HÛDÎLER

(بنو هود)

Sarakusta (Saragossa) merkez olmak üzere Endülüs’ün kuzeyindeki Sağrüla‘lâ (Aragon) bölgesinde hüküm süren bir Arap hânedanı (1039-1146).

Hânedanın kurucusu, fetih yıllarında Endülüs’e yerleşen Arap asıllı Benî Hûd ailesine mensup Emevî kumandanlarından Süleyman b. Hûd’dur. Endülüs Emevî Devleti’nin yıkılmasının ardından baş gösteren siyasî parçalanma sırasında Tücîbîler’in yönetiminde bulunan Lâride (Lérida), Tutîle (Tudela) ve Sarakusta’yı zaptederek Hûdîler adıyla bir devlet kuran Süleyman b. Hûd, Müstaîn-Billâh unvanı ile mülûkü’t-tavâifin hepsinden önce halifeliğini ilân etti (431/1039); arkasından da topraklarını genişletmek için hıristiyanların desteğini sağlayarak Tuleytula’da (Toledo) hüküm süren Zünnûnîler’le savaştı. Hâkimiyeti altındaki toprakları beş oğluna paylaştırdıktan sonra 438 (1046) yılında öldü.

Süleyman b. Hûd’un topraklarını oğulları arasında paylaştırması çok geçmeden kardeşlerin birbirine düşmesine sebep oldu. Neticede Sarakusta’ya hükmeden Ahmed el-Muktedir-Billâh, kardeşlerini sindirmeyi ve Yûsuf’un elinde bulunan Lâride dışındaki toprakları hâkimiyeti altına almayı başardı. Bir ara Yûsuf, kardeşi Ahmed’in sert idaresi sebebiyle halk arasında beliren hoşnutsuzluktan yararlanarak sözü edilen toprakların büyük bir kısmını ele geçirip el-Muzaffer lakabıyla halifeliğini ilân ettiyse de bu durum uzun sürmedi. Çünkü Ahmed’in hıristiyan krallıkların desteğini sağlaması üzerine Yûsuf’un kendilerini savunamayacağını anlayan halk, eski halifenin müttefikleriyle birlikte kendilerine zarar vereceği endişesine kapılarak tekrar ona bağlılığını bildirdi. Ahmed’in asıl amacı kendi topraklarını muhafaza etmek ve fırsat buldukça genişlemekti. Bunu gerçekleştirmek için şartlara göre değişen esnek bir siyaset takip etti. Bir taraftan komşu melikler aleyhine topraklarını genişletmeye çalışırken bir taraftan da İspanyollar’la ittifak yapmaktan geri durmadı. Bu şekilde Âmirîler’in elindeki Turtûşe (Tortosa) ve Dâniye’yi (Denia) topraklarına kattı. Aragon Krallığı’nın öncülüğünde oluşturulan ve papalık tarafından da desteklenen bir Haçlı ordusunun 456’da (1064)


istilâ ettiği Berbeşter (Barbastro) şehrini ise diğer meliklerin desteğini sağlayarak geri aldı (457/1065).

Ahmed el-Muktedir-Billâh’ın yerine geçen oğlu Yûsuf el-Mü’temen (1082-1085) devlet adamı olmaktan çok âlimliğiyle tanınmıştır. Halefi Ahmed el-Müstaîn-Billâh döneminde (1085-1110) Murâbıtlar’ın 483 (1090) yılından itibaren mülûkü’t-tavâife son vererek Endülüs’ü kendilerine bağlama teşebbüsü içine girmeleriyle Hûdîler’in varlığını tehdit eden önemli bir tehlike ortaya çıktı. Ahmed el-Müstaîn topraklarını muhtemel bir istilâdan kurtarmak için Murâbıtlar’a mal ve para teklif etti; onlar da hem Hûdî topraklarının uzaklığını hem de Ahmed el-Müstaîn’in komşusu hıristiyan krallarla ittifak yapabileceği ihtimalini göz önünde tutarak bu teklifi kabul ettiler. 1096’da Veşka (Huesca) üzerine yürüyen hıristiyanlar Hûdî kuvvetlerini ağır bir bozguna uğrattıktan sonra Sarakusta’ya yöneldiler; ancak Murâbıtlar bölgeye bir ordu gönderince geri çekilmek zorunda kaldılar.

