MAKĀME

(المقامة)

Hayalî bir kahramanın başından geçen olayların hayalî bir hikâyeci tarafından dile getirildiği kısa hikâyeler serisinden (makāmât) meydana gelen edebî tür ve bu konuda yazılan eserlerin ortak adı.

Sözlükte “kalkmak, ayakta durmak” mânasındaki kıyâm kökünden türemiş bir isim olan makāme (çoğulu makamât), “bir araya gelmiş bir grup insan, bunların bulunduğu veya oturduğu yer” anlamına gelir. Zamanla bu yerlerde söylenen sözlere de makāme denmiştir (Lisânü’l-ǾArab, “ķvm” md.; Tâcü’l-Ǿarûs, “ķvm” md.). İslâm devletinin güçlenip genişlediği, buna paralel olarak nüfuz, servet ve refahın arttığı, israfın ve adaletsiz uygulamaların başladığı Emevîler döneminde bazı zâhidler üst düzey yöneticileriyle temas etme imkânlarını aramış, çeşitli meclislerde onlara öğüt çerçevesinde hitap etmeye başlamışlardır. Zâhidler bu konuşmaları güzel, sağlam ve etkili bir Arapça ile yapıyor, sözlerini Kur’an’dan, hadisten, Arap şiiri ve darbımesellerinden naklettikleri örneklerle süslüyorlardı. Böylece makāme Emevîler devrinde halifeler, vezirler, valiler gibi üst düzey yöneticilerinin huzurunda yapılan zühd ve takvâ hitabeleri olarak “huzurda duruş; huzur konuşması” anlamını kazanmıştır.

III. (IX.) yüzyıldan itibaren makāmenin vaaz ve hitabe özelliğini kaybetmeye, bunun yerine eğitici, öğretici, etkileyici ve eğlendirici yönü ağır basan “dilenci hitabesi” hüviyetine bürünmeye başladığı görülmektedir. Eskiden olduğu gibi içinde âyet ve hadislerden yapılmış iktibaslar bulunmakla birlikte makāme nasihat içeren konuşmalar niteliğinden çıkarak edebî bir tür haline gelmiştir. Bu türün özelliklerini, bir olay etrafında şekillenme, hayalî bir râvisi, her konudaki bilgisi ve güzel konuşmasıyla insanları kendine hayran bırakan, dilenci hüviyetinde hayalî bir kahramanı bulunma, dilin inceliklerini, özellikle dildeki garip kelimeleri öğretmeyi hedefleme, nahiv bilmecelerinden, edebî inceliklerden ve Arap atasözlerinden örnekler vermek suretiyle okuyucuların hoşça vakit geçirmelerini amaçlama biçiminde özetlemek mümkündür. Bu yeni şekliyle makāme türünün ilk defa Bedîüzzaman el-Hemedânî (ö. 398/1008) tarafından ortaya konduğu görüşü araştırmacıların çoğu tarafından benimsenmektedir. Hemedânî’nin bu başarısında zengin bilgisi, geniş kültürü ve özel yeteneğinin yanı sıra muhteva, biçim, üslûp ve sanat yönünden mevcut edebî mirastan faydalanmış olduğunu da belirtmek gerekir. Bu arada Câhiz’in başta Ĥiyelü’l-mükeddîn’i olmak üzere el-Buħalâǿ, Kitâbü’l-Meĥâsin ve’l-ażdâd ve Kitâbü’t-TerbîǾ ve’t-tedvîr gibi eserlerinde dağınık şekilde bulunan cimrilik, dilencilik, gurur ve kibir gibi sosyal sorunları alaycı, iğneleyici, nükteli bir hikâye üslûbu içinde dile getirmesini, öğrencisi İbn Kuteybe’nin ǾUyûnü’l-aħbâr’ında, zâhidler tarafından


