MÂLİK b. DUHŞÜM

(مالك بن الدخشم)

Mâlik b. ed-Duhşüm b. Mâlik es-Sâlimî el-Ensârî

Sahâbî.

Evs kabilesine bağlı olup Medine’de yaşayan Amr b. Avf oğullarındandır. Hazrec kabilesine mensup olduğu da söylenmektedir. Babasının adı Duhayşim, Duhşün, Duhayşin diye de kaydedilmektedir. Annesi Umeyre bint Sa‘d b. Kays b. Amr b. İmruülkays’tır.


Mâlik b. Duhşüm’ün Akabe’de bulunup bulunmadığı tartışma konusu edilmekle birlikte başta Bedir olmak üzere bütün gazvelere katılmış, Bedir’de Süheyl b. Amr’ı esir alması ona büyük şöhret kazandırmıştır. Hz. Peygamber, Tebük dönüşünde Mâlik b. Duhşüm’ü Âsım b. Adî, bazı kaynaklara göre ise Ma‘n b. Adî ile veya üçünü birlikte (İbn Abdülber, ed-Dürer, s. 242) münafıkların İslâmiyet aleyhinde faaliyet göstermek için, Amr b. Avf oğulları mahallesinde yaptırdıkları Mescid-i Dırâr’ı ortadan kaldırmakla görevlendirmiş, onlar da bu görevi başarıyla tamamlamışlardır.

Mâlik b. Duhşüm hakkında gerekçesi açıklanmayan bir nifak iddiası ileri sürülmüştür. Onun bazı münafıklarla sosyal ilişkiler kurmasının ve onlarla iyi geçinmesinin böyle bir dedikoduya yol açmış olması muhtemeldir. “Mâlik b. Duhşüm, Allah ve Resulü’nü sevmeyen bir münafıktır” diyen bir kişiyi Hz. Peygamber böyle konuşmaktan menetmiş ve, “Onun lâ ilâhe illallah dediğini görmüyor musun?” demiştir (Müsned, III, 174; IV, 44; V, 449, 450; Buhârî, “Śalât”, 46, “Teheccüd”, 36, “EŧǾime”, 15, “İstitâbetü’l-mürteddîn”, 9; Müslim, “Îmân”, 54, 55, “Mesâcid”, 263, 264). İbn Abdülber, Mâlik b. Duhşüm’ün nifakla itham edilmesini doğru bulmamış, iyi bir müslüman olduğunu ortaya koyan davranışlarının böyle suçlamalara imkân vermeyeceğini söylemiştir. Onun Bedir Gazvesi’ndeki kahramanlığı, Mescid-i Dırâr’ı ortadan kaldırmak gibi önemli bir görevi Resûl-i Ekrem’in ona vermesi ve savaş meydanlarındaki yiğitliği Hz. Peygamber’e olan bağlılığını ortaya koymaktadır. Mâlik b. Duhşüm, Cemîle bint Übey b. Selûl ile evlenmiş, bu evlilikten Resûlullah’a biat eden hanımlardan biri olan Fürey‘a dünyaya geldiyse de nesli devam etmemiştir.

BİBLİYOGRAFYA:

Müsned, III, 174; IV, 44; V, 449, 450; VI, 9; Buhârî, “Śalât”, 46, “Teheccüd”, 36, “EŧǾime”, 15, “İstitâbetü’l-mürteddîn”, 9; Müslim, “Îmân”, 54, 55, “Mesâcid”, 263, 264; Vâkıdî, el-Meġāzî, I, 105, 117, 143, 282; III, 1046; İbn Hişâm, es-Sîre, II, 303, 304; IV, 174; İbn Sa‘d, eŧ-Ŧabaķāt, III, 466, 549; VIII, 380, 382, 383; Ebû Ubeyd Kāsım b. Sellâm, en-Neseb (nşr. Meryem M. Hayrüddir‘), Beyrut 1410/1989, s. 284; Fesevî, el-MaǾrife ve’t-târîħ, III, 559; İbn Abdülber, el-İstîǾâb, III, 372, 373; a.mlf., ed-Dürer fî İħtiśâri’l-meġāzî ve’s-siyer (nşr. Şevkī Dayf), Kahire 1983, s. 242; Nevevî, Şerĥu Müslim, I, 243, 244; İbn Hacer, el-İśâbe (Bicâvî), V, 721-722; VI, 41; VII, 556-557, 562; a.mlf., Fetĥu’l-bârî (Hatîb), I, 621; Tecrid Tercemesi, II, 365, 366.

Zekeriya Güler