Murâbıtlar, 495 (1102) yılında Belensiye’yi (Valencia) zaptederek Hûdîler’le aralarındaki coğrafî uzaklığı nisbeten kapattılarsa da İspanyol krallıklarıyla karşılaşmaktan çekindikleri için bu sırada onları tehdit etmekten uzak durdular. Ahmed el-Müstaîn-Billâh’ın ölümünden (1 Receb 503/24 Ocak 1110) hemen sonra bir Murâbıt ordusu Belensiye’den Sarakusta’ya doğru harekete geçti. Bunun üzerine onları karşılamaya çıkan Hûdîler’in ileri gelenleri, Sarakusta’nın kuşatılması halinde yeni emîr Abdülmelik İmâdüddevle’nin İspanyollar’la iş birliği yapabileceği hususunda ordu kumandanını ikna ederek geri dönmesini sağladılar. Fakat bu gelişmeye rağmen İmâdüddevle İspanyollar’la temas kurdu; Sarakustalılar da onu din düşmanlarına meyletmek şeklinde değerlendirdikleri bu tavrından dolayı şehirden kovdular ve Murâbıtlar’ı yönetimi devralmaları için davet ettiler. Böylece Hûdîler’in istiklâli sona ermiş oldu. Ancak bu gelişme Hûdî hânedanının siyasî hayattan tamamen çekilmesi demek değildi. Zira Aragon Kralı I. Alfonso, 512’de (1118) Sarakusta ve Lâride’yi kuşattığında Rûta’ya (Rota) yerleşmiş bulunan İmâdüddevle de beraberindeydi. Onun ve bu arada papalığın yardımlarının bir neticesi olarak Sarakusta, halkın uzun süren mukavemetine rağmen büyük çapta can ve mal kaybından sonra Aragon Krallığı’nın hâkimiyetine geçti. İmâdüddevle’nin oğlu Ahmed el-Müstansır-Billâh ise kendisine Tuleytula civarında bir iktâ verilmesine karşılık Rûta’dan ayrılacağını ve Murâbıtlar’ın Endülüs’ten çıkarılması hususunda yardımcı olacağını vaad ederek Kastilya (Castilla) Kralı VIII. Alfonso’nun himayesine girdi (534/1140). Birkaç yıl sonra Endülüs’te Murâbıtlar’a karşı başlatılan genel isyanda (539/1144) önemli rol oynayan Ahmed el-Müstansır, Cincâle’de (Chinchilla) hıristiyanlarla yaptığı bir savaşta yenildi ve şehid düştü (20 Şâban 540/5 Şubat 1146); böylece Hûdî hânedanı son buldu.

625 (1228) yılında Endülüs’te Muvahhidler’e karşı başlatılan isyanlar sırasında Hûdîler’in ismi yeniden duyulmaya başladı. Bu aileden olduğunu iddia eden Muhammed b. Yûsuf b. Hûd (İbn Hûd), Mürsiye’de (Murcia) ayaklanarak istiklâlini ilân etti ve Abbâsîler’in siyah renkli bayrağını kullanmak suretiyle bu devlete bağlılığını bildirdi. Üzerine gönderilen iki Muvahhid ordusunu yendikten sonra Mürsiye halkını kendine biat ettirdi. Hemen ardından da Kurtuba (Cordoba), Gırnata (Granada) ve İşbîliye’yi (Sevilla) zaptederek Endülüs’ün büyük bir bölümünü hâkimiyeti altına aldı. Daha sonra ordusunu güçlendirmek için halkın ödediği vergileri arttırma yoluna gitti; fakat bu tedbir onun halk nazarındaki itibarının ağır bir şekilde zedelenmesine sebep oldu. Bu arada İbn Hûd, Belensiye’ye hücum eden Zeyyân b. Merdenîş, Arcûne’de (Arjona) ayaklanan Nasrîler’in kurucusu Muhammed b. Yûsuf b. Nasr (Gālib-Billâh) ve Kastilya Kralı III. Ferdinand ile de mücadele etmek zorunda kaldı. Sonunda Ceyyân (Jaén) ile Vâdîâş’ı (Guadix) Muhammed b. Nasr’a bırakırken Kastilya kralına da 1000 dinar haraç ödemeyi kabul etti. Bunun ardından İbn Hûd’un hükümdarlığı fazla sürmedi. Kurtuba 633’te (1236) Kastilya kralı tarafından istilâ edildi. Öte yandan Muhammed b. Yûsuf b. Nasr bir süre sonra Meriye (Almeria) ve Gırnata’yı zaptetti; Meriye’nin zaptı sırasında (635/1238) şehri savunan İbn Hûd da öldürüldü ve onun ölümüyle Hûdîler’in siyasî hayatları tamamen son buldu.