halifelerin huzurunda yapılan vaaz ve nasihatlerinden söz ettiği “Maķāmâtü’z-zühhâd” bölümünü, özellikle Ebû İshak el-Husrî’nin Zehrü’l-âdâb’ında (I, 305-306) Hemedânî’nin kendisini taklit ederek 400 makāme yazdığını söylediği İbn Düreyd’in ErbaǾûne ĥadîŝen adlı eserini, İbnü’d-Dâye’nin yetmiş bir hikâyeyi içeren el-Mükâfeǿe ve ĥüsnü’l-Ǿuķbâ’sı ile ǾAntere, Sîretü Aĥmed b. Ŧolûn, Hârûn b. Ebü’l-Ceyş, Aħbâru Ġılmâni Benî Ŧolûn adlı kitaplarını, Ebü’l-Ferec el-İsfahânî’nin eserlerinde yer alan zâhid, âbid, hırsız, dilenci ve edepsizlerle ilgili hikâyeleri, Ebü’l-Mutahhar el-Ezdî’nin dilenci ve asalak konusunu ele aldığı Ĥikâyetü Ebi’l-Ķāsım el-Baġdâdî’sini, Ebû Ali et-Tenûhî’nin el-Ferec baǾde’ş-şidde, Neşvârü’l-muĥâđara, el-Müstecâd min faǾalâti’l-ecvâd adlı eserlerinde ders verici ve eğlendirici nitelikteki yol kesici, hırsız, cömert-cimri hikâyelerini, Hemedânî’nin hocası İbn Fâris’in Fütyâ faķīhi’l-ǾArab adlı eserini, ayrıca Hemedânî zamanında yaygın olan ve Sâsâniyye adı verilen, çeşitli yollarla ve söz ustalıkları ile insanlardan yardım talep eden (mükeddîn) Ahnef el-Ukberî ve Ebû Dülef el-Yenbûî gibi gezgincidilenci şairler taifesinin şiir ve kasidelerinin tesirlerini hatırlatmak gerekir. Hemedânî’nin ve onun çok başarılı bir takipçisi olan Harîrî’nin makāmelerinde hayalî bir râvi ve hayalî bir kahraman vazgeçilmeyen iki unsurdur. Râvinin görevi makāmenin konusunu teşkil eden olayı anlatmak, kahramanın görevi de olayın baş oyuncusu rolünü oynamaktır. Hemedânî’nin makāmelerinde râvi Îsâ b. Hişâm, olayların kahramanı da Ebü’l-Feth el-İskenderî’dir. Bedîüzzamân el-Hemedânî’den yaklaşık bir asır sonra gelen Harîrî makāmelerinde üslûp, amaç ve kurgu bakımından selefinin yolunu izlemiş, onun açtığı çığırı daha da geliştirmek suretiyle sürdürmüştür. Harîrî’nin makāmelerinde râvi Hâris b. Hemmâm, kahraman da Ebû Zeyd es-Sürûcî’dir.

Hemedânî ile Harîrî’nin makāmeleri yazıldıkları dönemden itibaren büyük rağbet görmüş, çeşitli ülkelerde istinsah edilerek birçok edip tarafından taklit edilmiştir. Özellikle Harîrî’nin makāmeleri Arap belâgatı ve üslûp ustalığının sembolü sayılmış, değerini modern zamanlara kadar korumuştur (Encyclopedia of Arabic Literature, II, 508). Hemedânî’nin Maķāmât’ını taklit edenler arasında bir makāmesi zamanımıza ulaşan Abdülazîz İbn Nübâte es-Sa‘dî’yi (Ahlwardt, nr. 8536), makāmât üslûbunda kaleme alınmış ve şiir tenkidini konu edinmiş olan Resâǿilü’l-intiķād’ın (nşr. Selâhaddin el-Müneccid, Beyrut 1404/1983) müellifi İbn Şeref el-Kayrevânî ile çoğu dilenci kurnazlıklarına dair Maķāmât’ın (nşr. Hasan Abbas, İskenderiyye 1988) yazarı İbn Nâkıyâ’yı zikretmek mümkündür. Harîrî’nin el-Maķāmât’ı ile klasik şeklini alan edebî makāme türü çağımıza kadar birçok yazar tarafından taklit edilip çeşitli alanlara uygulanmıştır.

