İFREN (Benî İfren)

(بنو إفرن)

Zenâte’ye mensup bir Berberî kabilesi.

Kuzey Afrika Berberîleri’nin büyük boylarından Zenâte’nin en önemli ve en kalabalık kolu olup İfrî b. İslîten’e nisbet edilir. İfrî kelimesi Berberîce’de “mağara” anlamına gelir.

Zenâte Berberîleri, İslâm fetihleri sırasında Bizans’ın yanında yer alarak Emevîler’i durdurmaya çalıştılar. I. Yezîd döneminde ikinci defa İfrîkıye valiliğine getirilen Ukbe b. Nâfi‘ bölgedeki Berberî kabilelerinin tamamını itaat altına aldı. Berberîler bu sırada İslâmiyet’i kabul etmeye başladılar. Ukbe tarafından hapsedilmiş olan Evrebe kabilesi lideri Küseyle’nin hapisten kaçarak bir ordu oluşturup Biskre civarında Ukbe’yi ağır bir hezimete uğratmasının (63/683) ardından Berberîler’in önemli bir kısmı tekrar Bizans’ı desteklemeye başladı. Berberî-Bizans ittifakı sonucu bölgeden çekilmek zorunda kalan Emevî orduları Küseyle’yi ancak altı yıl sonra yenebildi. Cerâve kabilesinin kadın lideri Kâhine’nin etrafında toplanan Berberîler yeniden harekete geçtiler. İsyan, Kâhine’nin Abdülmelik’in kumandanı Hassân b. Nu‘mân tarafından mağlûp edilip öldürülmesine kadar sürdü (82/701). Bu olaydan sonra Hassân’ın uyguladığı hoşgörülü politika neticesinde Benî İfren dahil Berberîler’in tamamına yakını müslüman oldu. II. (VIII.) yüzyılın başlarından itibaren Berberîler arasında Hâricîlik mezhebi hızla yayıldı. Hâricî fırkalarından Sufriyye koluna giren Benî İfren’in mensup olduğu Zenâte boyu Emevîler’in son yıllarında büyük güç kazandı ve hâkimiyet alanını Tunus’a kadar genişletti. İfrenîler’den ve Sufriyye Hâricîleri’nin liderlerinden olan Ebû Kurre bir süre Abbâsîler’le savaştıktan sonra Orta Mağrib’in büyük kısmını hâkimiyeti altına aldı ve kendisini imam ilân etti (148/765). Fakat üzerine gönderilen Abbâsî ordusu karşısında tutunamayıp Mağrib-i Aksâ’ya kaçtı. Ebû Kurre ardından tekrar Tilimsân’a dönerek 150-159 (767-776) yılları arasında İbâzîler’le birlikte Abbâsîler’e karşı yürütülen büyük isyan hareketine katıldı. 151’de (768) İfrîkıye Valisi Ömer b. Hafs’ı Tubne’de muhasara eden ve 154 (771) yılında valiyi öldürerek Tubne ve Kayrevan şehirlerini ele geçiren Berberîler, Abbâsîler’in yeni valisi Yezîd b. Hâtim karşısında Trablus’taki savaşta ağır bir hezimete uğrayıp 30.000 civarında kayıp verdiler (155/772). Bu olaydan sonra uzun süre tarih sahnesinde görünmeyen Berberîler’in önce Tâhert Rüstemîleri’nin himayesine girdiği ve zamanla onların mensup olduğu İbâzıyye’yi benimsediği, bu mezhepteki bölünme sonunda önemli bir kısmının Nükkâriyye’ye geçtiği anlaşılmaktadır. Benî İfren III. (IX.) yüzyılda İdrîsî hâkimiyetini kabul etmiş, İdrîsîler’in müsamahakâr politikası sonucu bir kısmı Sünnîleşmiştir.

İfren kabilesi, Fâtımîler’in İdrisîler’i Tilimsân’dan çıkarmasından sonraki dönemde, Benî İfren’in Varkû koluna mensup olan Ebû Yezîd en-Nükkârî’nin Tûzer’de Fâtımîler’e karşı 332’de (943) başlattığı isyanla tekrar tarih sahnesinde göründü. Ebû Yezîd en-Nükkârî’nin isyanı sırasında Tilimsân ve civarında yaşayan İfrenîler’in başında Muhammed b. Sâlih bulunuyordu. Onun Fâtımîler’i destekleyen yakınları tarafından öldürülmesinden sonra yerine geçen oğlu Ya‘lâ 338’de (949-50) İfkân şehrini kurup emirliğini ilân etti. 343’te (954-55) Vehrân şehrini ele geçiren


Ya‘lâ, daha sonra kendisine katılan Mağrâve Emîri Hayr b. Muhammed ile birlikte Fâtımîler’e karşı ayaklanıp Tâhert’e yürüdü. Tâhert ile Tanca arasında kalan bölgeyi hâkimiyeti altına alarak hutbeyi Endülüs Emevî halifesi adına okuttu. Ya‘lâ’nın Mağrib’deki valiliklerin kendisine ve yakınlarına verilmesi teklifini kabul eden III. Abdurrahman onu Cezayir ve Tilimsân, Muhammed b. Hayr’ı da Fas valiliğine getirdi (344/955-56). Ya‘lâ b. Muhammed’in emirliği uzun sürmedi; Fâtımî Halifesi Muiz-Lidînillâh’ın kumandanı Cevher es-Sıkıllî karşısında âciz kalınca Endülüs Emevîleri’ne olan bağlılığını terkederek Fâtımîler’e itaat ettiğini açıkladı. Ancak Cevher samimiyetine inanmadığı için onu İfkân’a döndüğü esnada öldürttü (347/958) ve Benî İfren’in diğer Berberî kabilelerle oluşturduğu birliği dağıtarak bölgedeki hâkimiyetlerine son verdi. Ya‘la’nın öldürülmesinden sonra yerine geçen oğlu Yedvî Endülüs’e kaçtı. Berberîler’le Endülüs Emevî idaresi arasındaki yakınlaşma Benî İfren ile diğer Zenâte kabilelerinin Endülüs’e göçlerini kolaylaştırdı. Fakat Yedvî aralarında çıkan anlaşmazlık üzerine 381’de (991) Endülüs Emevîleri’ne itaati terketti ve Fas şehrini ele geçirdi. Ancak kısa süre sonra ağır bir hezimete uğradı ve çok geçmeden öldü.

