KİNDE (Benî Kinde)

(بنو كندة)

V-VI. yüzyıllarda Kuzey ve Orta Arabistan’da devlet kuran bedevî Arap kabilesi.

Kabilenin adı müsned metinlerde Kiddet olarak geçerse de yaygın şekli Kinde’dir ve nesebi Kehlân yoluyla Kahtân’a kadar uzanan Sevr b. Ufeyr’in lakabından gelir. Kuzey ve Orta Arabistan’a hükmetmesine, Adnânîler’in yaşadıkları Gamruzîkinde adlı yere yerleşmesine ve bazı arkeolojik kazılardan elde edilen bilgilere dayanarak Kinde’yi Adnânîler’den sayan görüşler de vardır. Me’rib Seddi’nin yıkılmasından sonra Yemen’de kalan Kindeliler’in anavatanı olarak Hadramut’taki Kinde ve Yemen-Şam ticaret yolu üzerindeki Kinde Devleti’nin ilk başşehri Karyetülfâv çevreleri gösterilir. Kindeliler III. yüzyıldan itibaren Kuzey ve Orta Arabistan’a, özellikle Necid bölgesine geçmişler, Mezopotamya, Filistin ve Suriye’yi içine alan geniş bir alana dağılmışlardır. Sürekli bir yerde oturmamasından dolayı Kahtânî ve Adnânî Arapları’nın bir karışımı kabul edilen Kinde’nin meşhur kolları arasında Amr b. Muâviye, Sekâsik, Tücîb, Vehb, Râiş, Beddâ ve Velîa sayılabilir.

Kinde Devleti, Necid’de Bekir b. Vâil’e üstünlük sağlayan Âkilü’l-mürâr lakaplı Hucr b. Amr tarafından Himyerîler’e tâbi olarak kuruldu (480). Kuruluş yıllarında çeşitli Arap kabilelerine karşı birçok çarpışmaya katılan Kinde Devleti’nin eyyâmü’l-Arab’da önemli bir yeri vardır ve Hucr ile Suriye taraflarında hüküm süren Bizans’ın müttefiki Ziyâd b. Hebûle’nin kuvvetleri arasında meydana gelen savaş Yevmü’l-beredân adıyla meşhurdur (İbnü’l-Esîr, I, 487-492). Hucr’un ölümünden sonra Benî Âkilü’l-mürâr adı verilen ve Kindetü’l-mülûk şeklinde de anılan hânedanın başına önce oğlu Amr, ardından onun oğlu Hâris geçti (490-528). Kinde Devleti VI. yüzyılın başında Himyerîler’den muhtariyet kazanarak gelişti ve Hâris b. Amr, Bizans İmparatoru Anastasios ile 502’de bir antlaşma imzaladı. 525’te Bekir ve Tağlib kabilelerinin desteğiyle Hîre’yi hâkimiyeti altına alan Hâris b. Amr’ın 528’de Hîre Kralı III. Münzir’e yenilmesi, Kinde ve müttefiklerinin oluşturduğu konfederasyonun dağılmasına yol açtı. Bu mağlûbiyetten sonra tahttan çekilen Hâris, oğullarından Hucr’u Esed, Gatafân ve Kinâne, Şürahbîl’i Bekir b. Vâil, Ma‘dîkerib’i Kays-Aylân ve Seleme’yi Tağlib


kabilelerine melik tayin ederek Kinde Devleti’ni dörde böldü. Yemen’in Habeşliler tarafından işgali de Kinde’nin çöküşünü hızlandıran sebeplerdendir. Önceleri Yemen hükümdarlarına bağlı olan ve muhtemelen yarımadadaki Bizans ve Sâsânî güçlerini dengeleyen Kinde Devleti, V. yüzyılın sonu ve VI. yüzyılın başında muhtariyet kazanarak gelişmesine rağmen mânevî kuvvet ve iç dayanışmadan mahrumiyeti sebebiyle sınırlarına kadar ulaştığı Bizans ve Sâsânîler’e karşı herhangi bir üstünlük elde edemedi.

Kindeliler, Züreyh ve Celsed ile Vâil b. Hucr’ün tanrılarına tapıyorlardı. Kâbe ile ilgili geleneğe de bağlı olan Kindeliler nesî’ geleneğini ihdas ederek başlangıçta bu görevi üstlenmişlerdi. Ayrıca Kinde kralı tarafından Gavs b. Mürre’ye hac ibadetine dair icâze vazifesi verilmişti (Süheylî, I, 226). Bununla birlikte aralarında Kâbe ve Harem konusunda fazla bilince sahip olmayanlar ve hatta Ebrehe’nin ordusuna katılanlar da bulunuyordu (İbn Habîb, Münemmaķ, s. 70). Kindeliler içinde putperestlerden başka Hıristiyanlığı, Yahudiliği ve Mazdek dinini benimseyenler de vardı.

