İBNÜ’l-MÜNZİR en-NÎSÂBÛRÎ

(ابن المنذر النيسابوري)

Ebû Bekr Muhammed b. İbrâhîm b. el-Münzir en-Nîsâbûrî (ö. 318/930 [?])

Görüşleri etrafında Münziriyye adıyla bir mezhep oluşan müctehid âlim.

Ahmed b. Hanbel’in öldüğü (241/855) sıralarda Nîşâbur’da doğdu. İlim tahsili için önce Kahire’ye, ardından Mekke’ye gitti ve burada yerleşti. Bekkâr b. Kuteybe, Zühlî, Ebû Abdullah İbn Abdülhakem, İshak b. İbrâhim ed-Deyrî, Ebû Ca‘fer Muhammed b. İsmâil es-Sâiğ ve Rebî‘ b. Süleyman el-Murâdî gibi âlimlerden hadis dinledi. Kaynaklarda fıkıh sahasındaki hocalarının isimleri kaydedilmemekle birlikte Şâfiî fakihlerinden ders aldığı belirtilmektedir. İbnü’l-Münzir’in mezhepler arası ihtilâfları ve bunların delillerini çok iyi bildiği, ilm-i hilâfa dair önemli eserlerinin bulunduğu ve sadece kendi mensuplarının değil muhaliflerinin de bu eserlerden müstağni kalamayacağı ifade edilmektedir. Ayrıca hadis, tefsir, fıkıh gibi ilimlerdeki birikim ve kabiliyeti sebebiyle “Harem-i şerif şeyhi ve müftüsü” diye anılan İbnü’l-Münzir’in talebeleri arasında İbn Hibbân, İbnü’l-Mukrî el-İsfahânî, Ebû Tâhir Muhammed b. İbrâhim el-İsfahânî ve Muhammed b. Yahyâ ed-Dimyâtî gibi âlimler vardır.

Ebû İshak eş-Şîrâzî ile onu takip eden İbn Hallikân, İbnü’l-Münzir’in 309 (921) veya 310 (922) yılında öldüğünü kaydederse de Muhammed b. Yahyâ ed-Dimyâtî’nin ondan 316’da (928) ders aldığına dair rivayete dayanan Zehebî bu tesbitin yanlış olduğunu belirterek İbnü’l-Kattân el-Mağribî’nin verdiği 318 (930) tarihini benimsemektedir (Teźkiretü’l-ĥuffâž, III, 783). Ebû Abdullah Muhammed b. Ahmed el-Belhî’nin İbnü’l-Münzir’den 315’te (927) Mekke’de el-İķnâǾ adlı eserini dinlediğine dair kayıtla da (Fâsî, III, 251) desteklenen bu görüş Safedî, Sübkî ve İbn Hacer el-Askalânî tarafından esas alınmıştır. Ureyb b. Sa‘d el-Kurtubî, onun 318 yılı Şâban ayının son Pazar günü (26 Eylül 930) vefat ettiğini bildirmektedir. Ziriklî’nin 242’de (856) doğup 319’da (931) öldüğüne dair verdiği bilgiyi hangi kaynaktan aldığı anlaşılamamıştır. Brockelmann’ın vefat tarihi olarak kaydettiği (GAL, I, 191; Suppl., I, 306) 324 (936) yılı ise İbnü’l-Münzir gibi Ebû Bekir en-Nîsâbûrî künye ve nisbesiyle bilinen İbn Ziyâd en-Nîsâbûrî’ye aittir.

