İBNÜ’l-BÜHLÛL

(ابن البهلول)

Ebû Ca‘fer Ahmed b. İshâk b. el-Bühlûl et-Tenûhî el-Enbârî (ö. 318/930)

Hanefî kadısı, dil âlimi, edip ve şair.

231 Muharreminde (Eylül 845) Enbâr’da doğdu. Hadis hâfızı olan babası İshak, Ebû Ya‘kūb ed-Devrakī, Muhammed b. Zünbûr el-Mekkî, Eşec el-Kindî, Saîd b. Yahyâ el-Ümevî, Abdurrahman b. Yûnus er-Rakkī, Muhammed b. Müsennâ el-Anezî, İbrâhim b. Saîd el-Cevherî gibi âlimlerden ders aldı, hadis rivayet etti. 255’te (869) kardeşi Bühlûl ile birlikte Bağdat’a gitti ve orada nahiv âlimi Sa‘leb ile hocası Muhammed b. Kādim’in derslerini takip etti. 276 (889) yılından itibaren Abbâsî halifeleri Mu‘temid-Alellah, Mu‘tazıd-Billâh, Müktefi-Billâh ve Muktedir-Billâh dönemlerinde Enbâr, Hît, Ânât, Rahbe, Karkîsiyâ, Medînetü’l-Mansûr (eş-Şarkıyye), Kutrabbül ve Meskîn gibi yerlerde kadılık yaptı. 306’da (918) Muhammed b. Halef el-Vekî‘ vefat edince onun kadılık yaptığı Ahvaz ve çevresi de İbnü’l-Bühlûl’ün görev alanına dahil edildi. Başkadılık veya bölge kadılığı niteliğindeki bu görevine Rebîülâhir 316 (Haziran 928) yahut 317 (929) tarihine kadar devam etti. Kaynaklarda Medînetü’l-Mansûr’daki kadılığının yirmi yıl (908-928) sürdüğü belirtilir. Yaşlanıp hâfızası zayıfla-yınca 10 Rebîülâhir 316’da (2 Haziran 928) görevden alındı ve yerine Ebü’l-Hüseyin Ömer b. Hasan el-Üşnânî getirildi. Üşnânî’nin üç gün sonra görevinden uzaklaştırılması üzerine tekrar kadılık teklif edildiyse de kabul etmedi. İbnü’l-Bühlûl 318’de (930) Bağdat’ta vefat etti. Ölüm tarihi olarak bazı kaynaklarda 310 (922) veya 317 (929) yılları da zikredilmekle birlikte genellikle ilk rivayet daha doğru kabul edilmektedir.

İyi bir eğitim alan İbnü’l-Bühlûl İmam Ebû Hanîfe ve talebelerinin mezhebini benimsemiş, çok az meselede onlara muhalefet etmiştir. Hadis ilminde güvenilir olduğu belirtilmiş, Dârekutnî, Ebû Hafs İbn Şâhin, Muhammed b. İsmâil el-Verrâk, Ebü’l-Hasan el-Cerrâhî, torunu Ebû Muhammed Ca‘fer b. Muhammed et-Tenûhî ve daha pek çok kimse kendisinden hadis rivayet etmiştir. Tefsir, siyer, tarih, nahiv ilimlerinde söz sahibi, hitabeti etkileyici ve yazısı güzel biri kimse olarak temayüz etmiştir. Nahivde Kûfe ekolünü benimseyen İbnü’l-Bühlûl’ün özellikle lugat ilminde uzman olduğu belirtilmiştir.


