İLÂHÎ KOMEDYA

Dante’nin (ö. 1321) âhiret yolculuğunu anlatan manzum eseri.

İlâhî Komedya’nın (La Divina Commedia) orijinal adı Commedia olup Divina sıfatı ilk defa, konusu itibariyle ve uyandırdığı hayranlık dolayısıyla 1555 Venedik baskısında kullanılmıştır. Commedia ise aslında özel isim değil o dönemde sonu iyi biten (sevinçli) edebî çalışmaların genel adıdır (tragedia “acıklı” karşıtı). Dante mektuplarında eserinden “kutsal şiir” diye bahseder.

İtalyanlar’ın en büyük şairleri ve dillerinin yaratıcısı saydıkları Dante Alighieri’nin, yazımına muhtemelen 1307 yılında başlayıp 1321’de ölümünden kısa bir süre önce tamamladığı İlâhî Komedya İtalyan edebiyatının ana kaynaklarından, Batı edebiyatının da önemli eserlerinden biridir ve Hıristiyanlığın en büyük şiiri kabul edilmektedir. Önceleri -genellikle minyatürlü- yazma nüshalarının elden ele dolaştığı eser matbaanın icadıyla en çok basılan metinler arasına girmiş ve çeşitli dillere çevrilerek asırlar boyu Avrupa’nın Kitâb-ı Mukaddes’ten sonra en fazla okunan kitapları arasında yer almıştır.

Eserin en büyük özelliklerinden biri, İtalyanca öğretiminde her zaman bir ders kitabı niteliğiyle okutulmasını sağlayan dilidir. Dante, bilinen on eserinden beşini Ortaçağ’ın yazı dili olan Latince ile, İlâhî Komedya dahil diğer beşini ise İtalyan edebiyat tarihinde ilk defa, halkın konuşma diline yakın olan İtalyanca’nın Floransa lehçesiyle yazmıştır. Şair, filozof ve ahlâk kuramcılığının yanında dil araştırmacılığıyla da tanınan ve bu konuda müstakil bir eseri bulunan (De vulgari eloquentia [halk dili üzerine]) Dante, Floransa lehçesini diğer lehçelerden ve Toskana bölgesinin halk şairlerinden derlediği kelimelerle zenginleştirip ilk gramer kurallarını belirleyerek modern İtalyanca’nın kaynağı sayılan Toskana lehçesini olgunlaştırmış, bundan dolayı kendisine daima İtalyanca’nın yaratıcısı ve dolayısıyla İtalyanlar’ın kültür ve ilim atası gözüyle bakılmıştır. Dante, özellikle bu eseri sebebiyle başlı başına bir bilim dalı konusu haline getirilmiş (Dantoloji), hakkında çeşitli üniversitelerde kürsüler ve birçok ülkede araştırma kurumları açılmıştır.

Kitabı teşkil eden uzun manzume, otuz üçer şarkıdan (canto) meydana gelmiş onar bölümlü üç ilâhiden (cantica) ibarettir ve bir girişle birlikte şarkıların sayısı 100’e tamamlanmıştır. Her şarkı 130-140, şiirin tamamı ise 14.233 mısradır (Giriş ve Cehennem 4720, A‘râf 4755, Cennet 4758); on bir heceli olan mısralar kendi aralarında üçlü kafiyeli “üçlükler” halinde gruplandırılmıştır. Şairin üç sayısına özel bir değer vermesinin sebebi teslîs inancına olan bağlılığıdır.

Eserin konusu Dante’nin, Papa VIII. Bonifazio tarafından günahların bağışlanma yılı ilân edilen 1300 yılının paskalya haftası boyunca bedenen yaptığını söylediği âhiret yolculuğudur. Şair, otuz beş yaşında iken 7 Nisan Perşembe’yi 8 Nisan Cuma’ya bağlayan kutsal gece sabaha karşı kendini, uyku sersemi olduğu için nasıl gittiğini bilemediği Kudüs yakınlarındaki karanlık bir ormanda bulur ve buradan Latin şairi ve Ortaçağ’da aklın sembolü sayılan Vergilius’un mihmandarlığında cehenneme iner; orayı gördükten sonra yine Vergilius’la birlikte a‘râfa geçip bir ara kendilerine katılan şair Statius’un refakatiyle burayı da gezer; ardından cennete ulaşarak genç yaşta ölen sevdiği kız Beatrice tarafından karşılanır ve cenneti meydana getiren dokuz kat gökte dolaştırılır; en sonunda da Hz. Meryem’in aracılığıyla arş-ı a‘lâda Allah’ın cemâlini müşahede etmek mazhariyetine nâil olur.

