HERSEKZÂDE AHMED PAŞA CAMİİ

Edirne’nin Keşan ilçesinde XVI. yüzyıl başlarında yapılmış cami.

Vezîriâzam Hersekzâde Ahmed Paşa’nın yaptırdığı camide kitâbe bulunmamakla beraber 917 (1511) tarihli vakfiyesinde adı geçen Rus (Ros) köyündeki mescidin burası olduğu kabul edilmektedir. Evliya Çelebi’nin ifadesinden anlaşıldığına göre Rus Keşan’ın kalesidir. Keşan çevresinde Arnavut çiftliği denilen bir araziden başka çok sayıda köy bu vakfa bağlanmıştı.

Caminin aslında kubbeli, üç bölümlü olduğu sanılan son cemaat yeri ortadan kalkmış, bunun yerine çok geniş saçaklı, sivil mimari yapıları gibi hayli derin bir ek kısım yapılmıştır. İçeride kapının üstünde yazılı bulunan 1304 (1886-87) yılı, yenilenen kalem işlerinin ve yapılan değişikliklerin tarihi olmalıdır.

Kaba işçilikli derzlere sahip, yeşilimtrak renkte ve pek iyi cinsten olmayan kesme taşlardan inşa edilen cami yalnızca mihrabın bulunduğu kısımda az çıkıntılı (0,40 m.), dıştan 12 × 12 m. ölçüsünde kare planlıdır. Harimi, dört köşede tromplarla geçişi sağlanan ve sekizgen biçiminde sağır kasnağa oturan, kurşun kaplı 9,50 m. çapında bir kubbe örter. Her cephesinde altta dikdörtgen, üstü sivri kemerli dörder, kasnak eteğinde birer pencere vardır. Yalova-Karamürsel arasındaki Hersek köyünde bulunan ve yine Hersekzâde Ahmed Paşa’ya ait olan camiye benzemekle beraber ölçüleri ondan biraz daha küçük olan Keşan’daki bu mâbed daha gösterişli bir girişe sahiptir.

Caminin içinden geçilen minaresi kırmızı renkte kesme taştandır. Pahlı gövdesi orijinal olmakla beraber üst bilezikten


yukarısı yenidir. Aslında mukarnaslı olan mihrap son yıllarda fayans kaplanarak orijinal halini kaybetmiştir. Caminin kubbe ve tromplarında XIX. yüzyıl üslûbunda kalem işi nakışlar vardır. Çukurda yer alan ve içine dört basamak merdivenle inilen son derece kaba ve basit bir işçiliğe sahip şadırvanın üzeri dört direğin taşıdığı ahşap bir çatı ile örtülmüştür.

Hersekzâde Camii’nin etrafında yer alan oldukça geniş hazîredeki kabir taşlarının birçoğu, 1962’de üzerlerindeki yazıları kazınarak yere döşenmek suretiyle tahrip edilmiştir. Diğerleri ise yığın halinde toplanmıştı. Hazîredeki mezarlar arasında mermer lahitli 925 (1519) tarihli Perihan Hatun adında bir hanıma ait bir mezar vardır ki mâbedin inşasından az sonraya aittir. Caminin yakınında, 1962 yılında faal olduğu halde günümüzde harap durumda bulunan bir küçük hamam mevcut olmakla birlikte bu yapının mâbedle ilişkisine dair bilgi yoktur. Caminin önündeki meydanda yalnız Trakya’da görülen biçimde ve şadırvan denilen bir de çeşme vardır. Çok daha süslü benzerlerine Tekirdağ ile Uzunköprü’de rastlanan bu şadırvan-çeşme, etrafı mermer levhalarla çevrilmiş yerden yüksekçe bir havuzla ortasındaki bir direkten ibarettir. İçinden su fışkıran direğin pahlı yüzeylerinde Ashâb-ı Kehf’ten yedisinin adları işlenmiştir. Taşın yukarı kısmında dolanan kitâbede besmele ile İnsân sûresinin 5. âyeti yazılmıştır. Cami yıllardır harap durumda olup ibadete kapalıdır; önündeki şadırvan-çeşmenin suyu ise akmaktadır.

BİBLİYOGRAFYA:

The Waqfiyah of Ahmed Paşa (nşr. ve trc. M. Ahmed Simsar), London 1940, s. 62; Evliya Çelebi, Seyahatnâme, III, 4; Hadîkatü’l-vüzerâ, s. 16; Sicill-i Osmânî, I, 195; Gökbilgin, Edirne ve Paşa Livâsı, s. 391-394; Ayverdi, Osmanlı Mi‘mârîsi III, s. 284-287; Yüksel, Osmanlı Mi‘mârîsi V, s. 148-152; Semavi Eyice, “Trakya’da Meydan Şadırvanları”, Mansel’e Armağan, Ankara 1974, II, 840-842.

Semavi Eyice