Zehebî, İbn Hacer el-Askalânî ve Süyûtî, İbnü’l-Münzir’in Mesleme b. Kāsım el-Endelüsî ile Ukaylî dışındaki âlimler tarafından sika kabul edildiğini söylemektedir. Rivayete göre Mesleme onun muteber bir râvi olmadığını, eserlerinde sahih ve müsned hadis yerine zayıf ve mürsel hadisleri kullandığını, ayrıca Ebû Hanîfe, Mâlik ve Şâfiî’ye atfettiği bazı görüşlere bunların kendi eserlerinde rastlanmadığını ileri sürmüştür. Ukaylî’nin İbnü’l-Münzir’i, bizzat görüşmediği Rebî‘ b. Süleyman kanalıyla Şâfiî’den hadis rivayet etmekle suçladığı, buna karşılık İbn Hacer el-Askalânî’nin de icâzet yoluyla nakilde bulunmuş olabileceğini söylediği haber verilmekteyse de İbnü’l-Münzir, Şâfiî’nin bazı kitaplarını Rebî‘ b. Süleyman’dan okuduğunu bizzat ifade etmektedir (el-Evsaŧ, I, 130). Ayrıca İbnü’l-Münzir’in biyografisi Ukaylî’nin zayıf râvilere tahsis ettiği Kitâbü’đ-ĐuǾafâǿi’l-kebîr adlı eserinde yer almadığı gibi yaptığı değerlendirme de aynı devirde yaşayan âlimlerin, aralarındaki rekabet yüzünden zaman zaman birbirlerine karşı takındıkları olumsuz tutumların bir yansıması olarak yorumlanmaktadır.

Süyûtî, Sübkî ve Zehebî gibi âlimler tarafından mutlak müctehid olduğu belirtilen İbnü’l-Münzir, Şâfiî’nin usulünü kullandığı için bu mezhep mensupları içinde sayılmış ve biyografik kaynaklarında yer almıştır. Muhammed b. Ahmed el-Makdisî (ö. 380/990 [?]), kendi zamanında mevcut yirmi sekiz mezhep arasında Hanbeliyye, Râhuviyye, Evzâiyye ve Münziriyye olmak üzere dört hadis mezhebinin adını saymakta (Aĥsenü’t-teķāsîm, s. 37, 96), Yemen’de yaygın olan mezhepleri zikrederken de Meâfir bölgesinde İbnü’l-Münzir’in mezhebinin taklit edildiğini söylemektedir (a.g.e., s. 96). Bu bilgilerden İbn Münzir’in, bir yandan görüşleri etrafında müstakil bir mezhep oluşup çok dar bir çevrede bile olsa taklit edilirken öte yandan Şâfiî’nin usulünü kullanması sebebiyle Şâfiî mezhebi mensupları arasında sayıldığı anlaşılmaktadır.


