KAZAN HANLIĞI

1437-1556 yılları arasında Karadeniz’in kuzeyinde İdil-Ural bölgesinde hüküm süren bir Türk devleti.

Adını Kazan şehrinden alan Kazan Hanlığı, Türk-İslâm muhitinin kuzeydoğu kısmında, önemli ulaşım yollarından birini teşkil eden İdil (Volga) nehrinin orta mecrasında eski İdil Bulgar Devleti sahası üzerinde kurulmuştur. Kazan Hanlığı’nın sınırlarını kesin biçimde belirtmek güçse de esas kısmı yaklaşık olarak bugün Rusya Federasyonu’na bağlı Tataristan, Çuvaşistan, Udmurt, Mari ve Başkırdistan özerk cumhuriyetleriyle Ulyanovsk (eski Simbir), Penza, Saratov, Kuybişev, Perm, Tambov ve Ryazan vilâyetlerini içine alıyordu. Güneyinde Astrahan Hanlığı, doğusunda ve güneydoğusunda Nogay Hanlığı, güneybatısında Kırım Hanlığı, batısında Moskova Knezliği, kuzeyinde Fin boylarıyla meskûn geniş alanlar ve kuzeydoğusunda Sibirya Hanlığı bulunuyordu.

Kazan Hanlığı’nın kuruluş tarihi konusunda iki farklı görüş vardır. Birinci görüşe göre hanlık, 1437 yılında Altın Orda hanlarından Uluğ Muhammed Han’ın tahtının elinden alınması üzerine Saray’dan ayrılarak Kazan iline gelmesiyle kurulmuştur. İkinci görüşe göre ise 1445’te Uluğ Muhammed Han’ın oğlu Mahmud’un hanlığın başına geçişiyle ortaya çıkmıştır. Hanlığın kuruluş süreci 1437-1445 yılları arasında tamamlanmış ve 1445’ten itibaren bağımsız bir devlet statüsüne kavuşmuştur.

Altın Orda’nın başşehri Saray’dan ailesi ve 3000 kadar askeriyle ayrılmak zorunda kalan Uluğ Muhammed Han tahtını yeniden ele geçirmek için faaliyete girişti. Önce Rus sınırındaki Belev’e giderek


1432’de yarlık verip knez tayin ettiği II. Vasili’den yardım istedi. Ancak kendisinden gerekli yardımı alamadığı gibi düşmanca karşılandı. Onunla yaptığı mücadeleden galip çıkınca (1437-1438) eski Kazan şehrine geldi. Bölge halkı onu sevinçle karşıladı, böylece Kazan Hanlığı’nın temelleri atılmış oldu. Kazan merkezli olarak Moskova Knezliği’ne karşı mücadeleyi sürdüren Uluğ Muhammed Han Moskova’ya karşı seferler düzenlemeye başladı. 1439’da yapılan sefer netice vermeyince 1444 yılı sonbaharında Moskova’ya ikinci defa sefer açıldı. 7 Temmuz 1445’te Kazan kuvvetleriyle Moskova ordusu arasında Suzdal şehri civarında vuku bulan meydan savaşında Ruslar yeniden mağlûp oldular. Büyük Knez Vasili ve kardeşi Mihail esir düştüler. Vasili, o zamana göre çok büyük yekün tutan 200.000 ruble fidye vermek ve Uluğ Muhammed’in oğlu Kāsım’a, Oka nehri üzerinde Mişerler’le meskûn Hankirman (Kasımov) şehri merkez olmak üzere Kāsım Hanlığı’nın kurulmasına müsaade etmek zorunda kaldı.

