HÛNECÎ

(الخونجي)

Ebû Abdillâh Efdalüddîn Muhammed b. Nâmâver (Tâmûr) b. Abdilmelik el-Hûnecî (ö. 646/1248)

Mantık âlimi ve tabip, Şâfiî fakihi.

590 (1194) yılında Azerbaycan’da Merâga ile Zencan arasında eski bir şehir olan Hûnec’de doğdu. Hayatı hakkında fazla bilgi yoktur. Öğrencisi İbn Ebû Usaybia, “ulemâ ve hükemânın seyyidi, zamanının en seçkini” diye övdüğü Hûnecî’nin felsefî ilimlerde önemli bir yeri bulunduğunu, dinî ilimlerde de çok güçlü olduğunu, onunla 732’de (1332) Kahire’de karşılaştığını ve kendisinden İbn Sînâ’nın el-Ķānûn’unun “Külliyyât” kısmını okuduğunu söyler (ǾUyûnü’l-enbâǿ, s. 586). Sübkî de Hûnecî’nin aklî ilimlerde “yed-i tûlâ sahibi” olduğunu belirtir. Kahire’de Salâhiyye Medresesi ile diğer bazı medreselerde ders veren Hûnecî ömrünün sonlarına doğru Mısır’da önce kadı, ardından kādılkudât oldu. 5 Ramazan 646’da (22 Aralık 1248) Kahire’de vefat etti ve Mukattam tepesinin eteğine defnedildi. İbn Teymiyye’nin aktardığı bir anekdota göre ölüm döşeğinde iken bütün bilgilerinin asılsız olduğuna hükmeden Hûnecî, “Hiçbir şeyi doğru dürüst bilmeden ölüp gidiyorum” demiştir (er-Red Ǿale’l-manŧıķıyyîn, s. 114). İzzeddin el-İrbilî, Hûnecî’nin ölümü üzerine onun hakkında bir mersiye yazmıştır (mersiye için bk. İbn Ebî Usaybia, s. 587).

Ebû Şâme el-Makdisî, Hûnecî’nin kadılık görevindeki başarılarından övgüyle söz edildiğini bildirir (eź-Źeyl Ǿale’r-Ravżateyn, s. 182). İbn Teymiyye onu filozofların önde gelenlerinden biri olarak gösterir (Derǿü teǾâruži’l-Ǿaķl ve’n-naķl, III, 262). Süyûtî ise İzzeddin İbn Abdüsselâm’ın azledilerek yerine Hûnecî’nin getirilmesinden duyduğu hoşnutsuzluğu şöyle ifade eder: “Ey basiret sahipleri, ibret alın! İslâm’ın en büyük âlimi, Şark ve Garp bilginlerinin önderi azlediliyor da yerine bir filozof getiriliyor” (Ĥüsnü’l-muĥâđara, I, 541).

Fahreddin er-Râzî’nin öncülüğünü yaptığı geç dönem İslâm mantığının önemli isimleri arasında gösterilen Hûnecî ünlü mantıkçı Urmevî’nin hocası veya yönlendiricisi olmuştur. İbn Haldûn, bu dönemde mantık âlimlerinin Aristo mantığında yaptıkları değişikliklerden bahsederken Fahreddin er-Râzî’nin, mantığı diğer ilimlerin bir aleti olmaktan çıkarıp başlı başına bir ilim olarak ele aldığını ve bu şekilde mantık ilmini gereksiz yere genişlettiğini kaydettikten sonra Efdalüddin el-Hûnecî’nin de Râzî’yi takip ettiğini ve bu alanda Keşfü’l-esrâr adlı bir eser yazdığını, dönemindeki âlimlerin onun eserlerine güvendiklerini belirtmekte, kendisinin öğrencilik yıllarında okuduğu eserler arasında Hûnecî’nin el-Cümel’ini de zikretmektedir (Muķaddime, III, 1140-1141, 1242, 1315). Ayrıca İbn Haldûn, ulemânın çeşitli ilimlere dair temel eserleri özetleyerek ezberlemeye uygun hale getirdiklerini anlatırken Hûnecî’nin de mantıkta bunu yaptığını belirterek bu gelişmeyi “öğretimde bir bozulma” olarak değerlendirir. Zira bu ihtisar ve ezberletme yöntemi öğrencide melekeleri geliştirme, meseleleri kavrama ve bilgileri özümseme imkânını ortadan kaldırmaktadır (a.g.e., III, 1242).

