KULELİ VAK‘ASI

1859’da Sultan Abdülmecid yönetimine karşı düzenlenen isyan ve bir suikast teşebbüsü.

Tanzimat dönemi uygulamalarının bazı kesimlerde ortaya çıkardığı hoşnutsuzluk, Kırım Savaşı’ndan sonra devletin malî durumunun sarsılması, buna karşılık toplumun yüksek tabakasında görülen alafranga âdetlerin doğurduğu lüks yaşama özentisine duyulan tepkiler teşebbüsün ana sebeplerini oluşturur. Bu gelişmeler çerçevesinde istedikleri mevki ve makamlara getirilmemiş olan bir kısım askerlerle mülkiye memurları devletin yönetimini beğenmeyerek bunları ıslah edecekleri zannına ve kanaatine kapıldılar, bu amaçla 1859 yılı başlarında gizli bir cemiyet kurdular.

Abdülmecid’in padişahlığına son vermeyi amaçlayan bu cemiyet, Kafkasya kökenli askerî erkândan Bâb-ı Seraskerî Dâr-ı Şûrâ Reisi Hüseyin Dâim Paşa, Arnavut Câferdem Paşa, Tophâne müftüsü Bekir Efendi, İmalât Meclisi âzasından Binbaşı Râsim Efendi, Tophane kâtiplerinden Ârif Bey, Süleymaniyeli Şeyh Ahmed Efendi, Fâtih Medresesi hocalarından Nasûhî Efendi, Hezargradlı Şeyh Feyzullah Efendi ile Tophâne müşirliğine mensup yaklaşık yirmi beş kişi tarafından kuruldu. Tanzimat şairlerinden Şinâsi’nin de bu cemiyetin üyesi olduğu belirtilir. Gerçekleştireceği bir saltanat darbesiyle ülkenin kaderini değiştireceğine inanan cemiyetin reisi Bayezid Medresesi müderrisi Süleymaniyeli Şeyh Ahmed Efendi idi. Abdülmecid’e karşı suikast tertiplemek için bir cemiyet kurma fikri de ondan çıkmıştı. Ferik rütbesinde olduğu için nüfuzundan ve parasından istifade etmek amacıyla cemiyete alınan Hüseyin Dâim Paşa başkan vekilliğine getirilmişti. Cemiyetin en faal üyesi ise aynı zamanda cemiyetin genel sekreteri mevkiinde bulunan Tophâne-i Âmire kâtiplerinden Ârif Bey’di. Ârif Bey’in başlıca görevleri arasında cemiyet adına propaganda yapma, beyannâme yazma ve taraftar toplama işi vardı. Hareketin başarıya ulaşabilmesi için askerî bir dayanağa ihtiyaç duyan cemiyet kurucuları, Câferdem Paşa ve Râsim Bey gibi önemli mevkilerdeki kumandanları da aralarına almayı başarmışlardı. Hezargradlı Şeyh Feyzullah ile Kütahyalı Şeyh İsmâil gibi nüfuzlu kişiler ise halk desteğini sağlamak için cemiyete kaydedilmişti. Cemiyete üye olanlardan, “Süleymaniyeli Şeyh Ahmed ile aramdaki ahdi kabul ettim ve ben muâhid bir fedaiyim” ibaresi yazılı bir taahhütnâme alınıyordu.

Ancak cemiyetin kuruluşu, amacı ve faaliyetleri Mirlivâ Hasan Paşa tarafından hükümete ihbar edildi. Kumanda ettiği birliklerden taraftar toplanması esnasında hadiseden haberdar olan Hasan Paşa ayrıca Ârif Bey tarafından cemiyete davet edildi. Paşa taraftar görünüp Ârif Bey’den bilgi aldı ve durumu Serasker Rızâ Paşa’ya bildirdi; aynı zamanda cemiyet üyelerini toplantıya çağırdı. Cemiyet, 16 Safer 1276 (14 Eylül 1859) tarihinde Kılıç Ali Paşa Camii’nde toplantı halinde iken hükümet bir baskınla hepsini yakaladı. Cemiyetin açığa çıkmasını sağlayan Hasan Paşa ferikliğe terfi ettirildi. Suç üstü yakalanan suikast tertipçileri Çengelköy’deki Kuleli Kışlası’na (bugünkü Kuleli Askerî Lisesi merkez binası) konuldu. Soruşturma ve yargılama burada yapıldığından olay Kuleli Vak‘ası adıyla tarihe geçti. Cemiyet üyelerinin yargılanması için Sadrazam Mehmed Emin Âlî Paşa başkanlığında Şeyhülislâm Mehmed Sâdeddin Efendi, Serasker Rızâ Paşa, Meclis-i Âlî-i Tanzîmât Reisi Mehmed Paşa, Meclis-i Vâlâ Reisi Yûsuf Kâmil Paşa ve Dâr-ı Şûrâ-yı Askerî Reisi Mustafa Zarif Paşa’dan oluşan fevkalâde bir dîvân-ı mahsûs kuruldu. Mahkemenin kâtipliğini de o sırada Meclis-i Vâlâ ikinci kâtipliğinde bulunan Midhat Efendi (Paşa) yaptı. Birinci derecede suçlu bulunan Şeyh Ahmed Efendi, Ferik Hüseyin Dâim Paşa, Câferdem Paşa, Ârif Bey ve Binbaşı Rasim Bey idama mahkûm edildi. Diğerleri sırasıyla kürek, kalebend ve sürgün cezalarına


