İBNÜ’l-HADDÂD el-MAĞRİBÎ

(ابن الحدّاد المغربي)

Ebû Osmân Saîd b. Muhammed b. Subeyh el-Gassânî el-Kayrevânî el-Mağribî (ö. 302/915)

Fıkıh ve kelâm âlimi, müctehid.

Kayrevan’da doğdu ve burada büyüdü. Abdurrahman b. Muhammed ed-Debbâğ ve Kādî İyâz doğum tarihini 219 (834) ve 217 (832) olarak vermekle birlikte, 296 (909) yılında Kayrevan ve çevresini ele geçiren Fâtımîler’e karşı takıyye yapması tavsiye edildiğinde yaşının doksanı aştığını ve artık hayattan bir şey beklemediğini söylediğine göre (Abdurrahman b. Muhammed ed-Debbâğ, II, 298; Ebû Bekir ez-Zübeydî, s. 241) söz konusu tarihlerden on yıl kadar önce doğmuş olmalıdır. Anne tarafından dedesi Haddâd’a nisbetle İbnü’l-Haddâd diye anıldı. Mâlikî fakihi Sahnûn, Ebû Sinân Zeyd b. Sinân el-Esedî, Dâvûd b. Yahyâ es-Sûfî, Ahmed b. Bühlûl ez-Zeyyât ve Ebü’l-Hasan el-Kûfî’den ders aldı. Başta fıkıh ve kelâm olmak üzere hadis, tefsir, tarih, Arap dili ve edebiyatı konularında yetişti. Talebeleri arasında İbn Ebû Zeyd el-Kayrevânî’nin hocası olan oğlu Abdullah b. Saîd, biyografi yazarı Ebü’l-Arab, İbnü’l-Lebbâd el-Kayrevânî, İbnü’l-Berzûn diye bilinen İbrâhim b. Muhammed ed-Dabbî, Ahmed b. Mûsâ et-Temmâr ve Ali b. Mansûr es-Saffâr gibi âlimler bulunmaktadır.

Maddî imkânsızlık sebebiyle ilim tahsili için Doğu İslâm dünyasına seyahat edemeyen İbnü’l-Haddâd hayatını memleketinde geçirdi. Kendisinden birçok nakilde bulunan talebesi Ebü’l-Arab eserinde hocasının biyografisini vermezken onun talebesi Muhammed b. Hâris el-Huşenî ve sonraki müelliflerden Debbâğ, Ebû Bekir el-Mâlikî ve Kādî İyâz, daha çok Şiî ve Mu‘tezilî çevrelerle yaptığı tartışmaları nakletmişlerdir. İbnü’l-Haddâd hayatının son yıllarını, Fâtımî lideri Ubeydullah el-Mehdî’nin Şiî-İsmâilî dâî Ebû Abdullah eş-Şiî’nin de yardımıyla 296 (909) yılında Kayrevan ve çevresini ele geçirmesi ve buradaki halka Şiîliği kabul etmesi yönündeki baskılarına karşı mücadele ile geçirmiştir. İbnü’l-Haddâd, gerek bizzat Ubeydullah gerekse Ebû Abdullah ve kardeşi Ebü’l-Abbas’la Hz. Ali’nin diğer ashaba üstünlüğü, efdal-mefdûl meselesi başta olmak üzere çeşitli konularda yaptığı tartışmalarda derin bilgisi, zekâsı, güçlü mantığı ve münazara kabiliyeti sayesinde üstünlüğünü kabul ettirmiştir (Muhammed b. Hâris el-Huşenî, s. 199-210; Abdurrahman b. Muhammed ed-Debbâğ, II, 298-309; Ebû Bekir el-Mâlikî, II, 58-64, 75-96). Siyasî otoritenin himayesinde halka kabul ettirilmeye çalışılan Şiî-İsmâilî düşünceye karşı Ehl-i sünnet inancını savunması sebebiyle İbnü’l-Haddâd Kayrevan halkı tarafından mihne dönemindeki Ahmed b. Hanbel’e benzetilmiştir (Abdurrahman b. Muhammed ed-Debbâğ, II, 298). Zühd ve takvâ sahibi bir âlim olan ve birçok hikmetli sözü kaynaklarda zikredilen İbnü’l-Haddâd, son derece kanaatkâr olduğu halde Ehl-i sünnet muarızlarına karşı heybetli görünmek için kıyafetine özen gösterir, en pahalı elbiseleri giyerdi. İbnü’l-Haddâd Receb 302’de (Şubat 915) Kayrevan’da vefat etti.

