HUSRÎ, Ebû İshak

(أبو إسحاق الحصري)

Ebû İshâk İbrâhîm b. Alî b. (İbrâhîm b.) Temîm el-Ensârî el-Fihrî el-Husrî (ö. 413/1022)

Zehrü’l-âdâb adlı eseriyle tanınan edip ve şair.

Kayrevan’da doğdu. Husrî nisbesiyle anılması, kendisinin veya ailesinin hasır işiyle uğraşması yahut Kayrevan civarındaki Husr köyünden olmasıyla ilgilidir. Kırtasiyecilik ve kitap istinsahı ile geçimini sağlayan Husrî, zengin kütüphanesi sayesinde kendi kendini yetiştirerek Arap dili ve edebiyatı ile ahbâr hakkında geniş bir kültüre sahip oldu. Birçok kimse onun kitaplığından ve ilminden faydalanmak için etrafında toplanmıştı. Çoğu Kayrevanlı olan öğrencileri arasında İbn Reşîķ el-Kayrevânî ile İbn Şeref el-Kayrevânî gibi seçkin kimseler de vardı. Öğrencilerinin yetişmesinde büyük rol oynayarak genç yaşta “üstat” diye anılan Husrî, talebelerine eski edebiyatla şiir ve ahbârın yanında müvelled, muhdes ve hatta çağdaş edip ve şairlere ait eserleri de okutuyordu. Bu çalışmaları ile yeni edebiyat akımının da ilk temsilcisi sayılmıştır. Husrî, özellikle Bedîüzzaman el-Hemedânî’nin Maķāmât ile Resâǿil’inden bol miktarda nakiller yapmış ve bunları okutarak öğrencilerine sanatlı nesri sevdirmiş, Afrika’ya “makāmât” türünü ilk defa o getirmiştir. Nitekim Afrika’da bu alanda ilk eser olan Mesâǿilü’l-intiķād öğrencisi İbn Şeref tarafından kaleme alınmıştır.

Şiirlerinde genellikle incelik, lirizm ve tabiilik hâkim olmakla birlikte Ebû Temmâm’ın etkisinde kalarak başta tıbâk, cinas ve istiare olmak üzere edebî sanatların çokça yer aldığı şiirler de yazmıştır (İbn Reşîķ el-Kayrevânî, s. 45-49). Bununla birlikte onun şöhreti başta Zehrü’l-âdâb’ı olmak üzere mensur eserlerine dayanır.

Kazzâz ve Nehşelî gibi ediplerle ilim, kültür, edebiyat ve sanatta Kayrevan’ın altın çağı sayılan Muiz b. Bâdîs dönemini (1015-1062) hazırlayanlardan biri olan Husrî, Kayrevan yakınlarındaki Mansûre (Mansûriye) şehrinde 413 (1022) yılında otuz beş kırk yaşlarında vefat etti (a.g.e., s. 45-46; İbn Hallikân, I, 55; Şâzelî Bû Yahyâ, Ĥavliyyâtü’l-CâmiǾati’t-Tûnisiyye, sy. 1, s. 9-19). Husrî’nin 453 (1061) yılında öldüğünü söyleyenler de vardır (meselâ bk. İbn Bessâm eş-Şenterînî, II/4, s. 585; Yâkūt, II, 95).

Eserleri. 1. Zehrü’l-âdâb* ve ŝemerü’l-elbâb. Husrî’yi şöhrete kavuşturan en önemli eseridir. İnce bir ruh ve edebî bir zevkle seçilmiş en güzel nesir ve nazım örneklerinden oluşan ve Arap edebiyatının temel eserlerinden kabul edilen Zehrü’l-âdâb Ali Muhammed el-Bicâvî tarafından neşredilmiştir (I-II, Kahire 1372/1953, 1389/1969). 2. CemǾu’l-cevâhir fi’l-mülaĥ ve’n-nevâdir. Bu kitap da Zehrü’l-âdâb gibi sanat değeri yüksek mensur ve manzum eserlerden seçmeler mahiyetindedir. Ancak Zehrü’l-âdâb’ın çok değişik konularına karşılık CemǾu’l-cevâhir daha yeknesak bir içeriğe sahiptir. Bu eser de edebî fıkra, hikmet, vecize, latife, güldürücü, eğlendirici ve ibretli hikâye, güzel ve nükteli sözlerden oluşmaktadır. Ancak Husrî, Zehrü’l-âdâb gibi ciddi eserine uygun düşmeyen güldürücü ve eğlendirici fıkra ve hikâyeleri onun bir zeyli mahiyetindeki bu kitabında toplamıştır. Bununla birlikte eserde ahlâka ve genel âdâba aykırı parçalara yer verilmemiştir. İlk defa Muhammed Emîn el-Hancî tarafından Źeylü Zehri’l-âdâb ev CemǾu’l-cevâhir fi’l-mülaĥ ve’n-nevâdir adıyla yayımlanan eser (Kahire 1353/1934) daha sonra Ali Muhammed el-Bicâvî (Kahire 1372/1953; Beyrut 1407/1987), Zekî Mübârek (Beyrut 1972) ve Ruhâb Hıdır Akkāvî (Beyrut 1413/1993) tarafından neşredilmiştir. 3. Nûrü’ŧ-ŧarf ve nevrü’ž-žarf. Kitâbü’n-Nûreyn adıyla da anılır (Yâkūt, II, 97). Zehrü’l-âdâb’ın bir nevi ihtisarı mahiyetinde olmakla birlikte onun tekrarı değildir. En belirgin özelliği, öğretici ve eğitici vasfı göz önünde bulundurularak kısa tutulmuş olmasıdır. Eserin yazma nüshaları Escurial (nr. 392) ve Gotha (nr. 2129) kütüphanelerinde bulunmaktadır. 4. el-Maśûn fî sırri’l-heva’l-meknûn. Bazı kaynaklarda el-Maśûn mine’d-devâvîn (İbn Bessâm eş-Şenterînî, II/4, s. 584), el-Maśûn ve’d-dürrü’l-meknûn (Yâkūt, II, 97) ve el-Maśûn fi’l-hevâ (Zehebî, XVIII, 139) adlarıyla da geçer. Ana teması aşk olan eser, sanat değeri taşıyan manzum ve mensur parçalardan seçmeleri ihtiva eder. Fakat önceki eserlerin aksine burada konular başlıklarla birbirinden