çarptırıldı. İdam cezaları Sultan Abdülmecid tarafından müebbet kalebendliğe çevrildi. Yalnız Câferdem Paşa, Bâb-ı Seraskerî’de sorgusu yapılıp Kuleli Kışlası’na getirilirken kayıktan atlayarak intihar etti. Diğer sanıklardan ordu hizmetinde olanların ordudan atılarak hapis ve sürgün cezası ile cezalandırılmaları kararlaştırıldı. Bir kısmı Limni ve Rodos adalarına sürgün edildi.

Sorgulamalarından anlaşıldığına göre ayaklanma başlayınca elçiliklere, patrikhâneye ve şehir halkına hitaben Ârif Bey vasıtasıyla yazılan bildiriler dağıtılacak, Câferdem Paşa, Arnavut askerlerle kontrolü sağlamaya çalışacak, İmalât Meclisi Reisi Râsim Bey, fedai grubu ile telgraf tellerini keserek dışarı ile haberleşmeyi önleyecek, Tophâne müftüsü Bekir Efendi de gereken desteği sağlayacaktı. Ferik Hüseyin Dâim Paşa ise 1859 yılında Kafkasya’dan İstanbul’a göç eden ve o sırada işsiz durumda bulunan Çerkezler’i kolaylıkla ikna ederek cemiyet saflarına alacaktı. Cemiyet şeriat için çalıştığını ifade ederek ulemâ ve halkı da saflarına almayı planlamıştı.

1856 Islahat Fermanı ile gayri müslimlere tanınan haklardan rahatsız olanların başlattığı bu girişim gerçekleşmeden bastırıldığı halde daha sonra Yeni Osmanlılar ve Genç Türkler unvanıyla ortaya çıkacak olan hareketler üzerinde etkili olmuştur. Nitekim Nâmık Kemal, Kuleli Vak‘ası’nı bir hürriyet hareketi olarak yorumlamış, olayı düzenleyenlerin vekiller heyetince gizli şekilde muhâkeme edilmesinin Gülhane Hatt-ı Hümâyunu’ndaki hukukî esaslara aykırı olduğunu ifade etmiştir.

BİBLİYOGRAFYA:

BA, Defter-i Mühimme-i Mektûm, nr. 10, s. 6-22; Takvîm-i Vekāyi‘, nr. 574, 2 Cemâziyelevvel 1276; Cerîde-i Havâdis, nr. 961, 21 Rebîülâhir 1276; Tercümân-ı Ahvâl, 10 Rebîülevvel 1278; Nâmık Kemal, “İnnallāhe ye’mürü bi’l-adli ve’l-ihsân”, Hürriyet, nr. 30, 18 Kânûnusâni 1869; Mir’ât-ı Hakîkat (Miroğlu), s. 35; Ahmed Midhat, Üss-i İnkılâb, İstanbul 1294, I, 74-75; Memduh Paşa, Feverân-ı Ezmân, 15 Teşrînievvel 1324, s. 10; Yeni Tasvîr-i Efkâr, nr. 4, 3 Haziran 1909; Ed. Engelhardt, Türkiye ve Tanzimat (trc. Ali Reşâd), İstanbul 1328, s. 548-549; Gazi Ahmed Muhtar Paşa, Takvîmü’s-sinîn (haz. Yücel Dağlı - Hamit Pehlivanlı), Ankara 1993, s. 138; Ahmed Rasim, Resimli ve Haritalı Osmanlı Târihi, İstanbul 1328-30, IV, 2111-2112; Abdurrahman Şeref, Târih Musâhabeleri, İstanbul 1340, s. 172; Uluğ İğdemir, Kuleli Vak‘ası Hakkında Bir Araştırma, Ankara 1937; Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, Ankara 1988, VI, 95-97; Danişmend, Kronoloji, IV, 188-190.

Zekeriya Türkmen