Yedvî’nin yerine geçen yeğeni Habbûs b. Zîrî, amcazadesi Ebû Yeddâs b. Dûnâs tarafından bir isyan sonucu öldürüldü. Ancak Ebû Yeddâs da makamını koruyamadı; Habbûs’un kardeşi Hammâme’ye yenilince taraftarlarıyla birlikte Endülüs’e kaçtı. İktidarı ele geçiren Hammâme, Şâle’den Tâdlâ’ya uzanan bölgede üçüncü Benî İfren emirliğini kurdu. Şâle Benî İfren Emîrliği, son emîr Muhammed b. Ebü’l-Kemâl zamanında Murâbıtlar tarafından ortadan kaldırıldı (458/1066). Bu olayın ardından Benî İfren’e mensup bazı kollar Endülüs’e göç ettiler.

Endülüs’e sığınan Benî İfren mensupları halife tarafından çok iyi karşılandı ve kendilerine iktâ tahsis edildiği gibi divanda önemli görevler verildi. Mülûkü’t-tavâif döneminde Ebû Yeddâs’ın kardeşi Attâf’ın torunu Yahyâ b. Abdurrahman, Hammûdî halifesi tarafından Kurtuba valisi tayin edildi. Diğer kardeşi Ebû Kurre’nin oğlu Ebü’n-Nûr ise Endülüs Emevî hânedanının sonuna doğru çıkan isyanlar ve bölünmeler sırasında Ronda’yı (Runde) ele geçirip orada dördüncü Benî İfren emirliğini kurdu (405/1014). İşbîliye (Sevilla) hâkimi İbn Abbâd onu Ronda hâkimi olarak tanımak zorunda kaldı (443/1051). Ebü’n-Nûr’un yerine geçen oğlu Ebü’n-Nasr 457’ye (1065) kadar buraya hâkim oldu. Benî İfren’e mensup bazı gruplar, muhtemelen Ağlebî veya Fâtımî hâkimiyetleri sırasında Sicilya’ya gitmiş ve daha sonra buraya yerleşmişlerdir. Günümüzde başta Tâdlâ olmak üzere Fas’ın batısında kalan bölgede Benî İfren boyuna mensup gruplar bulunmaktadır.

BİBLİYOGRAFA:

İbn Abdülhakem, Fütûĥu İfrîķıyye ve’l-Endelüs (nşr. Abdullah Enîs et-Tabbâ‘), Beyrut 1964; İbn İzârî, el-Beyânü’l-muġrib, III, 98, 113, 243, 270-273; İbn Ebû Zer‘, el-Enîsü’l-muŧrib, Rabat 1973, s. 109 vd.; İbn Haldûn, el-Ǿİber, VII, 11-23; a.mlf., Histoire des Berbères et des dynasties musulmanes de l’Afrique septentrionale (trc. Le Baron de Slane), Paris 1982, I, 221-222, 229; II, 71, 130-131; III, 186-188, 193, 199-226; Selâvî, el-İstiķśâ (trc. A. Graule-Guether), Paris 1923, IV, 149-163; G. Marçais, Les arabes en Berbérie du XIe au XIVe siècle, Paris 1913, s. 21, 34, 46, 633; H. Fournel, Les Berbères, Paris 1927; E. F. Guatier, Le passe de l’Afrique du nord, Paris 1952, s. 280-370; T. Lewicki, Etudes ibāđites Nord-Africaines, Warsaw 1955, s. 45-46; a.mlf., “Banū Ifran”, EI² (İng.), III, 1039-1044; G. H. Bousquet, Les Berbères, Paris 1957, s. 250-258; Mohamed Talbi, L’émirat aghlabide 184-296/800-909, Paris 1966, s. 74-75; Sa‘d Zağlûl Abdülhamîd, Târîħu’l-Maġribi’l-ǾArabî, İskenderiye 1979, s. 90-102; Muhammed b. Umeyre, Devru Zenâte fi’l-ĥarekâti’l-meźhebiyye bi’l-Maġribi’l-İslâmî, Cezayir 1984; Jamil M. Abun-Nasr, A History of the Maghrib in the Islamic Period, Cambridge 1987, s. 16, 18, 42-45, 64; Ali Yahyâ Muammer, el-İbâżıyye, Kahire 1987, s. 64-65; M. C. Hernandez, el-Islam de al-Andalus, Madrid 1992, s. 141, 143; L. Massignon, Le Maroc dans les premières années du XVIe siècle, Frankfurt 1993, s. 140-145; Ethem Ruhi Fığlalı, “Ebû Yezîd en-Nükkârî”, DİA, X, 259-260.

Sabri Hizmetli