İTKĀNÎ

(الإتقاني)

Kıvâmüddîn Emîr Kâtib b. Emîr Ömer b. Emîr Gāzî el-Fârâbî el-İtkānî (ö. 758/1357)

Hanefî fakihi.

19 Şevval 685 (8 Aralık 1286) tarihinde Seyhun nehri civarında bulunan Fârâb şehrine bağlı İtkān kasabasında doğdu. Bazı kaynaklarda adı Lutfullah olarak zikredilir (Süyûtî, I, 459; Leknevî, s. 50). Hanefî fıkhına olan vukufu ve bu mezhebe taassup derecesindeki bağlılığı sebebiyle “Ebû Hanîfe” lakabıyla da anılır. Kendisi gibi babası ve dedesinin adlarıyla birlikte kaydedilen “Emîr” sıfatından yönetici bir aileye mensup olduğu anlaşılmaktadır. İtkān’da öğrenim gördü ve Ahmed b. Es‘ad el-Harîf‘anî’den ders aldı, ayrıca Nîşâbur’da Ebü’l-Berekât en-Nesefî’nin derslerini takip etti.

Hanefî fıkhında ve Arap dilinde döneminin önde gelen âlimlerinden biri olan İtkānî 720’de (1320) Dımaşk’a, aynı yıl hacca, ardından Kahire’ye ve Bağdat’a gitti. Bağdat’ta kadılık ve Meşhed-i Ebû Hanîfe’de müderrislik yaptı. 747 (1346) yılında ikinci defa gittiği Dımaşk’ta Zehebî’den sonra Dârü’l-hadîsi’z-Zâhiriyye ve Genciyye Medresesi’nde müderrislik görevlerinde bulundu. Burada, bir akşam namazında arkasında namaz kıldığı imamın muhtemelen Şâfiî mezhebine mensup


olması sebebiyle rükûdan kalkarken ellerini kaldırmasına sinirlenip namazını iade etmiş ve imamla tartışmaya girmiştir. Konuyla ilgili bir risâle de telif eden İtkānî’ye Şâfiî fakihi Takıyyüddin es-Sübkî karşı çıkmış ve eserine reddiye yazmıştır. Bu olaylardan sonra İtkānî’nin itibarını kaybettiği ve görevden alındığı nakledilmektedir. Kaynaklarda 757 (1356) yılında Kahire’ye gidişi bu olaylara bağlanmakta, Memlükler’in önde gelen askerî şahsiyetlerinden Sargatmış’ın İtkānî’ye sahip çıkarak onu yaptırdığı medreseye müderris tayin ettiği ve sadece Hanefî fıkhını okutmasını, ayrıca el-Hidâye’yi şerhetmesini istediği belirtilmektedir. Kahire’de el-Câmiu’l-Mârdînî’de de ders veren İtkānî’nin yetiştirdiği öğrenciler arasında en meşhuru defalarca Halep ve Dımaşk kadılığına getirilen Ebü’l-Velîd İbnü’ş-Şıhne’dir. İtkānî 11 Şevval 758’de (27 Eylül 1357) Kahire’de vefat etti. Kendisine verilen “Kâtib” unvanından da anlaşılacağı üzere aynı zamanda hattat olan müellifin istinsah ettiği eserlerden biri Ebû Zeyd ed-Debûsî’ye ait Taķvîmü’l-edille’dir (715/1315; bk. Süleymaniye Ktp., Lâleli, nr. 690, vr. 261a).

Asabi mizacı, kendini beğenmesi ve aşırı mezhepçilik taassubu sebebiyle İtkānî’nin seviyesiyle bağdaşmayacak olumsuz tavırlar sergilediği nakledilir (Leknevî, s. 50-51). Her ne kadar Takıyyüddin et-Temîmî, bunları çağdaş âlimlerin birbirleri hakkında söyleyegeldikleri türden asılsız iddialar olarak kabul etmek istiyorsa da (eŧ-Ŧabaķātü’s-seniyye, II, 223) gerek eserlerinde hasımlarına karşı kullandığı üslûp gerekse kaynakların ittifakla naklettikleri bazı bilgiler iddiaları doğrular mahiyettedir (Leknevî, s. 51).