Cehennem, dünyanın merkezine doğru inen ve bir huni gibi gittikçe daralan dokuz kat gökten oluşmakta, her katta suçlulara aşağı doğru gittikçe ağırlaşan işkenceler yapılmaktadır. Başlıca suçluların işledikleri suçun ağırlık derecesine göre sıralanması şöyledir: Korkaklar, şehvet düşkünleri, oburlar, cimriler, müsrifler, sapık tarikat mensupları, zalimler-katiller, intihar edenler, Allah’a karşı gelenler, homoseksüeller, tefeciler, kadın satıcıları-arabulucular, dalkavuklar, para canlıları, rüşvet yiyenler, kâhinler-falcılar, hırsızlar, ikiyüzlüler, nifak çıkaranlar, bölücüler, simyacılar, kılık ve sima değiştirip insanları aldatanlar, kalpazanlar ve sırasıyla hısım-akrabalarına, vatanlarına, misafirlerine, velinimetlerine ve kutsal imana ihanet edenler.

A‘râf, okyanuslar ortasındaki bir ada üzerinde yer alan dünyanın en yüksek dağıdır. Koni şeklinde ve yedi kat olan dağın son katı yeryüzü cennetidir ve buradan on katlı gökyüzü cennetine geçilir. A‘râfta affedilmeye hak kazanmış, fakat Allah’ın sevgili kulları arasına girebilmek için geçici bir süre çile çekmeleri gereken günahı az kişiler bulunmaktadır. A‘râfta suçların ve karşılığı cezaların ağırlığı cehennemdekilerin aksine yukarı çıkıldıkça azalmaktadır. Buradaki insanlar sırasıyla aforoz edilenler, son nefeste tövbe edenler, savaşta veya cinayetle öldürülenler, kibirliler, hasetçiler, öfkelerini tutamayanlar,


tembeller, cimriler, müsrifler, oburlar ve şehvet düşkünleridir.

Cennet, Ortaçağ astronomisinin gök telakkisine paralel olarak yedi gezegen (Ay, Merkür, Venüs, Güneş, Mars, Jüpiter, Satürn) ve sabit yıldızlar gökleriyle hareket ettirici (diğerlerini döndüren) gök ve arş-ı a‘lâdan oluşmaktadır. Arş-ı a‘lâ saf nurdan ibaret, maddeden arınmış, mutlak sükûn diyarı olan rabbin katıdır. Cennetin güzellikleri ve içinde bulunanların mertebeleri yükseldikçe artar. En alt kattakiler dış etkiler sebebiyle kulluk sözünde duramamış, kendi istekleri dışında günah işlemiş kişilerdir; onları sırasıyla iyilik severler, âşıklar, âlimler, şehidler, âdil hükümdarlar, ilâhî aşka dalmış olanlar, azizler, melekler, Allah ve insanlarla melekler arasından seçtiği maiyet erkânı takip eder.

Dante, eserin özellikle cehennem bölümünde geniş tarih bilgisini ve genel kültürünü ortaya koymakta, gezisi sırasında rastladığı kişiler münasebetiyle açıklamalar yaparken bir ansiklopedi gibi çağının felsefe, astronomi, geometri, edebiyat, tıp, coğrafya vb. ilim dallarını da yansıtmaktadır. Onun suçluları cezalandırma sahnelerini okuyucuyu dehşete düşürecek derecede büyük bir gerçekçilikle tasvir ettiği görülür. Ancak suçların tasnifinde bazı günahları daha büyük günahların önüne koymuştur; meselâ günahın her türlüsünü işleyen, binlerce kişinin kanına girmiş zalim hükümdarları yedinci katta, dalkavukları ve ikiyüzlüleri sekizinci katta göstermiştir. Bunun sebebi şahsen sevmediği, özellikle çağdaşı bazı kişiler hakkında hissî davranması ve onları ağır cezalara çarptırabilmek için bilinen suçlarını daha alt tabakalara koymasıdır denilebilir.