Eserleri. 1. el-İşrâf Ǿalâ meźâhibi ehli’l-Ǿilm (el-İşrâf fî maǾrifeti’l-ħilâf, el-İşrâf fi’ħtilâfi’l-Ǿulemâǿ, el-İşrâf fî meźâhibi’l-eşrâf). Muhammed Necîb Sirâceddin (I-II, Beyrut 1986), Abdülganî Abdülhâlik (Beyrut 1406/1986), Ebû Hammâd Sagīr Ahmed b. Muhammed Hanîf (Riyad 140 ? /198 ?) ve Abdullah Ömer el-Bârûdî (I-III, Mekke, ts.) tarafından yayımlanmıştır. Müellif eserde ele aldığı münâkehât, muâmelât ve cinâyâtla ilgili konularda kendisinden önceki hukukçuların fikirlerini delilleriyle birlikte inceledikten sonra kendi görüşlerini zikretmektedir. 2. el-İcmâǾ. Fıkıh bablarına göre düzenlenmiş olup üzerinde icmâ edilen meseleleri ele almaktadır. Fuâd Abdülmün‘im Ahmed (Devha 1401, 1402; İskenderiye 1402, 1411/1991; Katar 1987), Ebû Hammâd Sagīr Ahmed b. Muhammed Hanîf (Riyad 1402/1982), Abdullah Ömer el-Bârûdî (Beyrut 1406/1986) ve Muhammed Ali Kutub (Beyrut 1987) tarafından neşredilen eseri ayrıca Abdülkadir Şener Türkçe tercümesiyle birlikte yayımlamıştır (Ankara 1983). 3. el-Evsaŧ fi’s-sünen ve’l-icmâǾ ve’l-iħtilâf. Müellifin, adını vermediği başka bir kitabından ihtisar ettiğini belirttiği eserde çeşitli âlimlerin görüşleri delilleriyle birlikte zikredildikten sonra tercih ve ictihadlarda bulunulmaktadır (nşr. Ebû Hammâd Sagīr Ahmed b. Muhammed Hanîf, I-V, Riyad 1414/1993). 4. el-İķnâǾ. İbnü’l-Münzir’in yine adını zikretmediği bir kitabının muhtasarı olduğunu söylediği bu eser fürû-i fıkıhla ilgilidir. Muhtelif konulara ilişkin hükümlerin delilsiz olarak zikredildiği kitap Eymen b. Sâlih Şa‘bân (Kahire 1415/1994) ve Abdullah b. Abdülazîz el-Cibrîn (I-II, Riyad 1408, 1414) tarafından yayımlanmıştır. 5. et-Tefsîr. On ciltten daha geniş bir hacimde olduğu söylenen eserin Gotha Kütüphanesi’nde kayıtlı (nr. 521) bir nüshasında, Bakara sûresinin 27. âyetinden Nisâ sûresinin 94. âyetine kadarki kısmın tefsiri yer almaktadır. Süyûtî, Tercümânü’l-Ķurǿân ve ed-Dürrü’l-menŝûr adlı tefsirlerinde bu eserden faydalanmış, İbnü’l-Kayyim de Zâdü’l-meǾâd’de bazı alıntılar yapmıştır. Ayrıca İbn Ebû Hâtim’in et-Tefsîr’inin kenarında bundan yapılmış bazı iktibaslar mevcuttur (Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 175).

İbnü’l-Münzir’in kaynaklarda anılmayan Riĥletü’l-İmâm eş-ŞâfiǾî ile’l-Medîneti’l-münevvere adlı bir eseri daha mevcut olup (Kahire 1350) Brockelmann ve Sezgin, yine klasik kaynaklarda yer almayan Ziyâdât Ǿalâ Muħtaśari’l-Müzenî adlı bir eseri de ona nisbet etmektedir (GAL Suppl., I, 305; GAS, I, 493, 496). Ancak bu eser İbn Ziyâd en-Nîsâbûrî’nin Ziyâdât’ı olmalıdır. Zira bu iki âlim künye ve nisbelerinin, doğum yerlerinin, yaşadıkları zaman ve mekânların aynı olması sebebiyle birbirine karıştırılmıştır.

İbnü’l-Münzir’in kaynaklarda adı geçen diğer bazı eserleri de şunlardır: es-Sünen ve’l-icmâǾ ve’l-iħtilâf, es-Sünenü’l-mebsûŧ (en geniş hacimli eseri olup bazı kaynaklarda es-Sünen ve el-Mebsûŧ şeklinde iki farklı kitap gibi yer almaktadır), el-İķtiśâd fi’l-icmâǾ ve’l-ķıyâs, İŝbâtü’l-ķıyâs, Mesâǿil fi’l-fıķh, Teşrîfü’l-ġanî Ǿale’l-faķīr (bu eseri zikreden İbn Hacer el-Askalânî, Ebû Saîd İbnü’l-Arabî’nin buna Teşrîfü’l-faķīr Ǿale’l-ġanî adıyla bir reddiye yazdığını kaydetmektedir), CâmiǾu’l-eźkâr, Edebü’l-Ǿibâd, Kitâbü’s-Siyâse, Kitâbü Aĥkâmi târiki’ś-śalât.