Eserleri. 1. Keşfü’l-esrâr Ǿan ġavâmiżi’l-efkâr. İbn Ebû Usaybia’nın Kitâbü Keşfi’l-esrâr fi’l-manŧıķ şeklinde kaydettiği eser müellifin mantığa dair en geniş kapsamlı çalışmasıdır (yazma nüshaları için bk. Brockelmann, GAL, I, 607). Kâtib Çelebi, İbnü’l-Bedî‘ el-Bendehî’nin eserin bir nüshası üzerine önemli hâşiyeler düştüğünü, ayrıca eş-Şemsiyye müellifi Ali b. Ömer el-Kâtibî’nin eseri şerhettiğini kaydeder (Keşfü’ž-žunûn, II, 1486; şerhin yazma nüshası için bk. Brockelmann, GAL Suppl., I, 838). N. Rescher, Keşfü’l-esrâr’ın mantıkla ilgili çok önemli bir risâle olduğunu belirtir (Taśavvurü’l-manŧıķı’l-ǾArabî, s. 438). 2. el-Cümel. Muħtaśarü’l-Cümel (İbn Haldûn, III, 1141) ve Kitâbü’l-Cümel fi’l-manŧıķ (İbn Ebû Usaybia, s. 587) adlarıyla da anılır. Kâtib Çelebi bir yerde Cümelü’l-ķavâǾid (Keşfü’ž-žunûn, I, 602), bir yerde de el-Cümel fî muħtaśari Nihâyeti’l-emel (a.g.e., II, 1986) diye andığı eseri, İbn Merzûk et-Tilimsânî’nin Nihâyetü’l-emel adlı kitabının öğrencisi Efdalüddin el-Hûnecî tarafından yapılmış bir özeti şeklinde tanıtırsa da el-Cümel Hûnecî’nin kendi telifi olup İbn Merzûk el-Hafîd olarak da bilinen Ebû Abdullah Muhammed b. Ahmed et-Tilimsânî’nin (ö. 842/1438) yazdığı Nihâyetü’l-emel (Müntehe’l-emel) bu eserin şerhidir (Sehâvî, I, 51; Ahmed Bâbâ et-Tinbüktî, s. 507; Âdil Nüveyhiz, s. 291). Kehhâle’nin Hûnecî’ye nisbet ettiği Nihâyetü’l-emel fi’l-cümel de (MuǾcemü’l-müǿellifîn, XII, 73) bu şerh olmalıdır. İbn Merzûk ayrıca el-Cümel’i, “urcûze” şeklinde manzum hale getirmiştir. Hûnecî el-Cümel’i “mantığın prensiplerini ve hükümlerini düzene sokmak amacıyla yapılmış bir çalışma” diye tanıtır. İbn Haldûn da Hûnecî’nin Muħtaśarü’l-Cümel’de mantığın esas ve usullerini topladığını, dönemindeki öğrencilerin bu risâleyi el-lerinden düşürmediğini belirtir (eserin yazma nüshaları için bk. Brockelmann, GAL, I, 607; Suppl., I, 838). el-Cümel, İbnü’l-Üstâd olarak tanınan Şehâbeddin Ebû Ca‘fer Ahmed b. Ahmed en-Nedrûmî tarafından Kifâyetü’l-Ǿamel adıyla şerhedilmiş, Burhâneddin İbrâhim b. Ömer el-Bikāî, İbn Merzûk et-Tilimsânî’nin manzum hale getirdiği esere 861 (1457) yılında bazı ayıklamalar yaparak yeni bir şekil vermiştir (Keşfü’ž-žunûn, I, 602; II, 1986). Eser Sa‘d Gurâb tarafından tahkik edilerek Risâletân fi’l-manŧıķ içinde yayımlanmıştır (Sâlihiyye, II, 312). 3. Kitâbü’l-Mûcez fi’l-manŧıķ. Kısaca el-Mûcez olarak da anılan eseri İbn Haldûn Muħtaśarü’l-Mûcez diye kaydeder ve onu “güzel bir eser” şeklinde nitelendirir (yazma nüshaları için bk. Brockelmann, GAL Suppl., I, 838). Eser üzerine Îsâ b. Dâvûd el-Mantıkī tarafından el-Îżâĥ adıyla bir şerh yazılmıştır (Keşfü’ž-žunûn, II, 1901; diğer şerhleri için bk. Brockelmann, GAL Suppl., I, 838). 4. Şerĥu mâ ķālehü’r-Reǿîs İbn Sînâ fi’n-nabż (İbn Ebû Usaybia, s. 587). 5. Şerĥu’l-Külliyyât (Brockelmann, GAL Suppl., I, 824). 6. Maķāle fi’l-ħuđûr ve’l-verem (İbn Ebû Usaybia, s. 587). 7. Kitâbü Edvâri’l-ĥummeyât (a.g.e., a.y.). 8. Muħtaśarü’l-Meŧâlibi’l-Ǿâliye. Fahreddin er-Râzî’nin el-Meŧâlibü’l-Ǿâliye adlı eserinin özetidir (Brockelmann, GAL Suppl., I, 824, 922). Kâtib Çelebi, Hûnecî’nin vasiyet mallarının taksimiyle ilgili bir eserinden de bahseder (Keşfü’ž-žunûn, I, 664).

BİBLİYOGRAFYA:

Yâkūt, MuǾcemü’l-büldân, II, 407; Ebû Şâme, eź-Źeyl Ǿale’r-Ravżateyn, s. 182; İbn Ebû Usaybia, ǾUyûnü’l-enbâǿ, s. 586-587; İbn Teymiyye, er-Red Ǿale’l-manŧıķıyyîn, Lahor 1397/1977, s. 114; a.mlf., Derǿü teǾâruži’l-Ǿaķl ve’n-naķl, Riyad 1401/1981, III, 262; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, XXIII, 228; Safedî, el-Vâfî, V, 108-109; Sübkî, Ŧabaķāt, VIII, 105-106; İbn Haldûn, Muķaddime, III, 1140-1141, 1242, 1315; Sehâvî, eđ-Đavǿü’l-lâmiǾ, I, 51; Süyûtî, Ĥüsnü’l-muĥâđara, I, 541; Taşköprizâde, Miftâĥu’s-saǾâde, I, 298; Ahmed Bâbâ et-Tinbüktî, Neylü’l-ibtihâc, Trablus 1989, s. 507; Keşfü’ž-žunûn, I, 602, 664; II, 1486, 1901, 1986; Brockelmann, GAL, I, 607; Suppl., I, 824, 838, 922; Kehhâle, MuǾcemü’l-müǿellifîn, XII, 73; Âdil Nüveyhiz, MuǾcemü aǾlâmi’l-Cezâǿir, Beyrut 1400/1980, s. 291; N. Rescher, Taśavvurü’l-manŧıķı’l-ǾArabî (trc. Muhammed Mehrân), Kahire 1985, s. 437-439; Sâlihiyye, el-MuǾcemü’ş-şâmil, II, 312.

Mustafa Çağrıcı