KARLI-İLİ

Batı Yunanistan’da bir Osmanlı sancağı.

Patras körfezinin kuzeyi ile Arta körfezinin güneyi arasında bulunan tarihî sancağın batısında İyon denizi, doğusunda Navpaktos (İnebahtı) dağlık yöresi bulunmaktadır. Osmanlı dönemindeki Karlı-ili adı “Karlo’nun (Carlo Tocco) toprakları” anlamındaki Karlo ilinden bozmadır.

Karlı-ili 1460-1821 arasında Osmanlı sınırlarına dahildi. Ancak etrafta bulunan Venedikliler, Franklar ve Güney İtalya’daki Aragon Krallığı’na karşı, kısmen de stratejik sebeplerle Osmanlılar’ın burasıyla ilgilenmeleri daha önceki tarihlere gitmektedir. Bölgeye kayda değer bir müslüman Türk yerleşmesi olmamışsa da XVIII. yüzyıldan itibaren daha çok ihtidâlar dolayısıyla yavaş yavaş İslâmî bir hayat belirmeye başlamıştır. Bu durum özellikle Vrahori (Agrinion) ve Zapandi (Megalohori) kasabalarında görülür. Günümüzde Yunanistan’ın Aetolo-Akarnania bölgesinin merkezi olan Vrahori esasen XVII. yüzyılda Osmanlılar tarafından kurulmuştur.

İlkçağ’larda bölge Aetolia ve Akarnania olmak üzere iki federasyona ayrılmıştı. Bizans döneminin ortalarından itibaren de Vonitsa, Aetos, Acheloos, Angelokastro ve Dragomesto piskoposluklarına taksim edilmişti. Osmanlılar zamanında Akarnania Ekseremere (Xeromeri) ve Vonitsa, Aetolia ise Engilikasrı (Angelokastro), Vrahori / Vrahor (Vloho) ve Valtos (Valtoz) kazalarına bölünmüştü. Kale isimlerine bağlı olarak yapılan bu taksimatın Osmanlılar öncesinde bölgenin yönetim merkezlerinin bulunduğu kalelere atıfla belirlendiği anlaşılmaktadır. Engilikasrı Kalesi’nin kalıntıları bugün hâlâ aynı adla anılan köyün yukarısında mevcuttur. Aetos (Aydos), Dragomesto ve Vonitsa kale kalıntıları da günümüzde ayakta olmasına karşılık Vloho ve Valtos kaleleri tamamen kaybolmuştur.

Karlıili’nin insanları İlkçağ’larda genellikle yüksek kale duvarlarıyla çevrili şehirlerde yaşardı. Milâttan sonra 467’den itibaren Vandallar’ın, 548-549’dan sonra da Avarlar’la Slavlar’ın işgalleri neticesinde bölgedeki antik medeniyet kayboldu. Ayrıca 522’de meydana gelen büyük bir deprem Batı Yunanistan’ı tamamen tahrip etmişti. Milâttan sonra 587’den itibaren Avar-Slav koalisyonu bölgeye iyice hâkim oldu. Muhtemelen bu tarihten sonra çok sayıda Slav buralara göç etti ve yerleşim yerlerine Slav adları verdi. Bölgenin bu dönemden itibaren 750 yılına kadar olan tarihi neredeyse hiç bilinmemektedir. 750 yılı civarında Bizanslılar Kephalonia askerî bölgesini kurdular. 827 ve 829’da Arap korsanlarının Akarnania kıyılarını yağmaladığı kaydedilmektedir. 881 ile 886 yılları arasında merkezi Navpaktos olan diğer bir askerî vilâyet Nikopolis kuruldu. Bu tarihten sonra bölgenin yeniden hıristiyanlaşması ile Slavlar ve diğer işgalcilerin yavaş yavaş Helenleşme süreci başladı. Arap coğrafyacısı İdrîsî, XII. yüzyılın ortalarında Vonitsa’nın duvarlarla çevrili küçük bir ticaret şehri olduğunu yazmaktadır.