Hûdîler döneminde ilim adamlarına büyük değer verilmiştir. Hânedan mensuplarının bizzat kendileri ilim tahsil etmiş kimselerdi; bunlar arasında özellikle Ahmed el-Muktedir ve Yûsuf el-Mü’temen zikredilebilir. Sarakusta XI. yüzyılda felsefe ve matematik çalışmalarının merkezi haline geldi; meşhur filozof İbn Bâcce bu şehirde yetişti. Hem fakih hem filozof hem siyaset tarihçisi olan İbn Ebû Rendeka et-Turtûşî de hayatının önemli bir bölümünü burada geçirdi. Bu âlimin siyasetnâme türünde kaleme aldığı Sirâcü’l-mülûk adlı eserindeki nazariyelerini, esas itibariyle Hûdîler döneminde şahidi olduğu siyasî ve içtimaî hadiselere dayandırdığı anlaşılmaktadır. Sarakusta aynı zamanda bir edebiyat merkezi idi. Ebü’l-Velîd İbnü’d-Debbâğ, Ebü’l-Velîd el-Bâcî, İbn Ammâr el-Mehrî ve yahudi asıllı Hasdai ile İbn Kallâs burada yetişen muhaddis, edip ve şairlerdendir. Ayrıca Sarakusta, hıristiyan krallıklarına olan coğrafî yakınlığı ve bunlarla Hûdîler arasında sık sık kurulan ittifaklar sebebiyle canlı bir kültürel ve ekonomik alışverişe de sahne teşkil ediyordu; Endülüs kültürünün bazı unsurları bu şehir kanalıyla Avrupa’ya geçmiştir.

BİBLİYOGRAFYA:

İbnü’l-Kerdebûs, Târîħu’l-Endelüs (nşr. Ahmed Muhtâr el-Abbâdî), Madrid 1971, s. 117-119: Abdülvâhid el-Merrâküşî, el-MuǾcib (nşr. M. Saîd el-Uryân - Muhammed el-Arabî), Dârülbeyzâ 1978, s. 106-108; İbnü’l-Ebbâr, el-Ĥulletü’s-siyerâǿ (nşr. Hüseyin Mûnis), Kahire 1963, II, 246-254; İbn Saîd el-Mağribî, el-Muġrib fî ĥule’l-Maġrib (nşr. Şevkī Dayf), Kahire 1964, II, 438; İbn İzârî, el-Beyânü’l-muġrib, III, 225-227, 254-255; Nüveyrî, Nihâyetü’l-ereb (nşr. M. Ebû Dîf), Fas, ts., s. 169; İbnü’l-Hatîb, AǾmâlü’l-aǾlâm (nşr. E. Lévi-Provençal), Beyrut 1956, s. 174, 176, 280-286; a.mlf., el-İĥâŧa, II, 405; İbn Haldûn, el-Ǿİber, IV, 163-164; Makkarî, Nefĥu’ŧ-ŧîb, IV, 441, 449-454; Is. de las Cagigas, Los Mozarabes, Madrid 1948-49, II, 453; Ahmad Badr, Los Banū Nasr, Madrid 1964, s. 6; a.mlf., Târîħu’l-Endelüs, Dımaşk 1983, s. 72-74, 233-234, 337-338, 345-346; Anwar G. Chejne, Historia de España Musulmana, Madrid 1980, s. 85-86, 91-92; Hüseyin Mûnis, Târîħu’l-Maġrib ve’l-Endelüs, Kahire 1980, s. 366-368; Abdurrahman Ali el-Haccî, et-Târîħu’l-Endelüsî, Beyrut 1983, s. 355-356; R. Dozy, Historia de los Musulmanes Españoles, Madrid 1984, III, 257, 291; IV, 20, 197-198, 209; D. Wasserstein, The Rise and Fall of the Party Kings, Princeton 1985, s. 85, 87-89, 94, 96-97, 107, 120, 126, 128, 143, 148; M. Abdullah İnân, Devletü’l-İslâm fî’l-Endelüs: el-Ǿaśrü’ŝ-ŝânî: düvelü’ŧ-ŧavâǿif, Kahire 1408/1988, s. 264-296; D. M. Dunlop, “Hūdids”, EI² (İng.), III, 542-543.

Mehmet Özdemir