Kaynaklarda, İbnü’l-Haddâd’ın Kayrevan’da Mu‘tezile’nin önde gelen âlimlerinden Süleyman b. Ebû Usfûr el-Ferrâ ve Hanefî ulemâsı ile yaptığı tartışmalara da yer verilmiş, Ebû Hanîfe’yi imam saymadığı, daha sonra mezhebine geçtiği söylenen Şâfiî’yi de birçok konuda eleştirdiği belirtilmiştir (a.g.e., II, 295, 297; Ebû Bekir el-Mâlikî, II, 69, 70-75). İmam Mâlik’e karşı saygılı davranmakla birlikte hocası Sahnûn’un derslerini sonradan terkettiği ve Mâlikî fıkhının temel kaynaklarından olan el-Müdevvene’yi “el-Müdevvede” (kurtlanmış) olarak nitelendirdiği, bu sebeple hayatının sonuna doğru Şiîler’e karşı verdiği mücadeleye kadar yalnızlığa terkedildiği bildirilmektedir (Abdurrahman b. Muhammed ed-Debbâğ, II, 295, 297; Ebû Bekir b. Mâlikî, II, 64). Ancak Kādî İyâz, onun Şâfiî mezhebini benimsediği ve el-Müdevvene’yi eleştirdiğine dair rivayetleri ihtiyatla karşılar (Tertîbü’l-medârik, V, 79). Huşenî, İbnü’l-Haddâd’ın Şâfiî’nin görüşlerini tenkit için yazdığı, halk arasında yayılmayan kitabını gördüğünü, Şâfiî’nin talebesi Müzenî’nin müellif tarafından kendisine gönderilen bu kitabı okuyunca sustuğunu, cevap vermesini isteyenlere de, “Ben okudum ve sustum, ilmi olan varsa konuşsun” dediğini nakleder (Ŧabaķātü Ǿulemâǿi İfrîķıyye, s. 150-151; Abdurrahman b. Muhammed ed-Debbâğ, II, 297). Kuzey Afrika’daki müctehid fukahadan ve Sünnî kelâm mektebinin önde gelen temsilcilerinden biri olan İbnü’l-Haddâd’ın Mâlikî veya Şâfiî mezhebine bağlılığının taklit çerçevesinde olmadığı bu bilgilerden anlaşılmaktadır. Nitekim kendisi taklidi aklın noksanlığı ve kavrayış düşüklüğünün eseri sayar, gerekçesiz bağlılığın kulluk anlamına geldiğini ve bunun da yalnız yaratıcıya karşı söz konusu olduğunu, Allah’ın kavrayış kabiliyeti verdiği kendisi gibi bir insana herhangi bir âlimi taklit etmenin yakışmayacağını belirtirdi (Muhammed b. Hâris el-Huşenî, s. 149; ayrıca bk. Ebû Bekir el-Mâlikî, II, 64; Zehebî, XIV, 206). Ona göre fıkıh fıkhî bilgileri yüklenmek değil onları öğrenmek, anlamak ve derinden kavramaktır (Ebû Bekir el-Mâlikî, II, 69). Delil olarak Kur’an ve Sünnet’i kabul eden İbnü’l-Haddâd’ın bu iki temel kaynağı anlama ve yorumlama kabiliyeti yanında Arap diline olan hâkimiyeti yaptığı tartışmalarda açıkça görülür.

Eserleri. 1. Kitâbü’l-İstivâǿ. Başta istivâ, sıfat ve mûcize olmak üzere kelâmla ilgili çeşitli konuları ihtiva eden eserin, Kayrevan Ulucamii’nin


el-Mektebetü’l-atîka (el-Mektebetü’l-eseriyye) diye anılan kütüphanesine ait olup daha sonra Tunus’ta Dârü’l-kütübi’l-vataniyye’ye nakledilen yazmaların içinde bulunan baş tarafı, ortası ve sonu eksik nüshanın bir bölümü Abdülmecîd b. Hamde tarafından neşredilmiştir (el-Medârisü’l-kelâmiyye, s. 309-319; ayrıca bk. s. 12, 55, 367). Müellifin, kitapta çeşitli konuları işlerken esas aldığı 200 kadar âyetle ilgili yorumları onun tefsir konusundaki bilgisi ve yaklaşımı hususunda önemli ipuçları vermektedir (Abdülmecîd b. Hamde, Mecelletü CâmiǾati’z-Zeytûne, sy. 1 [1412-1413/1992], s. 16-17). 2. el-Emâlî. Abdülmecîd b. Hamde bu kitabın talâkla ilgili olduğunu söyler (a.g.e., s. 25). 3. MeǾâni’l-aħbâr. İbnü’l-Haddâd’ın isnadlarıyla birlikte rivayet ettiği hadisleri ihtiva etmektedir. 4. Tavżîĥu’l-müşkil fi’l-Ķurǿân. el-Emâlî’nin bir nüshası ile diğer iki kitabın bazı bölümleri Tunus Dârü’l-kütübi’l-vataniyye’deki adı geçen koleksiyonda bulunmaktadır (Abdülmecîd b. Hamde, el-Medârisü’l-kelâmiyye, s. 44; Mahfûz, II, 107; Ziriklî, III, 100; Hüseyin b. Muhammed Şevât, II, 612-613).