Haçlılar’ın 1204’te İstanbul’u alması ve Bizans İmparatorluğu’nun ikiye ayrılmasından sonra Batı Yunanistan’da belli başlı merkezleri Arta (Narda) ve Ionnina (Yanya) olan Epirus Despotluğu kuruldu. Aetolo-Akarnania da bu yeni devletin topraklarına dahildi. 1323’te İtalyan asıllı Giovanni Orsini despotluğun başına geçti. 1346 yılında Sırplar Epirus ve Tesalya’yı zaptettiler. 1359’da Gjin Bue Shpata ve Peter Ljosha idaresindeki Arnavut birlikleri Engilikasrı ve Arta’ya hâkim oldular. Bölge Arnavut tarihçiliğinde Shpata Arnavut Prensliği olarak tanımlanırken Yunan tarihçileri aynı dönemi “hırsız baronlar zamanı” şeklinde adlandırır. Bu devirde buralara ciddi sayıda Arnavut yerleşimi gerçekleşti. Osmanlı döneminde bölgede ihtidâ edenlerin büyük bir kısmı da esasen bu Arnavutlar’dır. Bölgenin 1521 ve 1562 tarihli en eski Osmanlı tahrirlerinde Arnavutlar’ın kurduğu ve Paleo-Katuna, Katuna, Lepura gibi Arnavutça adlar taşıyan yerleşim birimlerine ait kayıtlar bulunmaktadır.

1374’te Arnavutlar, Valtos’un kuzeyindeki stratejik öneme sahip Arta’yı ele geçirdiler. 1380’de Yanya Despotu Thomas Arnavutlar’a karşı Osmanlılar’dan yardım istedi; bölgeye Lala Şâhin kumandasında asker gönderildi. Dört yıl sonra da Timurtaş Paşa Arta’ya hücum etti. 1390’da Gazi Evrenos ve Yahşi beyler Arta’yı zaptettiler. 1399’da İyonya adalarının İtalyan dükü Carlo Tocco (I.) Vonitsa toprakları ile Zaverda köyüne saldırdı. Osmanlılar’ın yardımıyla Xeromeri bölgesindeki Kandili, Varnaka, Aetos ve Katochi kalelerini ele geçirdi. Aetolo-Akarnania’da hâkimiyet tesis etmek isteyen Carlo’ya karşı Arnavutlar ve İtalyanlar Osmanlılar’dan yardım isteyince Teselya Valisi Yûsuf Bey Vonitsa’ya asker gönderdi (1400). Osmanlı askerlerinin büyük kısmı Aksu (Aspropotamo) ırmağını geçerken boğuldu. Daha


sonra yapılan çatışmalarda her iki taraf da bir netice alamadı ve Yûsuf Bey ile Carlo arasında bir dostluk ve barış anlaşması imzalandı. Osmanlı kaynakları bu uzak bölgede yapılan sınır savaşları hakkında pek bilgi içermemektedir. Sadece Âşıkpaşazâde, 1385’te Timurtaş Paşa’nın Karlıili seferinden söz etmekle birlikte bu tarihte henüz bu isimde bir sancak olmadığı için adı geçen sefer Arta’ya yapılan hücum olmalıdır (Karlı-ili’nin adının nisbet edildiği Carlo ilk defa 1399’da ortaya çıktı, bölgeye nihaî hâkimiyeti ise 1416’dan sonra gerçekleşti).

1404-1405’te Carlo Dragomesto’yu aldı. Gjin’in yerine geçen Paul Shpata 1407’de Engilikasrı’nı Gazi Evrenos Bey’e verdi, fakat bir yıl sonra Carlo buraya hâkim oldu ve kaleyi de yıktırdı. 1410’da Carlo ve Paul Shpata ile hasım olan Arta hâkimi Muriki Shpata, Yanya hâkimi Esau Buondelmonti ile ittifak yaptı ve Teselya’daki Osmanlı birliklerinden yardım sağlayarak Vonitsa seferine çıktıysa da başarılı olamadı. Buondelmonti’nin ölümünden sonra 1411’de Carlo önce Yanya’yı ele geçirdi, ardından 1407’de Venedikliler’in yerleştiği Lepanto ile Arnavutlar’ın elindeki Arta dışında kuzeyde Arnavutluk’tan güneyde Patras körfezine kadar bütün bölgede hâkimiyetini tesis etti.