VI. (XII.) yüzyılda Zemahşerî, Maķāmât’ı ile ekleri olan Nevâbiġu’l-kelim ve Aŧvâķu’ź-źeheb’inde geleneği terkederek ahlâk ve mev‘iza konusunda edebî bir zevk vermeyi amaçlamıştır. Eşterkûnî el-Maķāmâtü’l-lüzûmiyye’sinde Harîrî’nin sıkı taklitçisi olmuş, Maarrî’den de etkilenerek lüzûm-ı mâ lâ yelzem sanatını icra etmiştir. Şehâbeddin es-Sühreverdî’nin el-Maķāmâtü’ś-śûfiyye’si tasavvuf terimlerine, Ebü’l-Ferec İbnü’l-Cevzî’nin el-Maķāmetü’l-Cevziyye’si mev‘izaya, Ahmed b. Ali el-Üsvânî’nin el-Maķāmâtü’l-ĥâsibiyye’si toplum eleştirisine, Rükneddin el-Vehrânî’nin el-Maķāmâtü’l-Vehrâniyye’si eğitim, övgü ve ahlâka, hıristiyan tabip Yahyâ b. Mârî’nin el-Maķāmâtü’l-Mesîĥiyye’si bilim ve sanat konularına dairdir. Gazzâlî ile Sem‘ânî de halife ve valilerin huzurunda zâhid kişilerin yaptığı nasihat konuşmalarına dair makāmat yazmışlardır. VI. (XII.) yüzyılda Endülüs ve Mağribli yazarlar dahil olmak üzere birçok âlim ve edip makāme türünde eserler vermişlerdir (Hasan Abbas, s. 9-146).

VII. (XIII.) yüzyılda şair Tilimsânî Şâbbüzzarîf Maķāmâtü’l-Ǿuşşâķ, Feśâĥatü’l-mesbûk fî melâĥati’l-maǾşûķ, el-Maķāmetü’l-Hîtiyye ve’ş-Şîrâziyye adlı eserlerinde makāme tarzını gazele uygulamış, İbnü’s-Saykal el-Cezerî 672’de (1273) yazdığı el-Maķāmâtü’z-Zeyniyye’sinde Harîrî’nin yakın takipçisi olmuş, Bedreddin İbnü’l-Muazzam on iki makāmesinde Harîrî’yi taklide çalışmış, Zahîrüddin Ali el-Kâzerûnî el-Maķāmetü’l-Baġdâdiyye’sinde Bağdat’ı tasvir etmiş, Tâceddin Muhammed es-Sarhadî Maķāme fi’l-müfâħare beyne’t-tût ve’l-mişmiş’inde dut ile kayısı arasındaki üstünlük kavgasını ele almıştır.

VIII. (XIV.) yüzyılda Ahmed er-Râzî el-Maķāmâtü’l-iŝnâ Ǿaşeriyye, İbn Seyyidünnâs el-Maķāmâtü’l-Ǿaliyye, Muhammed b. İbrâhim ed-Dımaşkī el-Maķāmâtü’l-felsefiyye ve’t-tercemâtü’ś-śûfiyye, Zeynüddin İbnü’l-Verdî en-Nebeǿ Ǿani’l-vebâ (Maķāme fi’ŧ-ŧâǾûni’l-Ǿâm) adlı eserleri kaleme almışlardır. Selâhaddin es-Safedî, Ǿİbretü’l-lebîb bi-maśraǾi’l-keǿîb’inde (el-Maķāmetü’l-Aybekiyye) platonik aşk konusunu ele almış, İbn Habîb el-Halebî el-Maķāmât’ında hayvan tasvirlerini konu edinmiştir. Lisânüddin İbnü’l-Hatîb MiǾyârü’l-iħtibâr fî aĥvâli’l-meǾâhid ve’d-diyâr, Ħatratü’ŧ-ŧayf fî riĥleti’ş-şitâǿi ve’ś-śayf ve Maķāmetü’s-siyâse adını taşıyan, ülke ve beldelerin tasvir ve tanıtımı ile gezi ve siyasete dair eserlerini makāme üslûbunda yazmıştır.

IX. (XV.) yüzyılda Muhammed el-Kavvâs, Riyâżü’l-ezhâr adlı makāmâtını geleneğin aksine düz nesirle ve değişik kahramanlar halinde yazmıştır. Edip ve fakih Ömer ez-Zeccâl el-Maķāmâtü’s-Sâsâniyye, Tesrîĥu’n-niśâl ilâ maķātili’l-fiśâl ve Maķāme fî emri’l-vebâ’yı telif etmiştir. Gırnatalı şair ve edip İbnü’l-Murâbi‘ Maķāmetü’l-Ǿîd’i kaleme almıştır. X. (XVI.) yüzyılda Süyûtî makāme adını verdiği birçok eserinde ilmî meseleleri, nahiv bilmeceleri (lugaz), toplumsal konuların eleştirisi, tâziye, veba, ahlâk ve cinsel sorunları ele almıştır. İbrâhim İbnü’l-Vezîr el-Maķāmâtü’n-nažariyye’de ve Ahmed b. Muhammed el-Kastallânî Maķāmâtü’l-Ǿârifîn’de kelâm konularını işlemiş, Ali b. Nâsır el-Hicâzî el-Maķāmetü’l-Ġavriyye’sinde Kansu Gavri’yi övmüştür.

