İBN A‘SEM el-KÛFÎ

(ابن أعثم الكوفيّ)

Ebû Muhammed Ahmed b. A‘sem el-Kûfî el-Ahbârî (ö. 320/932’den sonra)

Kitâbü’l-Fütûh adlı eseriyle tanınan Şiî tarihçi.

Doğum ve ölüm tarihleri kesin olarak bilinmediği gibi isminde de ihtilâf vardır. Kitabının Arapça aslında Ahmed b. Muhammed b. A‘sem, Farsça tercümesinde Ahmed b. Ali A‘sem şeklinde geçen isim, hakkında bilgi veren iki kaynaktan Yâkūt’un MuǾcemü’l-üdebâǿında Ahmed b. A‘sem (I, 379), Kâtib Çelebi’nin Keşfü’ž-žunûn’unda ise bir defa Muhammed b. Ali, bir defa da Ahmed b. Ali (II, 1239) şeklinde yazılmıştır. Kaynaklar onun kabilesini de zikretmemişlerdir. Her ne kadar kitabının müstensihlerinden Muhammed b. Ali et-Tanbezî (ö. 873/1469) İbn A‘sem’in nisbesini Kindî şeklinde vermekteyse de onun hayatını müstakil bir çalışmasında inceleyen Muhammed Cebr Ebû Sa‘de, eserdeki tarafgir ifadelerine dayanarak müellifin Kinde değil Ezd kabilesine mensup olduğunu ve müstensih kaydının “Kûfî” yerine yanlışlıkla “Kindî” şeklinde yazıldığını ileri sürmektedir (İbn AǾŝem el-Kûfî, s. 41-43); nisbesinin Kûfî olduğunda ittifak vardır. Yâkūt el-Hamevî’nin, “Onun Hârûnürreşîd zamanına kadar gelen meşhur Kitâbü’l-Fütûĥ’u ile Me’mûn döneminden Muktedir-Billâh’ın hayatının sonuna kadarki dönemi içine alan ve birinci kitabın zeyli gibi olan Kitâbü’t-Târîħ’i vardır; ben bu iki eseri de gördüm” (MuǾcemü’l-üdebâǿ, I, 379) şeklindeki ifadesinden, İbn A‘sem’in Abbâsî Halifesi Muktedir-Billâh’ın ölüm yılına (320/932) kadar hayatta kaldığı anlaşılmaktadır. Buna göre onun 314 (926) yılında vefat ettiğine dair bilgi (İA, V/2, s. 702) doğru değildir. Öte yandan M. A. Shaban’ın, Kitâbü’l-Fütûĥ’ta yer alan Medâinî’den (ö. 228/843) naklen bazı bölgelerin fetihleriyle ilgili rivayetlerine bakarak İbn A‘sem’i Medâinî’nin çağdaşı sayması ve kitabını, Farsça tercümesinin mukaddimesinde görülen bir ifadeden hareketle 204 (819) yılında yazdığını ileri sürmesi ve onu Belâzürî’nin selefi kabul etmesi de doğru değildir (The ǾAbbāsid Revolution, s. XVIII; EI² [Fr.], III, 745). Çünkü İbn A‘sem çalışmasında isnad usulüne riayet etmediği gibi birçok râvi ve sahâbî adı da uydurmuştur; dolayısıyla sadece kitabının başında sanki bizzat kendisinden


hadis aldığını belirten “haddesenî” ifadesini kullanmasına dayanarak onun Medâinî ile çağdaş olduğunu iddia etmek hatalı bir görüştür. 204 (819) yılında eserini yazmaya başladığı görüşü de (Kitâbü’l-Fütûĥ [nşr. Gulâm Rızâ Tabâtabâî Mecd], tercüme edenin önsözü, s. 54) yanlıştır; çünkü Yâkūt el-Hamevî onun 320’de (932) hayatta olduğunu açıkça ifade etmiştir. Nitekim Farsça tercümenin tahkikli neşrinde, mütercimin eserin telifine 204 (819) yılında başladığı ifadesindeki “204 yılı” Muhakkik Gulâm Rızâ tarafından metne alınmayıp dipnotunda yalnızca bir yazma eserde geçtiği gösterilmek suretiyle bu yanlış düzeltilmiştir. M. A. Shaban’ın bu yanlış kanaate varmasının sebebi, hiç şüphe yok ki fikirlerini Kitâbü’l-Fütûĥ’un henüz Arapça orijinal metninin basılmadığı bir dönemde açıklamış olmasıdır. İbn A‘sem hakkında bilgi veren Yâkūt el-Hamevî onun Şiî bir tarihçi şair olduğunu ve hadisçiler nezdinde zayıf kabul edildiğini söylemekle yetinmiştir (MuǾcemü’l-üdebâǿ, I, 379). III (IX) ve IV. (X.) yüzyıllarda yaşayan diğer İslâm âlimlerinin aksine İbn A‘sem’le ilgili bundan başka bilgi bulunmamasının, hatta zayıf ve metrûk râvileri konu edinen biyografik eserlerde dahi adına rastlanmamasının sebebi muhtemelen, kendisinden sonra gelen tarih ve tabakat yazarlarının ondan -adını anarak- hiç faydalanmamış olmalarıdır.