1412-1413’te Carlo kızını Osmanlı kumandanı Mûsâ Bey ile evlendirdi, arkasından da Çelebi Mehmed’le iyi ilişkiler kurarak bir çeşit Osmanlı vasalı oldu. 1414’te Muriki Shpata ölünce yerine müslüman olan oğlu Yâkub geçti. Ekim 1416’da Carlo Yâkub’u öldürterek Yanya’dan İnebahtı’ya kadar olan bölgenin tek hâkimi oldu. 1429’da ölen Carlo’nun beş oğlu ve pek çok kızı bulunmasına rağmen bu çocukların hepsi gayri meşrû olduğu için yerine yeğeni II. Carlo geçti. I. Carlo’nun oğullarından bazılarının hak iddia etmesi üzerine II. Carlo, II. Murad’dan yardım istedi. Padişah da Selânik’i Venedikliler’den aldıktan sonra (1430) Rumeli Beylerbeyi Sinan Paşa’yı Yanya’ya gönderdi ve Yanya böylece Osmanlılar’a teslim edildi. Bu arada I. Carlo’nun oğullarından bazıları müslüman olunca Karlozâdeler olarak bilinen ünlü Osmanlı ailesi ortaya çıkmış oldu. II. Carlo, küçük bir krallık halinde 1448’de ölümüne kadar Osmanlı vasalı olarak varlığını devam ettirdi. Yerine küçük yaştaki oğlu III. Leonardo geçti. Venedikliler’in desteğini sağlama çabaları, Osmanlılar’ın yeniden harekete geçerek 1449 Martında Arta’yı almalarına yol açtı. Fakat III. Leonardo’nun Vonitsa, Varnaka, Engilikasrı ve İyon adalarını yönetmesine izin verildi. Ancak Leonardo 1460’ta Osmanlılar’a direnince Vonitsa dışında bütün topraklarını kaybetti. Bu durum kısmen Fâtih Sultan Mehmed’in aynı yılda vuku bulan Mora seferiyle de ilgilidir. Âşıkpaşazâde ile Neşrî, İbn Kemal ve Hoca Sâdeddin Efendi, padişah tarafından ele geçirilen yerler arasında Karlı-ili Kalesi’nden de bahsederler ki bu bir sehiv olmalıdır. Zira 1460’ta neredeyse bütün Carlo arazisi yani Karlo-ili Osmanlılar’a geçmişti. Çağdaş Bizans tarihçisi Sphranzes, aynı dönem için Engilikasrı’nda bir Osmanlı subaşısı bulunduğunu yazmaktadır. Leonardo, Gedik Ahmed Paşa’nın seferinin ardından son tutunma yeri olan Vonitsa’yı ve Ayamavra’nın da dahil olduğu İyon adalarını kaybedince İtalya’ya kaçtı.

Karlı-ili’nin merkezi önceleri Arta idi. Vali Fâik Paşa 1493’te burada kubbeli bir cami, medrese, hamam ve imaret yaptırarak bunlar için vakıf kurdu. Cami ve hamamın hâlâ ayakta olduğu bu külliye Batı Yunanistan’daki en önemli Osmanlı mimari eserlerindendir. 1521 tarihli Osmanlı tahrirleri, Fâik Paşa’nın Vonitsa çevresindeki ve Ayamavra’daki boş toprakları ıslah ederek yerleşime açtığını ve mülk edindiğini kaydetmektedir. Bu topraklar daha sonra paşanın oğulları Mustafa, Ahmed ve Mehmed beylerle nihayet torunu Süleyman Çelebi’ye intikal etmiştir. Fâik Paşa’nın adı, verimli Aksu deltasında pirinç üretiminin başlatılması vesilesiyle de geçmektedir. 1562 tarihli mufassal tahrir paşanın vakıf arazisi olan Surovigli köyü civarındaki çeltik üretimini kaydetmiştir (TK, TD, nr. 77, vr. 11a-b).

