İBN TABÂTABÂ, Ebû Abdullah

(أبو عبد الله ابن طباطبا)

Ebû Abdillâh Muhammed b. İbrâhîm b. İsmâîl (ö. 199/815)

Abbâsî Halifesi Me’mûn’un ilk yıllarında Kûfe’de isyan eden Şiî-Zeydî lider.

Muhtemelen Medine’de doğdu. Hz. Ali soyundandır. Babası (veya dedesi), dilindeki bozukluk yüzünden elbiseye “kabâ kabâ” ( قباقبا ) diyeceği yerde “tabâ tabâ” ( طباطبا ) demesi veya halk arasında hem anne hem de baba tarafından Hz. Ali soyundan gelenlere (Seyyidü’s-sâdât) tabâ-tabâ denilmesi (EI2, III, 950) sebebiyle Tabâtabâ lakabıyla anılmış, oğlu Ebû Abdullah da İbn Tabâtabâ diye meşhur olmuştur.

Medine’de oturan İbn Tabâtabâ’nın hac için Hicaz’a gelen Nasr b. Şebes adlı Iraklı bir Şiî ile tanışması hayatının seyrini değiştirdi. Bu yıllarda, Hârûnürreşîd’in hilâfetinin son dönemiyle Emîn zamanında (809-813) uzunca bir süre sükûnet içinde yaşayan Şiîler, Emîn ile Me’mûn arasında-ki şiddetli mücadelenin sebep olduğu karışıklıkları fırsat bilerek özellikle Irak’ta yeniden faaliyete başlamışlardı. Nasr’ın asıl amacı, Ehl-i beyt mensupları içinde Abbâsîler’e karşı yürütülecek bir hareketin lideri olma vasfına sahip birini bulmaktı. Nasr, aradığı özelliklerin İbn Tabâtabâ’da bulunduğunu görünce onunla iş birliği yapmaya karar verdi. Abbâsîler’in Ali evlâdının hilâfet haklarını gasbettiklerini, onlara baskı yaptıklarını ve zulmettiklerini söyleyince bu sözlerden etkilenen İbn Tabâtabâ onunla el-Cezîre’de buluşup faaliyete başlamak için sözleşti. Kısa bir müddet sonra da bazı mensupları ile birlikte el-Cezîre’ye gidip Nasr ile buluştu. Taraftarlarını toplayıp durumu anlatan Nasr ise onlardan beklediği


ilgiyi göremedi. Bunun üzerine İbn Tabâtabâ’ya yakınlarını ikna edemediğini söyledi ve kendisine 5000 dinar yardım taahhüt ederek ondan özür diledi. İbn Tabâtabâ da Hicaz’a dönmek üzere el-Cezîre’den ayrıldı. Rakka’ya gelince, daha önce Emîn ile Me’mûn arasındaki mücadeleler sırasında İranlılar’ı vezir ve kumandan olarak görevlendirmesinden dolayı Me’mûn’a isyan eden Arap kumandanlarından Ebü’s-Serâyâ eş-Şeybânî ile karşılaştı. İbn Tabâtabâ’nın durumunu öğrenen Ebü’s-Serâyâ ona yardımcı olacağına dair söz verdi. Bunun için Hicaz’a dönmeyip Kûfe’ye yönelmesini, kendisinin de kısa sürede kuvvetleriyle birlikte oraya intikal edeceğini ve vaadlerini yerine getireceğini belirtti. Bu durum Mekke, Medine ve Mısır’da duyulunca Ehl-i beyt mensupları halkı İbn Tabâtabâ’ya biata çağırdılar.

