KERÂBÎSÎ

(الكرابيسي)

Ebû Alî el-Hüseyn b. Alî b. Yezîd el-Kerâbîsî el-Bağdâdî (ö. 248/862)

Şâfiî fakihi, hadis ve kelâm âlimi.

Kalın pamuklu kumaş ticaretiyle uğraştığı için Kerâbîsî nisbesiyle tanınmıştır. Hanefî fıkhı tahsil ederek nazarî hukuk ve cedel alanında uzmanlaşan Kerâbîsî, Bağdat’a gelen İmam Şâfiî’nin ders halkasına katılarak onun mezhebini benimsedi. Şâfiî, Za‘ferânî’nin kendisinden rivayet ettiği kitapları Kerâbîsî’nin de rivayet etmesine icâzet verdi. Uzun süre yanından ayrılmadığı Şâfiî’nin Irak dönemine ait kadîm görüşlerinin en önemli râvisidir. Şâfiî, Iraklı talebelerinin en gözdesi olan Kerâbîsî’nin hıfzını ve ilmini övmüş, mezhebini öğretenlere ona itibar etmelerini tavsiye etmiştir. Kerâbîsî ayrıca Ahmed b. Hanbel, Ma‘n b. Îsâ, Yezîd b. Hârûn, İshak b. Yûsuf el-Ezrak, Ahmed b. Hasan el-Kerhî, Ya‘lâ b. Ubeyd et-Tenâfisî ve Muhammed b. Ubeyd et-Tenâfisî gibi şahsiyetlerden rivayette bulundu. Aralarında Ubeyd b. Muhammed b. Halef el-Bezzâr ve Muhammed b. Ali b. Medînî’nin de yer aldığı âlimler kendisinden hadis dinledi. Ebû Bekir eş-Şâşî onun güvenilir bir râvi olduğunu söyler (Ebû Âsım el-Abbâdî, s. 24). Kerâbîsî’nin ölüm tarihi için 245 (859) ve 248 (862) yılları verilmekteyse de ikincisinin daha isabetli olduğu kabul edilmiştir. İbn Abdülber ve İbn Hacer el-Askalânî’nin kaydettiği 256 (870) yılı bir yanlışlık eseri olmalıdır.

İbn Hibbân eŝ-Ŝiķāt adlı kitabında Kerâbîsî’nin biyografisine yer verir ve önceleri muteber bir muhaddisken daha sonra gözden düştüğünü bildirir. Hatîb el-Bağdâdî de onun halku’l-Kur’ân meselesi dolayısıyla Ahmed b. Hanbel ve taraftarlarınca dışlandığını kaydeder. Rivayete göre Kerâbîsî Allah’ın indirdiği lafzın mahlûk olmadığını, ancak kulların Kur’an’ı telaffuz edişinin yaratılmışlığını inkâr edenin küfre düşeceğini savunuyordu. Bizzat telaffuz fiilinin mi yoksa telaffuz edilen Kur’an’ın mı mahlûkiyetini kastettiği hususu açıklığa kavuşturulmamıştır (DİA, XV, 372). Ahmed b. Hanbel onun savunduğu görüşün Cehmiyye’ninkinden farklı olmadığını söylemiştir (Hatîb, VIII, 64-66). Kerâbîsî, nasları esas almakla birlikte itikadî meseleleri akıl ilkeleriyle teyit etmeyi gerekli bulan ilk dönem Ehl-i sünnet kelâm âlimlerinden biri olarak kabul edilir. İbnü’n-Nedîm, Küllâbiyye’nin ricâli arasında saydığı Kerâbîsî’nin kader meselesinde Cebriyye’ye meylettiğini söylerse de bu iddia diğer kaynaklarca doğrulanmamıştır.

Kerâbîsi, devlet başkanlığı konusunda müslümanların en faziletlisi dururken başkasına biat etmenin câiz olmayacağını, bununla birlikte Hz. Ali ile Talha b. Ubeydullah, Zübeyr b. Avvâm, Âişe ve Muâviye b. Ebû Süfyân arasında ortaya çıkan anlaşmazlıkların farklı ictihadlara dayandığını, bu sebeple de suçlanmamaları gerektiğini söylemektedir. Onun, tek kişinin şahitliğini yeterli gören kimsenin nassa aykırı davrandığı için tövbe etmesinin lüzumu yönündeki ictihadı da ilginçtir (diğer bazı görüşleri için bk. Sübkî, II, 125-126).

Kerâbîsî’nin hacmi yaklaşık 200 cüzü bulan çeşitli eserler kaleme aldığı belirtilmişse de bunlar günümüze ulaşmamıştır. Adları bilinen bazı eserleri şunlardır: Edebü’l-ķađâǿ (hadis, muhtelif nakiller ve fıkhî ihtilâflar açısından zengin bir içeriğe sahiptir; Mâverdî’nin Kerâbîsî’den yaptığı iktibaslar [Edebü’l-ķāđî, II, 327, 378] bu kitaptan alınmış olmalıdır); Kitâb fi’l-maķālât (kelâma dair olup özellikle Hâricîler hakkında zengin bilgiler ihtiva eden kitabın bazı pasajları ilhâdla ilgili eserlerde yer almaktadır); Esmâǿü’l-müdellisîn (hadis ricâli tenkidi alanında öncü eserlerden kabul edilmiştir); Kitâb fi’ş-şehâdât; Kitâbü’l-İmâme.

BİBLİYOGRAFYA:

Eş ‘arî, Maķālât (Ritter), s. 95, 457, 602; İbn Hibbân, eŝ-Ŝiķāt, VIII, 189; İbn Adî, el-Kâmil, II, 775-777; İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist (Teceddüd), s. 230-231; Mâverdî, Edebü’l-ķāđî (nşr. Muhyî Hilâl Serhân), Bağdad 1391/1971, II, 327, 378; Ebû Âsım el-Abbâdî, Ŧabaķātü’l-fuķahâǿi’ş-ŞâfiǾiyye


(nşr. G. Vitestam), Leiden 1964, s. 23-24; Hatîb, Târîħu Baġdâd, VIII, 64-67; İbn Abdülber, el-İntiķāǿ, Kahire 1350, s. 165-166; Şîrâzî, Ŧabaķātü’l-fuķahâǿ, s. 102; Ebü’l-Ferec İbnü’l-Cevzî, eđ-ĐuǾafâǿ (nşr. Ebü’l-Fidâ Abdullah el-Kādî), Beyrut 1406/1986, I, 216; Nevevî, Tehźîb, I/2, s. 284; İbn Hallikân, Vefeyât, II, 132-133; Zehebî, Târîħu’l-İslâm: sene 241-250, s. 241-243; a.mlf., Dîvânü’đ-đuǾâfâǿ ve’l-metrûkîn, Beyrut 1408/1988, I, 203; İbn Fazlullah el-Ömerî, Mesâlik, VI, 141; Safedî, el-Vâfî, XII, 430-431; Sübkî, Ŧabaķāt, II, 117-126; İsnevî, Ŧabaķātü’ş-ŞâfiǾiyye, I, 29-30; Ebü’l-Fidâ İbn Kesîr, Ŧabaķātü’l-fuķahâǿi’ş-ŞâfiǾiyyîn (nşr. Ahmed Ömer Hâşim - M. Zeynühüm M. Azb), Kahire 1413/1993, I, 132-134; İbn Kādî Şühbe, Ŧabaķātü’ş-ŞâfiǾiyye, I, 63-64; İbn Hacer, Lisânü’l-Mîzân, II, 303-305; Sezgin, GAS, I, 599-600.

Ahmet Nedim Serinsu