HUCEND

(خجند)

Tacikistan’da şehir ve bu şehrin merkez olduğu idarî bölge.

İslâmî kaynaklarda Hucende, Çin kaynaklarında Huch’an ve Hujan şeklinde geçen şehir, Mâverâünnehir bölgesindeki verimli Fergana vadisinin girişinde ve Seyhun (Siriderya) ırmağının kıyısında kurulmuştur. İslâm öncesinde Fergana’ya bağlı mahallî bir emirlik olarak adı geçen Hucend üzerine müslümanların ilk seferi Emevîler zamanında Yezîd b. Muâviye’nin halifeliği sırasında (680-683) vuku buldu. Horasan’a vali tayin edilen Selm b. Ziyâd buraya bir ordu gönderdiyse de bu ordu kalenin önünde yapılan savaşta yenildi. Ardından Haccâc’ın Horasan’a tayin ettiği (99/717-18) Mühelleb b. Ebû Sufre şehri hâkimiyeti altına aldı ve burada yaşayan Soğdlar’ı vergiye bağladı. Hucend’in kesin fethi ise Horasan Valisi Saîd b. Amr el-Haraşî tarafından muhasara sonucu gerçekleştirildi ve şehirdeki tüccarlar hariç asker ve asilzadelerin tamamı kılıçtan geçirildi (722).

İpek yolu üzerinde bulunan Hucend Ortaçağ’da Mâverâünnehir bölgesinin büyük şehirleri arasında idi. İslâm coğrafyacılarına göre bir iç şehir (medine) ve bir dış şehirden (rabaz) oluşan Hucend’in müstahkem bir kalesi ve bir hapishanesi vardı. O dönemde nüfusu çok kalabalık olduğundan civarında yetiştirilen ürün kâfi gelmiyor, bundan dolayı Fergana ve Üşrûsene gibi yerlerden buraya tahıl getiriliyordu. Bununla birlikte Hucend bölgede zengin meyve bahçeleri ve bostanlarıyla tanınmıştı.

Hucend, Karahanlı Hükümdarı Arslan İlig (1015-1024) tarafından ele geçirildiğinde önemli bir şehirdi. Aslen Talas valisi olan Arslan Han Muhammed b. Ali burada para bastırdı. XI. yüzyılın ortalarında Karahanlılar ikiye ayrılınca Batı Karahanlı Devleti’nde kalan şehir, Doğu Karahanlı Hükümdarı Yûsuf Kadır Han’ın hâkimiyetindeki Balasagun ve Kâşgar Hanlığı’nın doğusu ile Batı Karahanlı Hükümdarı Nasr b. Tamgaç Han’ın hâkimiyetindeki Mâverâünnehir’in batısı arasında sınır oluşturuyordu. Karahıtaylar, Karahanlı Mahmûd b. Muhammed’i Hucend yakınında mağlûp ettiler (531/1137).

Moğol saldırıları esnasında Cengiz Han’ın yolladığı 75.000 kişilik ordu karşısında tutunamayan Hucend Emîri Timur Melik’in kaçması üzerine şehir Moğollar’ın eline geçti (1219). XIV. yüzyılın üçüncü çeyreğinde Hucend, Celâyirliler’in en önemli kolu olan Çağatay ulusunun idaresinde bulunuyordu; ancak Celâyirliler bir isyan sebebiyle Timur tarafından şehirden çıkarıldılar (1376). 1497’de Bâbür şehri otoritesini tehdit eden akrabalarına karşı bir üs olarak kullandı.

XV-XVIII. yüzyıllar arası için hakkında yeterli bilgi bulunmayan Hucend, Özbek yönetiminin kurulmasından sonra XIX. yüzyılın başlarında Hokand Hanlığı’nın sınırları içinde kaldı. Fakat 1842 yılında Mangıtlar’dan Buhara Hanı Nasrullah Han, 1866’da da kanlı çarpışmalar sonucunda Ruslar tarafından ele geçirildi. 1875’te Hokand Hanlığı’nda üslenen direnişçiler şehri bir süre kuşattılarsa da kurtarmaya muvaffak olamadılar. 1886’da çarlık yönetiminin yeni bir statü ile Semerkant oblastına (yönetim birimi) bağladığı şehir, 2 Ekim 1929’da Tacik Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti sınırları içerisinde kaldı ve 1936’da Leninâbâd adıyla aynı adı taşıyan yönetim biriminin merkezi oldu; 1991’de Tacikistan’ın bağımsızlığını kazanmasından sonra tekrar Hucend