İbnü’l-Bühlûl ileri görüşlü, hoşgörülü ve doğru bildiğini savunmaktan geri durmayan bir kişiliğe sahipti. Muktedir-Billâh döneminde vezir İbnü’l-Furât, selefi İbnü’l-Cerrâh Ali b. Îsâ’nın Abbâsîler’e isyan eden Karâmita’ya karşı takip ettiği politikayı gündeme getirerek onu karalamak isteyince İbnü’l-Bühlûl eski veziri desteklemiş ve yaptıklarının doğru olduğunu ifade etmiştir (Yâkūt, II, 144-147). Yine Muktedir zamanında kadılık görevini yürütürken halifenin annesi, satın aldığı bir vakıf arazinin Dîvân-ı Kazâ’da bulunan vakıf senedini getirmesini kendisinden istemişti. İbnü’l-Bühlûl, onun senedi imha ederek araziyi sahiplenmek niyetinde olduğunu anlayınca bu görevde bulunduğu sürece böyle bir şeye izin vermeyeceğini, bunda ısrar edilmesi halinde kendisinin görevden alınması gerektiğini söyledi. Annesinin şikâyeti üzerine konuyu araştıran halife, İbnü’l-Bühlûl’ün işini ciddiyetle yapan değerli bir kimse olduğunu, görevinde kalması gerektiğini ve söz konusu talebinin yerine getirilmesinin mümkün bulunmadığını annesine bildirdi. Bunun üzerine isteğinden vazgeçen halifenin annesi cesaret ve doğruluğu sebebiyle İbnü’l-Bühlûl’e teşekkür etti (Tenûhî, I, 244).

İbnü’l-Bühlûl’ün adı kaynaklarda Hallâc davası münasebetiyle sıkça geçer. Abbâsî veziri Hâmid b. Abbas, Hallâc’ın durumunu Bağdat’ın doğu ve batı yakalarının kadıları olan Ebû Ömer el-Kādî ile İbnü’l-Bühlûl’e sordu. Ebû Ömer katlinin vâcip olduğuna hükmetti; İbnü’l-Bühlûl ise iddia edilen hususlara inandığını ikrar etmedikçe katlinin gerekmediğini belirtti. Ancak uygulamada Ebû Ömer’in fetvası esas alındı. Kaynaklarda İbnü’l-Bühlûl’ün Nâsiħu’l-ĥadîŝ ve mensûħuh, Kitâbü’d-DuǾâǿ, Edebü’l-ķāđî ve Kitâb fi’n-naĥv Ǿalâ meźhebi’l-Kûfiyyîn adlı eserlerinden söz edilir.

BİBLİYOGRAFYA:

Vekî‘, Aħbârü’l-ķuđât, III, 285; Arîb b. Sa‘d, Śılatü’t-Târîħi’t-Ŧaberî (Taberî, Târîħ [Ebü’l-Fazl] içinde), XI, 36, 70, 79, 120; Ebû Bekir ez-Zübeydî, Ŧabaķātü’n-naĥviyyîn ve’l-luġaviyyîn (nşr. M. Ebü’l-Fazl), Kahire 1984, s. 138, 187; Tenûhî, Nişvârü’l-muĥâđara ve aħbârü’l-müźâkere (nşr. Abbûd eş-Şâlecî), Beyrut 1391/1971, I, 47, 163, 242-244, 255-259; Hatîb, Târîħu Baġdâd, IV, 30-34; Kemâleddin el-Enbârî, Nüzhetü’l-elibbâǿ (nşr. İbrâhim es-Sâmerrâî), Zerkā 1405/1985, s. 188-191; İbnü’l-Cevzî, el-Muntažam (Atâ), XIII, 292-295; Yâkūt, MuǾcemü’l-üdebâǿ, I, 87-91; II, 138-161; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, VIII, 223; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, XIV, 497-500; a.mlf., el-Ǿİber, I, 476-477; Safedî, el-Vâfî, VI, 235-237; İbn Kesîr, el-Bidâye, XI, 165; Kureşî, el-Cevâhirü’l-muđiyye, I, 137-142; III, 20; İbn Kutluboğa, Tâcü’t-terâcim (nşr. İbrâhim Sâlih), Beyrut 1412/1992, s. 32-34; Süyûtî, Buġyetü’l-vuǾât, I, 295-296; Temîmî, Ŧabaķātü’s-seniyye, I, 271-276; Keşfü’ž-žunûn, I, 46; II, 1417, 1920; İbnü’l-İmâd, Şeźerât, II, 276; H. Laust, “Ibn Buhlūl”, EI² (İng.), III, 739; M. Âsaf Fikret, “İbn Bühlûl”, DMBİ, III, 142-143.

Ebubekir Sifil