Ayamavra’nın 1502’de kısa bir süre Venedikliler’in eline geçmesi üzerine Arta Karlıili’nden ayrılarak Yanya sancağına bağlanmış olmalıdır. Yeni sancak merkezi Engilikasrı’na taşınmakla birlikte Ayamavra kasabası, sancağın en önemli ve en fazla müslüman nüfusu barındıran yerleşim yeri olarak gelişimini sürdürdü.

Karlı-ili sancağında sadece üç kale muhafaza edildi. 367 numaralı 927 (1521) tarihli Tahrir Defteri’nden Ayamavra’da 120 kişilik bir garnizonla 149 azeb askerinin bulunduğunu, buna karşılık daha kenardaki Vonitsa ve Engilikasrı’nda aralarında imam, kethüdâ ve dizdarın da yer aldığı yirmi sekiz kişinin yeterli görüldüğü anlaşılmaktadır. Bu toprakları dört zaîm ve 123 sipahi ile bunların silâhlı cebelüleri korumaktaydı. 1521’de bütün sancakta sadece iki cami ile üç mescidin yer alması, bu uzak bölgede bir sivil Türk ve müslüman iskânının gerçekleşmediğini gösterir. Camilerin ikisi de Ayamavra’da idi. Vonitsa ve Engilikasrı’nda ise mescidler bulunuyordu.

Osmanlı yönetiminin ilk 150 senesinde bölge idarî açıdan iki kazaya ayrıldı; 1521’de 253 köyü bulunan Engilikasrı ve adadaki köylerinden başka kara kesiminde altı köyü bulunan Ayamavra, 1600 yılından sonra Engilikasrı, merkez dışında Ekseremere, Vrahori, Valtos kazalarına taksim edildi. Osmanlı idarî görevlileri Ekseremere’de oturmaya başladılar. Vonitsa da Ayamavra’dan ayrıldı. Böylece Karlı-ili altı kazadan oluşan bir idarî birim oldu. Bir ada olan Ayamavra dışında diğer kazalar anakarada idi. Vergi (cizye) düzenlemelerinde Ayamavra, Vonitsa ve Ekseremere genellikle beraberce gruplandırılırdı. Diğer grubu ise Engilikasrı, Vrahori ve Valtos oluştururdu. 1022 (1613) tarihli cizye defterinde (BA, MAD, nr. 1348) görülen bu durum Kâtib Çelebi tarafından da Cihannümâ’da zikredilmiştir. Uygulama Osmanlı yönetiminin sonuna kadar bu şekilde sürdü.

Osmanlı döneminde Karlı-ili sancağı genellikle bir nüfus ve yerleşim hareketiyle dikkati çeker. XV. yüzyıldaki savaşlardan bölgenin çok etkilendiği âşikârdır. 894 (1489) tarihli cizye defterinde Engilikasrı kazasında 6818 hıristiyan hânenin bulunduğu kayıtlıdır. 1521 tahririnde bu rakam 253 köyde 9402’ye çıkmıştır ki bunda Osmanlı barışının etkisi açıkça belli olmaktadır. Bu durum 1562’ye kadar aynı şekilde kapasitesini zorlayarak devam etti. Zira genelde verimsiz ve kayalık olan arazi daha fazla nüfusu barındıramazdı. Aynı şekilde Ekseremere bölgesinde 1521’de yetmiş beş köyde 2706 olan hâne sayısı 1562’de 4363’e çıkmıştı. Elli dokuz köye sahip Engilikasrı’nda 1521’de 1760 hâne olan nüfus 1562’de 2708’e ulaştı. Ancak iç kesimdeki Vloho’da hiç artış gözlenmezken fazla dağlık ve ormanlık Valtos bölgesinde nisbî bir büyüme oldu. Bu da XV. yüzyılın savaş şartlarında iskân için güvenli bölgelerin tercih edildiğini, Osmanlı yönetimindeki huzur ve güvenlik ortamında dağlık bölgelerindeki fazla nüfusun düzlüklere indiğini göstermektedir.

