İBNÜ’l-FUVATÎ

(ابن الفوطي)

Ebü’l-Fazl Kemâlüddîn Abdürrezzâk b. Ahmed b. Muhammed eş-Şeybânî el-Bağdâdî el-Hanbelî (ö. 723/1323)

Tarihçi, muhaddis ve hâfız-ı kütüb.

17 Muharrem 642’de (25 Haziran 1244) Merv kökenli bir ailenin çocuğu olarak Bağdat’ta doğdu; eski emîr ve valilerden Ma‘n b. Zâide eş-Şeybânî’nin soyundandır. Künyesini, peştemal dokumacılığı ve satışıyla uğraşması sebebiyle Fuvatî olarak tanınan Zahîrî ailesine mensup annesinin dedesinden alır; ayrıca İbnü’s-Sâbûnî künyesiyle de bilinir.

İbnü’l-Fuvatî hadis dışında daha ziyade tarih, edebiyat, felsefe, mantık, riyâziyyât, kıraat ve neseb ilimleriyle ilgilendi. Zehebî’nin kendisini Teźkiretü’l-ĥuffâž’a dahil etmesi (IV, 1494) ve hadis aldığı hocaların sayısını 500 kadar göstermesi onun hadis hâfızı olduğunun delilidir. Hocalarının en önde gelenleri Ebû Muhammed İbnü’l-Cevzî, Ebü’l-Hasan Kemâleddin Ali b. Muhammed b. Vaddâh, Nasîrüddîn-i Tûsî, Ebü’l-Hasan İbnü’l-Bâkıllânî ve İbnü’s-Sâî’dir. Oğlu Ebü’l-Meâlî Muhammed, Zehebî gibi âlimler de onun öğrencisidir.

On dört yaşında iken Bağdat’ın Moğollar tarafından istilâsı sırasında İbnü’l-Fuvatî kardeşi Bedreddin Abdülvehhâb ile birlikte esir edildi (656/1258). Esaret yıllarında Ehr’de mutasavvıf Kutbüddin Abdülkādir el-Ehrî’nin hizmetinde bulundu ve tabip-mutasavvıf Kemâleddin Muhammed en-Nahcuvânî’den ders aldı. Daha sonra Nasîrüddîn-i Tûsî’nin dikkatini çekti ve onun tarafından, kendi yaptırdığı Merâga Rasathânesi’nin 400.000 kitap barındırdığı rivayet edilen kütüphanesinde hâzinü’l-kütüb olarak görevlendirildi. İbnü’l-Fuvatî, bu arada Nasîrüddîn-i Tûsî’nin derslerine de katıldı ve onun isteği üzerine bir zîc hazırladı. Merâga’daki zamanını çalıştığı kütüphanenin kitaplarını inceleyerek ve bazılarını istinsah ederek geçiren İbnü’l-Fuvatî şehre gelen âlimlerin derslerine de katıldı. Nasîrüddîn-i Tûsî’nin ölümünden (672/1274) sonra da görevini sürdürdü; Farsça’yı öğrenerek İran şairlerinin divanlarını okudu ve Sa‘dî-i Şîrâzî’den icâzet aldı. O yıllarda İran’ın ve Azerbaycan’ın çeşitli şehirlerini gezme imkânını da buldu; ayrıca Merâga’ya uğrayan ünlü kişilerin ve ulemânın biyografilerini içerdiği anlaşılan Teźkiretü men ķaśada’r-raśad adlı eserini telif etti.

İbnü’l-Fuvatî, 679’da (1280) İlhanlılar’ın Irak valisi Alâeddin Atâ Melik el-Cüveynî tarafından Bağdat’a çağrılarak tarihî olayları kaydetmekle görevlendirildi; aynı zamanda Müstansıriyye Kütüphanesi’nde de müşrif olarak çalışmaya başladı. İbnü’s-Sâî’nin el-CâmiǾu’l-muħtaśar fî Ǿunvâni’t-tevârîħ ve Ǿuyûni’s-siyer adlı eserine bir zeyil yazdı. Atâ Melik el-Cüveynî’nin 681 (1283) yılında ölümü üzerine önce iyi ilişkiler kurduğu Şiîler’in ağırlıkta olduğu Hille ve Kûfe’ye, 700’de (1300-1301) Selmâs’a ve 704’te de (1304-1305) Hemedan’a gitti; aynı yıl içinde İlhanlı Veziri Reşîdüddin Fazlullah-ı Hemedânî ile görüştü. 705’te (1305-1306) Arrân’ı, ertesi yıl Sultâniye ve Tebriz’i dolaştıktan


sonra tekrar Bağdat’a döndü. Burada bazı vakıfların müşrifliğine tayin edildiyse de bir müddet sonra görevden alındı. Bunun üzerine tekrar seyahate çıktı ve bu seyahat sırasında iki ayrı seferde toplam üç yıl İlhanlı başşehri Sultâniye’de bulundu. Bağdat’a döndükten beş yıl sonra 3 veya 13 Muharrem 723’te (13 veya 23 Ocak 1323) vefat etti.

