HITAT

(الخطط)

Bir şehrin topografyası, tarihî coğrafyası, ekonomik ve kültürel durumu, mahalleleri, bina ve tesisleri hakkında bilgi veren Arapça eserlerin ortak adı.

“Mahalle” veya “semt” anlamındaki hıtta kelimesinin çoğulu olan hıtat, ilk İslâmî fetihlerin ardından kurulan yeni şehirlerde bir kabileye veya kabileler topluluğuna tahsis edilen mahallelerin genel adıdır. Zaman içinde bu şehirler ve mahallelerindeki bina ve tesislerin tanıtımı için yazılan kitaplara da hıtat adı verilmiştir. Şehir tarihleri ve tarihî-coğrafya kitaplarında ayrı bir bölüm halinde yer alan, diğer tarihî kaynaklarda ise yeri geldikçe zikredilen bu konuların hıtatlarda müstakil olarak işlendiği görülür. Bilinen ilk hıtat Heysem b. Adî (ö. 207/822) tarafından Kûfe için yazılan, fakat günümüze intikal etmeyen Ħıŧaŧü’l-Kûfe’dir (İbnü’n-Nedîm, s. 112).

Hıtat yazımı zamanla Mısırlı müelliflerin temayüz ettiği bir edebî türe dönüşmüş ve âdeta bu bölgeye özel bir hale gelerek Makrîzî ile zirveye ulaşmıştır. Mısır’ın tarihî coğrafyası ve topografyası hakkında bilgi veren tarihçilerin öncüsü Ebü’l-Kāsım İbn Abdülhakem’dir (ö. 257/871). Ancak Ebü’l-Kāsım bu hususta müstakil bir eser yazmamış, Fütûĥu Mıśr ve aħbâruhâ (Leiden 1920) adlı tarihinin bir bölümünü bu konuya ayırıp Fustat, Cîze ve İskenderiye şehirlerini tanıtmıştır. Muhammed b. Yûsuf el-Kindî (ö. 350/961) Mısır şehirleri hakkında hıtat yazanların ilkidir. Fakat onun Aħbâru mescidi ehli râyeti’l-aǾžam ve el-Cündü’l-ġarbî adlı kitapları günümüze ulaşmamıştır. Kindî’nin, Mısır’da görev yapan vali ve kadıların biyografilerine dair el-Vülât ve’l-ķuđât (Leiden-London 1912, 1964) adlı eserinde de yeri geldikçe Fustat’ın mahalleleri ve önemli yapıları hakkında bilgi verdiği görülür.

Fâtımîler 358 (969) yılında hilâfet merkezi olarak Kahire’yi tesis ettikten sonra burayı ve eski şehir Fustat’ı tanıtmak için kitap yazanların sayısı artmıştır. İbn Hallikân’ın nakillerinden Kahire’yi tanıtan ilk müellifin İbn Zûlâk (ö. 386/996) olduğu anlaşılmaktadır. İbn Zûlâk, İbn Hallikân’ın övgüyle bahsettiği (Vefeyât, II, 91) zamanımıza intikal etmeyen Ħıŧaŧu Mıśr adlı eserinde büyük ihtimalle Fustat, Asker


ve Katâi‘ mahalleleri yanında Kahire’nin kuruluşu hakkında da bilgi vermiştir. Fâtımî dönemi tarihçilerinden Müsebbihî’nin (ö. 420/1029) Aħbâru Mıśr (Kahire 1978) adlı meşhur tarihi de aslında bir hıtattır. Ancak İbn Hallikân’ın 13.000 varak hacminde bir eser olduğunu kaydettiği (a.g.e., II, 378) bu önemli kitabın sadece 414-415 (1023-1024) yılları olaylarını anlatan kırkıncı bölümü günümüze ulaşmıştır. Kudâî ise (ö. 454/1062) aynı sahada el-Muħtâr fî źikri’l-ħıŧaŧ ve’l-âŝâr adlı eseri kaleme almıştır. Bu kitap zamanımıza kadar gelmemiş olmakla birlikte Kalkaşendî, Makrîzî, İbn Tağrîberdî ve Süyûtî gibi müelliflerin yaptıkları alıntılardan tanınmaktadır. Daha sonra Muhammed b. Berekât b. Hilâl en-Nahvî (ö. 520/1126) Mısır’ın topografyası hakkında bir hıtat yazmış, ancak bu kitap da günümüze ulaşmamıştır; Makrîzî onun bu eserinden övgüyle bahseder (el-Ħıŧaŧ, I, 5). Fâtımîler döneminin son hıtat müellifi Cevvânî’dir (ö. 588/1192). Pek çok eseri bulunan müellif, en-Nuķaŧ li-muǾcemi mâ eşkele mine’l-ħıŧaŧ adlı zamanımıza intikal etmeyen eserinde Kahire’nin tarihinden ve izi kalmamış ya da harap olmuş yapılarından bahseder.