Uluğ Muhammed Han, Altın Orda Devleti’ni yeniden canlandırmak gayesiyle Kazan Hanlığı’nı güçlendirmeye çalıştı. Altın Orda Devleti’ne tâbi devletlerin, bilhassa Moskova Knezliği’nin etrafında toplanmış olan Slav beylerinin de bundan böyle kendisini hükümdar olarak tanımasını hedefliyordu. Onun vefatından sonra yerine Belev-Suzdal savaşlarında kahramanlık gösteren büyük oğlu Mahmud (1445-1462) geçti (Rus kaynaklarında Mahmutek). Mahmud’un devrinde barış hüküm sürdü. Onun ölümü üzerine yerine oğlu Halil (1462-1467) hükümdar oldu. Fakat Halil 1467’de kardeşi İbrâhim (1467-1478) tarafından tahttan indirildi. İbrâhim’in tahta geçmesiyle Kazan Hanlığı’nda taht kavgaları başladı. Onun tahta çıkmasını istemeyen diğer bir grup Mahmud’un kardeşi ve Kāsım Hanlığı’nın kurucusu, aynı zamanda İbrâhim’in üvey babası olan Kāsım’ın adaylığını ileri sürmeye başladı. Kazan’daki taraftarlarının ve Rus knezinin yardımıyla Kazan tahtına geçmeyi planlayan Kāsım, III. İvan’dan yardım istedi. Bu sırada dağınık Rus knezliklerini Moskova etrafında toplayan III. İvan, Kazan Hanlığı’na karşı düşmanca bir tutum izlemeye başlamıştı. Kāsım’ın yardım isteği onu memnun etti. Ekim 1467’de Kāsım’ın kuvvetleriyle III. İvan’ın gönderdiği kuvvetler Kazan’a hücum ettilerse de geri püskürtüldüler. Bu taht mücadelesi Kāsım’ın ölüm tarihi olan 1468’e kadar sürdü. Fakat aynı yıl Rus kuvvetleri, İbrâhim’in Kazan’da bulunmadığı bir sırada Kazan’a âni bir baskın düzenlediler. Bunun üzerine kuvvetlerini toplayan İbrâhim, Nijni Novgorod şehrine çekilen Ruslar’ı ağır bir yenilgiye uğrattı ve çok sayıda esirle Kazan’a döndü. Bu savaştan kısa bir müddet sonra kuvvetlerini toplayan III. İvan yeniden Kazan üzerine yürüyünce İbrâhim esirleri serbest bırakarak barış istemek zorunda kaldı. Bu mücadeleler İbrâhim’in vefatına kadar devam etti. İbrâhim’in ölümünden sonra Kazan Hanlığı’nda Rus nüfuzu başladı.

Taht mücadelesi III. İvan tarafından dikkatle tertiplenmiş ve müdahale yalnız iki rakip arasında geçen basit bir taht kavgası şeklinde kalmamış, gerek Kazan gerekse Kāsım hanlıklarının tarihine büyük ölçüde tesir edecek neticeler doğurmuştur. Bu yüzden Kāsım ile Kazan hanlıkları birbirine düşman duruma gelmiştir. Kazan, Ruslar’ın merkezine yakın kuvvetli bir dayanak noktasını kaybetmiş olduğu gibi Kāsım Hanlığı da Moskova’nın elinde bir oyuncak haline gelmiştir. Bu aynı zamanda, 1445 yılında Kazan ile Moskova arasında ve Kazan lehine yapılmış olan barış devresinin fiilen sona ermesi demekti.

Kazan Hanlığı’nın iç tarihi bir türlü istikrar bulamayan bir manzara arzetmektedir. Hanlığın hüküm sürdüğü 115 yıl içinde on dokuz defa han değişmiş, on beş han tahta çıkmış, bunlardan bazıları birkaç defa tahtı işgal etmiştir. Hanlığın iç tarihinin ikinci özelliği de yerli aristokrasi sınıfının iki gruba ayrılarak devlet işine karışması ve bilhassa son devirlerde amansız bir mücadeleye tutuşmasıdır. Bu da devletin felâketini hızlandıran sebeplerden biri olarak kabul edilir.

1487’de Kazan Ruslar tarafından ilk defa işgal edildi, 9 Temmuz 1487 tarihinde başşehir Kazan düştü. Fakat Moskova, Kazan Hanlığı’nı tamamıyla ortadan kaldıracak güçte olmadığı ya da burayı Kāsım Hanlığı gibi kendisine tâbi Ruslar’a hizmet edecek bir devlet halinde muhafaza etmeyi istediği için III. İvan, Kazan tahtına Muhammed Emin’i çıkardı. Ayrıca Kazan Hanlığı ile karşılıklı münasebetleri tayin eden bir anlaşma yapıldı. Buna göre Kazanlılar Ruslar’a karşı savaşmayacak ve Moskova büyük knezinin muvafakati olmadan kendilerine han seçemeyeceklerdi. Bu tarihten itibaren Kazan’da Moskova’nın nüfuz devri başlamış oldu. 1480’de Saray hanları tâbiiyetinden çıkan III. İvan, Kazan ve Kāsım hanlarına Moskova tarafından verilmesi gereken yıllık vergiyi kesmekle kalmıyor, Kazan tahtına kendi adayını seçtirmeyi başarıyordu.