BİBLİYOGRAFYA:

İbnü’l-Münzir en-Nîsâbûrî, el-İcmâǾ (nşr. Abdullah Ömer el-Bârûdî), Beyrut 1406/1986, neşredenin girişi, s. 7-11; a.e. (nşr. Fuâd Abdülmün‘im Ahmed), İskenderiye 1402, neşredenin girişi, s. 6-20; a.mlf., Kitâbü’l-İcmâ’: İslâm Hukukçularınca Üzerinde İcmâ’ Edilen Konular (trc. Abdülkadir Şener), Ankara 1983, tercüme edenin girişi, s. 13-22; a.mlf., el-İķnâǾ (nşr. Abdullah b. Abdülazîz el-Cibrîn), Riyad 1414, neşredenin girişi, I, 10-34; a.mlf., el-İşrâf Ǿalâ meźâhibi ehli’l-Ǿilm (nşr. Abdullah Ömer el-Bârûdî), Mekke, ts. (el-Mektebetü’t-ticâriyye), neşredenin girişi, I, 7-11; a.mlf., el-Evsaŧ fi’s-sünen ve’l-icmâǾ ve’l-iħtilâf (nşr. Ebû Hammâd Sagīr Ahmed b. Muhammed Hanîf), Riyad 1414/1993, I, 130; ayrıca bk. neşredenin girişi, I, 11-98; Makdisî, Aĥsenü’t-teķāsîm, s. 37, 96; İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist (Teceddüd), s. 269; Ebû Âsım el-Abbâdî, Ŧabaķātü’l-fuķahâǿi’ş-ŞâfiǾiyye (nşr. G. Vitestam), Leiden 1964, s. 21, 67; Şîrâzî, Ŧabaķātü’l-fuķahâǿ, s. 108; Nevevî, Tehźîb, I/2, s. 196-197; İbn Hallikân, Vefeyât, IV, 207; İbn Abdülhâdî, ǾUlemâǿü’l-ĥadîŝ, II, 493-494; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, XIV, 490-492; a.mlf., Teźkiretü’l-ĥuffâž, III, 782-783; Sübkî, Ŧabaķāt, III, 102-108; İsnevî, Ŧabaķātü’ş-ŞâfiǾiyye, II, 374-375; Fâsî, el-Ǿİķdü’ŝ-ŝemîn, I, 406-408; III, 251; İbn Kādî Şühbe, Ŧabaķātü’ş-ŞâfiǾiyye, I, 98-99; İbn Hacer, Lisânü’l-Mîzân, V, 27-28; Süyûtî, Ŧabaķātü’l-müfessirîn (nşr. Ali Muhammed Ömer), Kahire 1396/1976, s. 91; a.mlf., Ŧabaķātü’l-ĥuffâž (Ömer), s. 328; Dâvûdî, Ŧabaķātü’l-müfessirîn, II, 50-51; Keşfü’ž-žunûn, I, 33, 103, 135, 140, 201-202, 440, 460, 534; II, 1385; Abdulazîz ed-Dihlevî, Bustânü’l-Muhaddisîn (trc. Ali Osman Koçkuzu), Ankara 1986, s. 99-101; Pertsch, Gotha, I, 407-408; II, 358-359; Brockelmann, GAL, I, 191; Suppl., I, 305, 306; Ziriklî, el-AǾlâm, VI, 184; Sezgin, GAS, I, 485-486, 493, 495-496; Muhammed Âbid el-Fâsî, Fihrisü maħŧûŧâti Ħizâneti’l-Ķaraviyyîn, Dârülbeyzâ 1403/1983, III, 250-251; Kays Âl-i Kays, el-Îrâniyyûn, I/1, s. 131-135; Muhammed Hasan Heyto, el-İctihâd ve ŧabaķātü müctehidi’ş-ŞâfiǾiyye, Beyrut 1409/1988, s. 80-82; M. J. McDermott, “Abū Bakr Naysābūrī”, EIr., I, 264; Ferâmürz Hâc Minûçihrî, “İbn Münźir”, DMBİ, IV, 701-703.

Cengiz Kallek