Aynı zamanda iyi bir hattat olduğu bilinen İbnü’l-Fuvatî çok süratli ve güzel yazı yazardı. Nasîrüddîn-i Tûsî’nin isteği üzerine çeşitli astronomi kitaplarını ve İmâdüddin el-İsfahânî’nin Ħarîdetü’l-ķaśr ve cerîdetü’l-Ǿaśr’ı ile İbnü’l-Esîr’in el-Kâmil fi’t-târîħ’i gibi birçok eseri istinsah etmiştir. Özellikle sülüs, nesih ve ta‘likte mâhir idi. Müstansıriyye Kütüphanesi’nde müşriflik yaptığı dönemde meşhur hattat Yâkūt el-Müsta‘sımî ile birlikte çalıştı. Çağdaşı çok sayıda bilgin kendisinin çeşitli ilimlere vâkıf, zeki, güzel ahlâklı ve mütevazi bir insan olduğunu belirtmiştir. Onun Arapça ve Farsça birçok şiir yazdığı da bilinmektedir. Hanbelî (bazılarına göre Şâfiî) olan İbnü’l-Fuvatî’nin Bağdat’ta Şiîler’in çoğunlukta bulunduğu bir mahallede oturması ve onlarla iyi münasebetler kurması sebebiyle birtakım kaynaklarda Şiî ve Mu‘tezilî olduğu iddia edilmiştir. Sûfî tarzı yaşamasının ve hayatının bir kısmını ribâtlarda geçirmesinin yanında geniş görüşlülüğü ve felsefeyle ilgilenmesi bazı müellifler tarafından hoş karşılanmamış ve dindarlığından şüphe edilmiştir (Zehebî, IV, 1494; İbn Hacer, II, 364). İyi derecede Farsça ve Moğolca bilen müellifin Arapça’sında ise gramer hataları görülmektedir. İbnü’l-Fuvatî, bilindiği kadarıyla daha ziyade tarih ve terâcim konularında çalışma yapmıştır. Döneminin en büyük kütüphanelerinde görev yapması sebebiyle pek çok kitabı inceleme imkânı bulan İbnü’l-Fuvatî, İslâm coğrafyasının doğu bölgelerinde artık ikinci plana düştüğü görülen Arapça tarih ve terâcim yazımının Irak’taki son temsilcilerindendir. Zira bu yıllardan sonra Arapça tarih literatürünün ekseni Mısır ve Suriye’ye kaymıştır.

Eserleri. İbnü’l-Fuvatî’nin günümüze ulaşan tek eseri Telħîśu MecmaǾi’l-âdâb fî muǾcemi’l-elķāb adını taşımaktadır. Eser, elli-elli beş cilt hacminde planlanan, ancak tamamlanamadığı veya temize çekilemediği belirtilen MecmaǾu’l-âdâb fî muǾcemi’l-esmâǿ Ǿalâ muǾcemi’l-elķāb (MecmaǾu’l-âdâb fî muǾcemi’l-elķāb) adlı, lakaplara göre alfabetik sırayla düzenlenmiş mufassal biyografi kitabının muhtasarıdır. Bir kısmı müellifin çağdaşı ve tanıdığı olan VIII. (XIV.) yüzyılın başlarına kadar yaşamış meşhur şahsiyetlerin kısa biyografilerini içerir; bazılarının ise sadece lakap ve isimleri zikredilmiştir. İlhanlı devri ilim ve kültür hayatı açısından büyük değer taşıyan eserdeki kişilerin arasında başka kitaplarda bulunmayan ve müslüman olmayan şahsiyetler de vardır. Alıntı yaptığı kaynakları veren müellif hocası İbnü’s-Sâî, Kâzerûnî, İbnü’d-Dübeysî, Nesevî ve Ebû Şâme el-Makdisî gibi müelliflerden de faydalanmıştır. 712-721 (1312-1321) yılları arasında yazıldığı ve altı cilt olduğu tahmin edilen eserin yalnız IV ve V. ciltleri günümüze ulaşmıştır. Bunlardan İzzeddin lakabıyla başlayan IV. cildin başı, Muvaffaküddin lakabıyla sona eren V. cildin sonu eksiktir ve IV. cilt dört kısım halinde Mustafa Cevâd (I-IV, Dımaşk 1962-1967), V. cilt ise Abdülkuddûs el-Kāsımî tarafından yayımlanmıştır (Oriental College Magazine, Suppl. 1939, XVI-XXIII [Lahor 1940-1947]).