1502 yılında üçüncü defa Kazan tahtına geçirilen Muhammed Emin hiç beklenmedik bir şekilde 1505’te Moskova’ya karşı sefer açtı. 22 Mayıs ve 22 Haziran 1506’da Rus orduları mağlûp edildi. Fakat onun ölümünden sonra Moskova’nın adayı Şah Ali tahta geçti (1519). Kazan’da ise Şah Ali’nin aleyhtarları Kırım hanını yardıma çağırınca Sâhib Giray Han Kazan tahtına geçti (1521) ve Moskova’ya karşı sefer açtı. 1523’te Kırım tahtına geçen Saâdet Giray, Moskova ile dost geçinme siyaseti takip ettiğinden Kırım-Kazan iş birliği sona erdi. Sâhib Giray da Moskova’ya yalnız başına karşı duramayacağını bildiği için Osmanlılar’dan yardım yolları aradı, fakat bundan pek bir sonuç çıkmadı. 1524’te Kazan tekrar Ruslar tarafından kuşatıldıysa da bu muhasaradan bir şey elde edemediler. 1530’da yeniden Kazan’ı kuşattılar ve bu defa Kazan Moskova ile anlaşmak zorunda kaldı. Böylece Kazan’daki Rus nüfuzu tekrar arttığı gibi her yıl çara belirli miktarda vergi vermeyi de kabul ettiler.

Hanlığın son yıllarında Kazan’da iktidarı elinde bulunduran zümre, barışın korunması için han seçiminde Moskova’nın arzusuna boyun eğmek, topraktan fedakârlık etmek, hatta çocuk yaşta han ilân edilen Ütemiş Giray ile (1548-1551) annesi Süyünbike’yi Moskova’ya teslim etmek gibi ağır şartlara katlanmak zorunda kaldı. 1552’de Astrahan Hanı Kāsım’ın oğlu Yâdigâr, Kazan tahtına davet edildi. Yâdigâr’ın Kazan’a gelmesiyle halkın kendisine olan güveni arttı. Kazan’ın dağ tarafı Ruslar’a karşı ayaklandı ve tekrar merkezle birleşti. Ruslar arasında panik başladı. Moskova’ya karşı sefer açan Kırım orduları Tula’ya kadar ilerledi. Bu hareketler Moskova’nın Kazan’a karşı bir sefer açmasına sebep oldu. IV. İvan 150.000 asker, 150 top ve İngiliz mühendisi Butler’in kumandasındaki istihkâm kıtası ile Kazan üzerine yürüdü. Rus ordusu 20 Ağustos 1552’de Kazan’a ulaşarak 23 Ağustos’ta şehri kuşattı. İki ay kadar süren kanlı çarpışmaların ardından 15 Ekim 1552’de Kazan düştü. Böylece Orta İdil sahasında milâttan sonra VI. yüzyıldan beri devam etmekte olan Türk hâkimiyeti sona erdi. Kazan 1552’de işgal edildiği halde ülkenin fiiliyatta ele geçirilmesi ve kitle halinde Moskova’ya


karşı millî hareketin bastırılması XVI. yüzyıl sonuna kadar sürmüştür.

Kazan Hanlığı ahalisinin asıl unsurunu eski Bulgar, Kıpçak ve Uz gibi çeşitli Türk boylarının karışımından meydana gelen Kazan Türkleri (Tatarlar) teşkil ediyordu. Fin kavimlerinden en kalabalık zümreyi ise Çirmişler (Mari) oluşturuyordu. Çirmişler’le Arlar’ın (Udmurt) iptidaî kültüre sahip oldukları, başlıca avcılıkla, Çuvaş ve Mokşılar’ın da arıcılıkla uğraştığı bilinmektedir. Bu gayri müslim kabileler Kazan Hanlığı’na vergilerini düzenli biçimde ödeyerek geniş bir serbestlik içinde yaşıyorlardı.

Kazan Türkleri’nin büyük çoğunluğu ise ziraatla uğraşıyordu. İslâm dininin ve şehir hayatının erken inkişaf etmesi ahalinin yaşayış tarzına ve kültürüne büyük tesir yapmıştı. Buna en iyi örnek 1507 yılında bir Türkçe tefsir kitabının yazılması, İdil Bulgar Devleti’nden kalan harabelerdeki kanalizasyon sistemi ve hamamlardır. Arkeolojik araştırmalar Kazan Hanlığı ahalisinin genel olarak hayvancılık, ziraat, kürk ticareti ve dericilikle uğraştığını göstermektedir. Ayrıca şehrin su yolları üzerinde bulunması yaygın olarak balıkçılık yapıldığını ispatlamaktadır. Kazan bundan dolayı bir ticaret merkezi haline gelmişti.

