MEHMED TÂHİR, Menemenlizâde

(1862-1903)

Şair ve yazar.

Adana’nın Karaisalı kazasında doğdu. Yörenin tanınmış ailelerinden Menemenliler’e mensuptur. Babası Dâire-i Celîle-i Uzmâ Telgraf Kalemi müdürü Hâşim Habib Bey’dir. Adana’da başladığı öğrenimine İstanbul’da Soğukçeşme Askerî Rüşdiyesi’nde devam etti. 1883’te Mekteb-i Mülkiyye’nin âlî kısmından mezun oldu. Şûrâ-yı Devlet Tanzimat Dairesi, Ziraat Nezâreti Tercüme Kalemi ile Adana (1889), İzmir (1890) ve Selânik (1891) maarif müdürlüklerinde bulundu. 1893’te Maarif Nezâreti Mektûbî Kalemi müdürü olarak İstanbul’a döndü. Maarif Müdürleri Vezâifini Tayin Komisyonu ile İdâdî Ders Programı Hazırlama Komisyonu üyesi, Maarif Nezâreti Mühimme Kalemi müdürü oldu. Bu arada Mekteb-i Mülkiyye’de edebiyat ve kitâbet-i resmiyye, Dârülfünun Edebiyat Şubesi’nde usûl-i tedrîs ve terbiye dersleri verdi. Maarif Nezâreti’ndeki başarılı çalışmalarından dolayı “ûlâ sınıf-ı evveli rütbesi” ile ikinci dereceden Osmanlı nişanı aldı. 27 Ocak 1903’te kalp krizinden öldü ve Karacaahmet Mezarlığı’na defnedildi.

Tanzimat sonrası ile Servet-i Fünûn dönemi arasında “ara nesil” olarak adlandırılan edebî devrenin önde gelen şahsiyetlerinden olan Mehmed Tâhir daha çok şair,


tenkitçi, retorikçi ve eğitimci olarak tanınır. Henüz Mekteb-i Mülkiyye’de okurken talebesi olduğu Recâizâde Mahmud Ekrem ile Abdülhak Hâmid ve Muallim Nâci’nin yeni tarz eserlerinin etkisi altında yazmaya başladığı ilk şiirleri Tercümân-ı Hakîkat ve Mir’ât-ı Âlem’de yayımlanmıştır. O sırada yeni Türk şiirindeki değişmeleri de yakından izleyen Mehmed Tâhir’in daha sonraki yıllarda Servet-i Fünûn edebiyatının kurulmasında önemli bir rol oynayan “abes-muktebes” tartışmasından çok önce birkaç şiirinde “göz yerine kulak için kafiye” şeklini uyguladığı görülmektedir. Şiirlerinde kullandığı yeni imajlar, tabiata bakış tarzı ve şiiri bir tür nesre yaklaştırma ve beyit bütünlüğünü kırma (enjambement) denemesiyle dikkati çeken şairin ilk eseri Elhan’ın (1886) yayımlanması büyük bir polemiğe yol açmıştır. Devrin edebî otoritesi kabul edilen Recâizâde Mahmud Ekrem’in bu eseri değerlendirmek üzere kaleme aldığı Takdîr-i Elhan (1886), eski belâgat anlayışını savunan Muallim Nâci ve taraftarlarıyla uzun süre devam eden bir tartışmaya sebep olmuş ve edebiyat çevrelerinde bir anda şöhret kazanmıştır.

Servet-i Fünûn hareketinin teşekkül ettiği yıllarda sosyal muhtevalı şiirler de kaleme alan Mehmed Tâhir, bunlarda daha çok devrin diğer şairleri gibi özellikle 1897 Türk-Yunan savaşıyla ortaya çıkan kahramanlık ve vatan sevgisiyle acı ve ıstırabı dile getirmiştir. Dinî muhtevalı şiirlerinde ise daha çok Allah’ın varlığı ve birliğiyle sıfatlarının eşyadaki tecellî ve tezahürleri üzerinde durmuş, kâinatta mevcut nizam ve âhenk karşısında duyduğu hayranlığı ifade etmiştir. Dönemin bir tür modası olan “kitâbe-i seng-i mezâr” tarzındaki manzumelerinde ölüm konusunu işlemiştir.

