MELİKŞAH

(ملكشاه)

(ö. 511/1117)

Anadolu Selçuklu hükümdarı (1110-1116).

Muhtemelen 489’da (1096) doğdu. Sultan I. Kılıcarslan’ın oğludur. Kaynaklarda Melikşah’tan (Şâhinşah) ilk defa, babasının Musul’a hâkimiyet meselesinden dolayı Büyük Selçuklu Emîri Çavlı Sakavu ile yaptığı mücadele sebebiyle bahsedilir. I. Kılıcarslan, Musul’dan gelen bir davet üzerine 25 Receb 500’de (22 Mart 1107) bu şehre girmiş, daha sonra Rahbe’ye çekilmiş olan Çavlı’nın üzerine giderken Musul’da bir miktar asker bırakmış ve kendi yerine oğlu Melikşah’ı vekil, kumandanlarından Emîr Bozmış’ı da ona atabeg tayin etmişti. Melikşah bu sırada on bir yaşında idi, sultanın hanımı Ayşe Hatun ve küçük oğlu Tuğrul Arslan da Musul’da bulunuyordu.

Emîr Çavlı Sakavu, Kılıcarslan karşısında kazandığı zaferden (9 Şevval 500 / 3 Haziran 1107) sonra Musul’a yürüdü ve hiçbir mukavemetle karşılaşmadan şehre girdi. Musul’a hâkim olan Çavlı, hutbeyi yeniden Büyük Selçuklu Sultanı Muhammed Tapar adına okutmaya başladı. Esir aldığı Melikşah’ı da Büyük Selçuklular’ın başşehri İsfahan’a Sultan Muhammed Tapar’ın yanına gönderdi. Sultanın diğer oğlu Tuğrul Arslan ile annesi Ayşe Hatun Emîr Bozmış tarafından Malatya’ya götürüldü. Ayşe Hatun burada Tuğrul Arslan’ı hükümdar ilân ettirdi ve oğlu henüz küçük yaşta olduğu için şehrin idaresini eline aldı. Bir müddet sonra Malatya’da bulunan İlarslan ismindeki bir emîr ile anlaşarak Bozmış’ı öldürttü, ardından İlarslan ile evlendi. Fakat İlarslan Malatya halkına kötü davranmaya başlayınca oğlu Tuğrul Arslan ile gizlice anlaşan Ayşe Hatun Bizans’a kaçmak üzere olan İlarslan’ı yakalatıp hapsetti, bir yıl sonra da Büyük Selçuklu Sultanı Muhammed Tapar’a gönderdi. Muhammed Tapar, İlarslan kendisine gönderilince elinde esir olarak tuttuğu Melikşah’ı Malatya’ya gönderip sultan ilân ettirdi. Melikşah’ın 503 yılı başlarında (1109 ortaları) sultanın ordugâhından kaçarak Anadolu’ya geldiği de rivayet edilir (İbnü’l-Kalânisî, s. 158). Melikşah bir süre sonra Konya’yı ele geçirip burada Anadolu Selçuklu tahtına oturdu ve kardeşleri Mesud ile Arab’ı hapsettirdi (503/1110). Ardından Bizans üzerine birlikler sevketti. Ancak ordusunun uğradığı yenilgiyi öğrenince hemen Bizans İmparatoru Aleksios Komnenos’a elçiler göndererek barış teklifinde bulundu, imparator da bu teklifi kabul etti. Bizans’la yapılan barıştan kısa bir süre sonra Melikşah yaklaşık 50.000 kişilik bir ordu hazırladı. Emîr Monolug, Emîr Kontogmen ve Emîr Muhammed idaresindeki Anadolu Selçuklu birlikleri İznik ve civarına, Bursa, Ulubat, Manyas ve Erdek yakınlarındaki Kyzikos (Belkıs) taraflarına yağma akınları düzenledi. İmparator Aleksios, Türkler’e karşı sefere çıktıysa da bir sonuç elde edemeyeceğini anlayarak emrindeki birlikleri Georgios Lebounes’e ve diğer bazı kumandanlarına bırakıp İstanbul’a döndü (1113). Sultan Melikşah, muhtemelen Aleksios’un Filibe’de oluşundan faydalanmak ve Anadolu’da kaybedilen yerleri geri almak maksadıyla Anadolu’daki diğer Türk hükümdarlarından da yardım alarak 1114’te büyük bir ordu oluşturdu. Bu gelişmeleri haber alan İmparator Aleksios ise komşu ülkelerden yardımcı birlikler ve paralı askerler toplayıp Konya üzerine bir sefere çıkmaya karar verdi. İmparator ordusu ile Anadolu içlerine doğru ilerlemeye başlayınca Selçuklular Anadolu’nun bütün tarla ve ovalarını ateşe verdiler. Bu durum yem ve yiyecek sıkıntısına yol açtı. Öte yandan Dânişmendliler’in de kendisine karşı harekete geçtiğini haber alan imparator Akşehir’e yürümeye karar verdi. Türkler’le giriştiği bazı ufak çaplı çatışmalardan sonra Kırkşehitler gölüne vardı, Akşehir gölünün güneybatı ucundaki Mesanakta Hisarı’nı işgal etti. Oradan da Akşehir üzerine yürüyüp şehri zaptetti. Ardından Türkler’in elindeki esirleri kurtarmak ve bölgeyi yağmalamak için Konya çevresinde bulunan kasabaların üzerine çeşitli birlikler sevketti. Geri dönmekte olan Bizans ordusu Ampoun’a vardığı zaman Melikşah’ın emrindeki Türk birlikleri her taraftan Bizans kuvvetlerine karşı hücuma geçtiyse de önemli bir sonuç elde edemeden geri çekildi. Sultan Melikşah daha sonra İmparator Aleksios Komnenos’a barış teklifinde bulundu. Türk askerleri düşmanı çember içine almışken kaçacak bir yeri olmayıp beklemekten başka çaresi kalmayan imparatora Melikşah’ın barış teklifinde bulunması, ancak kardeşi Mesud’un hapisten kurtulup Dânişmendliler’in yardımını temin ederek kendi üzerine geldiği haberini almış olmasıyla açıklanabilir. Melikşah’ın barış teklifini kabul eden imparator Augustopolis ile Akronios arasındaki ovada Sultan Melikşah’ı karşıladı. Melikşah ve maiyeti imparator tarafından bir gece misafir edildi. Ertesi gün iki hükümdar arasında antlaşma imzalandı (510/1116); imparator ayrıca sultana yüklü miktarda para, emîrlerine de önemli armağanlar verdi.