Hz. Peygamber, Ukâz panayırında Kindeliler’i ve müttefiklerini İslâm’a davet etmiş, fakat bu daveti kabul görmemişti. Kindeliler’in bir kısmı memleketlerine döndükten sonra orada bulunan yahudilerden aldıkları bilgilerin etkisiyle yaptıklarına pişman olarak ertesi yıl daveti kabul etmeye karar vermişlerse de o yıl kabile ileri gelenlerinin engellemeleri yüzünden müslümanlara yaklaşamamışlardı. Resûl-i Ekrem, 9. yılın Receb ayında (Ekim 630) Hâlid b. Velîd’i 400’ü aşkın süvariyle birlikte Dûmetülcendel’in hâkimi olan Kinde kabilesinin Sekûn koluna mensup Ükeydir b. Abdülmelik’in üzerine gönderdi. Hâlid buradaki kaleyi ele geçirerek Ükeydir ile kardeşini Medine’ye götürdü; farklı rivayetlere göre Hz. Peygamber cizye ödemeleri veya müslüman olmaları üzerine memleketlerine dönmelerine izin verdi.

Hicretin 10. yılında (631) Eş‘as b. Kays’ın başkanlığında kalabalık bir Kinde heyeti Medine’ye gelerek müslüman oldu; heyet içerisinde muhadramûn şairlerden İmruülkays b. Abîs, nesep âlimi İshak b. İbrâhim ve Hadramut kabilesinin bazı emîrleri de bulunuyordu. Resûl-i Ekrem heyet üyelerini çeşitli hediyelerle geri gönderirken Eş‘as’ın kız kardeşi Kuteyle ile de gıyabında nişanlandı, fakat Kuteyle Medine’ye gelmeden önce Hz. Peygamber vefat etti. Kinde ile Kureyş arasında akrabalık kurulması bakımından büyük önem taşıyan bu teşebbüsten ayrı olarak aynı günlerde Hz. Ebû Bekir de kız kardeşi Ümmü Ferve’yi Eş‘as’a vermiş, daha sonra Kuteyle ile sahâbîlerden İkrime b. Ebû Cehil ve Eş‘as’ın Ümmü Ferve’den doğan kızı Ca‘de ile de Hz. Hasan evlenmiştir. Aynı yıl Kinde’nin kollarından Tücîb ve Sadîf’in yolladığı heyetler de Medine’ye gelmiş ve Resûl-i Ekrem, Kinde’nin diğer bir kolu olan Benî Muâviye’ye davet mektubu göndermiştir. Yine o yıl Benî Murâd’ın reisi Ferve, Kinde kabilesiyle yaptığı bağlılık antlaşmasını feshederek kabilesinden bir heyetle Medine’ye gelmiş ve Hz. Peygamber’e tâbiiyyetini sunmuştur.

Hz. Ebû Bekir zamanında (632-634) bazı mensupları irtidad isyanlarına karışan Kinde bu hareketlerin bastırılmasından sonra Mısır, Suriye, Irak, İran, Horasan ve Endülüs cephelerinde fetihlere katıldı ve önemli bir kısmı bu bölgelere yerleşti. Mülûkü’t-tavâif döneminde bağımsızlığını ilân eden aileler arasında Sağrüla‘lâ bölgesine yerleşmiş olan Kinde’nin kollarından Tücîbîler de vardı.

Kindeliler, diğer bazı büyük Arap kabileleri gibi Kureyş’in hâkimiyeti altına girmeyi ataları, nesepleri ve sayıları itibariyle içlerine sindirememiş, bundan dolayı yaşadıkları bölgelerde meydana gelen siyasî mücadelelerin tamamına aktif olarak katılmışlardır. Hz. Ali - Muâviye mücadelesinde ikiye ayrılan Kindeliler hasım ordularda yer aldılar. Birinci Kâbe kuşatmasının kumandanı olan Husayn b. Nümeyr el-Kindî, Mervân b. Hakem’e biat ederken Şam’da bulunan Kindeliler’in Belkā’ya yerleştirilmesini şart koşmuştu (Taberî, V, 544). Abdullah b. Yahyâ el-Kindî, Ebû Hamza eş-Şârî ile birlikte Hadramut’ta İbâzîliği yayma faaliyetine girişmiş (129/746) ve Hadramut’tan Medine’ye kadar ulaşan bütün faaliyetlerde Kindeliler önemli rol oynamışlardı (Halîfe b. Hayyât, s. 384-386).