Edebî eserlerin kalitelerinin düştüğü XVIII-XIX. yüzyıllarda makāme tarzı yine çeşitli konulara uygulanmıştır. Abdullah b. Hüseyin es-Süveydî, Maķāmâtü’l-emŝâli’s-sâǿire’de, oğlu Ebü’l-Hayr Abdurrahman CâmiǾatü’l-emŝâl’inde makāme tarzını kullanarak atasözlerini hoş ve eğlenceli bir çerçevede irtibatlandırmışlardır. Ebû Bekir b. Muhsin el-Alevî, el-Maķāmâtü’l-Hindiyye’sinde kahramanı olan Seyyah Ebü’z-Zafer el-Hindî’nin elli Hindistan macerasını râvisi Nâsır b. Fettâh’ın dilinden anlatmaktadır. Cemâleddin Ebü’l-Feth b. Alevân el-Kabbânî, makāmesinde Basra hâkimleri Hüseyin Paşa ile Ali Paşa Efrâsiyâb’ın İbrâhim Paşa kumandasındaki Türk ordusuna karşı verdikleri savaşı tasvir etmiştir. Osman b. Ali el-Ömerî, el-Maķāmâtü’d-düceyliyye ve’l-maķāmâtü’l-ǾÖmeriyye’sinde İslâm mezhep ve fırkalarını konu edinmiş, Yûsuf el-Hifnî, Maķāmetü’l-muĥâkeme beyne’l-müdâm ve’z-zühûr’unda yağmurla çiçekler arasında, Ahmed Berbîr el-Beyrûtî, Maķāme fi’l-mufâħare beyne’l-mâǿi ve’l-hevâǿ adlı eserinde


su ile hava arasındaki üstünlük yarışını ele almıştır.

Arap edebiyatındaki makāme türü diğer edebiyatlara da tesir etmiş, İranlı Kadı Ebû Bekir Hamîdüddin Ömer b. Mahmûd el-Belhî (ö. 559/1164) Harîrî’yi taklit ettiği makāmelerinde (Maķāmât-ı Ĥamîdî) çeşitli hizip ve gruplar arasındaki üstünlük mücadelesini ele almış, Edîbü’l-Memâlik Ferâhânî (ö. 1917) MecmûǾatü’l-Maķāmât adıyla bir eser yazmıştır. İspanya yahudilerinden Jehuda (Yehuda) el-Harîzî (ö. 627/1230), Harîrî’nin eserini İbrânîce’ye tercüme ettiği gibi Sefer ha-Hokhmoth’ininde (Kitâbü’l-Ĥikme) elli makāme ile onu taklit etmeye çalışmıştır. Yine İspanya yahudilerinden Salamon ben Sakbîl’in (V./XI. yüzyıl) Aşer ben Yehuda’sı makāme tarzında olup insanları dine sarılmaya davet etmektedir. İspanyol yahudisi Yûsuf b. Mâir b. Sâbirâ (ö. 591/1195) Sefer Ha-Aşerom (Kitâbü’t-TaǾâlîmi’l-müferriĥa) adlı eserini makāme tarzında yazmıştır. Nusaybin metropoliti Abdişo (Ebedyeşû, ö. 610/1213), Harîrî’yi taklit ederek Süryânîce dinî-ahlâkî elli manzum makāme yazıp şerhetmiştir (Beyrut 1889). İspanyalı Juan Ruis (VIII./XIV. yüzyıl) el-Ĥubbü’l-maĥmûd’unda bir kahramanın ibret alınacak maceralarını manzum makāme tarzında kaleme almış ve sosyal gerçekleri realist bir yaklaşımla anlatmıştır. İspanya’nın meşhur Picaresca ve Lazarillo hikâyelerinde de makāmelerde olduğu gibi dilencilik, dilenme kurnazlıkları, cimrilik gibi konular gerçekçi bir yaklaşım ve alaycı-nükteli bir üslûpla anlatılmıştır. İtalyan yazarı Dante Cehennem adlı eserinde, Hemedânî’nin el-Maķāmetü’l-İblîsiyye’sinden ya doğrudan doğruya ya da Endülüslü İbn Şüheyd’in cinler âlemine seyahati ele aldığı et-TevâbiǾ ve’z-zevâbiǾi yoluyla etkilenmiştir.

