MAKTA‘

(المقطع)

Üzerinde kamış kalem ağzının kesilip düzeltildiği alet.

“Üstünde kesim yapılan alet” mânasıyla sözlükte yer alan makta‘ kelimesi Türkçe’ye yanlış olarak yerleşmiş olup doğrusu “kesmek, yontmak” anlamındaki katt kökünden gelen mikattadır (üzerinde kalem ağzı kesilen alet). Çoğunlukla eni 2-3 cm., boyu 10-20 cm. olan, 2-3 mm. kalınlığında kemik veya fildişinden yapılmış bir plakadan ibaret makta‘ların yaprak şeklinde boyu kısa olanları da vardır; bunlar maden veya deriden yapılmış ince bir zincirle divite bağlanır ve gerektiğinde kullanılır. Basitleri kemikten, kıymetlileri fildişinden yapılan makta‘ların abanoz ağacından, boynuz, bağa ve sedeften olanlarına da rastlanır. Gümüşten, sarı madenden veya üstü altın kakmalı taban demirinden imal edilmiş makta‘larda kalemin kesileceği yere fildişinden küçük bir parça tutturulmuştur. Çünkü kalemin ağzı sert bir zeminde kesilirse kalemtıraşın “tîg” veya “namlu” denilen ağız kısmı dönerek keskinliğini kaybeder. Bu sebeple makta‘ yapımında kalemtıraşın keskinliğine zarar vermeyen fildişi gibi sertliği az maddeler tercih edilmiştir.

Önce sol elin ayasına yaslanarak ucu dil şeklinde yontulan kamış kalem daha sonra makta‘ üstüne yatırılıp ağzı eğri olarak kesilir (katt-ı kalem). “Kalem ağzının dikine kesilmesi veya çatlatılması” demek olan “şak” işlemiyse kalem elde tutulurken yapılabileceği gibi istenirse makta‘ üstünde de gerçekleştirilebilir. Ancak her iki durumda da kalemin oynamadan sabit kalabilmesi için makta‘ üzerinde “hâne-i kalem, kalem yastığı, kalem yuvası” denilen ve kalem çapı kadar yivi bulunan bir yuva çıkıntısı yapılmıştır.

Makta‘ imali, dergâhların açık olduğu devirlerde mevlevîhânelere gelir sağlamak için Mevlevî dervişleri tarafından ince bir sanat haline getirilmiş, makta‘ üzerine çakı, mil ve kıl testere ile gayet ince oygularla Mevlevî sikkesi, nakış, çiçek ve yazı gibi (çoğunlukla Hz. Mevlânâ’nın ismi) gibi tezyinî unsurlar işlenmiştir. Bilhassa XIX. yüzyıla ait sanat değeri taşıyan böyle makta‘ların dip tarafında Fikrî, Resmî, Sırrî gibi makta‘ sanatkârlarının imzalarına da rastlanır. Kızıldeniz sedeflerinden özenle yapılan, baş makamına Kubbetü’s-sahre’nin ekseriya kabartma olarak işlendiği sedef makta‘lara da yapıldığı şehrin adı dolayısıyla “Kudüs işi” denilmektedir.

Kâtipler veya hattatlar makta‘ bulamadıkları âcil durumlarda kalemin gövdesini sol elin üçüncü ve dördüncü parmakları arasına sıkıştırıp ağzını baş parmak tırnağı üstünde kalemtıraşla kesmek yoluna giderler.

BİBLİYOGRAFYA:

Gülzâr-ı Savâb, s. 105; Nurettin Rüştü Büngül, Eski Eserler Ansiklopedisi, İstanbul 1939, s. 162; A. Süheyl Ünver, “Türk İnce El Sanatları Tarihi Üzerine”, Atatürk Konferansları I, Ankara 1964, s. 111-112; Mahmud Bedreddin Yazır, Medeniyet Âleminde Yazı ve İslâm Medeniyetinde Kalem Güzeli, Ankara 1974, II, 171, 176-177; M. Uğur Derman, “Makta’”, Âletler ve Âdetler, İstanbul 1987, s. 45-46; a.mlf., “Kalem I”, İslâm Düşüncesi, sy. 3, İstanbul 1967, s. 173-175; a.mlf., “Kalemtıraş ve Makta’lar”, İlgi, sy. 19, İstanbul 1974, s. 40-43; a.mlf., “Maktalar”, P Sanat Kültür Antika, sy. 12, İstanbul 1999, s. 136-139; a.mlf., “Makta’”, TA, XXIII, 204; Filiz Çağman - Şûle Aksoy, Osmanlı Sanatında Hat, İstanbul 1998, s. 22-25; Pakalın, II, 534.

M. Uğur Derman