HÜSÂMEDDİN UŞŞÂKĪ

(ö. 1001/1593)

Halvetiyye tarikatının Uşşâkıyye kolunun kurucusu.

Buhara’da doğdu. Hayatı hakkında bilgi veren oğlunun torunu ve Zeyl-i Şekāik müellifi Uşşâkīzâde İbrâhim Hasib doğumuyla ilgili olarak herhangi bir tarih vermez. Uşşâkī meşâyihinden Ahmed Hüsâmeddin Efendi’nin Hüsâmeddin Uşşâkī için yazdığı bir manzumede doğum tarihi olarak verdiği 880 (1475) yılı sonraki müelliflerce de kabul görmüştür.

Hüsâmeddin Uşşâkī ilk dinî bilgileri ticaretle uğraşan babasından aldı. Onun ölümünden sonra bir süre ticaretle meşgul oldu. Daha sonra gördüğü bir rüya üzerine kendisine kalan mirası kardeşine bağışlayıp tasavvufa yöneldi ve Anadolu’ya gidip Uşak’ta Halvetî şeyhlerinden Emîr Ahmed-i Semerkandî’ye intisap etti. Ancak Anadolu’ya gidip tarikata intisap ettiği ve hilâfet aldığı tarihler belli değildir. Şeyh Ahmed Hüsâmeddin, sözü edilen manzumesinde onun Anadolu’ya gelmeden önce memleketinde Nûrbahşiyye ve Kübreviyye şeyhlerinden feyiz aldığını, 930 (1524) yılında şeyhlik makamında bulunduğunu söyler. Yukarıda verilen doğum tarihi doğru kabul edilirse Hüsâmeddin Uşşâkī bu yıllarda elli yaşlarında olmalıdır. Hüseyin Vassâf ve Sâdık Vicdânî şifahî rivayetlere dayanarak şeyhine Erzincan’da intisap ettiğini ve onun emriyle Uşak’a gidip yerleştiğini ifade ederler.

II. Selim’in oğlu Şehzade Murad Manisa valisi iken Hüsâmeddin Uşşâkī’ye bir mektup göndererek tahtın kendisine nasip olması için dua etmesi ricasında bulunmuş, gönderilen kişi daha mektubu teslim etmeden şeyh, “Şehzade İstanbul’a doğru yola çıksın, şu vakit Osmanlı tahtına oturacaktır” demişti. Bu sözün gerçekleşmesi üzerine III. Murad tarafından İstanbul’a davet edilmiştir (Uşşâkīzâde İbrâhim, s. 34). III. Murad Ramazan 982’de (Aralık 1574) padişah olduğuna göre Hüsâmeddin Efendi Uşak’ta yaklaşık elli yıl kadar kalmıştır. Bu durumda İstanbul’a geldiğinde 100 yaşlarında olmalıdır.

İstanbul’da Aksaray’da kendisine tahsis edilen bir konağa yerleşen Hüsâmeddin Uşşâkī, ziyaretçilerinin giderek çoğalması üzerine padişahtan izin isteyip Uşak’a dönmeyi talep etmişse de bu arzusu kabul edilmemiş, III. Murad şeyhe Kasımpaşa’da bir tekke yaptırarak İstanbul’un bu sakin bölgesinde ikametini sağlamıştır. Daha sonra Uşşâkıyye tarikatının âsitânesi olan bu tekkede ölümüne kadar irşad görevinde bulunan Hüsâmeddin Uşşâkī hac dönüşü Konya’da vefat etti; cenazesi İstanbul’a getirilerek tekkesine defnedildi.

Şeyh Ahmed Hüsâmeddin’in, “Kendi pîrinden alıp irşâdı pes / Hem dahi Ümmî Sinan etmiş nefes” mısraından, Hüsâmeddin Uşşâkī’nin Halvetiyye’nin Sinâniyye kolunun kurucusu İbrâhim Ümmî Sinan’dan da icâzet aldığı anlaşılmaktadır. Ümmî Sinan 976’da (1568) vefat ettiğine göre Hüsâmeddin Uşşâkī bu tarihten önce Uşak’ta onunla görüşmüş olmalıdır. Hüseyin Vassâf, Uşşâkī Tekkesi’nde Hüsâmeddin Uşşâkī’ye ait eşyalar arasında Sinânî tac ve hırkanın da bulunduğunu söyler.

Hüsâmeddin Uşşâkī’nin tarikat silsilesi Halvetiyye’nin ana kollarından Ahmediyye’nin kurucusu Yiğitbaşı Ahmed Şemseddin Efendi’ye ulaşır. Kurucusu olduğu Uşşâkıyye tarikatından Edirneli Cemâleddin Uşşâkī’ye (ö. 1164/1751) nisbet edilen Cemâliyye, Cemâliyye’den de Salâhaddin Uşşâkī’ye (ö. 1197/1783) nisbet edilen Salâhiyye ve Câhidî Ahmed Efendi’ye (ö. 1070/1659) nisbet edilen Câhidiyye şubeleri meydana gelmiştir.

Halvetîler arasında büyük öneme sahip olan Yahyâ-yı Şirvânî’nin “Virdü’s-settâr”ına Hüsâmeddin Uşşâkī bazı ilâveler yapmıştır. Tertip ettiği “Evrâdü’l-kebîr”, “Ĥizbü’t-taĥrîr ve Aĥzâbü’l-üsbûǾiyye” adlı evrâdın bir kısmı Gümüşhânevî’nin MecmûǾatü’l-aĥzâb’ında bulunmaktadır (I, 306-405). Şeyh Ahmed Hüsâmeddin’in manzumesindeki ifadelerinden bir divanı olduğu anlaşılmaktaysa da herhangi bir nüshasına rastlanmamıştır. Sultanahmet’teki Kaygusuz Dergâhı’nın şeyhi Şevki Efendi Hadâiku’l-envâr adlı eserine Hüsâmeddin Uşşâkī’nin bir mısraını iktibas etmiş, bu mısra Hüseyin Vassâf tarafından tahmîs edilmiştir (Sefîne, IV, 182).

Hüsâmeddin Uşşâkī’nin Mustafa (Atâî, s. 713), Abdülaziz (Uşşâkīzâde İbrâhim, s. 35) ve Abdürrahim (a.g.e., s. 432-434) adlarını taşıyan üç oğlu ilim yolunu tercih ederek çeşitli yerlerde kadılık görevinde bulunmuşlardır. Zeyl-i Şekāik müellifi Uşşâkīzâde İbrâhim Hasib, Abdürrahim’in torunudur.

BİBLİYOGRAFYA:

Atâî, Zeyl-i Şekāik, s. 713; Uşşâkīzâde İbrâhim, Zeyl-i Şekâik (nşr. H. J. Kissling), Wiesbaden 1965, s. 31-36, 432-434, 477-481; Müstakimzâde, Risâle-i Tâciyye, İÜ Ktp., TY, nr. 6700, vr. 142a; Harîrîzâde, Tibyân, II, vr. 290a, 292a; Gümüşhânevî, MecmûǾatü’l-aĥzâb, İstanbul 1311, I, 306-405; Tomar-Halvetiyye, s. 103-106; Hüseyin Vassâf, Sefîne, IV, 179-184; Zâkir Şükrü, Mecmûa-i Tekâyâ (Tayşi), s. 42; Mehmed Hazmî [Tura], “Hüsâmeddîn-i Uşşâkī”, Cerîde-i Sûfiyye, sy. 146, İstanbul 24 Temmuz 1334, s. 440-442.

Mehmet Akkuş