İBN METTEVEYH

(ابن متّويه)

Ebû Muhammed el-Hasen b. Ahmed b. Metteveyh el-Bahrânî (ö. V. [XI.] yüzyılın ortaları)

Mu‘tezile kelâmcısı.

380 (990) veya 385 (995) yılında Necran’da doğdu. Mu‘tezile âlimi Kādî Abdülcebbâr’ın talebesi olması, onun görüşlerini benimseyip eserlerini toplaması dışında hayatı hakkında bilgi yoktur. Talebeliği sırasında çevresinde bulunan diğer Mu‘tezile âlimlerinden faydalandıktan başka mezhebin elde mevcut kitaplarını da inceledi. Eserlerinden anlaşıldığına göre İbn Metteveyh, Ebü’l-Hüzeyl el-Allâf’ın el-Ħuŧbetü’l-felekiyye, Ebü’l-Hüseyin el-Hayyât’ın el-İstidlâl bi’ş-şâhid Ǿale’l-ġāǿib, Naķżü’l-bedel ve’l-Ǿaskeriyyât, Ebû Hâşim el-Cübbâî’nin el-CâmiǾu’ś-śaġīr’i ile Kādî Abdülcebbâr’ın bütün kitaplarını okudu (Saîd Murâd, s. 33). İbnü’l-Murtazâ’nın Mu‘tezile’nin on ikinci tabakasına mensup âlimleri arasında gösterdiği müellif (Ŧabaķātü’l-MuǾtezile, s. 119) Ebû Reşîd en-Nîsâbûrî, Ebû Muhammed Abdullah b. Saîd el-Lebbâd, Şerîf el-Murtazâ, Ebü’l-Feth el-İsfahânî ve Ebü’l-Hüseyin el-Basrî gibi âlimlerle birlikte yetişti ve onlarla zaman zaman tartışmalarda bulundu. Siyasî çalkantıların ve mezhep çekişmelerinin yer yer ileri safhalara varmasına rağmen ilmî ve fikrî hayatın verimli ve seviyeli olduğu bir dönemde yaşayan İbn Metteveyh, ömrünü geçirdiği Yemen ve Rey bölgelerinde çeşitli ilmî fa-aliyetler gerçekleştirdi. Her ne kadar Abdülkerîm Osman (Ķāđi’l-ķuđât ǾAbdülcebbâr b. Aĥmed el-Hemedânî, s. 51) ve Abdurrahman Bedevî (Meźâhibü’l-İslâmiyyîn, I, 394) gibi araştırmacılar, herhangi bir kaynağa dayanmadan İbn Metteveyh’in vefat tarihini 468 (1075) olarak gösteriyorlarsa da hocası Kādî Abdülcebbâr’ın 415 (1025) yılında vefat ettiğini dikkate alarak müellifin daha erken bir tarihte, yaklaşık V. (XI.) yüzyılın ortalarında vefat ettiğini söylemek daha isabetli görünmektedir.

İlmî şahsiyeti bakımından büyük ölçüde hocası Kādî Abdülcebbâr’ın yolunu takip eden İbn Metteveyh, Bağdat Mu‘tezilesi’nin mutedil metodunu Basra ekolünün katı yaklaşımına tercih etmiştir. Onun kendinden önceki Mu‘tezile âlimlerinden farklı olarak ileri sürdüğü fikirler mezhebin değişimine işaret etmesi bakımından önemli sayılmıştır. Mu‘tezile’nin beş temel esasını tevhid ve adalet olmak üzere ikiye indiren İbn Metteveyh diğer üç esası adalet prensibi içinde ele almıştır. Bilgi edinme yollarını ise beş duyu, akıl ve haber-i sâdıkın yanına ilhamı da ilâve ederek dört grupta incelemiş, bunlardan bilhassa duyuların yanıltıcılığına dikkat çekmiştir. Dolayısıyla onun bilginin konularını maddî âlem ve gaybî âlemle ilgili olmak üzere ikiye ayırdığı görülmektedir (el-Kelâm fi’l-ĥayât, vr. 135b).

