İHTİMAN

Bulgaristan’ın orta kesiminde Osmanlılar tarafından kurulmuş küçük bir kasaba.

Denizden 640 m. yükseklikte, etrafı ormanlık dağlarla çevrili 20 km. uzunluğunda, 7 km. genişliğinde bir ovanın ortasında, Motivir ırmağının kenarında yer alır. Sofya, Tatarpazarı, Filibe ve Samakov’a uzanan üç önemli yol üzerinde bulunur. Osmanlı devrinde (1371-1878), bölgenin zaptından kısa bir süre sonra kurulmuş olup buranın çekirdeğini bütün Balkanlar’ın en eski Osmanlı eserlerinden olan ve yıkıntıları bugüne ulaşan bir zâviye-imaret teşkil eder. Bu dönemde Belgrad’a uzanan büyük yolun üzerinde bir menzil noktası olan kasaba Mihaloğulları ailesinin bir kolunun oturduğu, Paşalivâsı’na bağlı bir nahiye, daha sonra da kaza merkezi durumunda bulunmaktaydı.

İhtiman adı, bu bölgenin Osmanlılar’ca ne şekilde alındığının bir işareti olan “ahd ü emân” terkibinin Türkçe’deki söylenişine dayanır. İhtiman’ın bulunduğu yerin yakınında, Bizans hâkimiyeti döneminde ortaya çıkan Stiponion adlı küçük bir kaleşehir vardı. Slavlar’ca Stiponje denilen bu şehri Arap coğrafyacılarından İdrîsî Stobuni adıyla anar. Uzun süre önce terkedilmiş olan Stiponje, bugünkü kasabanın 3 km. kadar kuzeydoğusunda ovayı çeviren dağların eteklerinde yer almaktaydı. Burası, hemen yakınındaki Samokov ile birlikte 772’de (1370-71) Lala Şâhin idaresindeki Osmanlı kuvvetlerince zaptedilmişti. Osmanlı kaynaklarına göre bölge halkı barış yoluyla yeni idarecilere boyun eğmiş ve zimmîliği kabul etmişti. Eski Stiponje ise İhtiman nahiyesinin büyük hıristiyan yerleşmelerinden biri olarak (1570’te 148 hâne nüfusa sahipti) Osmanlı dönemi boyunca varlığını sürdürdü; 1800 yılı civarındaki büyük karışıklıklar sırasında ortadan kalktı. Resmî Osmanlı belgeleri ve defterlerinden haberdar olmayan bir kısım Bulgar tarihçileri, buranın 1371’deki fetih sırasında tahrip edilip ortadan kaldırıldığını yazar.

Yeni bir Osmanlı kasabası olarak İhtiman ovada, 1402’de Ankara Savaşı’nda hayatını kaybeden Mihaloğlu Mahmud Bey tarafından XIV. yüzyılın son çeyreğinde inşa edilen zâviye-imaret, han, hamam gibi binaların etrafında kurulup gelişmiştir. Binaların mimari vasıflarından hareketle, bunların 782-797 (1380-1395) yılları arasında yapılmış olduğu tahmin edilmektedir. Tahrir kayıtlarında zâviye olarak


geçen bu binalara ait vakıflar da vardı. Bu vakıf kayıtlarına göre burada idareciler, aşçılar ve ekmekçilerden oluşan on yedi görevli hizmet yapıyordu. 932’de (1526) bir kasaba ve on yedi köyden oluşan İhtiman nahiyesi vakfın bir parçasıydı. 951 (1544), 977 (1570) ve 1004 (1596) tarihli tahrir defterlerindeki kayıtlara göre vakfa II. Mehmed devri sonlarına doğru el konulmuş, II. Bayezid burayı yeniden vakıf haline getirip eski statüyü tesis etmiş, bu durum daha sonraki padişahlar tarafından da kabul görmüştü.

932 (1526) tahriri, İhtiman ve bölgesinin bugüne ulaşan en eski kaynağı durumundadır. Bu defterden öğrenildiğine göre bölge, Osmanlılar’ın eline geçtiğinde nüfus bakımından oldukça seyrek bir yerleşim alanıydı. Burada Slavca ad taşıyan yalnızca üç köy bulunmaktaydı (Fafona, Stipon, Vraήene). Ayrıca on dokuz hânelik bir hıristiyan topluluğu da elli üç hâneden müteşekkil müslüman nüfus ile beraber İhtiman’da yaşamaktaydı. Bunun dışında bölgede Türkçe adlar taşıyan on beş küçük Türk köyü vardı. Bunların sakinlerinin önemli bir bölümünü, Mihaloğlu beyleri idaresinde akıncı olarak hizmet eden ve muhtemelen XIV. yüzyıl sonlarından beri İhtiman ovasında yerleşmiş olan Yörükler oluşturuyordu. 1544’te Slavca adlar taşıyan iki hıristiyan köyü daha kuruldu (Belitsa ve Caricino). Müslümanlar nahiyenin toplam nüfusunun üçte ikisini oluşturmaktaydı.

