MÂZYÂR b. KĀRİN

(مازيار بن قارن)

Ebü’l-Hasen Muhammed Mâzyâr b. Kārin (ö. 225/840)

Taberistan’da hüküm süren Kārinîler hânedanı hükümdarı (816 [?]-840).

Babası Kārin’in ölümünden (muhtemelen 201/816-17) sonra hükümdar oldu. Tahta çıktığında Kārinîler hânedanının sahip olduğu topraklar Bâvendîler’in saldırıları yüzünden oldukça küçülmüştü. Nihayet Mâzyâr, Bâvendî Hükümdarı Şehriyâr b. Şervin ile yaptığı savaşta mağlûp olunca ülkesini kaybetti. Amcasının oğlu Vendâd Ümmîd’e sığınan Mâzyâr, Bâvendî hükümdarına teslim edilerek tutuklandı. İbn İsfendiyâr’a göre Mâzyâr bir yolunu bulup Irak’a geldi ve Bağdat’ta Halife Me’mûn’un huzuruna çıkmayı başardı (Târîħ-i Ŧaberistân, s. 147). Taberî ise 201 (816-17) yılında Deylem’de ve Taberistan’ın dağlık bölgelerinde zaferler kazanan, Bâvendî Hükümdarı Şehriyâr’ı dağlık bölgeden indiren Taberistan Valisi Abdullah b. Hurdâzbih’in Mâzyâr’ı Me’mûn’a yolladığını kaydetmektedir (Târîħ, VIII, 556). Bu bilgi doğru ise Mâzyâr Bağdat’a değil Merv’e gönderilmiş olmalıdır. Zira Me’mûn’un 204 (819) yılına kadar Bağdat’a gelmediği bilinmektedir. Mâzyâr, Me’mûn’un huzurunda müslüman olarak Muhammed ismini aldı. Halife kendisine “mevlâ emîri’l-mü’minîn” lakabı ile Ebü’l-Hasan künyesini verdi (İbn İsfendiyâr, s. 147). Bu sırada Şehriyâr’ın ölmesi ve yerine geçen Şâpûr’un yönetiminden halkın halifeye şikâyette bulunması Mâzyâr’ın Taberistan’a dönmesi için önemli bir fırsat teşkil etti (207/822).

Taberistan’a döndükten sonra Mâzyâr ve Abbâsî Kumandanı Muhammed b. Hafs b. Ömer, Şervin dağlarını fethettiler. Mâzyâr güçlü rakibi Şâpûr’u esir aldı, bir süre sonra da öldürdü. Bunun üzerine Me’mûn 207 (822) yılında Muhammed b. Hafs ile Mâzyâr’ı müştereken Taberistan, Rûyan ve Demâvend valiliğine tayin etti. Mâzyâr’a ayrıca halife tarafından “ispehbed” unvanı verildi.

Mâzyâr’ın hâkimiyet alanını genişletmeye kalkışması Mecûsî toprak sahiplerinin, Bâvendîler’in, şehirlerdeki müslüman halkın düşmanlığına sebep oldu ve halifeye şikâyet edildi. Mâzyâr halife tarafından Bağdat’a çağrıldıysa da gitmedi. Halifenin ısrarı üzerine bilgi vermek üzere Âmül ve Rûyân kadılarını Bağdat’a gönderdi. Âmül kadısı Mâzyâr’ı irtidad etmekle suçladı. Me’mûn, Bizans seferine çıkma telâşı içinde olduğundan sorunun çözümünü ertelemeyi uygun gördü (a.g.e., s. 148-149).

Halifenin Bizans seferine çıkmasını fırsat bilen Mâzyâr Âmül’ü kuşattı. Sekiz ay sonra Âmül teslim oldu ve şehrin kadısı öldürüldü. Me’mûn, herhalde meşgul olduğu problemler yüzünden bölgeyle daha fazla uğraşmak istemediği için Taberistan valiliğini Mâzyâr’a verdi (a.g.e., s. 150-151; Zahîrüddîn-i Mar‘aşî, s. 64-65). Hatta Mâzyâr’ın Me’mûn’a gönderdiği mektuplarda kendisi için “müvâlî emîri’l-mü’minîn” (halifenin müttefiki) unvanını kullanması bile Me’mûn’un kararını etkilemedi (Ya‘kūbî, Kitâbü’l-Büldân, VII, 276-277). Mu‘tasım-Billâh halife olunca Mâzyâr’ın valiliğini onayladı (218/833). Mâzyâr da halife nezdinde konumunu güçlendirmek için Âmül ve Sâriye kalelerini tamir ettirdi, Tâhirîler’e ödemesi gereken haracı doğrudan Abbâsi halifesine göndermeye başladı. Mâzyâr’ın Tâhirîler’e karşı muhalefeti Abbâsîler’in meşhur kumandanı Afşin tarafından da teşvik ediliyordu.