Eserlerinde varlık anlayışını ilâhî kudreti ispatlama gayretiyle ele alan İbn Metteveyh hareket ve kütle kanunlarından söz etmiş, hız ile zaman ve mesafe arasındaki ilişkilere değinmiş, özgül ağırlık, suyun kaldırma gücü, yer çekimi ve merkezkaç kuvveti gibi hususlar üzerinde durmuş, devrine göre önemli sayılabilecek yaklaşımlar sergilemiştir. Müellif âlemin hudûsunu, biri cisimleri spekülatif olarak cevher ve araz kısımlarına ayırmak, diğeri hayatın doğrudan Allah tarafından başlatılıp yaratıldığından hareket etmek suretiyle iki şekilde ispatlamıştır. Diğer taraftan cevher ve arazların zatları ile kaim varlıklar olduğunu ileri süren Grek filozoflarından ayrılarak cevherlerin arazsız olamayacağını belirten İslâm filozoflarının görüşlerini benimsemiş, ayrıca yer kaplamanın cevherin temel niteliği olduğunu belirtmiştir (et-Teźkire, s. 74). Yokluk konusunu mutlak yokluk (adem-i mahz) ve varlığın bulunmayışı (gıyâb-ı vücûd) şeklinde ikiye ayırarak incelemiştir. Eserlerinden tecrübî ilimlere özel bir ilgi duyduğu anlaşılan İbn Metteveyh, mevcut bilgilerin yanı sıra bizzat gözlem ve basit deneyler yaparak varlıkların özelliklerine dair çeşitli bilgiler aktarmıştır.

İbn Metteveyh, başta Allah’ın sıfatları olmak üzere kelâmın temel konularında Mu‘tezilî geleneğe uymuştur. Meselâ rü’yetullahı inkâr etmiş, Allah’ın kelâm sıfatının hâdis olduğunu ileri sürmüş, kulun bütün fiillerinin yaratıcısı olduğunu kabul etmiştir. İnsan hürriyetine sık sık vurgu yapan müellif, kulun her çeşit davranışını kendi hürriyeti içinde gerçekleştirdiğini ve hiçbir zorlamanın söz konusu


olmadığını belirtmiştir (el-Kelâm fi’l-ĥayât, vr. 92b). Kulun fiillerine ait eser ve neticelerin o fiili işleyenin icadıyla meydana geldiğini kabul etme hususunda Mu‘tezilî geleneğe bağlı kalmıştır. Bunun yanında İbn Metteveyh, bazı ilk dönem Mu‘tezilî âlimlerinin Allah’ın şerri yaratmaya kādir olmadığı yolundaki görüşlerine karşı çıkarak O’nun kudretinin her şeyi içine aldığını, ancak şerri yaratmayışının kudretinin sınırlılığından değil bunu murad etmeyişinden kaynaklandığını söylemiştir.

İbn Metteveyh’in Mu‘tezile’den ayrıldığı temel nokta imâmettir. Fikrî hayatının ilk dönemlerinde Hz. Ebû Bekir ile Ali’nin üstünlüğü konusunda tereddüde düşen İbn Metteveyh, daha sonra Ali’nin üstün olduğuna hükmetmiş (İbn Ebü’l-Hadîd, I, 8), ardından daha da ileri giderek onun mâsumiyetini ileri sürmüş ve bunu âyet ve hadislerle ispatlamaya çalışmıştır. Ancak mâsumiyetin imam için gerekli bir şart olmadığını söyleyerek (a.g.e., VI, 376-377) aksini iddia eden Şîa’ya karşı çıkmıştır.