ayrılmıştır. Öteki eserler birer edebiyat antolojisi niteliğinde iken bu eserde konuların anlatımı bizzat yazar tarafından yapılmakta ve edebî malzeme konuların işlenmesinde örnek olarak kullanılmaktadır. Eserde aşk, aşkın tezahürleri, iffet, kıskançlık, hicran, vuslat gibi konular eleştirici bir yaklaşımla ele alınmış olup alıntılarla ilgili açıklamalar son derece başarılıdır. Görüşlerine yer verilen âlim ve düşünürler arasında sık sık Yunan filozoflarının adı da geçmektedir. Ayrıca eserde birçok konuda diyalog üslûbuna yer verilmesi Yunan tesirini düşündürmektedir. Kurtubalı İbn Hazm’ın (ö. 456/1064) Ŧavķu’l-ĥamâme adlı eserinde Husrî’nin tesiri görülmektedir. Hasan Zikrî Hasan bu iki eseri edebî açıdan karşılaştıran bir çalışma kaleme almıştır (Ĥadîŝü’l-ĥub beyne’l-Ĥuśrî ve İbn Ĥazm, Kahire 1988). el-Maśûn, Muhammed Ârif Mahmûd Hüseyin (Kahire 1407/1986) ve Nebevî Abdülvâhid Şa‘lân (Kahire 1409/1989) tarafından yayımlanmıştır. 5. Resâǿilü’l-Ķayrevânî ve dîvânühû. Husrî’nin edebî mektuplarıyla şiirlerini ihtiva eden eseri Muhammed el-Merzûkī ile Cîlânî b. Hâc Yahyâ neşretmiştir (Tunus 1963). Husrî’nin, ince tasvir ve gazel parçalarının yoğunlukta olduğu şiirlerinin bir kısmını Hasan Hüsnî Abdülvehhâb derlemiş ve Mücmelü târîħi’l-edebi’t-Tûnisî adlı eserinin içinde yayımlamıştır. 6. Ŧayyibâtü’l-Eġānî ve muŧribâtü’l-ķıyânî. Husrî, adından Ebü’l-Ferec el-İsfahânî’nin el-Eġānî’sinden yapılmış seçmeleri ihtiva ettiği anlaşılan bu eserinden CemǾu’l-cevâhir’inde söz etmekte ve ondan nakiller yapmaktadır (Abduh Abdülazîz Kılkīle, s. 80). Süyûtî, Husrî’nin Sa‘leb’in Kitâbü’l-Faśîĥ’ine yazdığı bir şerhten bahsetmektedir (el-Müzhir, I, 201).

Öğrencisi İbn Reşîķ’ın kaydettiğine göre Husrî Kayrevan şairlerine dair kronolojik bir eser yazma düşüncesinde iken o zaman kendisi bu şairlerin yaşça en küçüğü olması sebebiyle eserin sonunda yer almasını hoş karşılamayarak hocasını sert bir dille eleştirmiş, bunun üzerine hocası bu düşüncesinden vazgeçmek zorunda kalmıştır (el-Ünmûźec, s. 49). Daha sonra İbn Reşîķ, Ünmûźecü’z-zamân fî şuǾarâǿi’l-Ķayrevân adlı eseriyle hocasının bu düşüncesini gerçekleştirmiştir. İbn Reşîķ’ın hocasını kıskandığı için bu yola başvurduğunu ileri sürenler varsa da bu uzak bir ihtimaldir. Zira İbn Reşîķ, o sırada yaşı ve ilmî seviyesi bakımından böyle bir rekabete girecek durumda değildi.

C. Brockelmann tarafından Ebû İshak el-Husrî’ye nisbet edilen (GAL, I, 315; Suppl., I, 472) el-MuǾaşşerât ve Ķaśîdetü’l-Ķayrevân Ali b. Abdülganî el-Husrî’ye aittir.