Melikşah imparatorun ordugâhından ayrılmak üzere iken kardeşi Mesud’un tahta geçmek amacıyla Melikşah’a bir komplo düzenlediğini öğrenen imparator, sultana kardeşinin hareketi hakkında ayrıntılı bilgi edininceye kadar yanında kalmasını ve onun planını öğrendikten sonra harekete geçmesini tavsiye etti. Fakat Melikşah hemen hareket edip kardeşinin üzerine yürümek istedi. İmparator Melikşah’a, Konya’ya gitmelerini sağlamak üzere yanlarına Bizans savaşçılarından oluşan güçlü bir birlik verme teklifinde bulunduysa da sultan bunu da kabul etmeyerek Konya’ya hareket etti.

Sultan Melikşah Konya’ya doğru yol alırken önde keşif kolları çıkarmıştı. Bunlar güçlü bir orduyla oraya varmış bulunan Mesud’a rastladılar ve onun tarafına geçtiler; ardından geri dönerek Melikşah’a yolların emniyetli olduğunu bildirdiler. Melikşah ilerlerken birdenbire Mesud’un ordusuyla karşılaştı. Durumun tamamen kendi aleyhinde olduğunu gören sultan hemen oradan uzaklaştı; amacı İmparator Aleksios’un yanına gitmekti. Ancak kendi tarafında görünmesine rağmen çoktan beri Mesud için çalışan Poukheas’un tavsiyesine uyarak Ilgın yakınlarındaki Tyragion’a gitti. Burada bulunan Rumlar, imparatorla aralarında yapılan antlaşmayı bildiklerinden Melikşah’ı iyi karşıladılar. Fakat Mesud’un kuvvetleri çok geçmeden kaleyi kuşatma altına aldı. Kalede bulunan Rumlar Mesud’un birliklerine karşı direniyorlardı. Bunun üzerine Poukheas, Melikşah’a hisar halkını yiğitçe direnmeleri için daha da cesaretlendireceğini söyleyerek surlardan aşağıya indi; fakat tam aksine Mesud’un kuvvetlerine kapıları açıp teslim olmaları gerektiğini söyleyerek onları ikna etti. Sonunda hisar halkının içeriye aldığı Mesud’un güçleri Sultan Melikşah’ı yakalayıp gözlerine mil çektiler (510/1116). Ardından Melikşah’ın tam kör olmadığı haberini alan Mesud ünlü bir bey olan Elegmon’a emir vererek Konya’da bulunan Melikşah’ı boğdurttu (511/1117). Melikşah altı yıl kadar Anadolu Selçuklu tahtında kaldı. Genç ve tecrübesiz oluşu ve adamlarının ihaneti onun sonunu hazırlamış oldu.


BİBLİYOGRAFYA:

A. Komnene, The Alexiad (trc. Elizabeth A. S. Dawes), London 1928, s. 357, 359-362, 370-371, 375-378, 390, 392-393, 397, 399-407; a.e.: Alexiad Malazgirt’in Sonrası (trc. Bilge Umar), İstanbul 1996, s. 438, 440-443, 451, 453, 458-462, 479, 481-483, 486, 490-491, 493, 495-500; Târîh-i Âl-i Selçuk (nşr. ve trc. Feridun Nafiz Uzluk), Ankara 1952, metin, s. 37; tercüme, s. 24; İbnü’l-Kalânisî, Târîħu Dımaşķ (Amedroz), s. 158; Süryani Mikhail, Chronique de Michel le syrien, patriarche jacobite d’Antioche: 1116-99 (nşr. ve trc. J. B. Chabot), Paris 1899-1924, III, 194-195, 204, 223; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, X, 429-430; a.e. (trc. Abdülkerim Özaydın), İstanbul 1987, X, 344-345; Ebü’l-Ferec, Târih, II, 346-347, 349-351; Aksarâyî, Müsâmeretü’l-aħbâr, s. 28; F. Chalandon, Alexis Comnène Les Comnène, Jean II. Comnène et Manuel I. Comnène, Paris 1910-12, I, 226-227; Abdülkerim Özaydın, Sultan Muhammed Tapar Devri Selçuklu Tarihi (498-511/1105-1118), Ankara 1990, s. 62-64, 116-124; Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, İstanbul 1993, s. 109-110, 160; Işın Demirkent, Türkiye Selçuklu Hükümdarı Sultan I. Kılıç Arslan, Ankara 1996, s. 57; Muharrem Kesik, Türkiye Selçuklu Devleti Tarihi: Sultan I. Mesud Dönemi (1116-1155), Ankara 2003, s. 9-35.

Muharrem Kesik