MECMÛA-i ULÛM

(مجموعهء علوم)

Cem‘iyyet-i İlmiyye tarafından yayımlanan ilmî-edebî dergi.

1 Zilhicce 1296 - 1 Rebîülevvel 1297 (16 Kasım 1879 - 12 Şubat 1880) tarihleri arasında neşredilen dergi her ayın birinde ve on beşinde olmak üzere toplam yedi sayı çıkmıştır. İlk sayısında yer alan tâlimatnâmeye göre Avrupa’daki örneklerinde görüldüğü gibi derginin yarısı ilim, fen, sanat ve sanayideki yeni icatlara, diğer yarısı edebiyat ve felsefeye ayrılacaktır. Ancak önce ilim ve fennin çeşitlerine göre tarifi, taksimi ve konularının belirlenmesi yoluna gidilecek, bunların eski ve çağdaş milletlerle müslümanlar ve Türkler arasındaki seviyesi üzerinde durulacaktır. Daha sonra Osmanlı ülkesinde mektep, medrese ve kütüphane gibi vakıf müesseseleri, ilim cemiyetleri, maarif meclisleriyle matbu veya yazma kitapların durumu Avrupa’daki benzerleriyle beraber ortaya konulacaktır. Yine sanat, sanayi, ziraat ve ticaretin durumu, bunlarla ilgili olarak açılmış mektep, kurulmuş şirket ve cemiyetlerle Avrupa’daki benzerleri ele alınacaktır. Sanat, sanayi, ziraat ve ticaretin gelişmesini teşvik için çeşitli makaleler yayımlanacak ve raporlar hazırlanacaktır. Gerek bu konularda gerekse edebiyata dair gazete ve dergilerdeki makaleler iktibas edilecek, henüz yayımlanmamış veya ikinci defa yayımlanması gerekli görülen risâlelerle Cem‘iyyet-i İlmiyye’ce telif ve tercümesi gerçekleştirilecek bazı kitap ve risâleler de dergide yer alacaktır. Bir diğer husus da mecmuada çıkan yazılarda kendileri istemedikçe yazar isimlerinin belirtilmeyecek olmasıdır.

Bu prensiplere yayın hayatı süresince genellikle bağlı kalınmış, dergide çeşitli ilmî makalelerle iki müstakil risâle, bir roman eleştirisi, maarif ve diğer hususlara dair haber ve mektuplara, bazı gazete ve dergilerden iktibaslara yer verilmiştir. İktibaslarda özellikle eğitim hakkında yabancı devlet adamlarının nutuklarıyla yeni icatlar üzerine yazılar ağırlıktadır. Haber ve makalelerde Rusya, Fransa, Almanya ve Avusturya gibi ülkelerde bilim alanındaki gelişmeler, Suriye’de Şam gazetesinde çıkan medeniyet hakkındaki bazı tartışmalarla Fas Sultanı Mevlây Hasan’a ait bir beyannâme söz konusu edilmektedir. Ayrıca imlâ, sözlük ve dil meselesi, yeni kurulan ilk ve orta dereceli eğitim kurumlarının ıslahı, çocuk eğitimi, Avrupa medeniyet düzeyine ulaşmak için maarifin yeniden ele alınması üzerinde durulan diğer hususlardır.

Dergide yayımlanan yazılar genel olarak imzasızdır. İmzalı olan veya kime ait olduğu daha sonra belirlenen yazılar arasında Hasan Tahsin Efendi’nin (Hoca Tahsin Efendi) geçirdikleri tarihî seyir içinde alfabeleri ele alan “Aklâmü’l-Akvâm” ile “İlme Dair Bir İki Söz: Ta‘rîf-i İlm, Taksîm-i Ulûm, Şeref ü Fazl-ı İlm”, “Terakkî-i Maârif Târîh ü Taksîm ü Semerât-ı Ulûm”, “Târîh-i Terakkî” ve “Esrâr-ı Âb u Havâ”, İngiltere Ziraat Cemiyeti’nden kimyager Dolferi’den “Süt” makalesinin çevirisi; Nâmık Kemal’in daha önce başka yerlerde yayımlanmış olan “Terakki”, “Görenek”, “Medeniyet” ve “Aile” makaleleri; Trabzon Valisi Sırrı Paşa’nın “Fazilet ve Şeref-i İlm”; Adana Hâkim-i Şer‘i Haydar Beyefendi’nin “Müzekki’s-sıbyân”ı sayılabilir. Hasan Tahsin Efendi’nin Hey’et-i Âlem, Ahmed Hamdi Efendi’nin Târîh-i Tabîî Kısm-ı Evvel Kuşlar risâleleri de müstakil olarak dergide yer almıştır.