Eserleri. 1. et-Teźkire fî aĥkâmi’l-cevâhir ve’l-aǾrâż. Muhtemelen hocası Kādî Abdülcebbâr’ın vefatından sonra yazılmış olan eser iki kısımdan oluşmaktadır. et-Teźkire fî aĥkâmi’l-cevâhir ve’l-aǾrâż olarak adlandırılan birinci kısım Sâmî Nasr Latîf ve Faysal Büdeyr Avn tarafından neşredilmiştir (Kahire 1975). el-Kelâm fi’l-ĥayât adlı ikinci kısmı ise henüz neşredilmemiş olup bir nüshası Dârü’l-kütübi’l-Mısriyye’de bulunmaktadır (nr. B-27984). 570 (1174) yılında adı bilinmeyen bir kişi tarafından esere bir şerh yazılmış olup bu şerhin bir nüshası Tahran Üniversitesi Kütüphanesi’ndedir (Neşriyye-i Kitâbħâne-i Merkezî-i Dânişgâh-i Tahrân, II, 156 vd.). 2. el-MecmûǾ fi’l-Muĥîŧ bi’t-teklîf. Kādî Abdülcebbâr’ın eserinin şerh edilip ilâveler yapılmış bir derlemesinden ibarettir. Bazı kaynaklarda İbn Metteveyh’e nisbet edilen eser (İbnü’l-Murtazâ, s. 119) eksik olarak Ömer es-Seyyid Azmî (Kahire 1965) ve I. cildi Jean Jozef Houben (Beyrut 1965) tarafından Kādî Abdülcebbâr’a izâfetle yayımlanmışsa da II. cildi Daniel Gimaret ve Jean Jozef Houben tarafından İbn Metteveyh’in adıyla tahkik edilmiş (Beyrut 1986), ayrıca önceki neşirlerde Kādî Abdülcebbar’a nisbet edilmesinin yanlışlığı mukaddimede belirtilmiştir. 3. el-Kifâye fî Ǿilmi’l-kelâm. Kaynaklarda İbn Metteveyh’e izâfe edilen kitap (Neşriyye-i Kitâbħâne-i Merkezî-i Dânişgâh-i Tahrân, II, 156; Sezgin, I, 627) bugün mevcut olmamakla birlikte İbn Ebü’l-Hadîd bu eserden iktibaslarda bulunmuştur (Şerĥu Nehci’l-belâġa, VI, 376-377; VII, 10; XIII, 315-316).

BİBLİYOGFRAFYA:

İbn Metteveyh, et-Teźkire fî aĥkâmi’l-cevâhir ve’l-aǾrâż (nşr. Sâmî Nasr Latîf - Faysal Büdeyr Avn), Kahire 1975; a.mlf., el-Kelâm fi’l-ĥayât, Dârü’l-kütübi’l-Mısriyye, nr. B-27984; a.mlf., el-MecmûǾ fi’l-Muĥîŧ bi’t-teklîf (nşr. J. J. Houben - D. Gimaret), I-II, Beyrut 1965-86; Hâkim el-Cüşemî, Şerĥu’l-Ǿuyûn (nşr. Fuâd Seyyid, Fażlü’l-iǾtizâl ve ŧabaķātü’l-MuǾtezile içinde), Tunus 1393/1974, s. 389; İbn Ebü’l-Hadîd, Şerĥu Nehci’l-belâġa (nşr. Muhammed Ebü’l-Fazl), Beyrut 1385-87/1965-67, I, 8; VI, 376-377; VII, 10; XIII, 315-316; İbnü’l-Murtazâ, Ŧabaķātü’l-MuǾtezile, s. 119; Neşriyye-i Kitâbħâne-i Merkezî-i Dânişgâh-i Tahrân, Tahran 1341/1962, II, 156 vd.; Sezgin, GAS, I, 267; a.e. (Ar.), II, 416; Abdülkerîm Osman, Ķādi’l-ķuđât ǾAbdülcebbâr b. Aĥmed el-Hemedânî, Beyrut 1386/1967, s. 51; Abdurrahman Bedevî, Meźâhibü’l-İslâmiyyîn, Beyrut 1979, I, 394; Saîd Murâd, İbn Metteveyh ve ârâǿühü’l-kelâmiyye ve’l-felsefiyye, Kahire 1991, tür.yer.; Wilferd Madelung, “Ibn Mattawayh”, EI² Suppl. (İng.), s. 393; Samed Muvahhid, “İbn Metteveyh”, DMBİ, IV, 580.

Saîd Murâd