Mâzyâr’a yöneltilen suçlamalar arasında onun Bâbek el-Hürremî ile mektuplaşması ve Bâbek’e yardım vaadi de vardır (Taberî, IX, 81). Abdullah b. Tâhir, Mu‘tasım-Billâh’a gönderdiği mektuplarda Mâzyâr’ın zulmünden bahsetmekte ve onun irtidad ettiğini ileri sürmekteydi. İbn İsfendiyâr ise Mâzyâr’ı Bâbek ve Mazdek taraftarları ile Mecûsîler’e imtiyazlar vermek ve camileri tahrip ettirerek İslâmiyet’in izlerini silmeye kalkışmakla suçlamaktadır (Târîħ-i Ŧaberistân, s. 152-153).

Taberî’ye göre Mu‘tasım-Billâh, Bâbek meselesini 223’te (838) çözüme bağladıktan sonra halifenin Karmîsin’e hareket edeceği ve Afşin’i de Mâzyâr ile savaşmak için Rey’e göndereceği haberi yayıldı (Târîħ, IX, 81). Bu harekât gerçekleşmediyse de durumu öğrenen Mâzyâr bazı tedbirler aldı. İdaresindeki toprakların yeniden ölçümünü yaptırarak haracın toplanmasını emretti (a.g.e., IX, 81-83).

Mâzyâr nihayet 224’te (839) isyan edip halkı kendisine zorla biat ettirdi. Çiftçileri toprak sahiplerine karşı kışkırttı (a.g.e., IX, 81-83). Âmül halkının müdahale çağrısı üzerine Mu‘tasım-Billâh harekete geçmeye karar verdi (İbn İsfendiyâr, s. 153, 154). Taberistan, Tâhirî Emîri Abdullah b. Tâhir ve halifenin gönderdiği ordular tarafından kuşatıldı. Uyguladığı savunma stratejisine güvenerek kendini emniyette hisseden Mâzyâr kardeşi Kûhyâr’a Kārin dağlarının, yeğeni Kārin b. Şehriyâr’a da Şervin dağları ve Cürcân’a kadar uzanan dağ silsilesinin savunulması görevini verdi (Taberî, IX, 89). Kumandanlarından Serhâstân ve Dürrî, Cürcân ve Rey yönünden düşman ordularının Taberistan’a girişini engelleyeceklerdi (a.g.e., IX, 87, 98, 100). Ancak Abbâsî orduları kısa zamanda büyük başarılar elde etti. Mâzyâr’a en büyük darbe ise kardeşi Kûhyâr’dan geldi. Kûhyâr, Mâzyâr’ın yerine geçme vaadi karşılığında onu teslim etmek üzere Abdullah b. Tâhir’in kumandanlarından Hasan b. Hüseyin ile anlaştı (a.g.e., IX, 93). Sonunda etrafının sarıldığını gören Mâzyâr, Kûhyâr’ın kendisi için eman aldığını söylemesi üzerine onunla birlikte Şâban veya Ramazan 225’te (Haziran veya Temmuz 840) Hasan b. Hüseyin’e teslim oldu (a.g.e., IX, 93, 99). Abdullah b. Tâhir’in emriyle Muhammed b. İbrâhim’e verilen Mâzyâr (a.g.e., IX, 96) Şevval 225’te (Ağustos 840) Sâmerrâ’ya götürüldü (a.g.e., IX, 103).

Taberî, Afşin’in yargılanmasıyla ilgili olarak Mâzyâr’a atıfta bulunmaktadır. Buna göre Mu‘tasım-Billâh, 5 Zilkade 225’te (6 Eylül 840) bir oturum düzenleyerek Afşin’in Mâzyâr ile yüzleştirilmesini emretti. Şahit olarak dinlendiği oturumda Mâzyâr’ın Afşin ile mektuplaşması hususu sorgulandı. Onun bu konudaki ifadesi oldukça tutarsız görünmektedir. Taberî’nin yer verdiği rivayetlerde Mâzyâr, bazan Afşin’in mektup yazarak kendisini isyana teşvik ettiğini kabul etmekte (a.g.e., IX, 103-104), bazan bunu reddetmekte


(a.g.e., IX, 109), bazan da mektuplaşanların kendi kardeşi Kûhyâr ile Afşin’in kardeşi olduğunu söylemektedir (a.g.e., IX, 100). Ya‘kūbî’ye göre Afşin ile yaptığı konuşmada Mâzyâr mektuplaşma iddiasını reddetmiş görünmektedir (Târîħ, II, 477).