Osmanlı öncesi ve Osmanlılar’ın ilk dönemlerinde Karlıili taşra hayatı da çok az gelişmiştir. 1521’de 100 hâneden fazla nüfusu olan sadece on dört yerleşim biriminin bulunduğu anlaşılmaktadır. Bunların en büyüğü 331 hâne ile bir ada kasabası olan Anatoliko idi. Bunu 286 hâne ile


Pozikişte, 230 hâne ile Aetos, 218 hâne ile Mesolongi, 188 hâne ile Velagosta ve 170 hâne ile Dragomesto gibi kasabalar izliyordu. Sancak merkezi olan Engilikasrı 144 hâneye sahipti. 1521-1562 arasında bu yerleşim birimleri gelişti, bazıları iki misli kalabalıklaştı. Sancakta tesis edilen barış ve güvenlik, XVI. yüzyılda burada hıristiyanlar tarafından inşa edilen kilise ve manastır sayısındaki artıştan da belli olmaktadır. Meselâ 1491’de küçük bir XII. yüzyıl manastır kilisesi bulunan Myrtia’ya 1539’da büyük bir yeni kilise yapıldı. Bu arada eskisi de fresklerle tezyin edildi ve bunlar XVI. yüzyılın sanat değeri yüksek en iyi Yunan kiliseleri haline getirildi. Ayrıca Engilikasrı’nın güneyinde Gouria köyündeki Taksiarchi Kilisesi ile Xeromeri’de Konopina köyündeki Aziz Apostol Manastırı Kilisesi süslemeleri de dikkat çekicidir. Karlıili’nde 927 (1521) tahrirlerinde on manastır kaydedilmişken bu sayı 1562’de yirmi dokuza ulaşmıştır. Aynı şekilde 1521’de Anatoliko’da iki, Engilikasrı’nda bir manastır mevcutken 969’a (1562) kadar birer yeni manastır inşa edilmiştir. Bu durum ve hıristiyan toplumunun refah seviyesindeki nisbî gelişme Osmanlılar’ın dinî politikalarındaki pragmatik tavırlarının bir sonucudur.

927 (1521) ve 969 (1562) tahrirleri, Karlıili’nde tarım ve hayvancılık alanlarında ciddi ilerlemelerin yaşandığı bölgede pirinç üretiminin başlatıldığını, tahıl ziraatı ve şarapçılığın geliştiğini, orman ürünlerinde artış olduğunu açıkça göstermektedir. Özellikle dericilikte kullanılan meşe palamudu önemli gelir kaynağıydı. Aynı şekilde sadece Aksu deltasındaki balıkçılıktan hazineye 260.124 akçe, Karlıili genelindeki koyunculuktan ise 1521’de 142.000 akçe gelir kaydedildiği, bu meblağın 284.000 baş hayvana tekabül ettiği ve hâne başına ortalama yirmi beş koyun demek olan bu durumun o günkü şartlarda ciddi bir servet olduğu anlaşılmaktadır. Sancağın kıyı kesimindeki beş iskele üretilen malların dışarıya pazarlandığı yerlerdir. Bunlardan kuzeyde Amvraki 1521’de 14.000 akçe, Dragomesto 7586 akçe ve Anatoliko 7250 akçe gümrük resmi gelirine sahipti.