XVI ve XVII. yüzyıllarda İhtiman küçük bir kasaba olarak kalmışsa da gelip geçen yolcuların misafir edildiği ve doyurulduğu önemli bir zâviye-imareti sebebiyle bütün seyyahlarca takdirle zikredilen bir yer olma özelliğini sürdürdü. Seyyahların bu kayıtları, H. Hynkora tarafından toplanmış olup eserde 1061’de (1651) kasabayı gören Evliya Çelebi’nin ayrıntılı tasvirleri de yer almıştır. Buna göre yörük beyi burada oturmakta ve 300 yörük ile sefere gitmekteydi. Evliya Çelebi’ye göre camileri, iki tekkesi, bir hamamı, 100 kadar dükkânı, üç hanı, çeşmeleriyle güzel bir kasaba olan İhtiman’da 600 ev vardı. Ancak bu sonuncu rakam hayli yüksektir. Nitekim 1596 tahririnde burada sadece 100 kadar ev tesbit edilmişti ve bunların üçte birini hıristiyanlar teşkil ediyordu.

1792-1804 yıllarında “Dağlı isyanları” (kardήalı) denilen karışıklıklar devresinde İhtiman kazası büyük sıkıntılarla karşı karşıya geldi. Özellikle askerlikten çıkarılmış eşkıya grupları müslüman ve hıristiyanların köylerini tahrip edip yağmaladılar. Baş İsalu, Baraklar, Kılıçlar, Kocılar, Saraçlar ve Otaşlı köyleri Stiponje, Čaričino ve Vraήene adlı hıristiyan köyleri gibi ortadan kalktı. Yerleri ve yurtları tahrip edilen halk etrafı surlarla çevrili olan İhtiman’a kaçtı. Kalabalık Stiponje hıristiyanları da kasabaya gelip zamanla burada hâkim unsur haline geldiler. Bu durum, 1825’te inşa edilen yeni ve büyük bir kilisenin varlığından da anlaşılmaktadır. Aynı zamanda kasabanın ve kazanın hıristiyan nüfusunda giderek müslümanlara nisbetle hızlı bir artış oldu; hıristiyan aile hâne birimi büyüdü. 1845 Osmanlı nüfus defterine göre Karalar adlı Türk köyünde bir hânede ortalama 3,94 kişi varken Belitsa adlı hıristiyan köyünde bu rakam 6,92 idi. 1873’te Tuna Vilâyeti Salnâmesi’ne göre toplam nüfusun sadece % 27’si müslüman unsurdan oluşuyordu. 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında kasaba ve köylerin müslüman nüfusunun tamamı iç bölgelere çekildi. Onların yerlerine Bulgar nüfusu yerleşti. Bulgar sayımlarına göre 1887’de burada sadece otuz beş hâne, 1900’de on dört hâne, 1926’da dört hâne Türk nüfusu kalmıştı. Bu yıllar zarfında Osmanlı binalarının önemli bir kısmı ortadan kalktı. Sadece Gazi Mihaloğlu Mahmud Bey Zâviyesi ve Hamamı ayakta kaldı. 1980’lerde hamam iyi bir şekilde restore edilerek bir şark kahvehanesi haline getirildi. Zâviye ise harap bir durumdaydı (bk. GAZİ MİHALOĞLU MAHMUD BEY CAMİİ). 1980’lerde İhtiman’ın nüfusu 12.265 kadardı.

BİBLİYOGRAFYA:

BA, TD, nr. 130 (1525-1526 tarihli), s. 600-606; nr. 236 (1544 tarihli), s. 607-624; nr. 492 (1570 tarihli), s. 724-739; TK, TD, nr. 61 (1596 tarihli), vr. 356b-363b; Evliya Çelebi, Seyahatnâme, III, 390; C. Jireček, Die Heerstrasse von Belgrad nach Constantinopel, Prag 1877, s. 91-92; J. N. Šišmanov, “Stari Putovanija Prez Balgarija v posoka na Rimski Pat”, Sbornik za Narodni Umodvorenija, Sofia 1891, IV, 366; H. Wilhelmy, Hochbulgarien, Kiel 1935, s. 128-130, 168-169, 203-204; Z. Čankov, Geografski Reònik na Balgarija, Sofia 1939, s. 170; H. J. Kissling, Beiträge zur Kenntniss Thrakiens İm 17. Jahrhundert, Wiesbaden 1956, s. 35-36; M. Kovačeva, Ihtiman, Istoriòeski Oòerk, Sofia 1967; H. Hynkova, Europäische Reiseberichte aus dem 15. und 16. Jahrhundert als Quelle für die historische Geographie Bulgariens, Sofia 1973; K. Miyatev, “Prilozi kam srednovekovnata arheologija na Balgarski zemi, III. Starini v Ihtiman i Novi Han Sofijsko”, Godišnik na Narodnija Arheologiòeski Muzej Sofia, III, Sofia 1921, s. 242-285; Semavi Eyice, “Sofya Yakınında İhtiman’da Gazi Mihaloğlu Mehmed Bey İmaret-Camii”, KAM, IV/2 (1975), s. 49-61; Entsiklopedija Balgarija, Sofia 1982, III, 233-235.

Machıel Kıel