Arap kabilelerinin şiir dil ve tekniklerinin tek bir kültür ve gelenekte birleşmesine Melik Hâris’in dört oğlundan, son Kinde kralı sayılan Hucr’ün “el-melikü’d-dıllîl” (serseri kral) lakabıyla tanınan oğlu ünlü şair İmruülkays ile sahâbî ve muhadram şair İmruülkays b. Âbis büyük katkıda bulunmuşlardır. Kur’an’da mevcut elli lehçeden biri Kinde lehçesidir (Süyûtî, II, 102). Merzübânî’nin Aħbâru mülûki Kinde ve İbnü’l-Kelbî’nin Mülûkü Kinde adlı eserleri günümüze ulaşmamıştır. Kindeli meşhur şahsiyetler arasında Kādî Şüreyh, Recâ b. Hayve ve filozof Kindî başta gelir.

BİBLİYOGRAFYA:

Müsned, V, 253; İbn Hişâm, es-Sîre (nşr. Ömer Abdüsselâm Tedmürî), Beyrut 1987, II, 72, 245; IV, 166-167, 224-225, 228-229; İbn Sa‘d, eŧ-Ŧabaķāt (nşr. Abdülkādir Atâ), Beyrut 1410/1990, I, 20, 39, 168, 248, 262-264, 267; II, 125-126; IV, 258; V, 58, 128; VI, 57-58, 99-100, 182; VIII, 116-117; Halîfe b. Hayyât, et-Târîħ (Ömerî), s. 97, 116, 194, 196, 384-386; İbn Habîb, el-Muĥabber, s. 94-95, 184-185, 245, 251-252, 318, 368-370; a.mlf., Münemmaķ, s. 70; Ezrakī, Aħbâru Mekke (Melhas), I, 182-183; İbn Şebbe, Târîħu’l-Medîneti’l-münevvere, II, 474, 542-550; İbn Kuteybe, el-MaǾârif (nşr. Abbas Ahmed el-Bâz), Beyrut 1987, s. 64-66, 339; Belâzürî, Fütûh (Fayda), s. 100, 146-152, 159, 196, 469, 476; Taberî, Târîħ (Ebü’l-Fazl), II, 89-90; III, 138-139, 579; IV, 45, 48, 144, 259-260; V, 544; VI, 81, 253, 255, 591, 601; VII, 40, 281, 340; ayrıca bk. İndeks; Hemdânî, Śıfatü Cezîreti’l-ǾArab (nşr. Muhammed b. Ali el-Ekva‘ el-Hivâlî), Riyad 1397/1977, s. 62, 72, 169-176, 206, 250, 312, 319; Ebü’l-Ferec el-İsfahânî, el-Eġānî, I-XXIV, tür.yer.; İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist, s. 139, 140, 143, 154, 192, 357; İbn Hazm, Cemhere, s. 425-432; Süheylî, er-Ravżü’l-ünüf, I, 226; II, 238; III, 44; IV, 371; Yâkūt, MuǾcemü’l-büldân, I, 274; II, 16, 138, 151-152; III, 229, 336; IV, 211-212, 482; V, 432; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, I, 487-492; IV, 60, 90, 120; ayrıca bk. İndeks; İbn İzârî, el-Beyânü’l-muġrib, II, 52; Süyûtî, el-İtķān (Ebü’l-Fazl), II, 98, 102; Cevâd Ali, el-Mufaśśal, III, 315-386; ayrıca bk. İndeks; Abdurrahman Tayyib el-Ensârî, Ķaryetü’l-Fâv: Sûretün li’l-ĥađâreti’l-ǾArabiyye ķable’l-İslâm fi’l-memleketi’l-ǾArabiyyeti’s-SuǾûdiyye, Riyad 1402/1982, s. 16-31; Mustafa Fayda, İslamiyet’in Güney Arabistan’a Yayılışı, Ankara 1982, s. 24, 58, 119-128; I. Shadid, Byzantium and the Arabs in the Sixth Century, Washington 1995, s. 3-5, 19-22, 144-160, 163, 165-167, 195-196, 405-406; a.mlf., “Kinda”, EI² (İng.), V, 118-120; M. Lecker, “Judaism among Kinda and the Ridda of Kinda”, JAOS, CXV/4 (1995), s. 635-650; F. Krenkow, “Kinde”, İA, VI, 811-812.

Mustafa Sabri Küçükaşcı