Karlıili’nde XVII. yüzyılda hızlı bir gerileme oldu. 1052 (1642-43), 1061 (1651), 1088 (1677-78) ve 1095 (1684) yıllarına ait cizye defterlerinde bu süreci takip etmek mümkündür. 1562 ile 1684 yılları arasında Vonitsa ve Ekseremere kazaları hıristiyan nüfusunun dörtte üçünü kaybetti. Yine 1562-1677 arasında Engilikasrı nüfusunda üçte iki, Valtos’ta ise üçte biri nisbetinde azalma oldu. Bu durum İslâmlaşma yüzünden değildir. İslâmlaşma sadece Engilikasrı ve Vloho bölgelerinde etkili olmuştur ve 1562 tahririne göre henüz başlangıç aşamasındadır. Nitekim sadece Pozikişte köyünde 229 hâneden on sekizi müslümandır. Bunlardan onu da yeni ihtidâ etmiştir. Esasen imparatorluğun bütün Balkan eyaletlerinde görülen bu nüfus kaybı, kısmen Girit savaşları yüzünden bölgede bozulan huzur ve asayiş sonucu artan çete ve gerilla faaliyetleriyle Osmanlılar’ın denetimlerinin zayıflaması sebebiyledir. Karlıili’ndeki hıristiyan nüfus kaybında iki yeni müslüman kasabasının kurulması da pay sahibi olabilir. 1670’te buraları dolaşan Evliya Çelebi, bölgede 1562’den sonra kurulmuş olan Zapandi ve Vrahori kasabalarından bahseder. Onun nüfusla ilgili verdiği rakamların doğruluğu şüpheli olsa da camileri, okulları, hamamları bulunan bu iki kasabanın önemli İslâmî merkezler olduğu kesindir.

1683’te başlayıp 1699’da Karlofça Antlaşması ile sonuçlanan savaş bölgede çok büyük tahribata sebep olmuştur. Nitekim Vonitsa ve Ekseremere kazalarında 1684’te toplam 1126 hâne mevcutken bu rakam 1732’de 913’e inmiştir. Savaş sırasında Vonitsa Venedikliler tarafından ele geçirildi ve Karlofça Antlaşması ile de onlara bırakıldı. Etraftaki köylerin birçoğu Osmanlılar’da kaldıysa da bu durum artık sembolik bir hâkimiyetti. 1702’de Zapandi kasabası müslümanlarından Bâbıâli’ye yazılan bir mektupta cami, hamam ve Hızır Ağa Vakfı’nın hıristiyanların işgali sırasında yıkıldığı bildirilmektedir. Bunun üzerine Eğriboz valisi durumu incelemekle görevlendirilmiş, vali yıkılan eserlerin yeniden yapılması için gereken parayı göndermiştir. Venedikliler’in ulaşamayacağı kadar içeride bulunan Engilikasrı, Vrahori ve Valtos’da 1684-1732 arasında yeniden bir gelişme kaydedildi. Buralarda toplam hâne sayısı 1524’ten 1813’e çıktı. Bunlardan 189’u müslümanlardan oluşuyordu.

Bu hızlı nüfus kaybından endişeye düşen Bâbıâli 1732’de bir heyet göndererek Karlıili’nin yeni bir tahririni yaptırdı. Müslümanların da dahil edildiği bu tahrir artık İslâm’ın bölgeye ciddi olarak yerleşmiş olduğunu göstermektedir. Buna göre Anatoliko’da müslüman nüfus altı hâne ve bir imam, Gouria’da on sekiz hâne (bunların ikisi yeni mühtedi), Neohori’de on iki hâne (on üç hıristiyan), Vloho kazasındaki Velagosta altmış sekiz hânedir (sekiz hıristiyan). Vrahori ve Zapandi kasabalarında ise durum daha açıktır. Vrahori’de 1642’de sadece on üç hıristiyan hânesi varken 1732’de altmış beş müslüman, otuz yedi hıristiyan hânesi, 1809’da 500 müslüman 100 hıristiyan hânesi bulunmaktadır. Zapandi kasabasında da 1642’de kırk hıristiyan hânesi mevcutken 1732’de bu sayı yirmi beşe düşmüş, müslüman hâne sayısı da elli altı olarak tesbit edilmiştir. 1809’da ise seksen müslüman hânesine karşılık kırk hıristiyan hânesi kaydedilmiştir. Vrahori’de bulunan kırk yahudi hânesi de buranın ekonomik açıdan önemli bir yerleşim birimi olduğunun göstergesidir.

