LUR-ı BÜZÜRG

(لر بزرگ)

1155-1424 yılları arasında Luristan ve Hûzistan’da hüküm süren mahallî bir emirlik.

İlk lideri Suvel kabilesinden Ebü’l-Hasan Fethuddin Fazlûye’ye nisbetle Benî Fazlûye ve kuruluşundan sonraki ikinci emîri Nusreddin Hezâresb’e nisbetle Hezâresbîler olarak da bilinir. Emirliğin kurucuları bölgeye gelmeden önce Şam’da oturuyorlardı; Şam valisinin aralarından bazılarını öldürtmesi üzerine Azerbaycan’a göç etmek zorunda kaldılar. Bu göçün nasıl gerçekleştiği konusunda farklı görüşler vardır. Bunlardan birine göre buraya gelen Fazlûyîler, Gîlân emîrleriyle yakınlık kurarak bölgeye yerleştiler. Bir başka görüşe göre ise 500 (1107) yılında Ebü’l-Hasan Fadlevî liderliğinde 100 kadar aile Halep yakınlarından Luristan’a geldi ve buranın emîrine tâbi oldu. Lur-ı Büzürg hânedanlığının kurucusu sayılan Ebü’l-Hasan’ın torunlarından Muhammed b. Ali, Fars Atabegi Salgurlu Muzafferüddin Sungur’un (1148-1161) hizmetine girdi ve ölümü üzerine yerine geçen oğlu


Ebû Tâhir de bu hizmeti sürdürdü. Sungur, kendisine muhalefet eden Şebânkâre reislerinin üzerine yolladığı orduya Ebû Tâhir’in idaresinde yardımcı bir kuvvet gönderdi ve kazanılan zaferin ardından ona Kûhgîlûye’yi verdi. Daha sonra Luristan’a kadar gitme isteği kabul edilen Ebû Tâhir güzergâhındaki ele geçirdiği bütün yerleri Fars Atabegleri’ne bağladı. Ancak Luristan’da Sungur’un emrinden çıkarak kendisini atabeg ilân etti (550/1155). Ebû Tâhir, otuz dört yıl hükmettikten sonra öldüğünde yerine oğlu Nusreddin Hezâresb geçti (1204-1229). Îzec’i başşehir yapan Hezâresb’in bölgeyi geliştirip zenginleştirmesi üzerine Fars ve Arap kökenli kabileler buraya göç ettiler. Kısa sürede emirliğin sınırlarını genişleten Hezâresb kendisine yardımcı olan kardeşlerini çeşitli yerlere tayin etti ve oğlunu Bağdat’a göndererek Abbâsî Halifesi Nâsır-Lidînillâh’tan atabeg unvanı aldı.

Hezâresb 626’da (1229) öldükten sonra bazı tarihçilere göre yerine oğlu İmâdüddin Pehlivan geçti ve 646’da (1248) vefatına kadar iktidarda kaldı. Birçok tarihçi ise onun adını zikretmeksizin Hezâresb’in yerine oğlu Tukli’nin geçtiğini söyler. Kaynaklar Tukli’nin, Sa‘d b. Zengî tarafından bölgeye yapılan saldırılara karşı başarılı bir şekilde direndiğini, ordusunu Bağdat’ı almaya gelen Hülâgû Han’ın ordularıyla birleştirdiğini, ancak Hülâgû’nun halife dahil onbinlerce müslümanı öldürmesinden korkarak Luristan’a kaçtığını, fakat Hülâgû’nun katliamından onun da kurtulamadığını (656/1258) yazmaktadır. Tukli’den sonra Lur-ı Büzürg tahtına Moğollar’ın tayin ettiği kardeşi Şemseddin Alp Argun çıktı. On beş yıl boyunca tahtta kalan Argun, Moğollar’ın harabe haline getirdiği birçok yeri yeniden imar etti. Argun’un 672’de (1274) ölümü üzerine emirliğe, gençlik dönemini İlhanlı Hükümdarı Abaka Han’ın sarayında geçiren Yûsuf Şah getirildi. Lur-ı Büzürg’ün başına geçtikten sonra da İlhanlı sarayında kalmaya devam eden Yûsuf Şah katıldığı savaşlardaki yararlılıklarından dolayı ödüllendirildi ve Abaka Han Huzistan, Kûhgîlûye, Fîrûzân ve Curbâzekān’ın (Gülpâyigân) yönetimini ona verdi. Yûsuf Şah’ın ardından 687’de (1288) emirliğe gelen I. Efrâsiyâb’ın hâkimiyet alanını büyütme planları yüzünden Moğollar’la arası açıldı ve yönetimi altındaki şehirlerde bağımsız bir devlet kurmaya çalışırken onlarla çatışmak zorunda kaldı; ancak başarılı olamadı. İlhanlı Hükümdarı Gāzân Han önce onu Luristan’ın emirliğinde bıraktıysa da İlhanlılar’ın Fars bölgesi emîri Hurkudak’ın devamlı şikâyetleri üzerine idam ettirdi (695/1296).

Efrâsiyâb’ın yerine geçen kardeşi Nusretüddin Ahmed onun aksine İlhanlılar’a bağlı kaldı ve vergilerini muntazaman ödeyip hediyelerini gönderdi. Nusretüddin devlet vergilerinde düzenli bir dağılım sağlayarak üçte birini dinî kurumlara, üçte birini orduya ve üçte birini de kendi ailesine ve hizmetkârlarına bağlamıştı. 733 (1333) yılında ölümü üzerine yönetime oğlu Rükneddin II. Yûsuf Şah geldi ve İlhanlılar’ın son dönemlerinde Şüster, Hüveyze ve Basra’ya hükmetti. Ilımlı bir yönetici olan Yûsuf Şah 740’ta (1339) Şüster’de ölünce yerine kardeşi Muzafferüddin II. Efrâsiyâb geçti. İbn Battûta onu içkiyi çok seven ve cumadan başka günlerde dışarı çıkmayan bir kişi olarak tanımlar. II. Efrâsiyâb’ın zamanında İlhanlılar’la ilişkiler tamamen kesildi. Onun ölümünden (751/1350) sonra hânedanın âkıbetinin ne olduğu hakkında kesin bilgi yoktur; ancak bazı araştırmacılar, IX. (XV.) yüzyılın ortalarına kadar aynı aileden gelen ve sondan bir önceki, 827 (1424) tarihinde ölen birtakım emîrlerin varlığından söz etmektedir (EI2 [İng.], V, 827).

BİBLİYOGRAFYA:

Müstevfî, Târîħ-i Güzîde (Browne), s. 537-547; Mîrhând, Ravżatü’ś-śafâǿ, IV, 622-630; Gaffârî, Cihânârâ (nşr. Müctebâ Mînovî), Tahran 1342 hş., s. 169-172; Spuler, İran Moğolları, s. 180-183; Erdoğan Merçil, Fars Atabegleri, Salgurlular, Ankara 1975, s. 36-37; V. Minorsky, “Lur-i Buzurg”, EI² (İng.), V, 826-828; Ebü’l-Fazl Hatîbî, “Atabekân-ı Luristân”, DMBİ, VI, 500-504.

Rıza Kurtuluş