Devrinde edebî tenkitleriyle dikkati çeken Mehmed Tâhir, bilhassa Ta‘lîm-i Edebiyyât (İstanbul 1299) tartışmaları sırasında Recâizâde Mahmud Ekrem’i eleştirenlere karşı onu savunanların arasında yer almış, Beşir Fuad’ın Viktor Hügo (İstanbul 1302) adlı kitabı dolayısıyla başlayan “hayâliyyûn-hakîkiyyûn” tartışmasının ortaya çıkmasında önemli rol oynamıştır. Vezin konusunda aruz hâkimiyetine karşı “Usûl-i Teheccî” adlı makalesiyle (Ma‘lûmat, nr. 288, 290, 291, Mayıs-Haziran 1901) hece veznini savunmuş, “Kafiye” (Servet-i Fünûn, nr. 258, Şubat 1895) adlı makalesiyle de kulağa göre kafiyenin daha zengin ve âhenkli olduğunu ileri sürmüştür.

Mekteb-i Mülkiyye’den mezun olduktan bir süre sonra Beşir Fuad’la birlikte 1884’te önce Hâver, onun kapanması üzerine aynı yıl Güneş dergilerini çıkaran Mehmed Tâhir 1886’da tek başına Gayret’i yayımlamıştır. Dönemin en önemli edebiyat dergilerinden olan Gayret’te bir yandan kendi şiirlerini ve edebî yazılarını neşrederken bir yandan da o sırada İstanbul’dan uzakta bulunan Nâmık Kemal ve Abdülhak Hâmid’in şiir ve mektuplarına yer vermiştir. Hâmid’in “Hayde Park’tan Geçerken”, “Hîçâhîç”, “Bir Hüsnün Hüznü” ve “Nâkâfi” adlı şiirleri ilk defa burada yayımlanmıştır. Menemenlizâde’nin yazılarının çıktığı diğer başlıca dergiler arasında Hazîne-i Fünûn, Mekteb, Maarif, Mütâlaa ve Servet-i Fünûn sayılabilir. Mehmed Tâhir’in idâdîlerde okutulmak üzere hazırlamış olduğu Osmanlı Edebiyatı o dönemde Batılı retorik kitaplarından hareket edilerek kaleme alınan, kendi edebî ve estetik zevklerini gösteren bir çalışmadır.

Eserleri. Elhan (İstanbul 1303), Yâd-ı Mâzî (İstanbul 1304) Âsâr-ı Perîşan (İstanbul 1311), Osmanlı Coğrafyası (İstanbul 1312), Terâne-i Zafer (İstanbul 1313), Osmanlı Edebiyatı (İstanbul 1314), Mükemmel Coğrafya-yı Osmânî (İstanbul 1314), İlm-i Servet (İstanbul, ts.). Necat Birinci, Menemenlizâde Mehmed Tahir: Hayatı, Eserleri adıyla bir doktora tezi hazırlamıştır (1981, İÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü).

BİBLİYOGRAFYA:

İbnülemin, Son Asır Türk Şairleri, s. 1818-1819; Ali Çankaya, Yeni Mülkiye Tarihi ve Mülkiyeliler, Ankara 1968-69, III, 155-159; Necat Birinci, Menemenlizâde Mehmed Tahir, Ankara 1988; a.mlf., Edebiyat Üzerine İncelemeler, İstanbul 2000, s. 69-87; a.mlf., “Menemenlizâde Mehmed Tahir”, TDEA, VI, 259-262; Beşir Fuad, Şiir ve Hakikat (haz. Handan İnci), İstanbul 1999, tür.yer.; “Tahir (Menemenlizâde)”, Tanzimat’tan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi, İstanbul 2001, II, 775-776.

Abdullah Uçman