İbn A‘sem’in Kitâbü’l-Fütûĥ adıyla bilinen tek eserinin Arapça aslı ile Farsça tercümesi bulunmakta ve bunun Yâkūt’un bahsettiği Kitâbü’t-Târîħ’i de içine aldığı görülmektedir. Eser Hulefâ-yi Râşidîn dönemiyle başlar. Ele alınan ilk konu Sakīfetü Benî Sâide’de Hz. Ebû Bekir’in halife oluşudur; ardından irtidad savaşları ile Sâsânî ve Bizans cephelerinde gerçekleştirilen fetihlere ve bu dönemdeki diğer olaylara geçilir. Hz. Osman’ın şehâdetiyle ortaya çıkan fitneye ve Cemel, Sıffîn, Nehrevan savaşlarına kitabın dörtte birini işgal edecek genişlikte yer verildiği, ayrıca Kerbelâ Vak‘ası’nın ve Hâricî isyanlarının anlatıldığı, bu arada metne hayalî kıssaların eklendiği ve yer yer meşhur veya adı hiç bilinmeyen bazı şairlere nisbet edilen, fakat hemen tamamı İbn A‘sem’in kendisine ait olan şiirlerin serpiştirildiği görülür. VIII. cildin 145. sayfasında Emevî dönemi bitirilir ve 146. sayfadan kitabın sonunu teşkil eden 354. sayfaya kadar Müstaîn-Billâh (ö. 252/866) dönemiyle sona eren Abbâsî tarihi anlatılır. Hârûnürreşîd’in ölümüne ayrılan 244. sayfada, Yâkūt el-Hamevî’nin sözlerini doğrulayan “Fütûĥ sona erdi” kaydının bulunmasından, son cildin 244-354. sayfaları arasında yer alan metnin Kitâbü’t-Târîħ’in bir kısmı olduğu anlaşılmaktadır. Fütûĥ, Abbâsî döneminin çok kısa yazılmasına karşılık ilmî üslûbu ve özellikle isnadı yaygın bir şekilde kullanmasıyla dikkat çeker. Eseri metot, üslûp ve muhteva bakımından Taberî’nin Târîħ’i ile mukayese etmeye imkân yoktur. İbn A‘sem kitabını, Hz. Ali başta olmak üzere Şiî imamlarını ve onları destekleyenleri övmek, Muâviye ve oğlu Yezîd ile diğer Emevîler’i ve arkasından da Abbâsîler’i yermek, ayrıca genelde Yemenliler’i, özelde Ezd kabilesi mensuplarını yüceltmek için kaleme almıştır (eserin tenkidi için bk. M. Cebr Ebû Sa‘de, tür. yer.).

Tarihçilerin Kitâbü’l-Fütûĥ’un Arapça aslından faydalanmaları ancak XX. yüzyılın ortalarına doğru gerçekleşmişken Farsça tercümesinin daha çok Şiî çevrelerinde ve eserlerini Farsça yazanlar arasında olmak üzere XIII. yüzyıldan itibaren yaygınlaştığı görülmektedir (Kurat, VII/2 [1949], s. 256-257). 596’da (1199), adı verilmeyen fakat “Hârizm ve Horasan’da yüksek bir mevki işgal eden” gibi övücü sözlerle tanıtılan bir devlet adamının teşvikiyle Muhammed b. Ahmed el-Müstevfî el-Herevî eseri Farsça’ya tercüme etmeye başlamış ve bu çalışma Muhammed b. Ahmed b. Ali Bekir el-Kâtib el-Mâberrâbâdî tarafından tamamlanmıştır (Hz. Hüseyin’in şehâdetinin sonuna kadarki kısım). Ancak bu tercümenin yapılmasından önce de Sâmânî Veziri Ebû Ali Bel‘amî’nin (ö. 992-997 arası), Taberî’nin Târîħ’ini Farsça’ya muhtasar olarak çevirirken çalışmasında yer verdiği Taberî’nin eserinde bulunmayan bazı bilgilerin Kitâbü’l-Fütûĥ’taki bilgilerle benzerlik ve yer yer aynîlik arzetmesi bu kitaptan faydalandığını göstermektedir (a.g.e., s. 262, 264). Şarkiyatçıların bir kısmı eseri Farsça tercümesi vasıtasıyla tanımışlar ve ilgilerini çeken bölümlerini Batı dillerine yaptıkları tercümeleriyle birlikte neşretmişlerdir (a.g.e., s. 257-258). Kitâbü’l-Fütûĥ’un Farsça tercümesi Bombay’da üç defa (1270, 1300, 1305) ve Gulâm Rızâ Tabâtabâî Mecd tarafından tahkik edilerek Tahran’da iki defa (1372, 1374) el-Fütûĥ adıyla basılmıştır; ayrıca eser bu tercümeden Urduca’ya çevrilip Târîħ-i AǾŝem adıyla da yayımlanmıştır (Ziriklî, I, 96).