Eserlerinin hiçbirinde Dante müslümanlar hakkında hakaret teşkil edecek ifadeler kullanmadığı halde İlâhî Komedya’da Hz. Muhammed ile Hz. Ali’yi cehennemde göstermesi dikkat çeken bir husustur. Eserde üç müslüman daha (Selâhaddîn-i Eyyûbî, İbn Sînâ, İbn Rüşd) yer alıyorsa da bunlar a‘râfın eşiğinde ve azap çekmeyenlerin arasındadır. Bu durum, Haçlı seferlerinin bütün şiddetiyle devam ettiği o devirdeki katı İslâm düşmanlığının etkisini düşündürdüğü gibi, onları cehennemin en dibinde değil bölücülük yapanların bulunduğu sekizinci katta göstermesi de Hz. Peygamber’in yeni bir din kurarak bölücülük yaptığı şeklinde hıristiyan dünyadaki yaygın kanaatle ilgili olmalıdır.

Dante’nin ilk eserlerinden itibaren bazı İslâm âlim ve filozoflarından etkiler taşıdığı ve onların birtakım fikirlerini tekrarladığı ileri sürülmüştür (örnekler için bk. TA, XII, 289). İlâhî Komedya ise birçok ana motifi ve ayrıntısı ile İslâmî temellere oturmaktadır. Bu hususa ilk defa Gabriel-Joseph Edgard Blochet dikkat çekmiş (Sources musulmans de la Divine Comédie, Paris 1901), fakat ilgi uyandıramamıştır. Daha sonra Miguel Asin Palacios, aynı konuyu daha kesin bilgiler ve çarpıcı örneklerle işlediği La Escatologia musulmana en la Divina Comedia adlı eserinde (Madrid 1919), Dante’nin Ebü’l-Alâ el-Maarrî’nin Risâletü’l-ġufrân’ı ile Muhyiddin İbnü’l-Arabî’nin el-Fütûĥâtü’l-Mekkiyye’sinden faydalandığını, Ebü’l-Leys es-Semerkandî, Muhammed b. Ahmed el-Kurtubî ve Ebû Zeyd es-Seâlibî’nin eserlerinden de faydalanmış olabileceğini ileri sürmüştür. Asin Palacios’un görüşlerini özellikle şu dört nokta üzerinde yoğunlaştırdığı görülmektedir: 1. Kitabın konusu tamamen İslâm’daki isrâ ve mi‘rac olaylarından alınmıştır. 2. Âhiretle ilgili mekân, suç ve ceza kavramları İslâm eskatolojisine (âhiret ilmi) göre işlenmiştir. 3. Esere tesir eden hıristiyanî kavramların da temeli İslâm düşüncesidir. 4. Dante ve çağdaşları İslâm dünyasından haberdardırlar; çünkü o dönemde özellikle İspanya’da hâkim olan İslâm kültür ve medeniyeti, özellikle Güney Avrupa’nın çeşitli yerlerinde etkisini göstermektedir. Asin-Palacios’un, Dante’nin cehennem, a‘râf ve cenneti müslüman yazarların benzetmelerine ve İslâm telakkilerine göre tanımladığı tesbiti dikkat çekicidir. Meselâ cehennemi gittikçe daralan katlar halinde tanımlaması Kuzey Afrika müslümanlarının, ilk hıristiyanların vahşi hayvanlara parçalattırıldığı Romalılar’a ait koliseum harabelerini işkence ve azap yerleri olarak kabul edip cehennemle özdeşleştirmelerine uygundur. A‘râf için kullandığı “purgatorio” adının sözlük anlamı “günahlardan temizleme yeri” olduğu halde yaptığı benzetme Arapça a‘râf kelimesinin sözlük anlamına (yüksek yer, dağ) göredir. Ayrıca cehenneme daima sola doğru dönerek inilmesi, a‘râfa ise da sağa doğru dönerek çıkılması da İslâmiyet’teki kerih yerlere sol ayakla, temiz yerlere sağ ayakla girilmesi sünnetine uygundur. Cennet için yapılan tanımlamalar da başta “10. katın mutlak nurdan ibaret Tanrı katı” şeklinde tanımlanması olmak üzere tamamen İslâm astronomi-kelâm geleneğiyle örtüşmektedir. Asin Palacios’un tezi Avrupa’da geniş yankı uyandırdı ve İslâm kültürü üzerine bilgileri bulunmayan Dantologlar tarafından reddedilmesine mukabil İslâm dünyasına saygı duyan şarkiyatçılar tarafından ilgiyle karşılandı. Özellikle Carlo Alfonso Nallino, Enrico Cerulli, Giorgio Levi Della Vida, Umberto Rizzitano ve Giuseppe Gabrieli gibi İtalyan şarkiyatçıları kaleme aldıkları müstakil kitap ve çeşitli makalelerle onu desteklediler ve Dante-İslâm ilişkisini daha geniş boyutlarda incelediler.