Muahhar kaynaklarda Mâzyâr’a açıkça yöneltilen İslâm’dan dönme suçlamasına Taberî’de yer verilmemesi veya Afşin örneğinde olduğu gibi onun bu itham dolayısıyla sorgulandığına dair bir bilginin bulunmaması dikkat çekicidir. Erken dönem kaynaklarından Belâzürî (Fütûh, s. 487) ve İbnü’l-Fakīh (Kitâbü’l-Büldân, V, 309) Mâzyâr’ın isyanına atıfta bulunurken onun kâfir olup ihanet ettiğinden bahsederler. Abdülkāhir el-Bağdâdî, İslâm fırkaları dışında saydığı İbâhî mezhepleri arasında Bâbekiyye ile birlikte Mâzyâriyye diye bir fırkadan da söz etmektedir (Mezhepler Arasındaki Farklar, s. 245). Bu bilgi, Taberî’nin Mâzyâr’ın Bâbek el-Hürremî ile mektuplaştığı şeklindeki kaydı ile birlikte düşünüldüğünde önem arzetmektedir. Fakat bu fırka ile Mâzyâr arasındaki ilişkiyi ortaya koyan somut bilgiler bulunmamaktadır.

Halife Mu‘tasım-Billâh’ın emriyle değnek cezasına çarptırılan Mâzyâr cezanın uygulanmasının ardından hayatını kaybetti. Cesedi Bâbek’in cesedi yanında teşhir edildi (Taberî, IX, 100, 104). Kardeşine ihanetiyle onun sonunu hazırlayan Kûhyâr da Mâzyâr’ın hizmetindeki Deylemli askerler ve onlara kumanda eden amcazadesi Şehriyâr b. Mesmugân tarafından katledildi (a.g.e., IX, 97). Bu şekilde Taberistan’daki Kārinîler hânedanı sona erdi ve bölge Tâhirîler’in yönetimine geçti. “Melikü’l-cibâl” ve “Gîl-Gîlân ispehbed-i Horasan pâdişahvergârşâh” unvan ve lakaplarını kullanan Mâzyâr’ın (Ya‘kūbî, Kitâbü’l-Büldân, VII, 276; Taberî, IX, 100) siyasî hedefleri için kan dökmekten, halka aşırı baskı ve şiddet uygulamaktan çekinmediği anlaşılıyorsa da hakkında ileri sürülen irtidad, Mecûsîlik, Bâbek-Mazdek taraftarlığı gibi iddiaların tesbit edilmesi kaynaklar çerçevesinde oldukça zor görünmektedir.

BİBLİYOGRAFYA:

Belâzûrî, Fütûh (Fayda), s. 487-489; İbnü’l-Fakīh, Kitâbü’l-Büldân (nşr. M. J. de Goeje), Leiden 1967, V, 309; Ya‘kūbî, Târîħ, Beyrut 1379/1960, II, 476-477; a.mlf., Kitâbü’l-Büldân, VII, 276-277; Taberî, Târîħ (Ebü’l-Fazl), VIII, 556; IX, 80-101, 103-104, 105, 109; Bağdâdî, Mezhebler Arasındaki Farklar (trc. Ethem Ruhi Fığlalı), İstanbul 1979, s. 245; İbn İsfendiyâr, Târîħ-i Ŧaberistân: An Abridged Translation of the History Tabaristān (trc. E. G. Browne), London 1905, s. 146-156; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, VI, 495-505, 510, 511, 515; Zahîrüddîn-i Mar‘aşî, Târîħ-i Ŧaberistân ve Rûyân ve Mâzenderân (nşr. M. Hüseyin Tesbîhî), Tahran 1361, s. 63-67; M. Rekaya, “Māzyār résistance ou intégration d’une province iranienne au monde musulman au milieu du IXe siècle ap. J. C.”, SIr., II/2 (1973), s. 143-192; a.mlf., “Ķārinids”, EI² (İng.), IV, 644-647; V. Minorsky, “Mazyâr”, İA, VII, 429-431.

Ahmet Güner