Kültür seviyesinin yüksek olduğu, XVI. yüzyıl ortalarında Safâ Giray’ın karısı Süyünbike’nin bir kütüphane kurmasından da anlaşılmaktadır. Bu devrin şairlerinden Muhammed Yâr’ın 1539’da Tuhfe-i Merdân ve 1542’de Nûr-i Sudûr adlı eserleri kaleme aldığı bilinmektedir. Aynı dönemde Alpamşa, Çura Batır, Edige destanları halk arasında çok yaygındı, Kazan Hanlığı devri edebî ve idarî dili hakkındaki en önemli belge, Sâhib Giray Tataristan Devlet Müzesi’nde saklanmakta olan Han Yarlığı’dır. Bu yarlık dışında yazılı malzeme azdır. Kazan’da Ruslar’ın istilâsından önce çok sayıda cami, medrese, kervansaray gibi mimari eserler mevcuttu. Kazan Türkleri’nde kuyumculuk gibi ince sanatlar bir hayli gelişmiş olup IV. İvan’ın ele geçirdiği Kazan tacının da yerli sanatkârlar tarafından yapıldığına şüphe yoktur. Fakat bu değerli ziynet, hat, yapı eserleri IV. İvan’ın Kazan’ı istilâsıyla yağma ve tahrip edildi, büyük çoğunluğunun izi bile kalmadı.

BİBLİYOGRAFYA:

Mercânî, Müstefâdü’l-ahbâr fî ahvâli Kazân ve Bulgār, Kazan 1897, I, 117-133; K. Fuks, Kazan Tarihi (trc. Necip Halfin), Kazan 1908; İstoriya Tatarii v Dokumentah i Materialah, Moskova 1937, s. 95-131; Akdes Nimet Kurat, Türkiye ve İdil Boyu, Ankara 1964, s. 65-83; a.mlf., IV-XVIII. Yüzyıllarda Karadeniz Kuzeyindeki Türk Kavimleri ve Devletleri, Ankara 1972, s. 152-202; a.mlf., Rusya Tarihi, Ankara 1987, s. 100-101, 116-117, 152-154; a.mlf., “Kazan Hanlığı”, DTCFD, XII/3-4 (1954), s. 227-247; a.mlf., “Rus Hakimiyeti Altında İdil-Ural Ülkesi”, a.e., XXIII/3-4 (1968), s. 91-99; Tatarstan ASSR Tarihi, Kazan 1970, s. 69-100; J. Pelenski, Russia and Kazan A Conquest and Imperial Ideology: 1438-1560, Paris 1974; Ahmet Temir, “Kazan Hanlığı”, TDEK, s. 933-937; Abdullah Battal Taymas, Kazan Türkleri, Ankara 1988, s. 23-34; Nadir Devlet, “Kazan Hanlığı”, Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, İstanbul 1989, IX, 344-350; K. Takeo, “Kazan After 1552: The Rebellion of 1552-1557 (the “Kazan war”) and the Muscovite State”, The Proceedings of the International Conference on Urbanism in Islam, Tokyo 1989, s. 1-49; M. Hudyakov, Oçerki po İstorii Kazanskogo Hanstva, Moskova 1991; Hadi Atlasi, Sibir Tarihi, Süyünbike, Kazan Hanlıgı, Kazan 1993, s. 185-428; Tatar Tarihi: Onıtılmas Sehifeler (haz. S. H. Alişev), Kazan 1994, s. 139-143; Rızaeddin Fahreddin, Kazan Hanları (haz. Ravil Emirhan), Kazan 1995; F. Kämpfer, “Die Eroberung von Kasan 1552 als Gegenstand der zeitgenössischen russischen Historiographie”, Forschung zur Osteuropäischen Geschichte, sy. 14, Berlin 1969, s. 7-161; Reşid Rahmeti Arat, “Kazan”, İA, VI, 505-519; W. Barthold - [A. Bennigsen], “Kāzān”, EI² (İng.), IV, 849-850; Uli Schamiloğlu, “Kazan Khanate”, The Oxford Encyclopedia of the Modern Islamic World (ed. J. L. Esposito), Oxford 1995, II, 408-409.

İsmail Türkoğlu