbas es-Seffâh’ı halife ilân ettiler (12 Rebîülâhir 132 / 28 Kasım 749). Abbâsîler’in ilk halifesi olarak biat alan Seffâh amcası Abdullah b. Ali b. Abdullah’ı bir ordunun başında Mervân’a karşı gönderdi. Savaş hazırlıklarını tamamlayıp Harran’dan Musul’a hareket eden Mervân, Büyük Zap suyunun sol sahilinde Abbâsî ordusunu karşısında buldu. 2 Cemâziyelâhir 132’de (16 Ocak 750) başlayan ve gün geçtikçe şiddetini arttıran savaş 11 Cemâziyelâhir Cumartesi (25 Ocak) sabahı Mervân’ın ağır hezimetiyle sonuçlandı. Askerî kabiliyetine ve daha büyük bir orduya sahip olmasına rağmen mağlûbiyeti, ordusundaki Mudarî ve Yemenî kabileler arasındaki rekabete ve özellikle Suriyeli askerlerin kendisine kırgınlıklarına bağlanmıştır.

Mervân, kumandan olarak girdiği savaşlarda aldığı bu ilk mağlûbiyetin ardından emrindeki kuvvetlerle Harran’a çekildi, ancak orada da tutunamadı. Kendisini takip eden Abdullah b. Ali’nin önünden kaçarak Kınnesrîn, Humus ve Dımaşk üzerinden Filistin’e geçti. Kaçışını Mısır istikametinde devam ettirdi ve düşman askerinin yararlanmasını önlemek için geçtiği yerlerdeki ekinleri yaktırdı. Yukarı Mısır’ın Bûsîr köyünde kendisine ulaşan Abbâsî kuvvetleriyle girdiği çatışma sırasında öldürüldü (26 Zilhicce 132 / 5 Ağustos 750). Halifeliği beş yıl on ay sürmüştür. Tarihçiler güzel konuşan bir kişi ve cesur bir savaşçı olarak tanıttıkları son Emevî halifesinin öldürüldüğü sırada elli altıaltmış dokuz yaşları arasında olabileceğini söylemişlerdir. Vâsıt’ta direnen eski Irak valisi Ebû Hâlid İbn Hübeyre’nin de teslim olmasıyla Emevî Devleti tarihe karışmış oldu. II. Mervân ve dönemi hakkında iki doktora tezi yapılmıştır (Daniel Dennet, Marwān Ibn Muhammad, Harvard 1939; Ali Delice, Mervan b. Muhammed ve Emevî Devleti’nin Yıkılışı, 1998, Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü). II. Mervân, Harran Büyük Camii’ni (Firdevs Camii) genişletmiş ve burada büyük bir saray yaptırmıştır. Yine el-Cezîre eyaletinin merkezi haline getirip ayrı bir divan tahsis ettiği Musul şehrini genişleterek sokaklar açtırmış, surlar, köprüler ve büyük bir cami inşa ettirmiştir.

BİBLİYOGRAFYA:

Halîfe b. Hayyât, Târîħ (nşr. Ekrem Ziyâ el-Ömerî), Dımaşk 1397, s. 372-409; Ya‘kūbî, Târîħ, II, 338-349; Belâzürî, Ensâb (Zekkâr), IX, 217-324; Taberî, Târîħ (Ebü’l-Fazl), VII, 300-458; Mes‘ûdî, Mürûcü’ź-źeheb (Abdülhamîd), III, 247-251; Mutahhar b. Tâhir el-Makdisî, el-Bedǿ ve’t-târîħ (nşr. Halîl İmrân el-Mansûr), Beyrut 1417/1997, II, 266-275; Agobios b. Kostantin el-Menbicî, el-Münteħab min Târîħi’l-Menbicî (nşr. Ömer Abdüsselâm Tedmürî), Trablus 1406/1986, s. 99-109; İbn Asâkir, Târîħu Dımaşķ, XVI, 338-363; Yâkūt, MuǾcemü’l-büldân, V, 223-225; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, V, 321-446; Nüveyrî, Nihâyetü’l-ereb, XII, 45-49; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, VI, 74-77; a.mlf., Târîħu’l-İslâm: sene 121-140, s. 16-30, 330-343, 533-537; İbn Kesîr, el-Bidâye, X, 21-52; Kalkaşendî, Śubĥu’l-aǾşâ, X, 195; Hudarî, Muĥâđarât: Ümeviyye, s. 204-208; J. Wellhausen, Arap Devleti ve Sukutu (trc. Fikret Işıltan), Ankara 1963, s. 176-233; Abdülmün‘im Mâcid, et-Târîħu’s-siyâsî li’d-devleti’l-ǾArabiyye, Kahire 1976, s. 308-338; Sa‘dî Ebû Habîb, Mervân b. Muĥammed ve esbâbü suķūŧi’d-devleti’l-Ümeviyye, Dımaşk 1402/1982; Nebîh Âkıl, Târîħu ĥilâfeti Benî Ümeyye, Dımaşk 1983, s. 346-386; Abdüşşâfî M. Abdüllatîf, el-ǾÂlemü’l-İslâmî fi’l-Ǿaśri’l-Ümevî, [baskı yeri yok] 1404/1984, s. 208-214, 467-469; Yûsuf el-Iş, ed-Devletü’l-Ümeviyye, Dımaşk 1985, s. 305-337; Vefîk ed-Dakdûkī, el-Cündiyye fî Ǿahdi’d-devleti’l-Ümeviyye, Beyrut 1995, s. 131; Abdülazîz es-Seâlibî, Süķūŧü’d-devleti’l-Ümeviyye ve ķıyâmu devleti’l-ǾAbbâsiyye (nşr. Hammâdî es-Sâhilî), Beyrut 1995; Fikret Işıltan, “Mervan II”, İA, VII, 778-780.

Hasan Kurt