HUBEYB b. ADÎ

(خبيب بن عدي)

Hubeyb b. Adî b. Mâlik el-Ensârî (ö. 4/625)

Sahâbî.

Medine’nin iki büyük kabilesinden biri olan Evs’e mensuptur. Bedir ve Uhud gazvelerinde bulundu. Uhud Gazvesi’nden sonra Adal ve Kāre kabilelerinden birkaç kişi Medine’ye Resûl-i Ekrem’in yanına gelerek kabilelerinde İslâmiyet’in yayılmaya başladığını, kendilerine dini ve Kur’an okumayı öğretecek kimselere ihtiyaç duyduklarını söylediler. Bu kişileri veya onların bir kısmını, Medine’ye saldırmak üzere adam topladığı için Hz. Peygamber’in emriyle Abdullah b. Üneys tarafından öldürülen yahudi lider Hâlid b. Süfyân’ın intikamını almayı planlayan Lihyânoğulları’nın gönderdiği anlaşılmaktadır. Bu arada müşriklerin yeni bir saldırı hazırlığı yapıp yapmadıklarını öğrenmek isteyen Resûlullah, aralarında Hubeyb b. Adî’nin de bulunduğu yedi (veya on) kişiyi Âsım b. Sâbit’in (veya Mersed b. Ebû Mersed) kumandasında irşad heyeti olarak görevlendirdi (Buhârî, “Cihâd”, 170, “Meġāzî”, 10, 13, 28; Ebû Dâvûd, “Cihâd”, 105). Heyet Hüzeyl kabilesi topraklarında bulunan Recî‘ suyuna ulaştığında onları Lihyânoğulları’ndan 100 kadar okçu karşıladı. Hubeyb, Abdullah b. Târık ve Zeyd b. Desine dışındaki müslümanlar çarpışarak şehid düştüler. Müşrikler daha sonra Abdullah b. Târık’ı da şehid ettiler ve Hubeyb ile Zeyd’i Mekke’ye götürdüler; onları Bedir’de öldürülen yakınlarının intikamını almak isteyen Mekkeliler’e sattılar. Hubeyb’i, Bedir’de öldürdüğü söylenen Hâris b. Âmir’in oğullarının veya babaları Bedir’de öldürülen altı müşrikin satın aldığına, yahut Hâris b. Âmir’in anne bir kardeşi Huceyr b. Ebû İhâb et-Temîmî tarafından satın alınıp câriyesi Mâviyye’nin evinde hapsedildiğine dair rivayetler vardır. Daha sonra müslüman olan Mâviyye veya Hâris b. Âmir’in kızı Zeyneb (Buhârî, “Cihâd”, 170), prangaya vurulmuş olan Hubeyb’i zaman zaman kapı aralığından gözetlediğini, üzüm mevsimi olmadığı halde onu üzüm yerken gördüğünü, bunu ona Allah’ın ikram etmiş olabileceğini söylemekte, Hubeyb’den daha hayırlı bir esire rastlamadığını belirterek isteği üzerine kendisine su ve putlara kurban edilmeyen et ikram ettiğini zikretmektedir.

Müşrikler, haram aylar çıktıktan sonra Hubeyb’i Zeyd b. Desine ile birlikte (Diyarbekrî, I, 456) öldürmek üzere şehir dışındaki Ten‘îm (Ye’cec) mevkiine götürdüler. Hubeyb burada ölmeden önce iki rek‘at namaz kılmasına izin vermelerini istedi ve namazını mümkün olduğu kadar kısa sürede kıldı. Onun bu namazı, İslâm tarihi boyunca haksız yere


öldürüldüklerine inanan hemen bütün müslümanların uyguladığı bir gelenek olmuştur. Hubeyb bu sırada inşâd ettiği bir şiirde müslüman olarak öldükten sonra ölüm şeklinin hiç önemi bulunmadığını belirtti (W. Arafat, bu şiirin Hubeyb’e ait olmayıp ona nisbet edildiğini söylemektedir, bk. bibl.) ve orada bulunan müşriklere beddua etti. Müşriklerin bir kısmının onun bedduasından korktuğu, kendilerini korumak için kiminin yere yattığı, kiminin de bir ağacın arkasına saklandığı rivayet edilmektedir. Nihayet müşriklerin kuru bir ağaca bağlayarak çarmıha gerdikleri Hubeyb’i, Bedir’de öldürdüğü söylenen Hâris b. Âmir’in daha sonra İslâmiyet’i kabul eden oğlu Ebû Sirvea (Servea) Ukbe b. Hâris başta olmak üzere diğer müşrikler mızrakları ile şehid ettiler ve öylece bırakıp geri döndüler. Bu arada müşriklerin Hubeyb’e dininden döndüğü takdirde kendisini öldürmeyeceklerini söyledikleri, fakat onun bu teklifi reddettiği, ayrıca başına gelenleri Resûl-i Ekrem’e bildirmesi için Allah’a dua ettiği, Resûlullah’ın da olup bitenden ashabını haberdar ettiği kaynaklarda rivayet edilmektedir. Hz. Peygamber, Amr b. Ümeyye ed-Damrî ile Cebbâr b. Sahr el-Ensârî’yi (veya Seleme b. Eslem), bazı kaynaklara göre ise Zübeyr b. Avvâm ile Mikdâd b. Esved’i Hubeyb’in cesedini asılı bulunduğu yerden indirmekle görevlendirmiş, onlar da gizlice Mekke’ye giderek bu görevi yerine getirmişlerdir.

BİBLİYOGRAFYA:

Müsned, II, 294-295, 310-311; III, 137; Buhârî, “Cihâd”, 170, “Meġāzî”, 10, 13, 28, “Tevĥîd”, 14; Ebû Dâvûd, “Cihâd”, 105; Vâkıdî, el-Meġāzî, I, 355, 357-362, 495, 536-537; İbn Hişâm, es-Sîre2, III, 178-183, 186-188, 192, 233, 292; İbn Sa‘d, eŧ-Ŧabaķāt, II, 53, 55-56; VIII, 301-302; Fâkihî, Aħbâru Mekke (nşr. Abdülmelik b. Abdullah), Mekke 1407/1986-87, III, 45-46; Ebû Nuaym, Ĥilye, I, 112-114; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-ġābe, I, 120-122; VII, 262; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, I, 246-249; a.mlf., Târîħu’l-İslâm: el-meġāzî, s. 230-235; Fâsî, el-Ǿİķdü’ŝ-ŝemîn, IV, 305-309; İbn Hacer, el-İśâbe (Bicâvî), II, 262-263; VIII, 114-115; a.mlf., Fetĥu’l-bârî (Hatîb), VII, 437-444; Şâmî, Sübülü’l-hüdâ, VI, 68-79; Diyarbekrî, Târîħu’l-ħamîs, I, 454, 456-458; Mehmed Zihni, el-Hakāik, İstanbul 1310, II, 22-24; Köksal, İslâm Tarihi (Medine), IV, 15, 17-18, 21-28; W. Arafat, “The Development of a Dramatic Theme in the Story of Khubaib b. ‘Adiyy and the Related Poems”, BSOAS, XXI (1958), s. 15-30; A. J. Wensinck, “Hubeyb”, İA, V/1, s. 574-575; a.mlf., “Khubayb”, EI² (Fr.), V, 41-42.

M. Yaşar Kandemir