Makāme türü eserlerin telifi XIX ve XX. yüzyıllarda da yoğun biçimde devam etmiştir. Lübnanlı Nâsıf el-Yâzicî 1856 yılında neşrettiği MecmaǾu’l-baĥreyn adlı eserinde Harîrî modelini taklit ederek makāme denemeleri yapmıştır. Yaşadığı çağın gereği olarak konuları değişmekle birlikte makāmelerin kurgu tekniği Harîrî’ninkilerle aynıdır. Olayları anlatan râvi Süheyl b. Abbâd, kahraman ise Meymûn b. Hazzân’dır. Fâris eş-Şidyâk da 1855’te es-Sâķ Ǿale’s-sâķ fîmâ hüve’l-faryâķ adıyla yayımladığı eseriyle makāmenin modern takipçilerinden olmuştur. Şidyâk bu kitabındaki makāmelerine tasvir, diyalog vb. yeni ifade tekniklerini ilâve etmeye çalışmışsa da makāmenin karakteristiğini oluşturan secili nesir ve garip kelimelere yer verme kurallarını terketmemiştir.

Mısır’da da makāme sanatını taklit eden birçok edip yetişmiştir. Bazı araştırmacılar Ahmed Şevkī’nin hürriyet, vatan, Süveyş Kanalı, piramitler, ölüm, meçhul asker gibi konuları ele aldığı Esvâķu’ź-źeheb adlı eserini Harîrî’nin el-Maķāmat’ından etkilenerek yazdığı görüşündedir. Yine Ali Mübârek’in ǾAlemü’d-dîn, İbrâhim el-Müveylihî’nin Ĥadîŝü Mûsâ b. Ǿİsâm, oğlu Muhammed el-Müveylihî’nin Ĥadîŝü ǾÎsâ b. Hişâm ve Hâfız İbrâhim’in 1906 yılında yayımladığı Leyâlî Satîh’in eski makāme türünün modern uygulamaları olduğu ileri sürülmektedir (Seyyid Hamîd en-Nessâc, LXIV [1982], s. 55-60). Hasan el-Attâr, İbrâhim el-Müveylihî, Muhammed Efendi eş-Şerîf ve Ali Pâşâ Mübârek’in makāmeleri makalemsi bir eğilimi temsil eder.

Makāme türünün Batı edebiyatından Arapça’ya girmiş olan kısa hikâye niteliği taşıdığı yolunda bir kanaat ileri sürülmektedir. Hatta makāmeyi hikâyeden çok tiyatro eserine yakın görenler de vardır. Ancak sağlam temellere dayanmayan bu iddialar alanın uzmanlarınca kabul edilmemekte ve makāmenin özgün bir edebî tür olduğu görüşü benimsenmektedir.

BİBLİYOGRAFYA:

Lisânü’l-ǾArab, “ķvm” md.; Tâcü’l-Ǿarûs, “ķvm” md.; İbn Kuteybe, ǾUyûnü’l-aħbâr, Beyrut, ts. (Dârü’l-kitâbi’l-Arabî), II, 333-343; İbrâhim b. Muhammed el-Beyhakī, el-Meĥâsin ve’l-mesâvî (nşr. F. Schwally), Giessen 1902, s. 623 vd.; İbn Abdürabbih, el-Ǿİķdü’l-ferîd, Kahire 1305, I, 286 vd.; Ebû İshak el-Husrî, Zehrü’l-âdâb (nşr. M. Muhyiddin Abdülhamîd), Beyrut 1977, I, 305-306; Harîrî, Makāmât (trc. Sabri Sevsevil), İstanbul 1952, tercüme edenin önsözü, s. 3-17; İbn Ebû Rendeka et-Turtûşî, Sirâcü’l-mülûk, Bulak 1289, s. 32 vd.; Kalkaşendî, Śubĥu’l-aǾşâ (Şemseddin), XIV, 124-156; Ahlwardt, Verzeichnis, nr. 8536, 8537/1, 8550/3, 8580, 8581/2, 8594/4, 5; O. Rescher, Beiträge zur Maqāmen-Literatur, İstanbul 1914, IV, 1-285; Crussard, Etudes sur les séances de Hariri, Paris 1923, tür.yer.; Zeki Mübârek, en-Neŝrü’l-fennî fi’l-ķarni’r-râbiǾ, Beyrut 1352/1934, I, 241-286; Şevkī Dayf, el-Maķāme, Kahire 1954, tür.yer.; A. Kilito, Les séances, Paris 1983, tür.yer.; Tâhir Ahmed Mekkî, el-Ķıśśatü’l-ķaśîre, Kahire 1985, s. 43-46; Hasan Abbas, Fennü’l-maķāme fi’l-ķarni’s-sâdis, Kahire 1986, tür.yer.; Yûsuf Nûr Avâd, Fennü’l-maķāmât beyne’ş-şarķ ve’l-ġarb, Mekke 1406/1986, tür.yer.; A. F. L. Beeston, “al-Hamadānī, al-Harīrī and the Maqāmāt Genre”, The Cambridge History of Arabic Literature, Cambridge 1990, s. 125-135; a.mlf., “The Genesis of the Maqāmāt Genre”, JAL, II (1971), s. 1-12; J. M. Landav, “Maqāma”, DOL, III, 118-119; Cl. Huart, “Les séances d’Ibn Nakıyā”, JA, 9. seri, XI (1908), s. 435-454; Ahmed M. el-Abbâdî, “Maķāmetü’l-Ǿîd li’l-Ezdî”, Mecelletü’l-maǾhedi’l-Mıśrî li’d-dirâsâti’l-İslâmiyye, II/1-2, Madrid 1954, s. 159-173; M. Nebîh Hicâb, “Žâhiretü’l-maķāmât”, Ĥavliyyâtü Külliyyeti dâri’l-Ǿulûm, sy. 1, Kahire 1968-69, s. 85-110; G. Schoeler, “F. Granja, Maqāmas Risālas Andaluzas”, Bibliotheca Orientalis, XXXVI/1-2, Leiden 1974, s. 97-98; H. Nemah, “Andolusian Maqāmāt”, JAL, V (1974), s. 83-92; D. S. Richards, “The Maqāmāt of al-Hamadānī”, a.e., XII (1981), s. 89-99; Seyyid Hâmid en-Nessâc, “Riĥletü’l-maķāmeti’l-ǾArabiyye”, el-Fayśal, LXIV, Riyad 1982, s. 55-60; J. N. Mattock, “The Early History of the Maqāma”, JAL, XV (1984), s. 1-18; F. Malti-Douglas, “Maqāmat and Adab”, JAOS, CV/2 (1985), s. 247-258; Nevzat Âşık, “Hicrî IV. Asırdan Sonra Makāmât Yazanlar”, DÜİFD, sy. 2 (1985), s. 55-74; Mahmûd Tursûne, “Fennü’l-maķāme fi’l-Endelüs”, Ĥavliyyâtü’l-CâmiǾati’t-Tûnisiyye, sy. 28, Tunus 1988, s. 145-166; Hasan el-Verâglî, “el-Maķāmetü’l-Meşriķıyye fi’l-Endelüs”, el-Menâhil, sy. 37, Rabat 1989, s. 150-166; Câbir Kumeyha, “Riyâdetü’l-maķāmât beyne İbn Düreyd ve BedîǾüzzamân el-Hemeźânî”, el-Menhel, LV/503, Cidde 1413/1993, s. 52, 55; K. Zakharia, “Norme et fiction dans la zenèse des Maqāmāt d’al-Harīrī”, BEO, XLVI (1994), s. 217-231; D. Beaumont, “The Trickster and Rhetoric in the Maqāmāt”, Edebiyāt: The Journal of Middle Eastern Literatures, V, Amsterdam 1994, s. 1-14; C. Brockelmann, “Maķāme”, İA, VII, 197-201; R. Drory, “Maqāma”, Encyclopedia of Arabic Literature (ed. J. S. Meisami - P. Starkey), London 1998, II, 507-508.

Erol Ayyıldız