Ali Rûhi Bey’in bir terciibendiyle bir gazeli, Hüseyin Eşref Efendi’nin bir tercii-bendiyle Ahmed Midhat Efendi’nin Yeryüzünde Bir Melek romanının, eleştiri mahiyetinde sorular da ilâve edilmiş metninin bir bölümü derginin edebî cephesini oluşturmaktadır. Üç sayı devam eden Ahmed Midhat Efendi’nin romanı hem konusu hem de imlâ ve ifadesi bakımından sorgulanmıştır. Dergide Kâtib Çelebi’nin Mîzânü’l-hak adlı risâlesi müellif hattı bir nüshadan yararlanılarak yayımlanmıştır (nr. 2, s. 125). Bu nüshada eserin eksik olan son kısımlarının basma ve yazma birçok nüsha karşılaştırılarak hazırlanmış olması edisyon kritik düşüncesinin varlığını ortaya koymakta, bu amaçla gösterilen ilmî titizlik dönemi bakımından dikkat çekmektedir. İlk sayıda “Kānûn-ı Esâsî” ve “Cem‘iyyet-i İlmiyye Mukāvelenâme-i Esâsîsi”, üçüncü sayıda “Cem‘iyyet-i İlmiyye-i Arnavudiyye Nizamnâmesi” metinleri yer almaktadır. İlk beş sayısı seksen, altıncı sayısı altmış, yedinci sayısı elli sayfa olarak yayımlanan dergide üçüncü sayıdan itibaren abonelerin listesi verilmiştir.

Varlığı Mecmûa-i Ulûm ile ortaya çıkan Cem‘iyyet-i İlmiyye, bir kısım ipuçlarından anlaşıldığına göre derginin çıkışından kısa bir süre önce kurulmuş ve sekiz dokuz ay kadar faaliyette bulunmuştur. Kurucuları açıklanmamakla beraber Hoca Tahsin Efendi, Ahmed Hamdi Efendi ve Şükrü Efendi’nin cemiyetin mensupları ve yöneticileri arasında bulunduğu tahmin edilmektedir. Ölümünden (1881) önceki hastalık dönemiyle Cem‘iyyet-i İlmiyye’nin işlerindeki aksamanın aynı zamana rastlaması Hoca Tahsin Efendi’nin cemiyetteki rolünün önemine bir işaret kabul edilmiştir.

Esas gayesi Osmanlı ülkesinde ilim ve tekniği geliştirmek ve yaymak, bu sebeple ihtiyaç içindeki okullara yardım etmek olan Cem‘iyyet-i İlmiyye hedefine ulaşmak amacıyla yayın yoluna öncelik vermiş, halka yönelik neşriyat düşünülmekle beraber evvelâ Mecmûa-i Ulûm’u çıkarmıştır. Dergi politik olmaktan çok ilmî ve edebî nitelikli bir yayın çizgisi izlemiş, devletin kanunları ile maarif nizamlarına uygun hareket edileceği belirtilmiştir. Dergide Batı bilim ve tekniğinin alınmasını gerekli gören bir anlayışa rağmen Batı’dan her şeyin hiçbir değişikliğe uğramadan aktarılması yerine seçmeci davranılmasına taraftar, muhafazakâr bir tavır dikkati çekmektedir. İlmî araştırmayı hedef alan ve ilim adamları ile sanatkârları korumayı amaçlayan Batı tarzı akademilerden farklı olarak cemiyet XIX. yüzyılda Osmanlı Devleti’ndeki diğer benzerleri gibi halkı aydınlatma, yenilikleri tanıtma, maarifi yayma ve yayın yapma yolunu benimsemiştir.

Cemiyetin oriijinal fakat benzerlerine göre daha karışık ve bir ilim cemiyetinin


ihtiyaçları düşünüldüğünde hantal sayılabilecek bir idarî yapısı vardır. Dâimî, fahrî, muavin, müşavir olmak üzere dört çeşit üye grubu bulunmaktadır. İdarî yapılanma en yüksek organı olan bir genel meclisle ilmiye meclisi, maliye meclisi, idare meclisi ve teftiş komisyonundan oluşmaktadır. Geliri büyük oranda üye aidatlarına dayanmaktadır. Dergiyi tertip ve ihracına kadar padişahın “teşvik ve tesvik”ini gördükleri açıklanmakla beraber Nâmık Kemal’in yazıları ile Arnavut Cemiyeti’nin nizamnâmesine de yer verilmesi sarayın cemiyete desteğini büyük oranda ihtimal dışı bırakmaktadır.

BİBLİYOGRAFYA:

Hasan Duman, Katalog, s. 245; Ekmeleddin İhsanoğlu, “Cemiyet-i İlmiye ve Mecmua-i Ulûm”, Osmanlı İlmî ve Meslekî Cemiyetleri, İstanbul 1987, s. 221-245; Cemil Aydın, Mecmua-i Fünûn ve Mecmua-i Ulûm Dergilerinin Medeniyet ve Bilim Anlayışı (yüksek lisans tezi, 1995), İÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü.

Âlim Kahraman