BİBLİYOGRAFYA:

Ebû İshak el-Husrî, Zehrü’l-âdâb (nşr. Ali Muhammed el-Bicâvî), I-II, Kahire 1389/1969; a.e. (nşr. Ali Muhammed el-Bicâvî) Beyrut 1407/1987, neşredenin mukaddimesi, s. cîm, dâl; a.e. (nşr. Ruhâb Hıdır Akkāvî), Beyrut 1413/1993, neşredenin mukaddimesi, s. 5-10; a.mlf., el-Maśûn fî sırri’l-heva’l-meknûn (nşr. Nebevî Abdülvâhid Şa‘lân), Kahire 1409/1989, neşredenin mukaddimesi, s. 5-26; İbn Reşîķ el-Kayrevânî, Ünmûźecü’z-zamân fî şuǾarâǿi’l-Ķayrevân (nşr. Muhammed el-Arûsî el-Matvî - Beşîr el-Bekkûş), Tunus 1406/1986, s. 45-49; İbn Bessâm eş-Şenterînî, eź-Źaħîre, II/4, s. 584-597; İbn Hayr, Fehrese, s. 380; Dabbî, Buġyetü’l-mültemis (Ebyârî), I, 272; Ahmed b. Abdülmü’min eş-Şerîşî, Şerĥu Maķāmâti’l-Ĥarîrî, Kahire 1399/1979, IV, 190; Yâkūt, MuǾcemü’l-üdebâǿ, II, 94-97; İbn Hallikân, Vefeyât, I, 54-55; İbn Manzûr, Niŝârü’l-ezhâr (nşr. Ahmed Abdülfettâh Temmâm), Beyrut 1409/1988, s. 121; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, IV, 584-587; XVIII, 139; Safedî, el-Vâfî, VI, 61-62; Süyûtî, el-Müzhir, I, 201; Keşfü’ž-žunûn, I, 785, 957; II, 1712, 1983; el-Ĥulelü’s-sündüsiyye, I, 263-264; Ebû Tâhir et-Tücîbî, Kitâbü’l-Muħtâr min şiǾri Beşşâr, Kahire 1934, s. 89, 129, 147, 157, 179; Brockelmann, GAL, I, 314-315; Suppl., I, 472-473; Hasan Hüsnî Abdülvehhâb, el-Münteħabü’l-medresî fi’l-edebi’t-Tûnisî, Kahire 1944, s. 60-62; Hediyyetü’l-Ǿârifîn, I, 8; Kehhâle, MuǾcemü’l-müǿellifîn, I, 44; Muhammed el-Merzûkī - Cîlânî b. Hâc Yahyâ, Ebü’l-Ĥasan el-Ĥuśrî, Tunus 1963, s. 21-22; Abdülvehhâb b. Mansûr, AǾlâmü’l-Maġribi’l-ǾArabî, Rabat 1399/1979, I, 47-49; A. Shiloah, The Theory of Music in Arabic Writings, München 1979, s. 136; Muhammed b. Sa‘d eş-Şüvey‘ir, el-Ĥuśrî ve kitâbühû Zehrü’l-âdâb, Tunus 1401/1981, tür.yer.; a.mlf., “Ebû İsĥâķ el-Ĥuśrî el-Ķayrevânî fî kitâbihî Zehrü’l-âdâb”, ed-Dâre, IV/1, Riyad 1978, s. 302-307; a.mlf., “el-Ĥuśrî ve kitâbühû Zehrü’l-âdâb”, a.e., XI/3 (1985), s. 151-164; Ömer Ferruh, Târîħu’l-edeb, IV, 375-377; Abduh Abdülazîz Kılkīle, el-Belâŧu’l-edebî li’l-MuǾiz b. Bâdîs, Riyad 1983, s. 75-80; Abdullah Şerît, Târîħu’ŝ-ŝeķāfe ve’l-edeb fi’l-meşrıķ ve’l-maġrib, Cezayir 1983, s. 279-293; Ziriklî, el-AǾlâm (Fethullah), I, 50-51; J. J. Witkam, Manuscripts of the Middle East, Leiden 1986, I, 115-117; Cezzâr, Medâħilü’l-müǿellifîn, s. 369-370; Sâlihiyye, el-MuǾcemü’ş-şâmil, s. 203-204; Muhammed en-Neyfer - Ali en-Neyfer, ǾUnvânü’l-erîb Ǿammâ neşeǿe bi’l-bilâdi’t-Tûnisiyye min Ǿâlimin edîb, Beyrut 1996, I, 151-154; Şâzelî Bû Yahyâ, “Ĥavle târîħi vefâtı İbrâhim el-Ĥuśrî”, Ĥavliyyâtü’l-CâmiǾati’t-Tûnisiyye, sy. 1, Tunus 1964, s. 9-19; a.mlf., “al-Ĥuśrî”, EI² (Fr.), III, 660-661; Muhammed Selâme Yûsuf, “Ebû İsĥâķ İbrâhîm b. ǾAlî el-Ĥuśrî ve kitâbühû Zehrü’l-âdâb”, ǾÂlemü’l-fikr, XII/1, Küveyt 1981, s. 235-262.

İsmail Durmuş