Eserin Arapça aslının üç cilt halindeki yazma nüshalarından ilk defa Zeki Velidi Togan faydalanmış, II ve III. ciltlerin (TSMK, III. Ahmed, nr. 2956) Emevî Halifesi Mervân b. Hakem’in Hazarlar’a ve Slavlar’a (Sakālibe) karşı yaptığı seferlere ait kısımlarını neşretmiştir (İbn Fazlan’s Reisebericht, Leipzig 1939, s. 295-302). Daha sonra Akdes Nimet Kurat kitabın Kuteybe b. Müslim’in Hârizm ve Semerkant’ı zaptına dair kısmını yayımlamış (VI/5 [1948], s. 385-430), M. A. Shaban, Taberî’nin eserinde bulunmayan Medâinî’nin Horasan’a ait malî tarihi ilgilendiren rivayetlerinden (The ǾAbbāsid Revolution, s. XVII-XIX) ve Fâruk Ömer de Abbâsîler’in tarih sahnesine çıkışlarına dair bilgilerinden (ŦabîǾatü’d-daǾveti’l-ǾAbbâsiyye, s. 30-33) faydalanmışlardır. Arapça metin ilk defa sekiz cilt halinde Haydarâbâd-Dekken’de basılmış (1388-1395/1968-1975) ve arkasından aynı baskı Beyrut’ta Dârünnedve el-Cedîde tarafından ofset olarak tekrarlanmıştır (ts.). Daha sonra yine Beyrut’ta Naîm Zerzûr’un yazdığı bir mukaddime ile dört cilt (1406/1986) ve Süheyl Zekkâr’ın tahkikiyle üç cilt (1412/1992) halinde iki ayrı baskısı yapılmıştır.

Yâkūt el-Hamevî MuǾcemü’l-üdebâǿda (I, 379), İbn A‘sem’in Kitâbü’l-Melûf adında bir eserinin daha bulunduğunu yazmaktaysa da bazı araştırmacıları yanıltan bu bilgi aynı eserin Kahire neşrinde yer almamaktadır. Bugüne kadar ne kitabın aslı ele geçmiş ne de herhangi bir klasik kaynakta adına rastlanmıştır.

BİBLİYOGRAFYA:

İbn A‘sem el-Kûfî, Kitâbü’l-Fütûĥ, I-VIII, Haydarâbâd-Dekken 1388-95/1968-75; a.e., Beyrut 1406/1986, Naîm Zerzûr’un girişi, I, elif-he; a.e. (nşr. Süheyl Zekkâr), Beyrut 1412/1992, neşredenin girişi, I, 12-15; a.e. (trc. Muhammed b. Ahmed Müstevfî el-Herevî, nşr. Gulâm Rızâ Tabâtabâî Mecd), Tahran 1374 hş., neşredenin girişi, s. 11-50; tercüme edenin önsözü, s. 51-55; Yâkūt, MuǾcemü’l-üdebâǿ, II, 230-231; a.e., Delhi 1982, I, 379; İbn Hacer, Lisânü’l-Mîzân, I, 138; Keşfü’ž-žunûn, II, 1239; Storey, Persian Literature, I, 207-209; M. A. Shaban, The ǾAbbāsid Revolution, Cambridge 1970, s. XVII-XIX; a.mlf., “Ibn AǾґћam al-Kūfī”, EI² (Fr.), III, 745-746; Ziriklî, el-AǾlâm, I, 96; Fâruk Ömer, ŦabîǾatü’d-daǾveti’l-ǾAbbâsiyye, Beyrut 1389/1970, s. 30-33; Sezgin, GAS (Ar.), I/2, s. 169-170; Brockelmann, GAL (Ar.), III, 55-56; a.mlf., “İbn AǾşem el-Kûfî”, DMİ, I, 215; Âgā Büzürg-i Tahrânî, eź-ŹerîǾa ilâ teśânîfi’ş-ŞîǾa, Beyrut 1403/1983, XVI, 119; XIX, 26-27; AǾyânü’ş-ŞîǾa, II, 481; M. Cebr Ebû Sa‘de, İbn AǾŝem el-Kûfî ve menhecühü’t-târîħî fî Kitâbi’l-Fütûĥ, Kahire 1408/1987; Abdullah Muhlis, “Târîħu İbn AǾşem el-Kûfî”, MMİADm., VI/3 (1344/1926), s. 142-143; Akdes Nimet Kurat, “Kuteybe bin Müslim’in Ħvarizm ve Semerkand’ı Zabtı”, DTCFD, VI/ 5 (1948), s. 385-430; a.mlf., “Abū Muĥammad Aĥmad b. AǾşam al-Kūfī’nin Kitāb al-Futūĥ’u”, a.e., VII/2 (1949), s. 255-282; Zeki Velidi Togan, “İbn A’semülkûfî”, İA, V/2, s. 702; M. Hüseyin Rûhânî, “Târîħu İbn AǾşem”, DMT, II, 28; Ali Refîî, “İbn AǾşem-i Kûfî”, DMBİ, III, 26.

Mustafa Fayda