Müellifin Telħîśu MecmaǾi’l-âdâb’da ve diğer kaynaklarda adı geçen eserleri de şunlardır: Dürerü’l-aśdâf fî ġureri’l-evśâf, Teźkiretü men ķaśada’r-raśad, Źeylü CâmiǾi’l-muħtaśar fî Ǿunvâni’t-tevârîħ ve Ǿuyûni’s-siyer, el-Müǿtelif ve’l-muħtelif (Telķīĥu’l-efhâm fî tenķīĥi’l-evhâm), Târîħ Ǿale’l-ĥavâdiŝ, Nažmü’d-düreri’n-nâśıǾa fî şuǾarâǿi’l-miǿeti’s-sâbiǾa, Kitâbü’n-Nesebi’l-müşeccer, MuǾcemü’ş-şüyûħ, ed-Dürrü’n-nažîm fî men tüsemmâ bi-ǾAbdilkerîm, BedâǿiǾu’t-tuĥaf fî źikri men nüsibe mine’l-Ǿulemâǿi ile’s-sanâǿiǾi ve’l-ħıref (Telħîśu MecmaǾi’l-âdâb, IV/1, neşredenin girişi, s. 53-68). Bazı kaynaklarda İbnü’l-Fuvatî’nin el-Ĥavâdiŝü’l-câmiǾa ve’t-tecâribü’n-nâfiǾa fi’l-miǿeti’s-sâbiǾa adlı bir eseri daha zikredilmektedir (Zehebî, IV, 1493; İbn Receb, II, 375; Keşfü’ž-žunûn, I, 279). Mustafa Cevâd bu adı taşıyan bir kitabı ona nisbet ederek yayımlamışsa da (Bağdad 1351/1932) daha sonra eserin muhtemelen Ebü’l-Abbas Muhibbüddin Ahmed el-Alevî el-Kerhî’ye (ö. 721/1321) ait olabileceğini söylemiştir (Telħîśu MecmaǾi’l-âdâb, IV/1, neşredenin girişi, s. 66; Mustafa Cevâd, XIV [1967], s. 77-84). 626-700 (1228-1301) tarihleri arasına dair ve yıllık tarzında yazılan bu eseri Kitâbü’l-Ĥavâdiŝ adıyla tekrar yayımlayan (Beyrut 1997) Beşşâr Avvâd Ma‘rûf ve İmâd Abdüsselâm Raûf da daha önce yanlışlıkla İbnü’l-Fuvatî’ye nisbet edildiğini, aslında VIII. (XIV.) yüzyılda yaşamış adı bilinmeyen başka bir müellife ait olduğunu belirtmişlerdir (neşredenin girişi, s. 10).


BİBLİYOGRAFYA:

İbnü’l-Fuvatî, Telħîśu MecmaǾi’l-âdâb (nşr. Mustafa Cevâd), Dımaşk 1962, neşredenin girişi, IV/1, s. 9-78; Kitâbü’l-Ĥavâdiŝ (nşr. Beşşâr Avvâd Ma‘rûf - İmâd Abdüsselâm Raûf), Beyrut 1997, neşredenin girişi, s. 7-10; Zehebî, Teźkiretü’l-ĥuffâž, IV, 1493-1494; Kütübî, Fevâtü’l-Vefeyât, II, 319-320; İbn Kesîr, el-Bidâye, XIV, 106; İbn Receb, eź-Źeyl Ǿalâ Ŧabaķāti’l-Ĥanâbile, Kahire 1372/1952-53 → Beyrut, ts. (Dârü’l-ma‘rife), II, 374-376; İbn Hacer, ed-Dürerü’l-kâmine, II, 364-365; Keşfü’ž-žunûn, I, 279, 573, 693, 750; II, 1736; İbnü’l-İmâd, Şeźerât (Arnaût), VIII, 108-110; Brockelmann, GAL Suppl., II, 280; Hediyyetü’l-Ǿârifîn, I, 566-577; Abbas el-Azzâvî, et-TaǾrîf bi’l-müǿerriħîn fî Ǿahdi’l-Moġol ve’t-Türkmân, Bağdad 1376/1957, I, 158-163; Şâkir Mustafa, et-Târîħu’l-ǾArabî ve’l-müǿerriħûn, Beyrut 1990, IV, 327-331; Ramazan Şeşen, Müslümanlarda Tarih-Coğrafya Yazıcılığı, İstanbul 1998, s. 237-238; Mohammad Iqbal, “Ibn al-Fuvatī”, IC, XI/4 (1937), s. 516-522; Mustafa Cevâd, “İbnü’l-Fuvatî”, MMİIr., IX (1962), s. 43-164; XIV (1967), s. 77-84; F. Rosenthal, “Ibn al-Fuwaŧī”, EI² (İng.), III, 769-770; Yûsuf Rahimlû, “İbn Fuvaŧî”, DMBİ, IV, 422-427; Charles Melville, “Ebn al-Fowatī”, EIr., VIII, 25-26.

Cengiz Tomar