MANSÛR-BİLLÂH, Abdullah b. Hamza

(المنصور بالله، عبد الله بن حمزة)

el-Mansûr-Billâh Abdullāh b. Hazma b. Süleymân el-Hasenî ez-Zeydî (ö. 614/1217)

Yemen’de hüküm süren Zeydîler Devleti’nin hükümdarlarından (1187-1217).

21 Rebîülâhir 561’de (24 Şubat 1166) Hemdân yakınlarındaki Ayşan’da doğdu. Hz. Hasan’ın soyundandır. Zeydî âlimi Ebû Muhammed Hasan b. Muhammed er-Ressâs’tan ilim öğrendi. Zeydîler’in 532-566 (1137-1171) yılları arasında Cevf, Necran, Sa‘de, Zâhir ve Zebîd’de kurdukları hâkimiyet Hemdânîler’den Hamîdüddevle Hâtim ile oğlu Ali b. Hâtim döneminde zayıflamıştı. Daha sonraki yıllarda Selâhaddîn-i Eyyûbî kardeşi el-Melikü’l-Azîz Tuğtegin’i Yemen’in idaresine memur etti. Tuğtegin Receb 579’da (Kasım 1183) Yemen’e giderek yönetime hâkim oldu. Abdullah b. Hamza dört yıl sonra Mansûr-Billâh lakabıyla imamlığını (halifelik) ilân etti (583/1187). Onun 13 Rebîülevvel 594’te (23 Ocak 1198) cuma camisinde halktan biat alarak imamlığını ilân ettiği de rivayet edilmektedir (Eymen Fuâd Seyyid, Târîħu’l-meźâhib, s. 267).

Mansûr-Billâh, Tuğtegin 585’te (1189) San‘a’ya girince karargâhını Sa‘de’ye nakletti. 587’de (1191) Yemen’i kontrol altına alan Tuğtegin 593 (1197) yılına kadar orada kaldı. Bu dönemde İmam Mansûr-Billâh’ın otoritesi sadece Kuzey Yemen’le sınırlı kaldı. Hemdânîler’den Ali b. Hâtim 593’te (1197) kardeşi Bişr’i gönderip ona biat arzetti. Sa‘de’yi kendine karargâh yapan Mansûr-Billâh 594 yılı sonunda veya 595 başında (1198 sonları) San‘a’ya girdi. Aynı yıl Zemâr ve civarını ele geçirdi. Emrinde 12.000 süvari ve çok sayıda piyade vardı. Tuğtegin’in oğlu İsmâil 597’de (1201) Mansûr-Billâh’ın karargâhına saldırarak 6000 kişiyi öldürdü. Bunun üzerine Mansûr-Billâh tekrar kuzeye çekilmesine rağmen (İbnü’l-Esîr, XII, 172) hâkimiyeti Hicaz’a kadar yayıldı. Mekke Emîri Katâde b. İdrîs 598’de (1202) ona biat etti ve Mekke’de adına hutbe okuttu. Gîlân ve Deylem’e de dâîler gönderip buradaki halktan imam sıfatıyla biat aldı. Bölgedeki camilerde hutbe onun adına okundu. Mansûr-Billâh, şöhreti her tarafa yayılınca devrin güçlü hükümdarlarından Hârizmşah Alâeddin Muhammed b. Tekiş’e de elçi gönderip kendisine biat etmesini istedi.

600 (1204) yılında Zafâr Kalesi’ni tamir ettirip orada oturmaya başlayan Mansûr-Billâh ertesi yıl Seyyid Katâde b. İdrîs’e Meşhed-i Hüseyin’i tamir ettirmesini istedi. 603’te (1206-1207) Zeydiyye’nin bir kolu olan ve Mutarrif eş-Şihâbî (ö. 459/1067’den sonra) tarafından kurulan Mutarrifiyye mezhebi mensuplarıyla itikadî konularda tartıştı ve kendilerine çok sayıda mektup yazdı. Sonunda Mansûr-Billâh onların kâfir olduğuna, kadın ve çocuklarının esir alınabileceğine ve mallarının mubah sayıldığına, mezheplerini terketmedikleri takdirde kılıçtan geçirilmelerine hükmetti.

Mutarrifiyye’nin yurtlarını dârülharp kabul eden Mansûr-Billâh önce onlarla fikrî mücadeleye girdi ve düşüncelerinden vazgeçmediklerini görünce savaş ilân edip yurtlarını tahrip etti. Onun gayretiyle pek çok kişi Mutarrifiyye mezhebinden ayrıldı. 610’da (1213) Mutarrifiyye’den


Muhammed b. Mansûr b. Mufaddal adlı bir kişi Mansûr-Billâh ile mücadeleye girişti. Onu imam olarak tanıyan İran ve Masnaa halkı ile savaştı. Himyerî kabilelerinin şehirlerindeki birçok kişinin Muhammed b. Mansûr’a tâbi olması üzerine Mansûr-Billâh onlarla savaşmak üzere bir ordu hazırladı ve kumandanlığına kardeşi Yahyâ b. Hamza’yı getirdi. Yahyâ onları mağlûp etti, bir kısmını öldürüp birçoğunu esir aldı. İmam Mansûr kendisini halife tanımadıkları için onların kanını mubah saydı. Ertesi yıl Mutarrifiyye’nin Sena‘daki mescidinin ve Vakaş şehrinin tahrip edilmesini emretti. Mutarrifiyye mensuplarının hicret ettikleri ve “hicre” adını verdikleri yerleşim merkezleri de Mansûr-Billâh tarafından tamamen tahrip edildi.