Eserleri. 1. et-Tebyîn. Ahsîkesî’nin el-Münteħab fî uśûli’l-meźheb adlı eserinin şerhidir. 716 (1316) yılında tamamlanan kitabın birçok nüshası mevcut olup (Süleymaniye Ktp., Cârullah Efendi, nr. 508-509, Lâleli, nr. 745, Fâtih, nr. 1311; TSMK, III. Ahmed, nr. 342) Sâbır Nâsır Mustafa Osman tarafından Ezher Üniversitesi’nde doktora tezi olarak edisyon kritiği yapılmıştır (1400/1980). 2. Ġāyetü’l-beyân ve nâdiretü’l-aķrân (Süleymaniye Ktp., Damad İbrâhim Paşa, nr. 625-626; Esad Efendi, nr. 827-832; İsmihan Sultan, nr. 154-159; Yenicami, nr. 490-502). Hanefî fıkhına dair en muteber kaynaklardan olan el-Hidâye’nin şerhidir. Mukaddimede kaydedildiğine göre müellif 721 (1321) yılındaki Kahire ziyaretinde şerhe başlamış, Bağdat ve Arrân’da çalışmalarını sürdürmüş, nihayet Dımaşk’a ikinci gelişinde 747 Rebîülevvelinde (Temmuz 1346) eseri tamamlamıştır. 3. Risâle fî terki refǾi’l-yedeyn (Süleymaniye Ktp., Fâtih, nr. 2269/3; Lâleli, nr. 3706/15; Lala İsmâil, nr. 98/9). Namazda rükûdan önce ve sonra alınan tekbirle ellerin kulak hizasına kaldırılması konusundaki tartışmayla ilgilidir. 4. Ķaśîdetü’ś-Śafâ maǾa şerĥihî (Süleymaniye Ktp., Damad İbrâhim Paşa, nr. 1151/3; Hacı Mahmud Efendi, nr. 3930/1). Arap dili gramerine dair olan bu eserin hem metni hem de şerhi İtkānî’ye aittir. Eserin metni Fünûn Ŝelâŝe içinde basılmıştır (İstanbul 1297, s. 16-20). 5. eş-Şâmil fî şerĥi Uśûli’l-Pezdevî. Pezdevî’nin Kenzü’l-vüśûl adlı eserinin en geniş şerhlerinden biridir. Bazı kaynaklarda eksik kaldığı belirtilmekteyse de müellif hattı olması muhtemel bir nüshadan (Süleymaniye Ktp., Cârullah Efendi, nr. 487, vr. 1a; ayrıca bk. Cârullah Efendi, nr. 485, 488, 489, 500) 25 Şâban 753 (6 Ekim 1352) tarihinde Kahire’de tamamlandığı anlaşılmaktadır. 6. Verdetü’l-ervâĥ fi’l-esmâǿi’l-merviyye fi’l-müǿenneŝeti’s-semâǾiyye (Süleymaniye Ktp., Lala İsmâil, nr. 706/23). 7. el-Lübâb fî Ǿilmi’l-ĥisâb (Süleymaniye Ktp., Yenicami, nr. 301/6). 8. Dürer (Manžûmetü Dürer) (Süleymaniye Ktp., Lâleli, nr. 1328/1, müellif hattı). Sirâceddin Muhammed b. Muhammed es-Secâvendî’ye ait el-Ferâǿiżü’s-Sirâciyye’nin manzum şekli olup 710 (1310) yılında Buhara’da kaleme alınışından kırk yıl sonra Sargatmış’a takdim edilmiştir. İtkānî’nin kaynaklarda Risâle fî Ǿademi śıĥĥati’l-cumǾa fî mevżıǾayn mine’l-Mıśr adlı bir eseri olduğu da kaydedilmektedir.

BİBLİYOGRAFYA:

Kureşî, el-Cevâhirü’l-muđıyye, IV, 128-129; İbn Hacer, ed-Dürerü’l-kâmine, I, 414; İbn Tağrîberdî, en-Nücûmü’z-zâhire, X, 235-236; İbn Kutluboğa, Tâcü’t-terâcim (nşr. M. Hayr Ramazan Yûsuf), Dımaşk 1413/1992, s. 138-140; Süyûtî, Buġyetü’l-vuǾât, I, 459-460; Taşköprizâde, Miftâĥu’s-saǾâde, II, 267-268; Temîmî, eŧ-Ŧabaķātü’s-seniyye, II, 221-224; Keşfü’ž-žunûn, I, 868; II, 1849, 2032; Şevkânî, el-Bedrü’ŧ-ŧâliǾ, I, 158-159; Leknevî, el-Fevâǿidü’l-behiyye, s. 50-52; Brockelmann, GAL, I, 466; II, 95; Suppl., I, 645; II, 87; Abdullah Mustafa el-Merâgī, el-Fetĥu’l-mübîn, Beyrut 1394/1974, II, 172-173; Ahmet Özel, Hanefi Fıkıh Âlimleri, Ankara 1990, s. 79-80.

Ahmet Akgündüz