1732 ile 1815 yılları arasında müslümanlar da dahil Karlıili’nin nüfusu tekrar iki misline çıktı. Fransız seyyahı Pouqueville, Osmanlı istatistiklerine dayalı olarak bölgedeki köylerin hâne sayısını ayrıntılı biçimde yayımlamıştır. Aynı zamanda Tepedelenli Ali Paşa’nın özel doktorluğunu yapan Pouqueville Osmanlı belgelerini de görmüş olmalıdır. 1805 ve 1809 yıllarında bölgeyi dolaşan İngiliz seyyahı William Martin Leake de ayrıntılı bilgiler vermektedir. Osmanlılar’a karşı son derece olumsuz olan Leake, bununla birlikte Tepedelenli Ali Paşa’ya kadar Karlıili Yunanlıları’nın rahat içerisinde olduklarını yazmaktan kendini alamamıştır (Travels, III, 540). Gerçekten de bu devrin gözle görülür bir güvenlik ve refah dönemi olduğu açıktır. Yunanlılar ticaretle meşgul oluyorlardı ve Derbend ağası ile aralarında iyi ilişkiler vardı. Ali Paşa’dan önce burada bulunan Derbend ağasından saygıyla bahsediyorlardı. Ayrıca Karlıili’nin doğrudan devlet hazinesine bağlı olması da (hassa) onlara avantaj sağlıyordu. Karlıili’ndeki bu durum, bölgede pek çok yeni kilise ve manastır inşa edilmiş olmasından da anlaşılmaktadır. Son derece itinalı tezyin edilmiş bu eserler çoğunlukla İslâm mimari etkisi taşımaktadır. Bunların en iyi örneklerini Aetos’taki Aya Nikolas (1692), Sivista (Ellinikon) köyündeki Aya Yorgi (1696) kiliseleriyle Panaya Porta (1726), Panagia Ligovitsi (1741), Profitis Ilias (1760) manastırları oluşturur.

XVIII. yüzyılda, 1642’de sadece 175 hâne nüfusu bulunan Mesolongi köyü sancağın en gelişmiş ticaret merkezi oldu. Dışarıdan gelebilecek saldırılara karşı kasaba duvarlar ve burçlarla tahkim edildi. Leake, burada 1805’te tamamı hıristiyan Yunanlı olan 1000 hâne ve yaklaşık 4600 kişinin yaşadığını kaydetmiştir.


1800 yılı civarında Yanya Valisi Tepedelenli Ali Paşa Karlıili üzerinde de otoritesini tesis etti. 1799’da Venedik Cumhuriyeti’nin sona ermesi, Ali Paşa’ya 1684’ten beri Venedikliler’in elinde bulunan Vonitsa’yı geri alma imkânı verdi. Ali Paşa daha sonra Karlıili ile adalar arasındaki trafiği kontrol etmek için kıyıda Aziz George ve Tekke kalelerini inşa ettirdi (Tekke Kalesi Evliya Çelebi’nin 1670’te anlattığı Dizdar Hasan’ın Halvetî Tekkesi alanında inşa edilmiştir). Her iki kale de günümüzde hâlâ ayaktadır. Ali Paşa’nın katı yönetimi bölgede Osmanlılar’a karşı giderek ciddi rahatsızlıkların oluşmasına yol açtı. Bu yüzden Karlıili, 25 Mart 1821’de başlayan Yunan isyanına daha başlangıçta katıldı. Şiddetli geçen savaşlar sırasında özellikle iki müslüman kasabası Zapandi ile Vrahori tamamen yerle bir edilerek halkı ya öldürüldü ya da sürüldü. Savaşın en kritik dönüm noktasını, sancağın en büyük kasabası olan müstahkem Mesolongi (Missolonghi) kuşatması teşkil etti. Yunanistan bağımsız olduktan sonra Osmanlı döneminin bütün izleri silinerek Vrahori yeniden inşa edildi, Karaha-Nomos (Aetolo-Akarnania) bölgesinin merkezi oldu, 1936’da adı Agrinion olarak değiştirildi. Zapandi kasabası ise yeniden inşa edilmedi. Vonitsa yakınlarındaki iki kale ve özellikle Hızır Ağa Camii’nin yalnız minaresi boş bir alanda hâlâ İslâmî geçmişi hatırlatırcasına ayakta durmaktadır. İslâmî kültürel hayat, camiler, okullar, hamamlar, tekkeler, sanat ve edebiyatla günlük yaşantı artık sadece Osmanlı arşivleri ışığında yeniden ortaya konulabilir. Zira günümüzde bölgede Karlıili ismi bile hâfızalardan silinmiş durumdadır.