Fâtımî yönetimine son veren Eyyûbîler’in yine Kahire’yi merkez yapmalarına ve burada meşhur saray kompleksi Kal‘atülcebel ile çok sayıda medrese vb. yapı inşa ettirmelerine rağmen Mısır’da hüküm sürdükleri 1171-1250 yılları arasında Mısır ve Kahire hakkında kitap yazılmamıştır. Onların yerini alan Memlükler döneminde bu konuda temayüz edenlerin ilki, er-Ravżatü’l-behiyyetü’z-zâhire fî ħıŧaŧi’l-MuǾizziyyeti’l-Ķāhire adlı eserin müellifi olan Muhyiddin İbn Abdüzzâhir’dir (ö. 692/1293). Kalkaşendî, Makrîzî ve İbn Tağrîberdî’nin önemli kaynaklarından birini teşkil eden er-Ravżatü’l-behiyye günümüze ulaşmamıştır. İbn Abdüzzâhir’den sonra Îķāžü’l-müteġaffil’i kaleme alan İbnü’l-Mütevvec ez-Zübeyrî (ö. 730/1330) gelmektedir. Daha sonra yetişen en meşhur üç hıtat müellifinden birincisi İbn Dokmak’tır (ö. 809/1407). el-İntiśâr li-vâsıŧati Ǿiķdi’l-emśâr (Mısır 1309) adını taşıyan kitabının sadece dördüncü ve beşinci cüzleri zamanımıza intikal etmiştir. İkinci müellif Evhadî ise (ö. 811/1408) Kahire ve buradaki binalar hakkında hacimli bir çalışma yaparak müsveddesini hazırlamış, hatta bir kısmını temize dahi çekmişti; ancak eser daha sonra kaybolmuştur. Sehâvî hocası İbn Hacer el-Askalânî’ye (ö. 852/1449) istinaden, bu tarihçilerin üçüncüsü ve en meşhuru olan Makrîzî’nin (ö. 845/1442), Evhadî’nin kaybolan müsveddelerini ele geçirip temize çektikten sonra bazı ilâveler yaparak kendine mal ettiğini ileri sürer (eđ-Đavǿü’l-lâmiǾ, I, 358; II, 22, 23). Ancak bu ağır itham kabul görmemekte ve daha çok Makrîzî’nin Evhadî’nin eserinden faydalandığına ve belki de çağdaşı olduğu için ismini vermekten kaçındığına inanılmaktadır. İlim adamları tarafından müslüman Mısır tarihçilerinin şeyhi sayılan Makrîzî’nin Mısır ve özellikle Kahire hakkındaki hıtat yazımında zirveye ulaştığı kabul edilir (bk. el-HITATÜ’l-MAKRÎZİYYE).

Mısırlı ilim ve devlet adamı Ali Paşa Mübârek (ö. 1893), el-Ħıŧaŧü’t-Tevfîķıyyetü’l-cedîde adını taşıyan yirmi ciltlik eserini (Bulak 1306) hazırlarken Makrîzî’nin el-Ħıŧaŧ’ını örnek almıştır. Müellif kitabının ilk altı cildini Kahire’ye, VII. cildi İskenderiye’ye, VIII-XVII. ciltleri Mısır’ın belli başlı diğer şehirlerine, XVIII. cildi Nil mikyaslarına, XIX. cildi baraj ve sulama kanallarına, son cildi de ölçü, tartı ve para birimlerine ayırmıştır. Yine çağdaş tarihçilerden Muhammed Kürd Ali (ö. 1953) Ħıŧaŧü’ş-Şâm adlı üç ciltlik (altı cüz) eserinde (Dımaşk 1343-1347) Suriye, Sâlih Ahmed el-Alî de Ħıŧaŧü’l-Baśra (Bağdat 1406/1986) adındaki kitabıyla Basra için aynı çalışmayı yapmışlardır.

BİBLİYOGRAFYA:

İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist (Teceddüd), s. 112; Makrîzî, el-Ħıŧaŧ, I, 1-5; a.e.: Description topographique et historique de l’Egypte (trc. U. Bouriant), Paris 1900 → (nşr. Fuat Sezgin), Frankfurt 1992, mütercimin önsözü, s. 7-12; a.mlf., Müsevvedetü Kitâbi’l-MevâǾiž (nşr. Eymen Fuâd Seyyid), London 1416/1995, neşredenin mukaddimesi, s. 7-22; İbn Hallikân, Vefeyât, II, 91, 378; VI, 107; İbn Hacer, İnbâǿü’l-ġumr (nşr. Hasan Habeşî), Kahire 1392/1972, II, 406; Sehâvî, eđ-Đavǿü’l-lâmiǾ, I, 358; II, 22-23; Keşfü’ž-žunûn, I, 715-716; Brockelmann, GAL Suppl., I, 585, 733; II, 36-38, 434; a.mlf., “Makrîzî”, İA, VII, 206-208; M. Abdullah İnân, Mıśru’l-İslâmiyye, Kahire 1933, s. 35; L. Massignon, “Explication du plan de Kufa”, Arts et archéologie (1935), s. 35-60; A. Raymond, “La localisation des bains publics au Caire”, BEO, XXX (1978), s. 347-360; Eymen Fuâd Seyyid, “Mülâĥažât ĥavle teǿlîfi Ħıŧaŧi’l-Maķrîzî”, MMMA (Kahire), XXVI (1980), s. 13-36; Cl. Cahen, “Khiŧaŧ”, EI² (Fr.), V, 23; P. Crone, “Khiŧŧa”, a.e., V, 23; F. Rosenthal, “al-Maķrīzī”, a.e., VI, 177-178.

İsmail Yiğit