Dünya kütüphanelerinde 600’den fazla yazma nüshası bulunan İlâhî Komedya’nın asıl metni kayıp olup ilk defa 1472’de gerçekleştirilen, özellikle İtalya’da ortaöğretimde örnek edebiyat kitabı olması ve hemen hemen bütün dünya dillerine çevrilmiş bulunması sebebiyle devamlı surette tekrarlanan baskıları pek çoktur. Aynı şekilde ilki 1373’te Floransa’da kurulan ve İtalya, Almanya, İngiltere, Amerika Birleşik Devletleri gibi birçok ülkede faaliyet gösteren Dante kürsü ve araştırma kurumlarıyla pek çok bilim adamının eser üzerine yayımladıkları çalışmaları sayabilmek de mümkün değildir (kitap hakkında 1978 yılına kadar derlenmiş başlıca bilgiler için bk. Enciclopedia Dantesca, I-VI, Roma 1970-1978). İlâhî Komedya, Hz. Peygamber ile Hz. Ali’yi cehennemde göstermesi sebebiyle en az ilgiyi İslâm âleminde görmüş ve zaman zaman yasaklanmıştır. Eser Rıfkı Ragıp (Ögel) (1932, Cehennem kısmı), Hamdi Varoğlu (1938, 1995), Feridun Timur (1954-1956, 1964, 1969, 1984, 1989, 1993, 1996) ve Rekin Teksoy (1998) tarafından Türkçe’ye, Abbûd b. Ebû Râşid (1930-1933) ve Hasan Osman (1959, 1964, 1969) tarafından Arapça’ya, Şücâüddin Şifâ tarafından Farsça’ya çevrilmiş (1335 hş./1957), ayrıca hakkında çeşitli araştırmalar yapılmıştır (bk. bibl.).

BİBLİYOGRAFYA:

Dante, İlâhi Komedya: Cehennem, Araf, Cennet (trc. Feridun Timur), Ankara 1955, tercüme edenin önsözü, s. 7-80; a.e. (trc. Rekin Teksoy), İstanbul 1998, tercüme edenin önsözü, s. 9-31; M. Asin Palacios, La Escatologia musulmana en la Divina Comedia, Madrid 1919; Mehmed Emin [Yurdakul], Dante’ye, Ankara 1928; Hamdi Varoğlu, Dante Alighieri: Hayatı, Eserleri ve İlâhî Komedi, İstanbul 1938; E. Cerulli, Il Libro della Scala e la questione delle fonti arabospagnole della Divina Commedia, Vaticano 1949; a.mlf., “Dante e l’Islam”, al-Andalus, XXI/2, Madrid 1956, s. 229-253; İ. Hikmet Ertaylan, Dante Hayatı ve Eserleri, İstanbul 1964; Enzo Esposito, Bibliografia analitica degli scritti su Dante 1950-1970, Firenze


1990, I-IV; Aldo Gallotta, “Dante nell’area Turcofona”, Dalla Bibliografia alla Storiografia. La critica dantesca nel mondo dal 1965 al 1990, Ravenna 1993, s. 203-210; Giovanni M. d’Erme, “Dante in Persia”, a.e., s. 211-216; Philip F. Kennedy, “The Muslim Sources of Dante”, The Arab Influence in Medieval Europe (ed. D. A. Agius - R. Hitchcock), Reading 1994, s. 63-82; M. Reeves, Muhammad in Europe, Reading 2000, s. 93-97; Hilmi Ziya Ülken, “Dante ve Mîrac, Divina Comedia’nın İslam Kaynakları”, İstanbul, sy. 58, İstanbul 1946, s. 4-7; Rasha al-Sabah, “Islamic Eschatology in the Divina Commedia”, Ĥavliyyâtü Külliyyeti’l-âdâb, V, Küveyt 1984, s. 5-37; Shawkat M. Toorawa, “Muhammad, Muslims and Islamophiles in Dante’s Commedia”, MW, LXXXII/1-2 (1992), s. 133-143; Oğuz Karakartal, “Büyük İtalyan Şairi Dante’nin Türkiye’de Tanınması”, TT, XXVI/155 (1996), s. 290-295; “Dante Alighieri”, TA, XII, 287-291; E. G. Gardner, “Dante”, ERE, IV, 394-398; P. S. Hawkins, “Dante Alighieri”, ER, IV, 238-240.

Mahmut H. Şakiroğlu