Vrahori zamanımızda 40.000 nüfuslu bir ziraat ürünleri ticareti ve endüstri merkezi olarak gelişti. Bölgenin en kuzey ucunda Osmanlı kervansarayı etrafında kurulan Karavasara köyü (1562’de 125, 1805’te kırk hâne) bugün Amphilochia adıyla anılmakta olup bu kesimin en büyük ikinci kasabasıdır.

BİBLİYOGRAFYA:

BA, TD, nr. 367; BA, MAD, nr. 561, 1348, 15190, 15232, 17820; TK, TD, nr. 77, vr. 11a-b; TK, MAD, nr. 6509; Pîrî Reis, Kitâb-ı Bahriye (nşr. Ali Haydar Alpagot - Fevzi Kurdoğlu), İstanbul 1935, s. 370-377; Evliya Çelebi, Seyahatnâme, VIII, 620-637; F. C. H. L. Pouqueville, Voyage de la Grèce, Paris 1820, III, 138-139, 520-525; W. M. Leake, Travels in Northern Greece, London 1835, I, 106-174; III, 488-578; IV, 1-43; E. Oberhummer, Akarnanien, Ambrakia, Amphilochien und Leukas im Altertum, München 1887; A. Philippson - E. Kirsten, Die griechische Landschaften, II, Der Nordwesten der griechischen Halbinsel, Frankfurt-Main 1952-53; D. M. Nicol, The Despotate of Epirus, Oxford 1957, tür.yer.; F. Babinger, “Beiträge zur Geschichte von Qarlyeli vornehmlich aus osmanischen Quellen”, Aufsätze und Abhandlungen zur Geschichte Südosteuropas und der Levante, München 1962, I, 370-377; W. Miller, The Latins in the Levant, A History of Frankish Greece, New York 1965; G. Schiro, Cronaca dei Tocco di Cefalonia di Anonimo, prologomeni, testo critico e traduzione=Corpus Fontium Historiae Byzantinae, Roma 1975; a.mlf., “Il ducata di Leukada e Venezia fra il XIVe e XV secolo”, Byzantinische Forschungen, V, Amsterdam 1977, s. 353-378; A. Paliouras, Vizantini Aitoloakarnania, Symvoli sti vizantini kai metavizantini mnimeiki techni, Athens 1985, tür.yer.; S. Lauffer, Griechenland, Lexikon der historischen Stätten, München 1989, tür.yer.; A. K. Orlandos, “Vizantina mnimeia tis Aitoloakarnanias”, Archeion Vizantinon Mnimeion tis Ellados, IX, Athens 1961, s. 3-112; L. Vranousis, “Tó chronikòn Ionanníon kat’anékdoton dimódi epitoumis”, Epetiris tou Mesaionikou Archeíou, XII (1962), s. 57-115; A. Luttrell, “Vonitsa in Epirus and its Lords: 1306-1377”, Rivista di Studi Bizantini e Neoellenici, n.s., I (XI), Roma 1964, s. 131-141.

Machıel Kıel