İNŞALLAH

(إن شاء الله)

Yapılacak her işin ilâhî irade ve izne bağlı olarak gerçekleşebileceğini belirtmek amacıyla işin öncesinde söylenmesi gereken bir söz.

Arapça’da şart edatı olan in ile “dilemek, istemek” anlamındaki şey’ kökünden türeyen şâe fiili ve lafza-i celâlden meydana gelmiş olup “Allah dilerse” demektir. Kur’ân-ı Kerîm’de Hz. Peygamber’e, Allah’ın dilemesine bağlamadıkça hiçbir şey hakkında, “Şunu yarın yapacağım” dememesi emredilmiştir (el-Kehf 18/23-24). Kur’an’da, her işin ilâhî iradeye bağlı olduğunu bildiren pek çok âyet bulunduğu gibi (M. F. Abdülbâkī, “şâǿe” md.) doğrudan doğruya inşallah tabirinin yer aldığı beş âyet mevcuttur. Bu âyetlerde Hz. Yûsuf’un ebeveynine ve kardeşlerine (Yûsuf 12/99), Hz. Mûsâ’nın Hızır’a (el-Kehf 18/69), Hz. Şuayb’ın sekiz yıl yanında çalışmasını istediği Mûsâ’ya (el-Kasas 28/27) hitap ederken inşallah dediği, Hz. İsmâil’in de kendisini rüyasında boğazladığını gören babasına Allah dilediği takdirde sabredenlerden olacağını söylediği (es-Sâffât 37/102) ve Hudeybiye’den


sonra Resûl-i Ekrem’in rüyası doğrulanıp müslümanların Allah’ın izniyle Mescid-i Harâm’a girecekleri (el-Feth 48/27) bildirilmiştir. Hadislerde de Hz. Peygamber Kureyşliler’le savaşacağını haber verirken, Allah’a sığınarak dua eden kimsenin bütün kötülüklerden korunacağını söylerken, ağaç altında kendisine biat eden ashabının cehenneme girmeyeceğini müjdelerken hep inşallah demiş (Beyhakī, s. 213-218), böylece, gerçekleşeceği insanlar nezdinde belli olan veya vukuu kesinlikle bilinemeyen bütün konularda bu tabirin mutlaka söylenmesi icap ettiğini bildirmiştir.

Âlimler, kişinin gelecekte yapmayı tasarladığı işlerden söz ederken o tarihte sağ olup olmayacağını, herhangi bir engelle karşılaşıp karşılaşmayacağını, ayrıca o işe muvaffak kılınıp kılınamayacağını bilemediğinden meşrû işlerde daima inşallah demesinin gerektiğini belirtmişlerdir. Yapılması düşünülen işin vukuuna ilişkin tereddüdü ifade etmek için kullanılan inşallah sözü vukuunda şüphe bulunmayan konularda daha çok nezaket amacıyla söylenir.

Bir şahsın eşini boşamasının, yemin etmesinin veya mümin olduğunu söylemesinin ardından inşallah tabirini zikretmesi durumunda farklı hükümler ortaya çıkar. Buna göre eşini boşadığını söylemesi veya yemin etmesinden sonra talâk vâki olmadığı gibi yeminine uymadığı takdirde onu bozmuş (hânis) sayılmaz. “İnşallah müminim” ifadesini ise kelâmcıların çoğu imanın kesinliği açısından problemli görmüşlerdir (bk. İSTİSNA).

BİBLİYOGRAFYA:

Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “şyǿe” md.; M. F. Abdülbâkī, el-MuǾcem, “şâǿe” md.; Beyhakī, el-Esmâǿ ve’ś-śıfât, s. 213-219; Gazzâlî, İĥyâǿ, Kahire 1387/1967, I, 166; Fahreddin er-Râzî, Mefâtîĥu’l-ġayb, XVII, 109-110, 153; XXVII, 105; Kalkaşendî, Śubĥu’l-aǾşâ, VI, 223; D. B. Macdonald, “İnşaallah”, İA, V/2, s. 1010; L. Gardet, “In Ѕћāǿ Allāh”, EI² (İng.), III, 1196-1197.

Durmuş Özbek