ismini aldı. Ülkenin kuzeyinde dağlık bölgede yer alan Hucend yönetim birimi 26.100 km²’lik bir yer kaplar. Halkın büyük bir bölümünün Tacik ve Özbek kökenli olduğu oblasta bağlı diğer başlıca şehirler Ura-Tiube, Kanibadam, Isfara, Kairakkum, Pendzhikent, Sovetabad ve Shurab’dır.

Hucend, çarlık döneminde petrol, kömür madenleri ve pamuk üretimi sayesinde önemli bir sanayi merkezi haline geldi. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği döneminde ise ipekçilikle önem kazandı. Bugün Tacikistan Cumhuriyeti’nin başşehir Duşanbe’den sonra ikinci büyük şehridir. 1991’de Hucend’in nüfusu yaklaşık 164.500, aynı adlı idarî bölgenin nüfusu ise 1.635.000 idi.

Hucend’in İslâm kültür ve medeniyetinde önemli bir yeri vardır. Şehirde çok sayıda medrese ve cami bulunuyordu. XX. yüzyılın başlarında Hucend bölgesinde 800 cami ve doksan civarında medrese vardı. Buraya nisbet edilen birçok âlim yetişti; bunların önde gelenleri filozof ve edip Ebû İmrân Mûsâ b. Abdullah el-Hucendî, matematikçi ve astronomi âlimi Hâmid b. Hıdır el-Hucendî, kadı Ebü’l-Münevver Bedr b. Ziyâd el-Hucendî, Hanefî fakihi Habbâzî ve mutasavvıfşair Baba Kemâl-i Hucendî’dir.

BİBLİYOGRAFYA:

Belâzürî, Fütûh (Fayda), s. 601, 606-607; İbn Hurdâzbih, el-Mesâlik ve’l-memâlik, s. 391, 392, 394, 395; İstahrî, Mesâlik (de Goeje), s. 330, 333; Makdisî, Aĥsenütteķāsîm, s. 262, 272, 345; Ĥudûdü’l-Ǿâlem (Minorsky), s. 115, 355; Sem‘ânî, el-Ensâb, V, 52-54; Yâkūt, MuǾcemü’l-büldân, II, 397-398; Cüveynî, Târîħ-i Cihângüşâ, s. 70-74; Bâbür, Babürnâme (haz. R. Rahmetî Arat), Ankara 1985, s. 6-7, 82-86; Kazvînî, Maķālât (nşr. Abdülkerîm Cerbezedâr), Tahran 1363 hş., II, 268-272; H. A. R. Gibb, The Arab Conquests in Central Asia, London 1923, s. 62-63; G. Le Strange, The Lands of the Eastern Caliphate, London 1966, s. 479; E. Allworth, Central Asia: A Century of Russian Rule, London 1967, s. 116, 142, 316; H. Dursun Yıldız, İslâmiyet ve Türkler, İstanbul 1980, s. 19, 21; Barthold, Türkistan, tür.yer.; Reşat Genç, Karahanlı Devlet Teşkilâtı, İstanbul 1981, s. 46, 48, 51, 54; İbrahim Kafesoğlu, Harzemşahlar Devleti Tarihi, Ankara 1984, s. 250, 253, 257-259; B. Forbes Manz, The Rise and Rule of Tamerlane, Cambridge 1993, s. 27, 35, 37, 47, 52; Ahmed Rashid, The Resurgence of Central Asia Islam on Nationalism, London 1994, s. 161, 170; Abdulla K. Mirbabaev, “The Vakufs of Mosques and Madrassas in the Khodzent Region: Second Half of XIX-Beginning of XX”, Journal of Central Asia, IX/2, Islamabad 1986, s. 65-74; “Leninabad”, GSE, XIV, 377; “Leninabad Oblast”, a.e., XIV, 377-378; C. E. Bosworth, “Khudjand(a)”, EI² (İng.), V, 45-46.

Rıza Kurtuluş