İbnü’l-Haddâd’ın kaynaklarda adı geçen diğer eserleri de şunlardır: er-Red Ǿale’ş-ŞâfiǾî, el-Maķālât, el-İstîǾâb, Ǿİśmetü’n-nebiyyîn, el-Ǿİbâdetü’l-kübrâ ve’ś-śuġrâ. Kayrevan Ulucamii Kütüphanesi’nde (nr. 222) İbnü’l-Haddâd adına kayıtlı er-Red Ǿale’ş-ŞâfiǾî adlı bir eser, Abdülmecîd b. Hamde tarafından talebesi İbnü’l-Lebbâd’a nisbet edilerek yayımlanmıştır (Tunus 1406/1986). Onun Şiî âlimleriyle yaptığı “meclis” diye anılan tartışmalarından bir kısmı çeşitli kaynaklarda günümüze ulaşmıştır (yk. bk.). Kayrevan Ulucamii’ndeki kütüphaneye ait 698 (1299) tarihli bir katalogda bu tartışmaları ihtiva eden iki defterin kayıtlı olduğu görülmektedir (İbrâhim Şebbûh, s. 364; Sezgin, I, 601).

BİBLİYOGRAFYA:

Ebü’l-Arab, Ŧabaķātü Ǿulemâǿi İfrîķıyye ve Tûnis (nşr. Ali eş-Şâbbî - Nuaym Hasan el-Yâfî), Tunus 1985, neşredenin girişi, s. 17, 21, 26; ayrıca bk. tür.yer.; Ebû Bekir el-Mâlikî, Riyâżü’n-nüfûs (nşr. Beşîr el-Bekkûş - Muhammed el-Arûsî el-Matvî), Beyrut 1403/1983, II, 57-115; Muhammed b. Hâris el-Huşenî, Ŧabaķātü Ǿulemâǿi İfrîķıyye (nşr. Muhammed b. Ebû Şeneb), Beyrut, ts. (Dârü’l-kitâbi’l-Lübnânî), s. 148-151, 198-213; Ebû Bekir ez-Zübeydî, Ŧabaķātü’n-naĥviyyîn ve’l-luġaviyyîn (nşr. M. Ebü’l-Fazl), Kahire 1984, s. 239-241; Kādî İyâz, Tertîbü’l-medârik (nşr. Muhammed b. Şerîfe), Muhammediye 1982, V, 78-90; İbnü’l-Kıftî, İnbâhü’r-ruvât, II, 53-54; Abdurrahman b. Muhammed ed-Debbâğ, MeǾâlimü’l-îmân fî maǾrifeti ehli’l-Ķayrevân (nşr. Muhammed el-Ahmedî Ebü’n-Nûr - Muhammed Mâdûr), Kahire 1972, II, 295-315; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, XIV, 205-214; Safedî, el-Vâfî, XV, 179-180, 256; Süyûtî, Buġyetü’l-vuǾât, I, 579, 589; Sezgin, GAS, I, 601; H. Monès, “Le Malékisme et l’échec des fatimides en Ifriqiya”, Etudes d’orientalisme dédiées à la mémoire de Lévi-Provençal, Paris 1962, I, 212-215; Mahfûz, Terâcimü’l-müǿellifîn, II, 105-108; Ziriklî, el-AǾlâm (Fethullah), III, 100; Abdülmecîd b. Hamde, el-Medârisü’l-kelâmiyye bi-İfrîķıyye ilâ žuhûri’l-EşǾariyye, Tunus 1406/1986, s. 12, 43-44, 48-57, 164, 309-319; a.mlf., “SaǾîd b. el-Ĥaddâd el-Ķayrevânî: Râǿidü’l-niđâli’s-sünnî bi-İfrîķıyye fi’l-ķarni’ş-şâlişi’l-hicrî”, Mecelletü CâmiǾati’z-Zeytûne, sy. 1, Tunus 1412-13/1992, s. 11-26; Hasan Hüsnî Abdülvehhâb, Kitâbü’l-ǾÖmr fi’l-muśannefât ve’l-müǿellifîne’t-Tûnisiyyîn (nşr. Muhammed el-Arûsî el-Matvî - Beşîr el-Bekkûş), Beyrut 1990, I, 371-376; Hüseyin b. Muhammed Şevât, Medresetü’l-ĥadîŝ fi’l-Ķayrevân, Riyad 1411, I, 186; II, 604-613; İbrâhim Şebbûh, “Sicillün ķadîm li-mektebeti CâmiǾi’l-Ķayrevân”, MMMA, II/2 (1376/1956), s. 340, 364; Ebû Muhammed Vekîlî, “İbn Ĥaddâd”, DMBİ, III, 340-341.

Ahmet Özel