İbn Tabâtabâ ile Ebü’s-Serâyâ ayrı ayrı yollardan Kûfe’ye hareket ettiler. Kerbelâ’da Hz. Hüseyin’in kabrini ziyaret eden Ebü’s-Serâyâ, burada okuduğu hutbede Hüseyin’in zamanında bulunmayıp ona yardımcı olamayanlar için önemli bir fırsat doğduğunu, kendisinin onun ve ailesinin intikamını alacağını, bu konuda ıstırabı olan kimselerin kendisine katılması gerektiğini belirtti. Ardından Kûfe’ye yönelerek orada İbn Tabâtabâ ile buluştu. 10 Cemâziyelâhir 199 (26 Ocak 815) tarihinde halifeliğini ilân eden ve emîrü’l-mü’minîn unvanını alan İbn Tabâtabâ Abbâsîler’in Kûfe valisini uzaklaştırarak beytülmâle el koydu. Kûfeliler ve çevrede bulunan bedevî Araplar, çok sayıda Şiî ve hilâfetin Ali evlâdının hakkı olduğuna inanan halk ayaklanmaya katıldı. Hareketin programı Ehl-i beyt’ten birine biat edilmesi, halkın Allah’ın kitabı ve resulünün sünnetine çağrılması, emir bi’l-ma‘rûf nehiy ani’l-münker ve Kur’an’ın hükmü ile hareket etmek olarak tesbit edildi. Hz. Hasan yahut Hz. Hüseyin soyundan gelen imamların liderliğinde zalim hükümdarlara isyanı gerekli gören Zeydîler de İbn Tabâtabâ’ya destek verdiler.

Abbâsîler’in Irak ve Arabistan valisi Hasan b. Sehl, ileri gelen kumandanlarından Züheyr b. Müseyyeb ed-Dabbî’yi 10.000 kişilik bir ordu ile Kûfe üzerine sevketti. İbn Tabâtabâ ağır hasta olduğu için savaşa katılamadı. Abbâsî ordusunu onun adına Ebü’s-Serâyâ Kûfe dışında Karyeişâhî denilen yerde karşıladı. Yapılan savaşta Abbâsî ordusu ağır bir yenilgiye uğradı. Savaş sonunda Kûfeliler pek çok ganimet elde ettiler. Ertesi gün Ebü’s-Serâyâ İbn Tabâtabâ’yı ziyaret etti. İbn Tabâtabâ, Abbâsî ordusunu savaştan önce emana çağırmadığı ve onlara gece saldırdığı için haksızlık ettiğini söyleyerek onu kınadı. Ebü’s-Serâyâ da bunun bir savaş taktiği olduğunu söyledi. İbn Tabâtabâ ona Ehl-i beyt’in haklarını korumasını, kendi yerine onların en hayırlısını geçirmesini, eğer ihtilâf olursa Ali b. Ubeydullah’ı görevlendirmesini vasiyet etti ve 1 Receb 199’da (15 Şubat 815) öldü. Cenazeyi gece defnettiren Ebü’s-Serâyâ onun ölümünü birkaç gün halktan gizledi. Ta-berî, İbn Tabâtabâ’nın Ebü’s-Serâyâ tarafından zehirlenerek öldürüldüğünü kaydeder (Târîħ, VIII, 529). Ebü’l-Ferec el-İsfahânî ise bir süreden beri hasta olan İbn Tabâtabâ’nın bu hastalığın sonucunda öldüğü görüşündedir (Maķātilü’ŧ-Ŧâlibiyyîn, s. 525).

BİBLİYOGRAFYA:

Ya‘kūbî, Târîħ, II, 445; Taberî, Târîħ (Ebü’l-Fazl), VIII, 528-529; İbn Kesîr, el-Bidâye, X, 244; Ebü’l-Ferec el-İsfahânî, Maķātilü’ŧ-Ŧâlibiyyîn (nşr. Seyyid Ahmed Sakr), Beyrut, ts., s. 518-532; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, VI, 302-305; Nüveyrî, Nihâyetü’l-ereb, XXII, 191-193; XXV, 73; Mahmûd Şâkir, et-Târîħu’l-İslâmî, Beyrut 1411/1991, V, 202-203; İbn Inebe, ǾUmdetü’ŧ-ŧâlib, Beyrut, ts. (Dâru mektebeti’l-hayât), s. 199; Sümeyre Muhtâr el-Leysî, Cihâdü’ş-ŞîǾa, Beyrut 1398/1978, s. 320-325; Ahmed Mahmûd Subhî, ez-Zeydiyye, Kahire 1404/1984, s. 95-96; Abdullah b. Ali el-Müsnid, el-ǾAleviyyûn fi’l-Ĥicâz, Kahire 1412/1992, s. 215-222; Fikret Işıltan, “Me’mûn”, İA, VII, 694; B. Scarcia Amoretti, “Ibn Ŧabāŧabā”, EI² (İng.), III, 950-951; Ali Öngül, “Ebü’s-Serâyâ eş-Şeybânî”, DİA, X, 343.

Mustafa Öz