Mutarrifiyye’den İbnü’n-Nessâh adlı bir kişi, Abbâsî Halifesi Nâsır-Lidînillâh’a mektup gönderip onu Mansûr-Billâh’a karşı savaşa tahrik etti ve Yemen’e asker göndermesini istedi. İbnü’n-Nessâh’ın daha sonra bundan dolayı pişmanlık duyup Mansûr-Billâh’tan özür dilediği ve hatta onu öven bir şiir yazdığı rivayet edilir (Eymen Fuâd Seyyid, Meśâdiru târîħi’l-Yemen, s. 118). Bunun üzerine Halife Nâsır-Lidînillâh, bir yandan para dağıtarak Yemenli Araplar’ı Mansûr-Billâh’a karşı isyana teşvik etti, bir yandan da Eyyûbî Hükümdarı el-Melikü’l-Kâmil Muhammed’e haber gönderip Yemen’e asker sevketmesini istedi. O da oğlu el-Melikü’l-Mes‘ûd Selâhaddin Yûsuf Atsız’ı bir orduyla Yemen’e gönderdi. Kahire’den yola çıkan Atsız önce Mekke’ye gidip hac farîzasını eda ettikten sonra Safer 612’de (Haziran 1215) Yemen’e ulaştı ve Ömer b. Resûl kumandasındaki birlikleri Mansûr-Billâh üzerine sevketti. Mansûr-Billâh bulunduğu kaleyi terkedip Kevkebân civarına çekildi. Burada kendisi ve taraftarları için büyük bir karargâh yaptırdı. Eyyûbîler’le Mansûr-Billâh arasındaki savaşlar barış yapılıncaya kadar devam etti.

Zilhicce 613’te (Mart 1217) Kevkebân Kalesi’ne gitmek üzere yola çıkan Mansûr-Billâh Bevn’e ulaşınca hastalandı. Kevkebân’a vardıklarında hastalığı ağırlaştı. Buna rağmen halkın işleriyle ilgilenmeye devam etti. 12 Muharrem 614’te (21 Nisan 1217) Kevkebân’da vefat etti ve önce orada defnedildi, daha sonra na‘şı Zafâr Kalesi’ne götürülerek orada toprağa verildi. Kabri ziyaretgâhtır. Yerine oğlu İzzeddin Muhammed geçti. Mansûr-Billâh fesahat ve belâgat sahibi bir kişiydi, aynı zamanda şairdi. Kendisini Abbâsî Halifesi Nâsır-Lîdinillâh ile eşit seviyede görmüş ve ona karşı düşmanca bir tavır takınmıştır.

Zeydî kaynakları Yemen’deki hiçbir imamın onun kadar eser yazmadığını belirtir. Sayısı altmışı geçen eserlerinden bazıları şunlardır: er-Risâletü’l-fâriķa beyne’z-Zeydiyye ve’l-mâriķa fi’l-kelâm Ǿale’l-Muŧarrifiyye, er-Risâletü’n-nâśiĥa li-ehli’l-îmân bi-bilâdi’l-Cîl ve Deylemân ve’l-ǾIrâķayn ve Ħorâsân, el-Kâşif li’l-işkâl fi’l-farķ beyne’t-teşeyyuǾ ve’l-iǾtizâl, eş-Şâfî fi’l-cevâb Ǿale’r-Risâleti’l-ħâriķa (diğer eserleri için bk. GAL, I, 509; Suppl., I, 701; Abdullah Muhammed el-Habeşî, s. 594-600).

BİBLİYOGRAFYA:

İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, XII, 171-172; Abdülbâkī b. Abdülmecîd el-Yemânî, Târîħu’l-Yemen (Behcetü’z-Zemen fî târîħi’l-Yemen) (nşr. Mustafa Hicâzî), Beyrut 1985, s. 82-83; Fâsî, el-Ǿİķdü’ŝ-ŝemîn, VII, 492-493; Hüseyin b. Ahmed el-Arşî, Bulûġu’l-merâm fî şerĥi miski’l-ħitâm (nşr. Anistâs Mârî el-Kermelî), Kahire 1939, s. 43; Brockelmann, GAL, I, 509; Suppl., I, 701; Eymen Fuâd Seyyid, Meśâdiru târîħi’l-Yemen fi’l-Ǿaśri’l-İslâmî, Kahire 1974, s. 117-118; a.mlf., Târîħu’l-meźâhibi’d-dîniyye fî bilâdi’l-Yemen, Kahire 1405, s. 267-270, 285-290; G. R. Smith, The Ayyūbids and Early Rasūlids in the Yemen (567-594/1173-1295), A Study of Ibn Hātim’s Kitāb al-Simt, Cambridge 1978, II, 76-78, 81, 94-95; Ramazan Şeşen, Salâhaddin Devrinde Eyyûbîler Devleti, İstanbul 1983, s. 56-57; Abdullah b. Abdülkerîm el-Cürâfî, el-Muķteŧaf min târîħi’l-Yemen, Beyrut 1407/1987, s. 129, 181-182; Abdullah Muhammed el-Habeşî, Meśâdirü’l-fikri’l-İslâmî fi’l-Yemen, Beyrut 1408/1988, s. 594-600; E. van Donzel, “al-Manśūr-Billāh”, EI² (İng.), VI, 433-434; W. Madelung, “Muŧarrifiyya”, a.e., VII, 772-773.

Abdülkerim Özaydın